3. Cilt: Felaket
Bölüm 10
"Neden hala sinirlisin?" Yatağında uzanmış olan Dorian, odada bir o yana bir bu yana durmadan volta atan Mathias'a sordu.
"Neler olduğunu sen de gördün. Bu ikinci kez oldu. Gölge Katili'ni kiralayıp ona işlerini yaptırıyorlar. O ise onlarca insanı zevk için öldürüyor. Senin sinirini bozmuyor mu?"
Dorian tavana baktı. "Tabii ki bozuyor." dedi. "Ama öfkeli olmak sana ne kazandıracak? O bir Büyücü İmparatoru. Öfkeyle yenebileceğin birisi değil."
"Haklısın, onu sonraya bırakabiliriz. Peki ya haydutlar? Neydi adı, dalyan köfte mi? O işte, ona ne olacak? Tüm bunların arkasındakiler onlar." Önce maden, sonra da köy... Genç büyücünün en başta hissettiği tüm duygular, öfkeye dönüşmüştü. Tüm bu durumlar canını cidden sıkıyordu.
"Şehir polisleri yakında haber vereceklerdir. Tüm loncalar da keşif görevinde haydutların saklandıkları yeni yeri arıyor. Bizi harekete geçirecek bir haber gelmesi an meselesi."
"Mari de şehri boşaltmamızı söyleyip durdu. Burası o kadar da güçsüz görünmedi bana. Bir haydut köyü üzerimize gelmeyecektir."
"O konuda..." Şişman büyücü yatağında doğruldu. "Belki de daha büyük şeyler planladılar? Keşke Mari bizim yanımızda biraz daha kalabilseydi. Tam her şeyi anlatacakken götürmeleri kötü oldu."
Genç büyücü de kendi yatağına oturarak sakinleşmeye çalıştı. Gecenin geç saatleriydi. Bugün gördükleri, onları yormuştu. Dinlenmeye ihtiyacı vardı. Bu sebeple uzanıp gözlerini kapattı. "Bir şişe elma suyu da ne iyi giderdi şimdi."
"Ah, nerdeyse unutuyordum." diyen Dorian, elindeki şişeyi onun kafasına fırlattı. Cam şişe önce kafasına çarpıp yatağa düşünce genç büyücü kafasını tutarak doğruldu.
"Ne yapıyorsun lan sen? Kafam kırıldı."
"Elma suyu ısmarlarsam ödeşeceğimizi söylemiştin geçen sefer. Bunu ona say."
Mathias başını indirerek yataktaki şişeye baktı. Bu elma suyuydu. Tekrar Dorian'a bakarken yüzünde ister istemez bir gülümseme oluştu. Kapağını açıp büyük bir yudum aldıktan sonra "Teşekkürler, Dorian." dedi. Şişman büyücü çoktan uzanıp kıçını dönmüştü ona.
"Borcumu ödüyorum sadece. Bitirince uyu da dinlen artık."
"Bitti zaten." Elindeki boş şişeyi masanın üzerine bırakıyordu.
"Ne ara lan?"
"Çok uzun cümle kurdun ya. O sırada içiverdim."
Şişman büyücü artık kafaya takmamaya karar verip "Her neyse." dedikten sonra uyumaya başladı. Beyaz saçlı genç de uzanıp gözlerini kapatırken her şeye rağmen güzel bir yerde olduğunu düşünüyordu. İlk başta çekinmişti ama buradaki insanlar ona gerçekten de iyi davranmışlardı. Özellikle de sürekli tartıştığı Dorian ile iyi arkadaş olduğunu düşünüyordu. Brogan bunları bilerek mi onu buraya getirmişti acaba?
Sahi onlar ne yapıyorlardı? Brogan, Rose, Malcer amca, Calley... Kendini bildi bileli Erimer köyünde yaşamışken aniden buraya gelmişti. Şehre alışması uzun sürmemişti ama köyünü özlediği gerçeği de inkar edilemezdi. Hele ki Alain... Şu anda neredeydi ve ne yapıyordu acaba? İyi miydi? Mirasını kontrol altında tutmayı başarıyor muydu?
"Bir yerlerde birilerine iyilik yapıyordur kesin. Gittiği her yerde sevileceğine eminim." diye düşündü. Gülümsemesi tekrar belirmişti. Bu dünyada kimseye zararı dokunmayacak birisi varsa, bu kesinlikle Alain idi.
"Elma suyu, sen ne mükemmel bir içeceksin ya." dedikten sonra gözlerini kapatıp uykuya daldı.
----------
Sabah olunca genç büyücü, loncadan çıkmış ve civarda dolanmaya başlamıştı. Bu sırada bölgeler arasındaki geçiş kapılarından birinin önünde büyük bir kalabalık gördü. Neler olduğunu anlamak için oraya doğru gittiği zaman büyük bir kervan benzeri topluluğun, bölgeden çıkışına şahit oldu. Sanki birisi buradan taşınıyormuş gibiydi. Biraz bakındığı zaman dönüşüm büyücüsü olan Ghaya'yı görmesi uzun sürmemişti.
"Amelia Belet mi lan o?" dedi kendi kendine, kervanın en arkasında üzeri açık bir at arabasında gelen kadına bakınca. "Harbiden de o. Eh, boş boş geçirmeyelim madem. Bize onca emeği dokundu. Az kalsın ölüyorduk falan."
Kalabalığı yararak en öne geçmişti. Biraz zorlanmıştı ama artık insanların içinde hareket etmek o kadar da zor gelmiyordu.
Yerini aldığı zaman kadına bakmaya başladı. Onun da kendisine bakmasını bekliyordu. Amelia'nın gözleri kalabalığı küçümseyen bir şekilde süzerken, beyaz saçlı genci fark etmesi uzun sürmedi. Yüzündeki ifade kızgınlığa dönüştüğünde ise Mathias ona kocaman tebessüm ederek el sallamaya başladı. "İYİ YOLCULUKLAR!" diye bağırmayı da ihmal etmemişti. Onun sinir bozucu gülümsemesi, kadının iyice sinirini bozup başını çevirmesine neden olmuştu.
Kral onu merkez bölgeden kovunca 1. Bölgelere yerleşme izni de kalmamıştı. Bu nedenle gidebileceği en iyi yer 2. Bölgelerin dış sınırlarıydı. İç sınırlarda yaşama izni de yoktu. Mal varlığının büyük kısmına el koyulmuştu. Bu nedenle bir asilden çok, az biraz zengin biri gibi ortada kalmıştı.
Madenleri ve gelir kaynaklarının büyük kısmına da el koyulmuştu. Üstelik istediği her işe girişemeyecekti. Onun için belirlenen miktardan daha fazla olan her kazancı krallığa vergi olarak alınacaktı. Bir dükkan açarsa düzenli olarak teftiş edilecekti. Antik hazine konusunda krallıklar oldukça katıydı.
Arabanın içinde diğer tarafa bakan kadın "Kral bana inanmıştı. Hepsi o adam yüzünden." diye geçirdi içinden. Başını çevirmeden gözleriyle Mathias'a bir kere daha bakınca ise onun kahkahalarla güldüğünü gördü. Bu durum dişlerini ve yumruklarını sıkmasına neden olmuştu.
Genç büyücü onun gidişini güle güle izledikten sonra gözünden gelen yaşları sildi. "Ne güldüm be! Yüzünün hali aklıma geldikçe moral kaynağı olacak resmen." dedi ve biraz daha güldü. "Etme bulma dünyası ablacığım. Gönül isterdi ki seni o madende yaşamak zorunda bıraksınlar ama neyse, bu da idare eder."
Biraz daha yürüdükten sonra "Ulan bunun üzerine bir elma suyu ne gider ha!" diye düşünüp hana yönelmişti.
Kısa süre sonra handan içeri girerken yüzünde yine her zamanki ifade vardı. Gözleri kısık, yüzü kasılmış, etrafa tehditkar bakışlar atan...
"Birkaç müşteri var zaten. Onları da korkutma bari, Mathias." dedi Pieter.
"Tamam, tamam," diye karşılık verdi genç. "Sen hatrın için bu seferlik bırakıyorum." diye ekledi kalın bir sesle. "Her zamankinden..."
Hancı hafifçe gülerek bir şişe elma suyu getirdi. Genç büyücü elma suyunu içerken her zamankinden istekliydi. Bu durum adamın ilgisini çekmişti. "Bu mutluluğunun sebebi nedir, evlat?"
"Buraya gelirken Amelia Belet'i gördüm. Pılını pırtını toplamış gidiyordu. Böyle yüzüne baka baka güldüm. O da sinirlendi ama nasıl böyle içimin yağları eridi var ya. Tüm sinir, stres hepsi gitti."
"Sonunda cezasını aldı demek, ha?"
"Eh, idare eder bir ceza almış."
"Onun ailesi kraliyet ailesiyle yakın dosttu. Ama söz konusu antik hazineler olunca, durum değişiyor tabii."
"Dostluk bahane, elma suyun şahan-" O daha cümlesini bitiremeden tehlike çanları çalmaya başlamıştı. Sokaklardaki insanlar koşmaya başlarken şehir polisleri, askerler, muhafızlar, devriyeler... Herkes bir bölgeye doğru koşuşturuyordu.
"Ne oluyor lan?" diyen Mathias, elindeki şişeyle birlikte dışarı çıktı. Yanında hancı ve handaki müşteriler de vardı.
"Haydut saldırısı! Herkes evlerine girsin!" diye bağıran birkaç devriye, sokak sokak koşuyordu.
"Burası 1. Bölge lan! Buraya kadar kim gelebilir? Niye burada duyuru yapılıyor?" Genç büyücü meraklanırken "Bunun ücretini sonra bırakacağım, Pieter amca." diyerek loncaya doğru koşmaya başladı.
Hancı hala insanlara bakarken müşterilerin de gidişiyle hanın kapılarını sıkıca kapattı. Eğer burada bile bir duyuru yapılıyorsa, durum ciddi demekti.
Bu sırada loncaya varan yıldırım büyücüsü, herkesin savaşa hazırlandığını gördü. "Mari haklı çıktı. Gerçekten de saldırıyorlar." dedi Dorian.
"Karşılık verebilmek için orduya katılmalıyız." Tavon da kılıcını eline aldı.
Eleanor ise "Bir köyden çok daha fazlası varmış diye duydum." dedi, zırh eldivenlerini takarken.
"Bu kadar erken saldıracaklarını düşünmemiştim." Garvin kollarını esnetiyordu.
Eva bir geçit açarken "Hazır mısınız?" diye sordu. Herkes başıyla onaylamıştı. Mathias da geniş bıçağını eline aldıktan sonra onlara katıldı ve birlikte geçitten geçerek şehrin hemen dış kısmındaki topluluğa katıldılar. Her loncadan üyeler, askerler, muhafızlar, şehir polisleri... Hepsi buradaydı.
Genç büyücü karşılarındaki düşmana bakmak için zıpladı. Sadece bakınca önü çok dolu olduğundan göremiyordu. Yere indikten sonra ise kendine engel olamayarak "Vay anasını..." kelimeleri döküldü ağzından. "Dünyadaki tüm haydutları mı toplamışlar lan?"
Karşılarındaki haydut ordusu, sadece bir köy olduğunu düşünemeyecekleri kadar fazlaydı. Sanki onlarca sığınak birleşmiş gibiydi. Orada en azından 10.000 haydut olmalıydı.
"Neden bir anda saldırıyorlar? Antik hazineyi mi istiyorlar yoksa?" dedi birisi. Bunca haydutu bir araya toplayabilecek olan şey ancak antik hazine olabilirdi çünkü. Başka mantıklı bir açıklama var mıydı?
"Kesinlikle antik hazineyi istiyor olmalılar." dedi başka birisi.
O an şişman büyücü elini yüzüne vurdu. "Cidden de antik hazineyi istiyor olmalılar. Neden hiç aklımıza gelmedi?" dedi. Ama birkaç saniye düşündü. "Antik hazineyle Mari'nin kardeşinin ne alakası var ki?"
Tüm birliğin önünde Başkomiser Lander ve Garnizon Komutanı duruyordu. Kral henüz oraya gelmemişti. Fakat kralın şahsi birliğinden Büyücü Kralları çoktan ordunun ön safındaki yerlerini almışlardı.
"Birden telaşlandırdık kusura bakmayın!" diye bir ses duyuldu. Bu ses, haydut ordusunun ön safındaki sarışın adamdan geliyordu.
"Köfte." dedi Mathias. Daylen biraz daha öne çıkarken asıl liderler yerlerinde durup konuşma işini ona bırakmışlardı.
"Sizden bize teslim etmenizi isteyeceğimiz birisi var!" dedi. O anda iki haydut, kollarından tuttukları zayıf bir genci oraya doğru getirdiler. Genç en fazla 14 yaşındaydı. Saçları simsiyah, gözleri ise engin denizler gibi maviydi. Bu aynı... Mari gibiydi.
Daylen, gencin saçından tutup onu öne çıkardıktan sonra "Bizde de onun istediği biri var!" diye bağırdı.
Hikaye İle İlgili Bilgiler #39
Kralların, onları korumak için özel olarak eğitilen şahsi birlikleri bulunur. Birisi bu birliğe alınacaksa Nihai Büyü Töreni ile gücünü tamamen ortaya çıkardığı anda seçilir. O yaştan başlayan eğitim genellikle 20'li yaşlarda biterken sadece Büyücü Kralı Seviyesine erişmiş olanlar bu birliğe girmeye hak kazanacaktır. Kralların şahsi birliklerine Taht Korumaları denir ve bir Taht Koruması'nın yetkisi neredeyse Garnizon Komutanı'na denktir. Sarayda yaşarlar ve her daim kralı korumakla yükümlülerdir. Aksi bir emir almadıkça yerlerini terk etme izinleri yoktur.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..