3. Cilt: Felaket
Bölüm 9
"Burada... Ne olmuş böyle?" Herkes donakalmıştı. Gurmur köyü, Mari'nin köyü, resmen harabeye dönmüştü. Bir ev bile sağlam bırakılmamış, her harabenin ortasına bir ceset bırakılmıştı. Her birinin yüzüne kazınmış gülümseme, tüyler ürperticiydi. Köy meydanında cesetlerden bir tepe yapılıp yakılmış, ardından etrafına da birkaç ceset daha dizilerek iğrendirici bir görüntü oluşturulmuştu. Etrafa dağılmış tüm cesetlerin kalpleri sökülmüş, kolları, bacakları koparılıp gözleri oyulmuştu.
"L-Lanet olsun..." Genç büyücü gözlerini kapattı. Bu geçrn seferkiyle aynıydı. Yine midesi bulanıyor ve ortama hakim olan ağır kan kokusu nedeniyle kusmamak için zor duruyordu. Buna biraz daha dayansa da engelleyemedi ve dönerek kusmaya başladı.
"K-Kardeşim..." Mari, köyünde gerçekleştirilmiş bu katliama bakar bakmaz büyük bir endişenin yüreğine oturması üzerine koşmaya başladı. Bir yandan da "Fodel!" diye bağırıyordu. Yanmış ceset dağının yanındaki düzenli bir şekilde yere dizilmiş diğerlerinin yanından geçerken yavaşlamadı bile.
"Onunla gidin." dedi Eleanor, ikizlere bakarak. İki kardeşin yüzünde köye baktıkları anda beliren öfke, her şekilde hissediliyordu. Bu katliamı tabii ki de tanımışlardı. Yüzlerine gülümseme kazınmış cesetler... Gölge Katili'nin sembolü... Yine de emre karşı gelmeyip kızın peşinden gittiler.
"Geç kaldık gibi görünüyor." dedi Garvin. Dorian hala bu yıkıma bakıyordu.
Tavon "Haklısın." dedi. "Oldukça geç kalmışız." Korku içinde öldürülmüş ve cesetlerine bile saygı duyulmamış bu insanlara bakarken herkesin yüzünde bir üzüntü vardı. Belki de daha erken gelme imkanları olsaydı durum farklı olabilirdi.
"Geri dönmeliyiz." Şişman büyücü de söze karıştı. "Şehirden fazla uzaklaştık. Eğer Gölge Katili bize burada saldırırsa sadece boşu boşuna ölmüş oluruz." Gördükleri bu manzaranın hepsini titrettiği bir gerçekti. Yanlarında bir Büyücü Kralı olsa bile, mirasa sahip bir Büyücü İmparatoru ile baş edebilmeleri mümkün değildi.
"Döneceğiz; ama önce Mari'yi alalım." Cesetlerden uzak durmaya çalışsalar da toprak tamamen kırmızıya boyanmıştı. Bu köyün içindeyken böyle bir şey mümkün olmayacaktı. Ağzını silen Mathias da onlara katılarak ilerlemeye başlamıştı. Yine de etrafa fazla bakmıyordu.
Tüm grup az önce kızın koştuğu yöne doğru gittikleri zaman bir evin ölünde beklediklerini gördüler. Genç kız evin çatısına doğru bakıyordu. İkizler ise etrafı kolaçan ediyormuş gibiydi. Qudve'nin hala oralarda olması muhtemeldi.
Lonca üyeleri, Mari'nin bakyığı yere doğru bakınca bir kere daha şoka uğradılar. Bu adam gerçekten de cesetlerle oynamıştı. Kapının üzerinde asılı cesedin kolları ve bacakları koparılıp karnında açılan bir boşluğa sıkıştırılmıştı. Bunun için organlar da çıkarılmış, iğrenç bir görüntü oluşturulmuştu. Kafa ise yoktu.
Genç büyücü bir kere daha midesinin bulandığını hissetse de bu sefer hemen başını çevirerek kendini tuttu. Gölge Katili'nden çekinmeye başlamıştı. Kendisi daha birini öldürünce pişmanlık duyarken bu adam onlarca insanı öldürüp cesetleriyle oynamaktan çekinmiyordu.
"Bu... Lonca lideri Harru..." kelimeleri döküldü Mari'nin ağzından.
Eleanor "Nereden biliyorsun?" diye sorduğunda ise kolunu işaret etti. Orada siyah bir bez bağlıydı.
"Bu köyde sadece lonca lideri Harru takardı bunu. O-Onu evimizin önüne koyduysa..." Kızın bakışları kapıya doğru indi. Aralık var gibi görünüyordu. "F-Fodel?" diye yavaşça konuşurken kapıyı araladı.
O, içeriye adım atarken herkes sessizdi. Eleanor da peşinden gidiyordu. Hemen arkasında ise saldırmaya hazır olan ikizler vardı. Onlar bu durumdan en az etkilenen kişilermiş gibi görünüyordu. Sonuçta bunların benzerini birinci elden yaşamışlardı.
Tüm köyde yakılıp yıkılmamış tek ev burasıydı. Ona rağmen içeride yoğun bir kan ve ölüm kokusu duyuluyordu. Mari ağır adımlarla kardeşinin odasına yürürken attığı her adımda çıkan gıcırtı sesleri, ortamı iyice gerdi. Nihayetinde kapıya ulaştıklarında yavaşça açtılar.
İçeride kimse yok gibi görünüyordu. Mari hızlı adımlarla içeri girdi bu kez. "Onu almışlar!" dedi. "Buraya gelip onu kaçırdılar!" Telaşlıydı ve yerinde duramıyordu.
"Sakin ol, Mari. Kendini kaybetme."
"Ne kendini kaybetmemesinden bahsediyorsun sen!? Durumun farkında mısın!? Sana kardeşimin kaçırıldığını söylüyorum! Bu ne demek anlamadın mı hala!? Şehrinizin bir şansı kalmadı!" Bağırıp çağırırken genç kızın alnına bir şey damladı. Orayı eliyle sildiğinde ise kırmızılığı görmüştü. Tekrar damladığını hissedince yukarı baktı. Bu olduğu anda hızla birkaç adım gerileyip yere düşmüştü. Diğerleri ne olduğunu merak edip yukarı bakınca ise büyük bir plastik bezin üzerinde birikmiş olan kanı gördüler.
"Bu ne lan?" dedi Garvin. "Neden orada kan var?" Diğerleri biraz geri çekilince Eleanor, Mari'yi de kendine çekti. Böylece yer açılmıştı. Mirabel kılıcının ucuyla plastiği kestiği anda oda küçük bir kan havuzuna dönmüştü adeta.
"G-Gellius ağabey..." Tavanda birisi asılıydı. Kolları ve bacakları üçer parçaya ayrılmış ama birkaç damar kesilmeyerek gövdeyle hala bağlantıda olmaları sağlanmıştı. Gövdesindeki birkaç farklı noktaya saplanmış serçe parmak inceliğindeki borular, onu öldürecek yerlerden vurmamış gibi duruyordu. Teni sanki ölüymüşçesine solmuştu. Yanakları gülümseme şeklinde kesilmişyi. En kötü tarafı ise... Hala canlı olmasıydı.
"Gellius ağabey!" Mari tekrar bağırınca adamın bakışları yavaşça ona doğru döndü. Bakıyor ama görmüyor gibiydi. Bunca kan kaybetmesine rağmen hayatta olması hayrete düşürücüydü.
"Onun bir sınırı yok mu cidden?" dedi Dorian. Birine böylesine bir işkenceyi yaptıktan sonra öldürmemiş, hatta tavana yapıştırmıştı. Gövdesindeki borular onu tavanda tutuyor gibi görünüyordu. Uzuvlarının yarı ayrık her parçası ise çivilenmişti.
"Onu indirmeliyiz." Liderin sözleri üzerine hala sakinliğini koruyan Admon ve Mirabel, içeriden sandalyeler getirdiler. Çiviler bir bir söküldü. Zaten ölmek üzere olan adam daha da hızlı kan kaybetmesin diye boruları bedeninden çıkarmamışlardı. Kopmak üzere olan uzuvları da dikkatli bir şekilde hareket ettirerek adamı yatağa yatırdılar. Saniyeler içinde yatak kan rengine bürünmüştü. Bu sırada adamın sırtına yapıştırılmış bir zarf da bulmuşlardı. Arkasında kanla çizilmiş gülümseyen surat olan bu zarfı, Eleanor aldı.
"Mirabel, bana kılıcını ver." Lonca lideri elini uzatırken konuştu. Onun gibi herkes de aynısını düşünmüştü. Bu durumdayken şifa büyülerinin onu iyileştirmesinin imkanı yoktu. Üstelik şehir 3 günlük mesafedeydi. Her şekilde ölecekti. Acısına son vermek mantıklı olan seçimdi.
Böylece mavi saçlı kız, kılıcını ona verdi ve Gellius isimli adamın acısına son verilirken herkes oradaydı. Bunu da yaptıktan sonra hepsi dışarı çıktılar.
"Mektup muydu o?" dedi Garvin. Lonca lideri başıyla onayladıktan sonra zarfı açıp içindeki kağıtta yazanları okumaya başladı.
Geldim, yoktunuz. Beni beklettiğiniz için kendinizden utanmalısınız. Gecenin o vakti düşmüş yollara buralara gelmişim. Ya başıma bir şey gelseydi? Yazık, çok yazık. İnsanlarda saygı da kalmamış.
Sizi beklerken canım oldukça sıkıldı. Birkaç eğlence yöntemi denedim de ilgimi çok çabuk kaybediyorum sanırım. Şu kolunda bez olan herifi sevdim ama. Ağzı iyi laf yapıyordu. Ben de dilini hatıra olarak alayım dedim. İyi demişim, değil mi?
Neyse, canım sıkıldı ya. Şu küçük kralcığın bir kolunu daha keseyim bari. Biraz çığlık atsın da kulaklarımın pası silinsin. Yazı yazmak da eğlenceliymiş ha. Eğlendiğim şeyleri bir de yazıya dökerken yine eğlendim. Hadi, hadi yine iyisiniz. Eğlendiğim için geç kalışınızı görmezden geleceğim :)
Mektup bitince "O kimdi?" diye sordu Eleanor. Genç kız oturmuş ve yere bakıyordu. Başını hiç kaldırmadan cevapladı.
"Lider Harru'nun ağabeyi. Büyücü Kralı olan..."
Bir Büyücü Kralı'na bunu yapmak... Resmen onunla alay edilmişti.
"Burada başarısız olmak, her şeyi bitirdi." Mari konuşmasına devam etti. "Artık kurtuluş yolu yok. Şehri tamamen boşaltmalısınız."
"Kardeşin kimdi? Onun ele geçirilmesi neden bu kadar önemli? Bize anlatırsan kurtarmayı deneyebiliriz." Tavon onun yanına çökerken konuştu. Ona bakıyordu ama kız tamamen yere odaklanmıştı.
"Size söyledim. Kardeşim sıradan biriydi."
"Bize bir sebep ver, Mari!" Herkes bağıran kişiye döndü. Bu kişi Mathias'tan başkası değildi. "Ne yani, bunların hepsinin yanlarına mı kalmasını istiyorsun!? Bize onlara saldıracak bir sebep ver! Kardeşini ve burada olanların intikamını alalım! Saçma sapan şeyler söylemeyi kesip her şeyi anlat!"
Dorian elini onun omzuna koydu. "Sakin ol, Mathias." dedi yavaşça.
"Ne sakin olacağım lan!? Etrafına baktın mı sen hiç!? Sakin olunması gereken bir yerde miyiz lan biz!? Adam resmen dalga geçiyor! İçerideki adamın halini de gördün! Neyin sakinliğinden bahsediyorsun sen!?" Buraya geldikleri andan beri gördükleri onu cidden etiklemişti. Madendeki görüntüden sonra artık hiçbir şeyin kendisini etkilemeyeceğini düşünse de yanıldığını kanıtlayan kişi yine Qudve olmuştu.
"Burada konuşmak size bir şey kazandırmaz." diye cevap verdi genç kız. Yavaşça ayağa kalkıyordu. "Şehrinize geri dönmek için yola çıkmalısınız. Zaten zamanında yetişemeyeceksiniz. Yapabileceğiniz en iyi şey, şehri boşaltmak olacaktır."
"Neden şehre saldıracaklarını düşünüyorsun?" Kız, Tavon'un sorusunu yanıtlamak için tam ağzını açacakken önlerinde bir geçit açıldı ve sarı saçlı geçit büyücüsü oraya geldi.
"Merhaba millet. Buraya geldiğinizi duydum. Lonca kartlarınıza doğru geldim ben de." Eva oraya vardığında herkesin yüzündeki ciddi ifadeyi görünce bir an duraksadı. "Neler oluyor?" diye sordu. Fakat kimseden yanıt gelmemişti.
"Gidiyoruz." Eleanor herkese emir verince geçitten geçmeye başladılar. En sona o ve Eva kalmıştı. Lonca lideri onu da geçide doğru ittirirken genç geçit büyücüsü, köyü gördü. Beti benzi atarken ses çıkaramamıştı.
Loncaya geldikleri anda "Orada ne oldu öyle?" diye sordu. Birkaç günlüğüne loncaya gelememişti ve neler yaşanmıştı?
Fakat kimse onun sorusuna cevap veremeden lonca kapısı aniden açıldı. Uzun boylu, top sakallı bir adam, yanındaki birkaç kişiyle birlikte içeri girdi. Tavon onu selamlamıştı. "Hoşgeldiniz, Başkomiser Lander."
Şehir polislerinin lideri, adamlarıyla birlikte içeri girince herkesin dikkati oraya çekildi. Kısa siyah saçlı başkomiser, Mari'ye doğru yaklaşarak "Bundan sonrasını biz devralıyoruz, Eleanor." dedi.
"Henüz işimiz bitmedi ama."
"Üzgünüm, senin yolunu denedik. Eskiye dayanan arkadaşlığımız olmasaydı buna da izin vermezdim. Lütfen beni daha fazla zorlama." Lander'ın işaretiyle şehir polisleri genç kızı kolundan tutarak götürmek istediler.
"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz si-" Mari karşı gelecekti ama daha cümlesini tamamlayamadan boynuna saplanan bir şırınga ile ilaç verildi. Cümlesini tamamlayamadan bayılmıştı.
"Durum bu kadar ciddi iken daha fazla gecikme bizi zora sokacaktır." Şehir polisleri, kızı götürürken Mathias ileri çıktı.
"Ne yapıyorsunuz siz? Ona işkence mi edeceksiniz yani?"
"Tavrına dikkat et, genç adam." uyarısını almıştı. "Bizi ne sanıyorsun? Cani katiller mi?" Bu cevap genci susturdu. Bir an için işkence edeceklerini düşünse de, sonuçta o bir suçlu değildi. Ondan sadece birkaç cevap almak istiyorlardı ve sorgulanacaktı.
"Her şeye hazırlıklı olun. Garnizon Komutanı yakında bir savaş olabileceğini söyledi. Tüm loncaların yardımı gerekebilir."
Başka bir şey söylemeden oradan ayrılmışlardı. Bir süre sessizlik oldu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Bu ölüm sessizliğini bozan kişi ise Eva idi.
"Biri bana neler olduğunu anlatabilir mi?"
Hikaye İle İlgili Bilgiler #37
Şehir polisleri, her şehrin içindeki sorunlarla ilgilenen ve iç güvenliği sağlayan kuruluştur. Şehirdeki birkaç askeri birlikten biridir. Acil durumlarda tam yetkileri olmakla birlikte kraldan sonra sadece başkomiserden emir alırlar. Suçluları dize getirmelerinde yardımı olacak eşyaları krallık tarafından sağlanır ve her bir üyesi en az 4. Kademe Büyücü Büyükustasıdır. Şehir Polisi Teşkilatı'na katılanlar, göreve atanmadan önce bir dizi eğitime tabii tutulurlar. Bu nedenle şehir polisleri şehrin içindeki güvenliği sağlayacabilecek kapasiteye ulaşır. Şehir devriyeleri, onların bir alt birliğidir ve şehir polisleriyle bir sayılmazlar. Devriyelerin asıl amacı küçük sorunları halletmek olup, baş edemeyecekleri sorunlarda şehir sinyal vermektir.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..