1. Cilt: Yabancı
13. Bölüm
"Av vakti geliyor." dedi Mathias. Sanki kullanacakmış gibi hançerini eline almış sağa sola savuruyordu. "Loncaya gitsek iyi olacak."
"Pekala." dedi Markus da onu onaylarcasına. "Mahlukatları köyden uzak tutmalıyız."
"Aynen öyle. Bir süre av yapmayalım hemen yemek görmüş açlar gibi yığılıyorlar." İkili kapıdan çıkıp ilerlemeye başladıklarında, Markus kendisinden şüphelenmeyen tek kişin Mathias olduğundan emindi. Dünkü sorgu onlara yeterli bir sebep vermiş olsaydı kendisine saldıracak veya tuzak kuracaklardı. Böyle bir şey olduğu takdirde hepsini öldürmek zorunda kalacaktı. Bir kere daha beyaz saçlı gence baktı. Birkaçının yaptıkları yüzünden herkesi öldürmek istemiyordu.
"Ne oldu Markus amca? Düşünceli gibisin." Kızıl saçlı adamın halini fark eden genç sormadan edemedi.
"Genelde loncalarla ava katılmazdım."
"Anladım..." dedi genç. "Sahi tüccar olduğunu söylemiştin, değil mi? Ne satıyorsun?"
"Ben..." Biraz duraksadı adam. "Simya materyalleri ve tamamlanmış eşyalar satıyorum."
"Vay be! Oldukça iyiymiş!"
"Ah, evet."
"Bizim loncayla da iş yapmalısın. Sürekli alışveriş yaptığımız belli bir tüccar yok. Seninle anlaşabiliriz."
"Bunları avdan sonra konuşmalıyız belki de?"
"Tamam, tamam." Yürüyüşleri devam ederken Castillon Malikanesi'nin önünden geçiyorlardı. Markus'un gözleri malikaneye dönmüştü. Tüm pencerelerde bir bir dolaştı ve sonrasında tekrar önüne dönüp yere kilitlendi.
"Malcer amcayı tanıyor musun?"
Bu ani soru, Markus'un olduğu yerde durmasına neden oldu. O, aptal biri değildi ve sadece bu sorudan Mathias'ın kendisini gördüğünü anlamıştı. Ona göre cevap vermeliydi.
"Malcer Castillon benim eskiden sağlam bir müşterimdi. Ama genellikle şehirde karşılaşırdık. Bu köyde yaşadığını öğrendiğimde ziyaret etmeye karar vermiştim."
"Demek o yüzden dün oraya gitmiştin."
"Görmüş müydün?" dedi adam, sanki bilmiyormuş gibi.
"Seni çağırmaya geliyordum. Oraya girdiğini görünce çağıramadım ve çıkmanı bekledim."
"Beklettiğim için üzgünüm."
"Dert etme." dedi genç, gülümseyerek. Dostça onun koluna vurdu ve loncaya kadar sohbet ederek yürümeye devam ettiler.
----------
"Herkes hazır mı?" Loncanın içinde herkes toplanmıştı. Neredeyse tüm üyeler buradaydı. Brogan son kontrolleri yapıyor ve ava çıkmak için hazırlanıyordu.
"Herkes hazır. Sadece Mathias ve Markus kaldı geriye. Biraz geç kaldılar." dedi Rose. "Birazdan burada olurlar."
O böyle dediği anda kapı açıldı ve "Biz geç kalmadık, siz erken başlamışsınız." diyen Mathias, Markus ile birlikte içeri girdi. "Ben geç kalmam."
"Güneş tepeye yaklaşırken gideceğimizi söylemiştik." Rose karşı çıktı.
"İyi de güneş hala tepeye yaklaşıyor? Yaklaşma olayı daha bitmedi ki? Bence zamanı karıştırmış olmayı yediremiyorsunuz." Beyaz saçlı genç ellerini göğsünde kavuşturarak başını yana doğru çevirdi.
Bu sinir bozucu hareketi üzerine kadın onun yanına yaklaştı ve bir elini omzuna koyarak gülümsedi. "Ava hazır mısın, Mathias?"
"Tabii ki hazırım. Tabii şey..." Canlı yem olma görevinde olduğunu unutmuştu. "Şey işte..." Onu oradan çıkaracak kişinin Rose olduğunu da unutmuştu. "Neyse canım kimin hatası olduğunun ne önemi var, değil mi? Sonuçta hepimiz buradayız. Hadi başlayalım." dedi zorlukla gülümseyerek.
İnsanlar alttan alttan Markus'u izliyorlardı. O da bunu fark etmişti fakat ses etmedi. Köyden yarın ayrılacaktı ve bu süre içerisinde bir sorun çıkmamasını ümit ediyordu.
Mathias onu dürterek "Senden daha nazik birini tanıyorum. Sen de büyük ihtimalle tanıyorsundur tabii. Yine de sizi görüştürmek isterim." dedi.
Markus hafifçe gülümseyerek "Tabii, neden olmasın?" diye cevapladı.
O da kabul edince genç büyücü etrafına biraz bakındı ama aradığı kişiyi göremedi. "Hey Rose! Alain nerede?"
Alain... Markus'un gülümsemesi biraz bozulmuştu. Onu izleyenler de bunu fark etmişlerdi. "Alain bugünkü ava katılamayacak." diye cevapladı siyah saçlı kadın.
"Niye be?"
"Calley'i malikaneye götürdüler. Tamamen iyileşene kadar onunla ilgilenecek."
"Mantıklı bir karar olmuş aslında." Tekrar kızıl saçlı adama döndü. "Sana söylediğim ağır yaralanan dostumuz, Calley idi. Alain, Malcer amcanın yeğenidir. Tanıyor muydun?"
"Duymuştum." diye geçiştirdi Markus. "Çok bilgim yok kendisiyle ilgili."
"Öyleyse başka zamana tanıştırırım artık."
Brogan gür sesiyle "Hadi millet! Gidiyoruz!" dedi ve tüm lonca üyelerini arkasına alarak binadan çıktı. Mathias ve Markus da onun arkasındaydı.
Grup, köyün dışındaki tepeye gelene kadar yürümeyi kesmedi. Tepeye vardıklarında ise herkes aşağıdaki delilere baktı.
"Köyümüze bu yüzden çok fazla yolcu gelmiyor genellikle. Buraya geçit harici bir yolla gelmek tehlikelidir. Çünkü bilinmeyen bir sebepten ötürü buranın çevresindeki habis enerji, diğer köylere göre çok fazladır. Buradan geçenlerin yaklaşık %90'ına bu olur." diye açıkladı Mathias, bir parmağıyla da delileri işaret ederek.
"Gerçekten de fazla." Markus onayladı. Bazı şehirlerin etrafında bile bu kadar yaratık göremezdiniz. Dünyadaki 5 diyar içerisinde burası, yani Orta Diyar, habis enerji bakımından 3. sıradaydı. Ona rağmen buradaki habis enerji biraz fazlaydı.
"Herkes hazırlansın." Brogan kendi büyüsünü hazırlarken talimat verdi. Diğer insanlar da büyülerini hazırlamaya başladıkları sırada Markus'a "Uzak mesafe için saldırın var mı?" diye sordu.
"Evet." cevabını alınca da başıyla onayladı ve Mathias'a işaret verdi. Genç büyücü, Rose'a bakarak zorlukla gülümsedi ve tepeden aşağıya, delilerin arasına doğru inmeye başladı.
"Neler oluyor?" Markus şaşırmıştı. Bunca insan varken 4. Kademe bir Büyücü Çırağını mı yolluyorlardı? Bir deliyi öldürmek zor değildi ama sayıları onun için çok fazlaydı.
"Merak etme. Bunu ilk defa yapmıyoruz. Sen sadece saldırmak için hazırda dur." Brogan sakince uyarmıştı.
Aşağıdan bir ses geldi. "Rose!"
Kadın aşağıya baktı. "Efendim?"
"Sadece bugün söylediklerim için üzgün olduğumu belirtmek istemiştim. Ciddi değildim biliyorsun." Mathias hafifçe terlemişti. Kocaman bir gülümseme ile el sallıyordu. Kadın gülmemek için zor durdu.
"Hadi başla artık!" diye bağırdı Brogan. Bir büyüyü hazırda bekletmek için insanların sanki büyüyü sürekli yapıyormuş gibi enerji harcamaları gerekiyordu. Bu da uzun süre büyüyü tutarlarsa kullanabilecek kadar enerjileri kalmayacağı anlamına geliyordu.
"Bu Brogan da garip adam." diye düşündü Mathias. "Daha geçen gün kendinden güçlü kişilere kafa tutuyordu beni korumak için. Bugün de beni delilerin arasına canlı yem olarak gönderiyor."
Yeni büyülerinden deneme isteği uyandı bir anda. Enerji İpçiği'ni kullanarak bağlanabildiği kadar deliye bağlandı. Sadece bir kere Çarpma atacak kadar enerji saklamıştı.
İnsanlar ise onun kullandığı bu büyüye merakla bakıyorlardı. Çünkü Brogan harici kimse bunu görmemişti. Üstüne Mathias, Çarpma attığı anda büyünün her ipte ilerlediği görenler iyice şaşırdılar. Çarpılan dedilerin ise acıyla inledikten sonra birkaç saniye kendilerine gelmeye çalışmaları onların şaşkınlıklarını en çok arttıran etkendi.
"Deliler ciddi bir acı çekmiş gibi görünüyor."
"Anlaşılan Mathias büyüleri konusunda gelişmeye başlamış."
Onların konuşmaları sırasında toparlanan deliler, yavaşça genç büyücüye doğru baktıktan sonra var güçleriyle üzerine koşmaya başladılar. Beyaz saçlı büyücü bekledi, bekledi. Rose'un geçidi son anda açacağına adı kadar emindi.
Kadın büyü için hazırlanmaya başladığı sırada beklenmeyen bir olay gerçekleşti. Delilerden bir tanesi diğerlerinden çok daha hızlı ve kanasusamış bir şekilde gencin üzerine doğru hücuma geçmişti. Gözleri kırmızı bir şekilde parlıyordu.
"Bu da ne? Rose!?" Mathias seslendiği zaman kadın durumu gördü.
"O deli de neyin nesi böyle?" İnsanlar tedirginleştiler. O çok hızlıydı ve geçiy büyüsü zamanında yetişemeyecek gibiydi.
"Ne yapıyorsunuz!? Acele edin!" dedi Markus.
"Zamanında yetişmeyecek!" Rose'un cevabı onları iyice korkuturken koşan deli bir anda Mathias'ın üzerine doğru sıçradı.
O an her şey yavaşlamış gibiydi. Genç büyücü, kadının büyüyü zamanında hazırlayamadığını gördü. Gözleri ağır çekimdeymiş gibi üzerine doğru uçan deliye dönerken bir eliyle hançerini çekmek için harekete geçti. Ama yavaşlamış olan tek şey o deli değildi.
"Asla zamanında yapamam." diye düşündü. Tüm büyü enerjisini harcamıştı. Herhangi bir büyü atacak zamanı yoktu. Yıldırım Damgası'nın depoladığı büyüyü bile kullansa hava çok açıktı ve bir dakika gerekecekti.
"Buzul İnfaz!"
Bir haykırış duyuldu. Toprak bir anda yarıldı ve içinden çıkan sivri, buzdan bir kazık havadaki mahlukatın kalbini delerek bedeninin arka kısmından çıktı. Birkaç saniye çırpınan mahlukatın kolları yanına düştü ve hareketsiz olarak kazığın ucunda asılı kaldı.
Tüm gözler bir yumruğunu aparkat atıyormuş gibi yukarıya kaldırmış halde bekleyen Markus'a döndü. Büyü yapıldığı anda hepsi enerjinin yoğunluğunu hissetmişti.
"Neyi bekliyorsunuz? Çıkarın onu oradan!" Markus'un bağırışı üzerine kendine gelen Rose, bir geçit açtı ve tüm deliler ona yetişmeden önce Mathias'ı çıkardı. Kurtulan genç, hala olayın şokundayken lonca üyeleri de hazırda tuttukları büyülerle kalan delilerin işini bitirdiler.
"Sen iyi misin, evlat?" Markus şoktan dolayı yerde oturan Mathias'ın yanına çökmüştü. Genç büyücü yavaşça başını ona doğru çevirirken gözlerinde hala az önceki olayın şoku vardı. Brogan ve Rose da onun yanına geldiler. Diğer üyeler ise etraflarında toplanmıştı.
"İyi misin, Mathias?" diye sordu Brogan. O da en az Markus kadar endişelenmişti. O anda deli ona ulaşmadan deliye ulaşacak bir saldırı büyüsü olmadığı için yardımcı olamamıştı.
Genç birkaç saniye daha sessiz kaldıktan sonra "Huuuhhhhhh! Lanet olsun! O neydi lan!? Tam her şey yavaşladı böyle, öldüm sandım! Yaşıyor muyum lan!? Var mı bir yerimde bir şey!? İyice bakın ha!" Hızlıca sağını solunu kontrol etti. "Kollarım yerinde, bacaklarım yerinde, parmaklarım da tam." Kendine bir çimdik attıktan sonra da "Yaşıyorum lan galiba!" dedi. Bir süre daha sakinleşmemişti.
O sakinleşmeye çalışırken Brogan, Markus'u kenara çekmişti. Kızıl saçlı adam, yüzünde ciddi bir ifadeyle ona bakıyordu. Lonca lideri "Teşekkür ederim." diye başladı söze.
"Ne için? Bu çocuğun hayatına önem verdiğim için mi?"
Brogan sözlerin altındaki imayı anladı ama bu konuda bir şey demedi. "Seninle ilgili gerçekten yanlış düşünüyormuşum. Bir suçlu olduğunu düşünüyordum ama senin gibi birinin suçlu olamayacağını anlıyorum. Hayata değer veren birisin. Bunlar için üzgünüm." Bir kere daha Mathias'a baktıktan sonra ekledi. "Bu çocuk bana eski bir dostumun emaneti. Böyle bir şeyde onu kullanmaktan ben de haz etmiyorum ama onun gücüyle loncada durabilmesinin tek yolu bu. Onu geri çeviremezdim ama sahip olduğu güçle doğrudan savaşa da katılamazdı."
"O çocuk senin sandığından daha güçlü ve azimli. Bir gün hayal bile edemeyeceğiniz yerlere gelecek."
"Umarım öyle olur, Markus. Emin ol buna benden daha çok sevinecek bir kişi bile bulamazsın." Tekrar Mathias'a baktığında ise gencin hala sakinleşmeye çalıştığını gördü.
Hikaye İle İlgili Bilgiler #13
Mahlukatlar 10 seviyeye ayrılır. Bu seviyelerden her biri, büyü gücü seviyelerine eşit güce sahiptir. Deliler 1. Seviye mahlukatlar olup güçleri Acemi Büyücü seviyesindedir. Bu nedenle büyüsünde ustalaşmış bir büyücü onları öldürmekte zorluk çekmez. Fakat insanların arasında seviyesinden yüksek güç sergileyen dahiler olabileceği gibi, mahlukatların arasında da seviyesinden yüksek güç sergileyebilen yaratıklar vardır. Bu nedenle büyücüler, savaşlarda daima dikkatli ve kendini savunmaya hazır olmalıdır.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..