3. Cilt: Felaket
Bölüm 3
"Bize kalan tek görev bu mu yani?" Sabahın erken vakitleriydi. Garvin, Tavon'un verdiği görevi duyunca biraz hayal kırıklığına uğramıştı. "Diğer tüm loncalar avlı görevleri aldı. Bu görevden gelecek para hiçbir şeyi karşılamayacak."
"Harbiden de neden gözcülük görevini aldınız ki?" Mathias da ona katıldı.
"Başka görev alsak ne olacak sanki?" Dorian onlardan yana değildi. "Sen kabzayla vurdukça hiçbir şeyi kesemezsin."
"Kıçın hariç." Genç büyücünün cevabı hazırdı. İkili yine birbirlerine bakmaya başlamışken yardımcı lider araya girdi.
"Yine başlamayın. Görev Binası şehir merkezinde ve diğer lonca binaları bizden daha yakın oraya. Bu nedenle geç kaldık ve elimizde sadece bir görev var. Yakınlarda haydut yerleşkesi olduğuna dair haber varmış. Gidip bölgeyi araştırmalı ve doğru olup olmadığını bulmalısınız. Eğer şanslıysak birkaç haydut avlayarak biraz daha fazla para kazanabiliriz."
Şişman büyücü tedirgin bir şekilde "Siz derken?" diye sordu.
"Sen, Mathias ve Garvin. Üçünüz bu görevden sorumlusunuz. Admon ve Mirabel yine haftalık masraflar için ava çıkacaklar. Haydut yerleşkesinin varlığı şüpheli ve ona güvenirsek aç kalabiliriz." Yardımcı lider elindeki listeyi kontrol ettikten sonra gözlüğünü düzeltti.
"İyi de neden ben? Bu sadece keşif görevi değil mi? İki kişi yeter de artar bile." Toprak büyücüsü çok da hevesli görünmüyordu.
"Lan toprak kafalı! Her gün, bütün gün çalışmamız yetmiyor, bir de sen mi laf ediyorsun?" Dorian ve Mathias kızgındı. Bütün ay boyunca her gün bütün gün çalışmışlardı. Genç büyücü 2. Kademe Büyücü Ustası olmuştu ve sıkı çalışma sebebiyle 3. Kademeye yaklaşmıştı. Şişman olan ise birazcık da olsa zayıflamış görünüyordu.
Fakat Garvin "İkinizin çalışmaya ihtiyacı yok mu zaten? Bu görev tam sizlik." diyerek sözünün arkasında durmaya devam etti.
"Üzgünüm, Garvin. Sabahtan akşama kadar o masada oturman sinirimi bozuyor. Sırf seni bir süre o masada görmemek için onlarla gitmen gerektiğine karar verdim." Yardımcı lider hiçbir şeyi saklamadan doğrudan diyince kimse bir şey diyemedi. Toprak büyücüsü ağzını açacak gibi oldu ama yapmadı.
Tavon bir kere daha listeye baktı. "Herkes anladığına göre, iş başına." dedi. İkizler, loncadan çıkan ilk kişiler olmuşlardı. Sonuçta Eva olmadan şehrin dışına çıkmak çok uzun sürecekti. Ne kadar erken çıkarlarsa o kadar iyiydi.
Üçlü de istemeye istemeye kalkıp giderken yardımcı lider de loncadan çıkmaya hazırlandı. Tavon, bu loncada genel olarak Eleanor'un işlerini yapıyordu. O bunları hallederken loncanın en güçlüsü olan kadın ise kendi odasında gelişmekle meşgul olurdu her zaman. Bu şekilde gittikçe Büyücü İmparatoru seviyesine yaklaşıyordu.
Bir Büyücü İmparatoru'nu loncada bulundurmak, başkentler için bile oldukça üst düzey bir istekti. Bu kişiler tüm kıtadaki en güçlü kişilerin seviyesinde olduğundan dolayı genellikle önemli pozisyonlarda olurlardı. Bir loncada lider olmak, bu pozisyonların yanında hiçti.
----------
"Yol parasını karşılar bari insan." dedi beyaz saçlı yıldırım büyücüsü. "Tavon sadece gidin diyor. İnsan bi sorar nasıl gidecek bunlar diye."
Ellerini başının arkasında bağlamış şekilde yürüyen Garvin ise hiç oralı olmadı. Zaten keşif görevlerinden hoşlanmazdı. Sevdiği tek şey avlanmak gibiydi. Ama ne yazık ki kendisine böyle bir görev verildikten sonra da yerine getirmekten başka çaresi yoktu.
Aradan uzun denebilecek kadar zaman geçmişti. Şehirden yeni çıkmışlar ve mahlukatlarla dolu dış araziye ulaşmışlardı.
"En azından oyalanacak bir şeyler." diyen Garvin, diğerlerini beklemeden saldırmaya başlamıştı bile. Yoğun çalışma tempolarından dolayı zaten yorgun olan ikili, ona hiç karışmadan kenardan izlediler. Yol boyunca somurtmuş olan toprak büyücüsü cidden de eğleniyor gibi görünüyordu.
Kısa bir süre sonra Garvin, hemen hemen yakınlardaki tüm mahlukatları temizlemişti. Biraz terlemiş olsa da derin bir nefes alıp kendine geldikten sonra yürümeye devam etti.
"Ne kadar bir bölgeyi araştırmamız lazım?" diye sordu Mathias.
Şişman büyücü ise "Biraz arayacağız işte." diye karşılık verdi. Biraz yürüdüler. Etrafı inceliyorlardı. Bu yürüyüşleri onları bir süre sonra, dün Mari ile karşılaştıkları yere getirdi. O da karşıdan gelmişti. Kaçtığını söylemişti. Peşinde de birilerinin olduğunu...
"Hey, Dorian... Şu tarafa bakalım mı?" Genç büyücü, şişman olanın göbeğini dürterek konuştu. "Mari dün bu yoldan gelmişti."
"Mari de kim?" diye araya girdi Garvin.
Açıklamayı şişman büyücü yapmıştı. "Dün burada perişan görünüşlü bir kız denk geldi bize. Yüzü gözü mosmordu. Eski paçavralar içindeydi. Hastaneye götürmek için şehre aldık. O, birilerinden kaçtığını söylemişti. Peşinde birilerinin olduğunu düşünüyordu."
"Nerede peki bu kız?"
"Bilmiyoruz. Bizim yanımızdayken bir anda kayboldu." diye tamamladı Mathias. Toprak büyücüsü biraz düşündü. O kız bu şehre girdikten bir sonraki gün yakınlarda bir haydut yerleşkesi olabileceği hakkında keşif görevi verilmişti. Belki de bunu söyleyen Mari adlı kızdı.
"Öyleyse bu yöne bakalım." Toprak büyücüsü önde ilerlerken diğerleri de onu takip ediyordu. "Eğer bir yerleşke, şehre fazla yakın olsaydı fark edilirdi. Bu nedenle uzun bir yürüyüşe hazırlansanız iyi edersiniz." Onun sözleri Dorian'ın yüzünde ağlamaklı bir ifade oluşturmuştu.
----------
"Yok burada bir şey." dedi şişman büyücü. "4 saat falan oldu. Geri dönüş yolu da bu kadar sürecek. Dönelim artık." Yüzünde büyük ter damlaları vardı. Tüm giysileri sırılsıklamdı.
"Lan... Konuşma da... Yürümeye... Devam et..." Cümlesini bir kerede bitiremeyevek kadar çok yorulmuş yıldırım büyücüsü, derin nefesler alıyordu.
"Sızlanmayın." Garvin etrafa biraz daha bakınırken onları da azarladı. O da diğerleri gibi yorulmuştu. Hele ki yol üstündeki mahlukatları öldüren de o olduğu için hiç hali kalmamıştı. "Şu tepeye çıkıp bir göz gezdirelim. Sonra döneriz." dedi, küçük bir tepeyi işaret ederken.
Fakat şişman büyücünün tepe çıkacak hali varmış gibi görünmüyordu. "Düz bir yerden baksak olmaz mı?" Mathias'ın bakışları da ona destek veriyordu.
Toprak büyücüsü, elini yüzüne vurduktan sonra "Zaten yavaşlığınız yüzünden güneşin altında uzun zaman kaldık. Şimdi bir de ağır ağır çıkarsanız düşüp kalacağız sanırım. Burada bekleyin." dedi ve tepeye tek başına çıkmaya başladı. İkili hiç itiraz etmeden yere çöktü. Derin derin nefes alırken ona bakıyorlardı.
Garvin de yorgun olduğu için fazla hızlı değildi ama yine de acele ediyordu. Tepeye ulaşması çok sürmedi. Ellerini dizlerine koyup biraz eğildikten kısa süre sonra alnındaki terleri silip etrafa bakmaya başladı. Çok fazla bakmasına gerek olmamıştı. "Hey! Dorian, Mathias! Çabuk buraya gelin!"
"Hani sen bakacaktın çorak suratlı!?" Yıldırım büyücüsü ona laf saymaya devam edecekken hemen altından yükselen toprak onu birkaç metre havaya savurup yüzüstü toprağa yapışmasına neden oldu. Ağzı, burnu toprak dolan genç büyücü öksüre öksüre kalkarken tükürmeye ve kendini temizlemeye çalıştı.
"Gel dedim lan işte!" Garvin yere uzanmış ve sadece başının küçük bir kısmını dışarıda bırakmıştı.
Dorian, Mathias'a gülerek ayağa kalkarken isteksizliği belli oluyordu. Fakat toprak büyücüsünün haline bakılırsa, sonunda bulmuşlardı. Bu yüzden oyalanmadan yukarı çıkmaları gerekiyordu.
Temizlenmeyi bitiren yıldırım büyücüsü, ağzındaki tattan dolayı yüzünü ekşiterek, tepeye çıkan şişman olana katıldı ve Garvin'in yanına geldiler. İleriye baktıkları zaman gerçekten de bir yerleşke görmüşlerdi.
"Yatın." Uyarı üzerine ikisi de toprak büyücüsü gibi uzandılar.
Dorian "Lanet olsun, doğruymuş." dedi.
Yere uzanmış toprak büyücüsü "Bir yerleşke varsa en az bir Büyücü Kralı var demektir. Bizim altından kalkabileceğimiz bir savaş olmayacaktır." diye ekledi.
"Öyleyse geri dönüp rapor edelim." dedi yıldırım büyücüsü de.
Haydut köyüne bir kere daha göz gezdiren Garvin, uzun, sarı saçlı birini gördü. Bu adam tamamen sıradan bir fiziğe sahipti; ama sanki güneş ışığı onun gözlerinden yansıyordu.
"Saklanın!" diye bağırdığı anda yanlarından rüzgarı delerek geçen okun sesini duydular. Toprak büyücüsü fark etti ki tam zamanında kenara kaçmasaydı beyninde bir okla yerde yatıyor olacaktı. Bu isabet yeteneği... "Fark edildik! Kaçın!"
Hepsi kalkıp tepeden aşağıya doğru koşarken sarı saçlı adam, elindeki yayı indirdi ve alarm sesleri duyuldu.
"Lanet olsun! O mesafeden nasıl fark edebilirsin!?" Garvin lanetler yağdırırken bir anda önlerinde üç geçit açılmıştı. İçlerinden haydutlar çıkmaya başlarken hepsi savaş pozisyonu almıştı. Geçitten en son çıkan sarı saçlı adam sırtındaki yayı tekrar eline aldı.
"Sanırım bizim köyümüze bir ordu getirmek için gidiyorsunuz. Şu sıralar bazı meselelerle oldukça meşgulüz. Bu nedenle, neden ölüp de ayağımızın altından çekilmiyorsunuz?" Gözleri yine o zamanki gibi ışığı yansıtıyordu. Yüzüne bakmak imkansız gibiydi.
Hikaye İle İlgili Bilgiler #31
Geçit Büyücülerinin genel büyüsü bir geçit açmak olduğundan dolayı bunu işe yarar şekilde kullanmak onlara bağlıdır. Dışarıdan bakınca diğer türlere göre daha geride kalıyormuş gibi görünseler de, oldukça güçlü olan bu büyücülerden bazıları boyutsal geçitler açarak farklı boyutlara geçebilir. Sıradan bir geçit açmak, tüm geçit büyücülerinin sahip olduğu bir büyüdür. Lakin tıpkı diğer büyücüler gibi onların da farklı farklı yetenekleri vardır ve bu konuda da seçenek sınırsızdır. Bir geçit büyücüsü eğer o büyüye sahipse uzaya bir geçit açıp, karşısındaki her şeyi boşluğa gönderebilir. Hiç kimse hafife alınmamalı.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..