2. Cilt: Antik Hazine
Bölüm 5
"Ona ne oldu?" diye sordu Eva. Herkes baygın olan Dorian'ın başına toplanmıştı.
"Ben eğitim yapıyordum ama sen, yıldırım, gel birden fırlayıver elimden! Bi' baktım yerde yatıyor." Mathias açıklama yapmaya çalıştı.
"Bu onu kendine getirir." diyen siyah saçlı büyücü Garvin, elindeki bir kova suyu şişman büyücünün yüzüne boşalttı. Dorian bir anda ağzına dolan suyu tükürerek uyandı ve öksürürken eliyle yüzündeki suyu iyice silmeye çalıştı.
"Eee... Sence de biraz fazla olmadı mı, Garvin?" diye sordu geçit büyücüsü.
"Ama kendine geldi sonuçta." Toprak büyücüsü kovayı aldığı yere koyduktan sonra "Hadi, kalk artık yerden." dedi.
Şişman büyücü kalkarken beyaz saçlı gence ölümcül bakışlar attı. O ise zorlukla gülümseyerek karşılık verdi. "Yiyeceğim seni!" diyen Dorian, ona saldırmak için hazırlandı.
"Onca şey yediğin yetmiyor mu lan?" Mathias bir yandan konuşurken bir yandan da geri geri yürüyordu. Mavi saçlı ikizler Admon ve Mirabel, aşağı katta oturduklarından dolayı bütün bu olaylardan uzaktalardı.
"Sakin olmalısın, Dorian. Eleanor ve Tavon birazdan gelirler. Sizi tartışırken görmeseler daha iyi." Eva uyarmakta geç kalmadı. Onun sözleri şişmanı durdurdu ama gözlerindeki bakışı silmeye yetmedi. Odaya girdi ve yatağına uzanarak dinlenmeye çalıştı.
"Teşekkürler Eva. Bu beni yiyeceğini söylediği zaman gerçekten yapıp yapmayacağından emin olamadım bir an için." Teşekkür unutulmamıştı.
"Sorun değil." diyerek gülümsedi kız. Aşağı kata inmek için harekete geçerken de "Eleanor'un sana bir sürprizi var." dedi.
"Ne sürprizi?"
"Gelince öğrenirsin." Cümle bitince loncanın kapısı açıldı ve Eleanor yanında Tavon ile birlikte içeri girdi. "Bak geldiler."
Garvin masasının üzerine oturup sırtını duvara yaslamış ve oyalanmak için oynattığı taşını da eline almıştı. İkizler barda oturuyorlardı yine. Eva da yanında Mathias ile birlikte aşağı iniyordu.
"Hoşgeldiniz." dedi genç kız.
"Hoşbulduk, Eva." Eleanor konuştu.
Hemen ardından Tavon "Dorian gelmedi mi?" diye sordu.
"O çok yorulmuş ya..." diye hemen atladı Mathias. "Biraz dinleniyor."
"Pekala." Yardımcı lider elini cebine atarak bir kart çıkardı. "Al, Mathias, lonca kartın."
Karta bakan Mathias'ın kalbi daha hızlı çarpmaya başladı. Lonca kartı mıydı bu? "Hani bir hafta tamamlanınca veriyorlardı?" diye düşündü. Bir süre karta bakakalınca Tavon onu dürttü.
"Almayacak mısın?"
"Tabii ki alacağım! Hangi aptal almaz ki!" Kartı illüzyon büyücüsünün elinden çekişi Eleanor'u güldürdü.
"Normalde," diye söze girdi lonca lideri. "Bu kartı ilk haftan tamamlanınca verecektik. Fakat hemen gelişmeye başlayabilmen adına kartını ve lonca üyesi ayrıcalıklarını alabilirsin."
"Bunun için ne diyeceğimi unuttum şu an ama siz anladınız beni." Mathias kartı incelemeye başlamıştı. Üzerinde lonca simgesi olan büyük bir diş sembolü ve lomca adı yazılıydı. Siyah üzerine bronz işlemelerle yapılmıştı bunlar. Bakınca oldukça iyi görünüyordu.
"Sakın kaybetme. Yenisi sana çok pahalıya patlar." Tavon baştan uyarmakta yarar gördü.
"Kaybetmem, kaybetmem. Gözüm gibi bakacağım." Mathias'ın kartını erken alması üzerine Eva onu tebrik etti.
"Artık resmen bir Kılıçdiş Loncası üyesisin, Mathias." Geçit büyücüsü kocaman gülümsemişti.
"Öyleyim, değil mi?" dedi beyaz saçlı büyücü de.
"Aynen, buna göre davransan iyi edersin artık." Garvin oturduğu yerden konuşuyordu. İkizler ise sadece bakmakla yetinmişti. Çok da umurlarındaymış gibi görünmüyordu.
"Hey, herhangi bir iş yoksa dışarı çıkmamda bir sakınca var mı?" Genç büyücü heyecanla sordu.
"Şimdilik senin için bir görevimiz yok. Aynı zamanda lonca kartları özeldir. Her kart, lonca binasının içindeki çağrı kristaline bağlıdır. Seni çağırdığımız zaman lonca sembolü parlayacak. O zaman buraya gelmen senin açından en iyisi olur." Tavon, Eleanor'a bırakmadan her şeyi açıkladı. Beyaz saçlı büyücü başıyla onayladıktan sonra hemen dışarı çıkmıştı.
Aklında gitmek için sadece bir yer vardı. Bunu yapmayı o kadar çok istiyordu ki yarına bırakamazdı asla. Büyük ihtimalle o dönerken hava çoktan kararmış olacaktı; yine de buna değerdi.
Uzun bir yürüyüşün ardından pazarın oraya gelmişti. Dorian ile birlikte girdikleri han oradaydı. Kapısında durup hemen kasıldı ve gözlerini kısarak içeri girdi. O, bara yürüyene kadar herkes ona bakıyordu. O da sırayla herkese baktı. Taburelerden birine oturduğu zaman hancıya bakarak "En sertinden bir elma suyu." dedi.
"Ne yapman gerektiğini biliyorsun." diye cevapladı hancı. "En sertinden 2 gümüş."
İşte beklediği an gelmişti. Mathias çıkarıp masaya vurdu, lonca kartını. "Bedava hani?" dedi hancıya. Kel adamın yüz ifadesi değişmişti. Gencin yüzündeki sinir bozucu gülümsemeye bir kere daha baktıktan sonra bir şişe elma suyunu onun önüne koydu.
"Al." dedi.
"Bedava içmenin tadı da bir başka olacak ha." Genç büyücü hancıya duyurduğundan emin olacak şekilde konuşuyordu. O ise onunla ilgilenmeyi bırakıp diğer müşterilere geçmiş olsa bile yüzündeki ifade değişmemişti. Bu kadar kısa zamanda lonca kartı vereceklerini düşünmemişti bu gence.
Mathias, masadaki elma suyuna ağzının suyu akarak baktı bir süre. "Sonunda..." dedi kapağını açarken. Şişeyi dudaklarına götürürken heyecanlıydı; ama içmeye başladıktan kısa süre sonra artık o tadı alamadığını fark etti. Hazzına varmak için kapattığı gözlerini açtığında, şişenin çoktan bittiğini gördü.
"Hayır... Hiç içmemiş gibiyim." dedi gülümsemesi kaybolurken. "Daha çok lazım." Hancıyı yanına çağırıp bir şişe daha istediği zaman, sinir bozucu gülğmseyiş bu sefer kel adamın yüzüne yerleşti.
"2 gümüş." diye tekrarladı gülümseyerek.
"Bir sonraki haftaya saysak?"
"Ya 2 gümüş ya da kapı orada." dedi adam, sinir bozucu ifadesini hiç bozmadan.
"Ona bir şişe daha getir."
Mathias sesin geldiği yöne başını çevirince tıpkı hancı gibi kel birinin, yanına oturduğunu gördü. Önce bara 2 gümüş koyan adam masadaki lonca kartına baktıktan sonra "Bu kartı nereden buldun bakalım?" diye sordu.
"Ne bulması lan? Kılıçdiş Loncası'nın üyesiyim ben." Hancı bir şişe daha getirmişti bu sırada.
"Seni daha önce hiç buralarda görmedim evlat."
"Yeniyim ben. Hem sen kimsin?"
"Ben de ara sıra buralara takılan bir lonca üyesiyim." Adam, elma suyunu içen Mathias'a baktı. "İçmeyi seviyor musun?"
"Alkol kullanmıyorum; ama elma suyunda rakip tanımam." Bu cümlesi adamın yüzünde bir gülümseme oluşmasına neden oldu.
"Öyleyse sana bir etkinlikten bahsetmeme izin ver."
Beyaz saçlı büyücü meraklanarak "Tabii." dedi.
"Bu handa ara sıra kendi aramızda yarışmalar yaparız. Herkes içmek istediği içecekten içer ve en çok şişe bitiren bir ödül kazandığı gibi diğerleri tüm masrafları karşılarlar. Bu gece de yapmak üzereydik. Bize katılmak ister misin? Herkes ortaya 5 gümüş koyuyor. Kazanırsan hepsini alabilirsin."
"Bende o kadar para yok ki."
"Lonca kartını da verebilirsin. Para kazanıp ödeyince bizden geri alırsın." Adamın niyetini oradaki herkes anlamıştı. Mathias geri alabileceğini duyunca bi' rahatlasa da Tavon'un sözlerini hatırlayınca onu koyup koymaması konusunda emin olamadı.
"Hey, bir saniye... Herkes istediği şeyi içiyor dedin değil mi?" Mathias heyecanla sordu.
"Evet, evlat. Ne istersen onu içersin. Sadece şişe sayısına bakılır, içtiğinin ne olduğuna değil."
"Varım!" Elma suyu da seçenekler arasında olduğu sürece, genç büyücü bundan geri durmayacaktı.
"Güzel, öyleyse herkes yığsın bakalım ortaya." Adamın sözleriyle birlikte beş kişi daha gelip ortaya beşer gümüş bıraktılar. Beyaz saçlı büyücü de lonca kartını koydu.
"Ne içeceksiniz?" diye sordu hancı. Herkes değişik bir içki ismi söylerken Mathias'ın seçimi belliydi.
Şişeler masaya dizilince tüm han onları izlemeye başlamıştı. Bu lonca üyeleri gerçekten de sinsiydi. Bir loncaya daha yeni girmiş bir çocuğun kartını alabilmek için onu kandırmışlardı. Eğer genç adam kartını kaybederse yenisini çıkarması 2 altın tutacaktı ve bu 200 gümüşe eşitti. 5 gümüş getirince kartını ona vermeyeceklerdi.
"O ne öyle?" Mathias, iddiaya girdiği adamlardan birinin önünde elma suyu şişesinin yarısı kadar şişeler gördü. "Bunlar sayılıyor mu?"
"O içkinin şişesi küçük ama kendisi ağırdır. O yüzden sayılıyor." diye cevapladı hancı. O da gelip kendisine hava atan bu gencin kartını kaybetmesinin ona bir ders olacağını düşünüyordu.
"Hazır mısınız?"
Herkes onaylayınca hancı işareti verdi ve şişeler kafaya dikilmeye başlandı.
----------
"İÇ! İÇ! İÇ! İÇ!" Tüm han coşmuştu resmen. Mathias şişeleri birbiri ardına deviriyor ve hala bana mısın demiyordu. Elma suyu sanki içine değil de başka yere gidiyor gibiydi. Onunla en başta iddialaşan adam, küçük şişe içen kişiydi ve geriye sadece o kalmışken, genç büyücü ona çoktan 3 şişe fark atmıştı.
Tıpkı köy partisinde yaptığı gibi Mathias bara çıktı ve iki şişe alıp havadan ağzına doğru dökerek onları da bitirdi. Fark 5 şişe olmuştu. Yanındaki adam artık içmeyi bırakmış onu izliyordu.
Genç adam "BEN ELMA SUYU KRALIYIM!" diye bağırdığı zaman herkes onu alkışlıyordu.
"Yeter!" dedi küçük şişe içen kel adam. "Hile yaptın!"
Mathias içmeyi keserek ona baktı. "Ne hilesi be? Görmüyor musun hepsini içtiğimi? Hatta sanatsal dursun diye şişeleri piramit şeklinde dizdim üst üste. Nesi hile bunun?"
"İçtiğin elma sularını bir yere döksek senden çok yer kaplardı! Damarlarında elma suyu akmadığı sürece o kadar içmen mümkün değil!" Herkes susmuştu. Ardından onu yuhalamaya başladılar. Kazanamayınca karşı tarafa suç atarak üste çıkmaya çalışmayı herkesin ona karşı taraf tutmasını sağlamıştı.
"Ben kazandım. Ödüller de benim." Mathias bardan inip elini ödüllere doğru uzatınca kel, ona izin vermedi ve her şeyi kendine doğru çekti.
"Hile yaptığın için bunları biz alıyoruz."
"İyi, tamam. Gümüşlerinizi istemiyorum. Sizi ağlatacak değilim. Bana lonca kartımı ver sadece."
"Aslına bakarsan..." dedi adam, kartı eline alırken. "Bunu özür hediyesi olarak alacağız."
"Dalga mı geçiyorsun? Bana kartımı ver." Mathias uzun zamandır ilk defa ciddileşmişti. Zorbalık ve gasp mı? Buna karşı asla kendini ezdirmezdi. "Buradaki herkes kazandığımı gördü. Beni suçlayarak kartımın üzerine yatamazsın."
"Öyle mi? Hancıya soralım öyleyse." Adam hancıya döndü. "Sence bu adamın hile yapmamış olması mümkün mü?"
Hancı ilk önce Mathias'a baktı. Sonra ise onun yaptığı boş şişe piramidine. "Mümkün görünmüyor." diye cevapladı.
"Gördün mü? Hile yaptığın ortada! Şimdi bizi iyice kızdırmadan loncana dön." Kel adam arkasını dönüp masasına geçeceği sırada bir elektriklenme sesi duyuldu.
"Bana kartımı ver!" Beyaz saçlı yıldırım büyücüsü, ona Çarpma ile saldırdı. Kel adam daha yeni Büyücü Büyükustası olmuş biriydi. 1. Kademede olması nedeniyle loncasından çıkmamalıydı ama o içmek istediği için çıkmıştı. Hem 1. Kademenin genel zayıflığı, hem de Mathias'ın sadece Çarpma'ya odaklı eğitimi sayesinde, küçük yıldırım onun canını iyice yakmıştı.
Adam elinden ödülleri düşürüp birkaç adım sendeledi be kendine gelmek için başını sağa sola sallayıp kollarını açıp kapattı. O sırada genç büyücü hemen atılarak lonca kartını kapmış ve koşmak için çıkışa doğru dönmüştü. Bir dövüşü düzgünce kazanabilecek kadar güçlü olmadığını biliyordu. Enerji İpçiği fazlaya kaçarsa neler olabileceğini söylemek güçtü. Kimseye ciddi zarar vermek de istemediğinden koşması en uygun seçenekti.
"Bekle bakalım!" O daha koşamadan kelin arkadaşlarından biri onu kollarından yakalayıp arkasında birleştirerek sabitledi onu.
"Bırak beni!" Mathias kurtulmak için çok çabaladı ama adam onu sağlam yakalamıştı. İyice zorladı, zorladı ve bedenini kastı derken genç büyücünün tüm bedeni aniden elektriklenmişti. Onu tutan adam çarpılınca elleri uyuşup gevşedi. Genç büyücü kolayca kurtuldu ve kapıdan çıkarak loncaya doğru koşmaya başladı. Hava çoktan kararmıştı.
"Yakalayın!" diye bağırdı ilk çarpılan kel adam. İçki nedeniyle sızmamış olan arkadaşlarıyla birlikte üç kişilerdi. Onun peşine takılıp koşmaya başladılar. Şehrin sokakları hava karardığından dolayı daha boştu. Mathias arkasından koşan kişileri fark etmişti.
"Mutant kel! Peşimi bırak! Sen nasıl o kadar içtin de sarhoş olmadın lan!?"
Tüm hızıyla koşmaya çalışsa da sonuçta çok fazla elma suyu içmişti ve içmeyi bıraktıktan sonra karnındaki şişkinliği fark etmeye başlamıştı. Birkaç gündür içemeyince kendini çok kaptırmıştı.
Bu kovalamaca sırasında Mathias yolu yarılamıştı. Bir bu kadar daha giderse loncaya ulaşırdı ama uzun süredir koşuyordu ve yorulmuştu. Üstüne bir de yanlış sokağa saptığını fark ettiğinde geri dönmek için çok geçti. Arkasına dönüp koşacakken üç kişinin de onu köşeye sıkıştırdığını gördü.
"Şimdi nereye kaçacaksın bakalım?" Kel ve arkadaşları ağır adımlarla ona doğru yürümeye başladılar.
"Bunu yapmak istemiyorum ama kendimi savunmaktan geri duracağımı düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz!" Enerji İpçiği'ni kullanmak için çoktan hazırdı. Hatta duruma göre Yıldırım Damgası'na bile başvurmayı düşünüyordu. Sonuna kadar diretecekti.
"Kendini savunduğunu görmeyi çok isteriz." diyen adamların üçünden de bir enerji yayıldı.
"Büyücü Büyükustaları..." diye düşündü Mathias. Hepsi de Büyücü Büyükustası olunca tüm enerjisini harcasa da ancak birini bayıltabileceğini düşündü.
Her saniye bir adım daha yaklaştılar ve nihayet ona çok yaklaştıklarında genç büyücü Enerji İpçiği'ni kullanmak için parmağını kaldırdı.
"Ne oluyor lan orada?" Duyduğu tanıdık sesle bir anda heyecanlanan Mathias, kendisinden beklenmeyen bir hızla oraya doğru koşan Dorian'ı gördü. Şişman büyücü, üç adamdan ortadaki olan kele göbeğiyle vurdu ve onun ta yıldırım büyücüsünün yanındaki duvara kadar sendelemesine neden oldu. Ardındna koşarak zıpladı ve havadayken onu göbeği ile duvar arasına sıkıştırdı. Şişman büyücü yere inince kel adam daha fazla ayakta duramadı ve yere yığılıp kaldı.
"Dorian!" dedi Mathias, sevinçle. Daha fazla sevinmesine fırsat olmadan diğer iki kişi ona karşı saldırıya geçtiler.
Dorian, hiçbir saldırıdan etkilenmiyor gibiydi. Bütün o yumruk, dirsek ve tekme darbeleri göbeğinden sekiyordu. Göbeğinden dolayı yüzü uzak kaldığı için oraya vuramıyorlardı.
İki kişi bir süre yumruk atıp da ona bir şey yapamayınca şişman büyücü, kalın kollarından birini savurarak içlerinden birine yumruk attı. Bu darbe zaten hafif sarhoş olan adama yeri öptürmüştü. Diğeri ise tekrar saldıracakken Dorian ona doğru hızla yürümeye başladı ve adam yere yıkılana kadar onu göbeğiyle ittirdi. Ardından onun üzerine düştü. Adamdan acı dolu bir inleme çıkmıştı.
Şişman büyücü ayağa kalkınca üçlüden kimsenin karşı koyacak gücü kalmamıştı.
"Göbeğine kurban!" diyen Mathias, hemen onun yanında bitti.
Şişman büyücü ona bakarak "Sana bu göbeğin çoğu kişiden daha fazla iş yaptığını söylemiştim. Şimdi saygı duyuyor musun?" diye karşılık verdi.
"Saygı duymak da kelime mi!? Resmen hayranı oldum!" Genç büyücü onun bütün o darbeleri emen yumuşak göbeğine sarıldı ve yanağını sürerken "Böyle göbek herkese lazım." dedi. Dorian onun kafasını tutarak kendinden uzaklaştırdı.
"Çekil lan göbeğimden. Gitmemiz lazım hadi. Sen gelmeyince yorgun argın beni yolladılar peşinden!" O yürümeye başlayınca Mathias önce arkasına dönerek kalkmaya çalışan ama başaramayan üçlüye baktı.
"Lan kel! Kendine gel! Bi' daha da bana bulaşma! Zaten yarışmayı da kaybettin!" diye seslendi.
"Ne yarışması?" Şişman büyücü meraklandı.
"Yolda anlatırım."
Hikaye İle İlgili Bilgiler #20
Her lonca binasında, liderin odasında bir çağrı kristali bulunur. Bu kristal tüm kartlara geri dönüş çağrısı göndermek için kullanılabileceği gibi, kartların o anki konumunu bulmak için de kullanılabilir. Böylelikle bir geçit büyücüsü o bölgeye geçit açarak üyeyi getirebilir. Loncalar diğerlerinin kartlarını yok etmek için türlü oyunlar deneyebilirler. İlk lonca kartı sadece 20 gümüşken, ikinci kez aynı kişi için çıkarılacaksa fiyatı 10 katına çıkar. 3. kez tekrarlanacaksa yine 10 katına çıkar ve böylece devam eder. Bu nedenle üyeler için kartları en önemli eşyaları arasındadır.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..