3. Cilt: Felaket
Bölüm 5
"Yerleşkeye bugün saldırılacak. Tüm loncalar işbirliği yapıyor. Grupta birkaç tane Büyücü Kralı da olacak. Yine de her şeye hazırlıklı olmalıyız."
Tavon, kahvaltıdan sonra herkese bilgi veriyordu. Yerleşkeyi bularak görevi tamamlamışlardı ama öylece bırakamazlardı. Yerini öğrenmekteki amaç, onu ortadan kaldırabilmekti.
"Mathias ve ben bu göreve gelemeyiz." dedi şişman büyücü. "Yerleşkedeki haydutlar bir şey planlıyor. Onların elinden kaçan bir kıza denk gelmiştik. Şehirdeyken onu kaybettik. Acemi Büyücü seviyesinde bir su büyücüsü. Onu bulmamız gerekiyor."
Eleanor kollarını esnetirken "Bir şey çıkacağına inanıyor musun?" diye sordu. Savaştan önce biraz ısınmaya çalışıyordu.
"Haydutların onun peşinden geleceğine inanıyordu." diye söze girdi Mathias. Dorian sabah uyandıkları zaman zaten ilk onunla konuşmuştu. Genç büyücü de ona hak vermişti. "Bir Büyücü Kralı, neden bir Acemi Büyücünün peşinde olabilir ki?"
"Doğru." Garvin de muhabbete girdi. "Sarı kafalı yakında gerçekleştirecekleri bir plandan bahsediyordu. Oldukça önemli gibiydi. Kızı bilgi sızdırmasın diye istiyor olabilirler."
Bunları da duyduktan sonra esnemesine ara veren lonca lideri "Tamam öyleyse. İkiniz onu arayın. Bulursanız buraya getirin. Sorguyu burada yapacağız. Haydut yerleşkesi şüphesi doğrulandığından dolayı, bir süre için tam yetkimiz var. Şehir polisleri bize karışmayacaktır."
"Tamam." Genç büyücü ve Dorian kalkarak loncadan çıktılar. Ne kadar erken başlarlarsa o kadar iyiydi. 1. Kuzey Bölgesindd olduklarından bir araba bulup 2. Bölgeye geçmeleri gerekecekti. Kızı orada kaybetmişlerdi. "Bir araba bulalım."
"Araba mı? Bak sen şu işe. Ben de yarım saattir araba yerine tiyatro salonu arıyordum." Genç büyücünün alaylı cevabı Dorian'ın yüzünü düşürdü.
"Bugün de mi hastaneye gitmek istiyorsun?"
"Saldırabilirsin; ama tek başıma gitmem."
"Bunu sonraya bırakalım. Zamanımızı boşa harcamamalıyız."
Mathias gözlerini kısarak iyice kasıldıktan sonra "Bekliyor olacağım." dedi kalın bir sesle.
Nihayetinde bir araba buldukları zaman, 2. Kuzey Bölgesine doğru yola çıkmışlardı.
----------
"Bölgeler niye bu kadar uzak ki?" Havaya bakan yıldırım büyücüsü söyleniyordu. "Sabah çıktık, öğlen olmuş."
"İşe koyulalım. Bunu sonra seninle uzun uzun tartışabiliriz."
İkili, önce Mari'yi kaybettikleri yere geldiler. Aramaya buradan başlamak mantıklı olan şeydi. Şişman büyücü etrafa bakınırken beyaz saçlı genç yeri kontrol ediyordu. Düşünceli bir şekilde mırıldandıktan sonra "Kurumuştur tabii bunca zamana." dedi.
"Neye bakıyorsun lan sen?" Mathias'ın elini zemine sürdüğünü gören Dorian sordu.
"Bir şeyi teyit ediyordum."
"Teyitine başlatma da artık işe ver kendini!"
"Lan zaten iş üstündeyim!"
"Toprakla oynama yaşın geçmedi mi senin? Bir de iş üstündeyim diyor."
"Şey yaşın geçmedi mi senin? Şey yaşı... Şey..." Bir süre düşündü ama aklına bir şey gelmedi. O yüzden lafı hemen çevirip "Senin de göbeğin var!" dedi.
"Göbeğimle ne alaka lan şimdi?"
"Alakayı da bir zahmet kendin bul. Her şeyi benim mi açıklamam lazım?"
Tartışmaları bir süre daha sürmüştü. Ta ki zamanı boşa harcadıklarını fark edene kadar. O zaman buna bir son verip çevredeki insanlara sormaya başladılar. Onun görünüşünü tarif ederek bulmaya çalışıyorlardı. Sonuçta hem esirdi, hem de Acemi Büyücü. Görünüşünü değiştirmesi zor olurdu. Oldukça zor hem de...
Uzun bir süre insanlara sordular. Fakat kimse görmemişti. Sanki gerçekten de bir anda yok olmuş gibiydi.
"Ulan, haklı olabileceğini düşünmeye başladım." Şişman büyücü, Mathias'a bakarak konuştu.
"Bende bu zeka varken harcanıyorum bak bu görevlerde. Beni beyin takımına falan almanız lazım."
"Tamam, kes. Gitti bütün o hava." Birkaç kişiye daha sordukları zaman, sonunda birisi gördüğünü söylemişti.
"Sam'in Hanı'na doğru gidiyordu. Dayak yemiş gibiydi ve üzerinde eski paçavralar vardı. Uzun siyah saçlı bir kız."
"Aynen, aynen, o. Peki nerede bu han?"
"Frey'in atölyesinin yanında."
"Iıı... Peki o nerede?"
"Wren'in tezgahının orada."
Şişman büyücünün alnında bir damar belirginleşti. Karşılarındaki adam onlardan yaşça oldukça büyüktü. Fakat kendini tutamadı ve "Hala bu bölgeden olmadığımızı anlamadın mı ihtiyar!?" diye bağırdı. "Şurdan git, şöyle dön gibi cümlelerle tarif et şurayı!"
"Bağırma lan kulağımın dibinde!" Bir kulağını ovuşturan yıldırım büyücüsü olaya dahil olunca Dorian onun boynuna doladı kolunu ve sağlam bir boyunduruğa aldıktan sonra konuşmasına devam etti. Mathias ne kadar çabalasa da kurtulamazdı.
Yol tarifini alana kadar öyle kalmıştı. Nefes almakta zorlansa da hala tartışacak kadar gücü vardı. Sam'in Hanı isimli yere gelene kadar tartıştılar.
"Burası gibi duruyor." dedi genç büyücü.
"Şimdi önce hana mı baksak, başkalarına mı sorsak?"
"Hana girecek parası olduğunu sanmıyorum."
"Haklısın. Başkalarına soralım."
İkili, yakın çevredeki insanlardan birine sormaya giderken, başka iki kişi, onların soru soracağı adama yanaştı.
"Hey, buralarda siyah saçlı, pis giysili bir kız gördün mü? Yaralı gibiydi." diye sordu onlardan biri. Bu soruyu duyan Dorian ve Mathias durmuştu.
Adamı sorgulayan iki kişiden erkek olan yavaşça bir bıçak gösterdi adama. Onu gören adam zorlukla "H-Hayır, görmedim." diyebildi.
"Tamam, uza buradan." dedi kadın olan. Sonrasında ise bizim ikiliye döndüler. "Hey, buraya gelin."
Genç büyücüyle şişman büyücü, bir an ne yapmaları gerektiğini düşündüler. Ama açık vermemeye karar verdikleri için sanki sıradan insanlarmış gibi onların yanına gitmişlerdi.
Kadın, az önceki adama sorduğu soruyu tekrarladığı zaman, Dorian biraz düşünüyormuş gibi yaptı. "Sanki dün gördüydük, değil mi?" dedi yıldırım büyücüsüne.
"Yok lan, o gördüğümüz Forgin amcanın kızıydı. Güzel kıyafetler alacak paraları yok diye üzerindekilere paçavra mı diyorsun lan sen, pislik?"
"Öyle mi dedim ben, aptal herif?"
"Ya zaten hafızan da kötü. O kız sarışındı. Sana siyah saçlı soruyorlar gidip de alakasız alakasız tarifler yapıyorsun."
"Lan sanki sen gördün! Benim gördüğüm kötü kıyafetli tek kız oydu."
"Bak hala kötü diyor. Günün birinde fakirleşirsen göreceğim ben seni."
Sorgulamaya çalıştıkları ikilinin bir anda tartışmaya girmeleri üzerine, kadın ve erkek garip ifadelerle onlara bakıyorlardı. Sonrasında erkek olan "Unut gitsin, bu salaklardan bir şey çıkmaz." dedi
"Haklısın, zamanımızı boşa harcıyorlar."
"Salak falan ayıp oluyor." diye onların tartışmasına da girdi Mathias. Kadın hiç oralı olmazken erkek olan bir kere daha bıçağını göstererek konuştu.
"İşinize bakın."
Genç büyücü korkmuş gibi bir yüz ifadesi takınarak "Tamam ağabey. Bilemedim bağışla." dedi. O ikisi biraz ilerlemişken de "Mari haklıymış." dedi.
Şişman büyücü de hala o ikilinin arkasından bakıyordu. "Gerçekten de doğru. Kızı onlardan önce bulmamız gerek."
"Ya da onlarla birlikte buluruz." Yıldırım büyücüsü bu cümlesini tamamladıktan sonra ağzını kocaman açarak gülümsedi ve şişman olana bakmaya başladı.
"Anlamadım."
Bir anda ifadesi düştü gencin. "Bu aralar beynin harbi durmuş. Yağlı yemeyi azalt biraz." diye başladıktan sonra "Biz farklı yöne bakarsak da bunlar bulursa ne olacak? Alıp gidecekler. Ona kadar onları takip edelim. Buldukları zaman sen göbeğinle pat! Küt! Sonra bum! Şak! Falan yaparsın, kızı kurtarıp loncaya götürürüz."
Şişman büyücü birkaç saniye düşündükten sonra "Doğru diyorsun lan. Bugün normale göre daha az salaksın." dedi.
"Sen de normale göre daha fazla salaksın ama neyse. Hadi işe koyulalım."
Böylelikle biraz uzak bir mesafeden o ikiliyi takip etmeye başlamışlardı. Bu iki haydut, önlerine gelen her insanı sorguluyorlardı. Herkesi ölümle tehdit ediyor olacaklardı ki kimse onlarla rahat konuşamıyordu. Yine de belirgin şekillerde yön değiştirdiklerinden dolayı, bir iz bulmuş olmaları muhtemeldi.
Fakat onlar bu konuda emin olamadan bir hana girdiler. Neredeyse akşam olmak üzereydi. Bu nedenle ikili, oraya sorgulamak için mi, yoksa kalmak için mi girdiklerinden emin olamadılar. Fakat bakmaları gerekiyordu. Mari'nin orada hizmetçilik yapıyor olması ihtimalini gözardı edemezlerdi.
Onlar da aynı hana girdikleri zaman, haydutlar barda oturmuş konuşuyorlardı. Kapıya sırtları dönüktü.
"Kenara geçelim." dedi Dorian. Kapıya ve bara en uzak olan masaya geçtiler. Bir yandan da onları izliyorlardı. Handa çalışan kız, hanlarına gelmişti bile. Ama ne yazık ki Mari değildi.
"Hoşgeldiniz, ne arzu edersiniz? Etler daha bugün geldi. İsterseniz her türlü et yemeğini hazırlayabiliriz. İçkilerimiz de oldukça iyidir."
Şişman büyücü, gözlerini haydutlardan ayırmadan "Belki daha sonra. Şu anda bir şey yiyip içemeyiz." dedi.
"Aslında... Ben 3 şişe elma suyu alayım."
Mathias'ın siparişi üzerine Dorian ona baktı. "İçmeye mi geldik, küçük cızırtı?"
"Boğazım kurudu. Azıcık ıslandın bari."
"Boğazını 3 şişeyle mi ıslatıyorsun lan sen?"
"Normalde açılışı 5 şişeyle yapıyorum. Ama bugün yapamıyorum işte."
Kız giderek 3 şişe elma suyunu getirdi ve ücret olarak 3 gümüş aldı. Yıldırım büyücüsü şaşkındı. "Yarı yarıya mı lan fiyatlar?" diye sordu şişman olana.
"1. Bölgeler en pahalı yerlerdir. Ne bekliyordun?"
"Lan, bir altına 100 şişe almak varken 50 şişe almışım, kazıklandık." dedi üzgün bir ifadeyle. Fakat elma suyundan bir yudum aldığında, gerçekten de kalitesinin 1. Bölge hanlarına göre daha düşük olduğunu gördü. Ucuza gelmesinin nedeni bu olmalıydı. "Tadı Pieter amcanın sattıkları gibi değil. Yüksek kaliteyi tattıktan sonra daha düşüğünü sevemiyorsun bir türlü." Bunu derken çoktan ikinci şişeyi yarılamıştı.
"İyi ki sevmedin. Sevsen ne kadar içerdin, kim bilir?"
"Ben bilirim. En azından 10 şişe devirirdim. Geri kalanı da duruma göre." Üçüncü şişeyi de masaya indirdikten sonra tekrar haydutları izlemeye başladılar. Onlarla eş zamanlı olarak, haydutlar da handan çıkmak için kapıya doğru yönelmişlerdi. Dorian, Mathias'ı dürttüğü zaman onlar da kalkmaya hazırlandılar.
"Dorian, seni görmedilerse bence saklanmadan yürüyelim. Kör olmuşlardır."
"Kes de ilerle."
Haydutları bir süre daha takip ettiler. Hava kararmıştı. O ikisinin geceleri tenha yerlere girmekle bir sorunları yok gibi görünüyordu.
"Daha ne kadar takip edeceksiniz, aptallar?" dedi kadın bir anda. Beyaz saçlı büyücü de şişman büyücü de durmuştu.
"Bizi takip ettiğinizi anlamayacak kadar tecrübesiz miyiz sanıyordunuz? Hele ki sen, gergedan yavrusu. Seni şehrin dışındaki biri bile görebilir." diye ekledi erkek olan da.
"Annen gergedan yavrusu, garip bıyıklı!" Dorian daha bir şey diyemeden Mathias onu savunmuştu. Kendi aralarında sürekli tartışmaları olsa da dışa karşı gerçekten de birbirlerini sonuna kadar korurlardı.
"Görünüşe göre kimi aradığımızı biliyorsunuz. Yerini de bilip bilmediğinizi sorgulamamız gerekecek." Kadın elinde iğne şeklinde bir kılıç alırken, erkek belindeki iki hançeri çekti.
Dorian kendini yine taşla kaplarken Mathias da hançerini çekmişti. Onun silahını gören kadın "Demek Thom'u öldürenler de sizdiniz." dedi. Gencin yüz ifadesi bozulmuştu. "Size teşekkür etmeliyiz. O şerefsiz zaten sürekli işlerimizi baltalardı. Örgüt'e oldukça zararlı bir haşere gibiydi. Bizi onu temizleme zahmetinden kurtardınız."
Bu cümleler, yıldırım büyücüsünün daha da kötü hissetmesine sebep olmuştu. Mor saçlı haydut lideri, gerçekten de Örgüt'ten kurtulmaya çalışan biriydi. Üstelik içinde olduğu sürece de işlerine taş koymaya çalışmıştı.
Mathias'ın kaşları çatıldı. Şişman büyücü de bunu fark ettiği zaman, onun cidden sinirlendiğini anlamıştı.
Hikaye İle İlgili Bilgiler #33
Savaşmak da büyü konusunda uzmanlaşmanın başka bir yoludur. Kişi, savaşta kısacık anlarda yapacağı büyülerle, büyüyü yapabilme süresini kısaltarak kendini geliştirebilir. Bu şekilde savaşabilen kişiler oldukça tehlikelidir. Öte yandan sadece silahlarla yapılan bir savaşın, gelişime etkisi yoktur. Bu savaşlar tamamen büyünün keşfinden önceki savaşlar gibidir. Fakat savaş sırasında bir yandan silahını sallayıp bir yandan da ani büyü saldırıları yapmak pek de kolay değildir. Birinin bunu tam olarak yapabilmesi için yoğun bir dikkat vermesi ve kullanacağı büyü üzerinde oldukça usta olması gerekmektedir. Diğer türlü aniden ortaya çıkarılan büyü, tam gücünde olmayacaktır.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..