2. Cilt: Antik Hazine
Bölüm 1
Mathias ve Brogan başkentin hemen dışında, kapılara doğru yürüyorlardı. O anki ruh halinden dolayı genç adam şehrin güzelliğine, ihtişamına hiç dikkat etmedi.
Başkentte hava bulutluydu. Yağmur yağacak gibi görünüyordu. Sürekli esen iç donduran rüzgarlar da sanki bunu fısıldıyormuş gibiydi. Şehrin kapısına gelmeleri çok uzun sürmedi.
Kapıdaki muhafızlar sıradan insanlarmış gibi görünseler de burası başkentti. Burada asker, şehir polisi veya muhafız olabilmek için en azından bir Büyücü Büyükustası olman gerekiyordu. Kısacası bu sıradan görünüşlü adamlar, boş insanlar değillerdi.
"Durun." dedi muhafızlardan biri, çok da kaba olmayan bir sesle. "Kendinizi tanıtın." Kapıdaki muhafız sayısı yaklaşık 10 kadardı. Hepsinin bakışları gelen ikiliye kilitlenmişti.
Brogan cebinden yavaşça bir kart çıkardı ve ağır adımlarla yaklaşarak muhafıza uzattı. "Ben Brogan Baldrick. Erimer köyünden geliyorum." diyerek kısaca kendini tanıttı. Muhafızlar önce karta, sonra adama baktılar. Karta tekrar bakarken yüzlerindeki şüpheli ifade gitmişti. Gencin kim olduğunu bile sorma gereği görmediler.
"Geçebilirsiniz, efendim."
"Teşekkürler." Brogan, Mathias'a gelmesini işaret ederek ilerlemeye başladı. Genç büyücü de hemen arkasındaydı ama muhafızların kendi üzerinde hissettiği bakışları, onu rüzgardan daha çok titretmişti.
"Bu adamlar benden hoşlanmadılar galiba. Kalp kalbe karşıymış cidden." dedi kendi kendine.
Şehrin büyük kapıları onlar için yavaşça aralandı. Kapı açılırken beyaz saçlı büyücü, buranın köyüne ne kadar bir mesafe uzaklıkta olduğunu hesaplamaya çalışıyordu. Rose'un geçidinin içinde yaklaşık 1 saatlik bir yolculuk yaptıktan sonra buraya varmışlardı. Bu da oldukça uzun bir mesafe demekti.
"Köyden ne kadar uzaktayız, Brogan?" Kapılardan içeri girerken sormuştu.
"Atla gitmeye kalkarsan yaklaşık 2 ay."
"Oha."
"Burası başkent Linpond. Krallığın tam merkezi. Sana şehirle ilgili birkaç açıklama yapacağım." Brogan loncaya giderlerken zamanı boşa harcamak istemedi. "Ama öncesinde yolculuk için bir at arabası bulmak zorundayız."
Mathias şehrin içine o anda dikkat etti. Burası bir başkentten çok, varoş bir yere benziyordu. "Buranın Linpond olduğundan emin miyiz?"
"Burası işçilerin ve fakir kesimin yaşadığı kısım. 3. Kuzey Bölgesi." Brogan biraz etrafa bakındıktan sonra bir tane buldu ve genci de kolundan çeke çeke at arabasına kadar götürdü.
"1. Kuzey Bölgesi, lütfen." dedi at arabasının sahibine, binerken.
"Önce para." diye karşılık verdi adam. Kir kokuyordu ve yüzünde çirkin bir ifade vardı.
"Ne kadar?"
Adam, onları baştan aşağı süzdükten sonra sakallı adama bakarak "1 altın."
"Buradan 1. Bölgeye kadar 1 altın tutmasına imkan yok." diye karşılık verdi Brogan. "Bizi kandırmaya çalışacaksan muhafızlara hemen haber verebilirim. Ya da bizi asıl fiyat olan 10 gümüşe götürürsün?"
Kokan adam bir süre Brogan'a baktıktan sonra yere tükürdü ve elini uzattı. İçine 10 gümüş bırakıldığı zaman başıyla binmelerini işaret ederek kendisi de yerine geçti. Elinde ince tahtadan bir kırbaç şekillenmişti. Atlara vururken "Deh!" diye bağırdı ve araba hareket etmeye başladı.
"Dinle Mathias," diye söze başladı Brogan, at arabasının içindeyken. "Şehrin her 3. Bölgesi böyledir ve buralarda tek başına dolanmaman daha iyi olur...
"Bu şehir 13 bölgeye ayrılıyor. 1. Kuzey Bölgesi, 2. Kuzey Bölgesi, 3. Kuzey Bölgesi ve bunlar 4 yön için de aynen devam ediyor. Şehrin ortasında ise Merkez adı verilen bölge var. Soylular ve kral orada kalır. Kraliyet sarayı oradadır. Seni götürdüğüm Kılıçdiş Loncası 1. Kuzey Bölgesinde yer alıyor."
"İyiymiş."
"Lonca lideri Eleanor Kincade'dir. Şaka kaldırabilir ama yine de yapmanı önermezdim. Sana loncadaki görevlerini anlatacaktır." diye devam etti. "Ayrıca... Mirasını keşfetmen konusunda da yardımcı olacak."
"Ne? Bunu nasıl yapacak ki?"
"Seni Kahin Kulesi'ne götürecek. Başkahin Dorn Revenmar, eski bir tanıdık ve sınıfsız zihin büyücüsüdür. Anılarına inerek sana yardımcı olmayı deneyecek."
"Sınıfsız büyücü derken?" diye sordu Mathias.
"Sınıfsız büyücüler o türün her sınıfının yeteneklerine sahiplerdir. Başkahin Dorn, illüzyon da yapabilir, zihin kontrolü de. Belirli bir sınıfı yoktur."
"Anladım." Gencin morali hala bozuktu. Brogan da bunu fark ediyordu.
"Mathias, Alain'in gitmesi kimsenin suçu değil. Kan İblisi Mirası'na sahip olduğunu öğrendi. Onun gibi birinin bizden uzak durması şaşırtıcı değil. Ona biraz zaman ver. O, Markus gibi olmayacaktır."
"Umarım söylediğin gibi olur."
Birkaç saat boyunca hiç durmadan ilerlediler. Bu sırada Brogan, şehirle ilgili birkaç bilgi daha vermişti. Mathias, dışarıya hiç bakmıyordu. Sadece onu dinledi ve söylediklerini onayladı.
"Geldik!" dedi arabayı süren adam. "İnin hadi!"
İkili arabadan indikleri zaman at arabası hiç durmadan orayı terk etti. "Şehrin bu kadar küçük olacağını düşünmemiştim." dedi Mathias, şaşkınlığını dile getirerek.
"Evet, bu kadar küçük değil. Adi herif bizi 2. Kuzey Bölgesinde indirmiş."
"NE!? Nasıl lan? Sen daha önce gelmedin mi buraya? Bilmiyor muydun yolun ne kadar sürdüğünü?"
"Telaş yapma. Başkentte sürekli böyle şeyler oluyor. Bu tür durumlar da dikkat etmen gereken şeyler içinde." Brogan tekrar bir at arabası buldu ve yolun geri kalanını onunla gittiler. Normalde vereceklerinin bir buçuk katı paraları gitmişti tüm bu yolculuk için. Yine de mesafe yürünemeyecek kadar uzundu.
----------
"İşte burası 1. Kuzey Bölgesi." dedi gencin yanındaki adam. "Şehrin başkent olduğunu burada hissetmeye başlarsın."
Mathias yolun başından beri hiç izlemediği şehre baktı. Yüksek binalar bir mimari harikası gibi görünüyordu. Çatılar, kubbeler inanılmaz bir güzellikteki motif ve işlemelerle süslenmişti. İnsanların hepsi şık giyinimliydi ve sokaklar tıklım tıklımdı. Bazı yerlerde zemine birkaç ürün koymuş satmaya çalışan kişileri görebilirdiniz; ama genel olarak bu birkaç katlı binaların en alt katları dükkanlardan oluşuyordu.
"Vay anasını..." dedi Mathias. İlk defa bir şehre giriyordu ve bu şehir başkentti. Onun gibi bir köylü için her şey inanılmazdı.
At arabası yavaşça durduğu zaman süren adam "Üzgünüm, efendim. Bundan sonrasını yürümeniz gerekecek. Bu kadar insanın içine giremeyiz."
"Pekala, teşekkürler." dedi Brogan. "Hadi, inelim Mathias."
Onun sözleri şehri izlemeye dalmış genci kendine getirmeye yetmemişti. Bu nedenle dürtmesi gerekti. "Tamam, tamam."
"Bana yakın dur." diye uyardı adam onu, insanların içinde yürürken. Genç büyücü her ne kadar yakın durmaya çalışsa da sürekli birilerine çarpıyor ve kalabalık içinde ilerlemekte zorlanıyordu.
"Bekle lan!" dedi Brogan'a. Orta yaşlı adam onu yine kolundan tutarak çekti ve kalabalığın içinde ilerlemesini kolaylaştırdı.
"Mathias, şehirde yürürken çekinik olma. Bu sokaklarda yürümek herkes kadar senin de hakkın. Yol onların olduğu kadar senin de yolun. Böyle yürürsen hiçbir yere zamanında gidemezsin." Onu uyarmayı da ihmal etmemişti. Sonra onu bırakarak kendi başına yürümeye devam etti. Genç büyücü onun söylediği şeyi uygulamaya çalıştığı zaman, gerçekten de yürümenin o kadar da zor olmadığını fark etmişti.
----------
"Geldik." dedi siyah saçlı adam. Genç büyücü o zaman başını yavaşça kaldırıp önündeki binaya baktı. Ağzı açık kalmıştı.
Bu bina dört katlıydı. Pencere kenarları ve dış cephe altın işlemelerle süslenmişti. Taşlar yeni gibiydi ve binanın duvarları resmen parlıyordu.
"Ananı s... Bu ne lan?"
"Orası değil." Bu cümle tüm bu ihtişamın verdiği hazzı bir saniye içinde yok etmişti.
"Ha?"
"Orası banka. Bu bina Kılıçdiş Loncası." Adamın işaret ettiği bina iki katlıydı. Tuğla duvarları biraz yıpranmış gibi ama sağlam duruyordu. Sıradan gibi görünen kapısı aslında oldukça kaliteli bir marangozluk ürünüydü. Köşeler ve pencere kenarları odundandı.
"Eh, bu da idare edermiş." diyen Mathias, bankaya bir kere daha baktı. "Resmen para sıçıyorlar." diye düşündü.
"Hadi gel." Birlikte içeri girdiler. İçerisi oldukça sadece döşenmiş bir han gibiydi. Küçük sandalyeler, masalar ve bir bar.
Barda oturan iki kişi vardı. Bir kız ve bir erkek. İkisi de koyu mavi saçlıydı. Oğlan oldukça yakışıklı, kız da oldukça güzeldi. İçeriye giren ikiliye bakıyorlardı, ilgisiz bir şekilde.
Bir masada oturan aşırı şişman biri vardı. Kapıya arkası dönüktü ve bakmaya tenezzül bile etmeden önündekileri yemeye devam ediyordu. Kıçını sığdırabilmek için iki sandalye çekmişti ama hala kenarları boştaydı. Bunlar dışında görülebilen tek özelliği kahverengi saçlarıydı.
Şişman olana biraz daha uzaktaki bir masada oturup önündeki kitaba dalmış bir kız vardı. Sarı saçları omzuna kadar uzanıyordu ve yüzü çok şirindi. Kitabının yanındaki bardaktan dumanı tüten içeceğini yudumluyordu ara sıra.
Son olarak ise kısa siyah saçlı bir erkek vardı. Bir masayı duvara dayamış, üzerinde oturup duvara yaslanmıştı. Elindeki yumurta büyüklüğündeki taşı durmadan çevirirken gözlerini içeri giren ikiliye dikmişti. "Siz de kimsiniz?" diye sordu, yüzündeki şüpheli ifadeyi değiştirmeden.
O zaman onlara bakmayan kişiler de onları fark edip bakmışlardı. Diğerleri onları süzerken mavi saçlı kız soğuk bir sesle "Bu Brogan. Lonca lideri Eleanor'un arkadaşı." dedi.
"Öyleyse biri Tavon'a haber versin." diyen şişman, yemeğe devam etmek için önüne döndü.
"Kimsenin haber vermesine gerek yok, Dorian." Yukarı kata çıkan merdivenlerden birisi iniyordu. Gri saçlı olan bu adam elinde bir kitap tutuyordu ve diğer eliyle de gözlüğünü düzeltti. "Hoşgeldin, Brogan." dedi nazikçe, yanlarına kadar yürürken. Ardından ise ona elini uzattı. İkisi el sıkıştıktan sonra Tavon'un bakışları Mathias'ın üzerinde gezindi. Meraklı gözlerle Brogan'a bakarken ona da "Hoşgeldin, genç adam." dedi. Gri saçlı büyücü en azından 25 yaşında gibi görünüyordu.
"Hoşbulduk, Tavon. Eleanor'la konuşmak için geldik."
"Pekala, öyleyse beni izleyin. Uzun zaman sonra seni görmek onun da hoşuna gidecektir." O, merdivenlere yöneldiği zaman şişman olan hariç tüm loncanın bakışları altında ikili de yürüdü. Üst kata çıkarken hala izleniyorlardı.
Üst katta pek çok kapı bulunuyordu. Her kapı merdivenin karşısında kalan duvardaydı. Duvarlar kırmızının açık bir tonuna boyanmıştı. Tam ortada kalan kapının önünde durdukları zaman Tavon kapıya vurdu. "Gel!" cevabı geldi içeriden.
Gri saçlı adam içeri girerek "Misafirlerin var, Eleanor." dedi. Sonrasında ise onlara içeri girmelerini işaret ederek kendisi gitti.
Eleanor Kincade, gür siyah saçlara sahip, yapılı bir kadındı. Bedeni neredeyse Brogan'dan birazcık daha iriydi. Belinde iki tane zırh eldiveni vardı. Onları gördüğü zaman adama gülümsedi.
"Brogan!" diyerek gelip ona sarıldı. Adam da karşılık verdi. "Seni burada görmek çok güzel."
"Seni de Eleanor. Yıllar seni hiç değiştirmemiş."
"Sen de sakal bırakmışsın. Yakışmış ama."
"Teşekkür ederim, beğenmen ne hoş."
Kadın, Mathias'a da baktıktan sonra "Neden oturmuyorsunuz? Sonra da bana bu genç adamın kim olduğunu anlatırsın." dedi.
İkili, birer sandalye çekip oturdukları zaman genç büyücü tedirgin hissediyordu. Hem tanımadığı insanların o şüpheci bakışları, hem de bu lonca liderinin görünüşü... "Tek yumrukta tanrıya kavuşturur bu beni." diye düşündü.
"Eee, anlat bakalım Brogan. Hangi rüzgar attı seni buraya? Bu genç kim?" Eleanor meraklıydı. Kaç seneden sonra eski bir dostu buraya getiren nedeni merak ediyordu. Brogan'ın Erimer Köyü Loncası'na liderlik ettiğini biliyordu sonuçta.
"Senden bir şey istemek için geldim, Eleanor."
"Tabii ki, sen istersen yaparım."
Brogan bir nefes aldı ve "Bu genç adamın adı Mathias. Bizim loncamızın bir üyesiydi. Kendisinde bir miras olduğu ortaya çıkınca onu sana getirdim. İyi bir gençtir ve bizim loncada harcanacaktır. Senin yanında güçlenmeye devam edebilir." dedi.
Eleanor, kendisini süzerken genç büyücü yutkundu. Gerçekten de tedirgin hissetmişti. Hele ki yabancılar konusunda çok da iyi sayılmayacak bir şeyi daha yeni tecrübe etmişken...
"Güç seviyen ne genç adam?" diye sordu kadın. Kendisine bir soru yöneltilmesi, beyaz saçlı genci terletmişti.
"4. Kademe Büyücü Çırağı..." diyebildi zorlukla.
Büyücü Çırağı lafını duyan kadın, Brogan'a baktı. Bir büyücü çırağını başkent loncalarından birine getirmek? Herkes bilirdi ki 3. Kademe bir Büyücü Büyükustası değilsen hiçbir lonca seni kabul etmezdi. Miraslar muazzam güçlere sahip olsalar da o hala uyandırmamıştı ve dostu ondan, onu loncaya almasını mı istiyordu? Adamın yüzüne baktı ama onun gayet ciddi olduğunu gördü.
"Bir nedenin olduğuna inanıyorum, dostum. Üstelik sana can borcum var. Bu nedenle isteğini kabul ediyorum. Onu loncaya alacağım." Kadın, başıyla onaylayarak konuştu.
"Teşekkür ederim."
Eleanor ardından Mathias'a döndü tekrar. "Mathias, artık Kılıçdiş Loncası'nın bir üyesisin. Burada kalacak ve sana verilen görevleri yerine getirmeye çalışacaksın. O sırada loncanın tüm imkanlarından da yararlanabilirsin. Gelişmene de yardımcı olacağız. Biz bu loncada 7 kişiydik. Seninle birlikte artık 8 kişiyiz. Şimdi, neden aşağı inip diğerleriyle tanışmıyorsun?"
Mathias çok da istekli değildi ama mecburen "Pekala." diyerek odadan çıktı. O çıkınca Eleanor ve Brogan yalnız kalmıştı.
"Bana asıl nedenini söyleyecek misin? Bir Büyücü Çırağını buraya getirmendeki sebep ne?"
"O sıradan biri değil, Eleanor."
"Uyandırılmamış bir miras yeterli değil, Brogan. Uyandırmış olsa zaten Büyücü Çırağı olmazdı. Onu senin isteğin için kabul edeceğim ama nedenini bilmek istiyorum."
Brogan ona birkaç saniye baktı. "Bundan tam 17 yıl önceki savaşımızı hatırlıyor musun?"
Kadın bu soruyla afallamıştı. "Nasıl unutabilirim ki? Tüm tarikatlar birbirine girmişti. Nilus olmasaydı şimdiye tüm krallık yıkılmıştı."
"İşte bu sebepten ötürü bu çocuğu kabul ediyorsun. Bana olan borcundan dolayı değil, Nilus'a olan borcumuzdan dolayı."
"Bunun onunla ne alakası var ki?"
Brogan az önce genç büyücünün çıktığı kapıya doğru bakarken gülümsedi. "O, Nilus'un oğlu."
"NE!?"
----------
Bu sırada aşağı katta herkes Mathias'ı izliyordu. Ortaya geçmiş ve öylece beklemeye başlamıştı. Hissettiği bakışlardan dolayı biraz rahatlamaya çalışıyordu.
Derken liderin kapısı açıldı ve yukarı kattan aşağıya bakmaya başladı. "Ne yiyecekmiş bakıyorsunuz lan ona? O loncamızın yeni üyesi! Tanışıp kaynaşın hadi!" dedi ve tekrar içeri girdi. Kapıyı da sıkı sıkı kapatmıştı.
Loncanın yeni üyesi olduğu açıklandıktan sonra herkes olduğu yerden kalktı ve onun etrafını sardılar. "Yeni üye mi?" dedi ilk girdiklerinde onlara kötü kötü bakan, siyah kısa saçlı genç.
"Elenaor öyle dedi." diye onayladı sarışın kız.
Mathias onlara bakarken derin bir nefes aldı ve "Merhaba, ben Mathias." dedikten sonra duraksadı. Ne diyeceğini bilemeyince ağzından çıkan cümle "Elma suyunu severim." olmuştu.
Hikaye İle İlgili Bilgiler #16
Şehirlerde birbiri ile rekabet halinde olan pek çok lonca bulunur. Bu loncalar birbirlerinden görevleri kapmaya ve diğerini batırmaya çalışırlar. Bu nedenle her loncanın görevleri hızlıca tamamlayıp bir sonrakine geçebilmek için güçlü adamlara ihtiyacı vardır.
Sınıfsız Büyücüler o sınıfın tüm özelliklerinden oluşan büyülere sahip kişilerdir. Sadece Zihin Büyücüsü değil, her büyü türünden sınıfsız büyücüler vardır. Kimisi hem saldırı hem savunma yeteneklerine sahipken kimisi hem şifa hem saldırı yeteneklerine sahip olabilir. Sınıfsız Büyücülere her krallıkta ve her kıtada saygı duyulur. Çünkü onlar sadece tek bir sınıfa sahip büyücülerin ulaşabileceğinden çok daha güçlü olabilirler. Yaşlı bir Sınıfsız Büyücü, habis enerjinin neredeyse yok denecek kadar az olduğu Güney Diyarı'nda bile saygıyla karşılanır.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..