4. Cilt: Kıyamet Fırtınası, Bölüm 3

avatar
444 0

Mathias - 4. Cilt: Kıyamet Fırtınası, Bölüm 3


4. Cilt: Kıyamet Fırtınası
Bölüm 3

"Neler oluyor, Dorn?"

Büyük bir odanın içerisinde çember oluşturacak şekilde dizilmiş masalarda oturan insanlardan biri sordu. Üzerindeki zırha bakınca oldukça üst rütbeli biri olduğu rahatlıkla anlaşılabiliyordu. Kısa sakalları ve ciddi bakışları vardı.

Bu masa çemberinin ortasındaki boşlukta duran ihtiyar adam ise tek tek herkesi inceledi. Krallığın üst düzey kişileri, aniden burada toplanmıştı. Dünyayı sarmış olan fırtınayı hepsi görmüş olsa da, bunun sebebi ile ilgili kimsenin bir fikri yoktu. Fısıltılar hiç kesilmezken bir yandan da açıklama bekliyorlardı.

"Uzun yıllar önce, antik çağdan kısa süre sonra," diye başladı Dorn, konuşmasına. "Aber adında bir adam yaşamıştı. Ondan hepiniz haberdarsınız, değil mi?"

Salondan onaylayan sesler yükseldikten sonra Başkahin, konuşmasına devam etti.

"Aber bir Kıyamet Varisi'ydi ve krallıkları yıkma amacıyla dünyaya büyük bir kaos getirmişti."

"Bunun Aber ile ne alakası var?" diye sordu bir başkası.

Yaşlı adam dönerek doğrudan konuşan kişinin gözlerine baktı. Bu bakış, onun çekinmesine neden olmuştu. "Dünyayı saran bu fırtına, bir zamanlar Aber'ın sahip olduğu güç."

"Dalga mı geçiyorsun? Yeni bir Kıyamet Varisi mi?" Salon bir anda karışmıştı. Gecenin geç saatleriydi ve birkaç saat önce başlamış olan fırtına hala dinmemişti. Yıldırım büyücüleri şehrin dört bir tarafına dağıtılarak hasarı en aza indirmeye odaklanmışlardı.

"Sessizlik!" dedi gür bir ses. Saçları beyazlaşmaya başlamış bir adam, yumruğunu masaya vurmuştu. "Hepiniz sesinizi kesin de bırakın konuşsun!"

Salon bir anda ölüm sessizliğine bürününce Dorn yavaşça başını eğdi. "Teşekkür ederim, Kral Conrad." dedikten hemen sonra ise konuşmaya devam etti.

"Kıyamet Fırtınası Mirası kendisini bir kere daha gösterdi. Yeni bir varis seçtiğini tüm dünyaya ilan ediyorken elimiz boş duramayız. Hepimiz biliyoruz ki, sıradan insanlar Kıyamet Varisi olmak üzere seçilmezler. Onlardan hiçbiri dünyaya iyilik getirme amacı taşımadı." Birkaç saniye nefes alıp devam etti.

"Aber, Kıyamet Varisi seçilmeden önce kralların zoruyla yapılan yanlış bir büyü sonucu tüm sevdiklerini, iki gözünü ve bir kolunu kaybetmişti. Üstelik kimse bunun suçunu üstlenmeyince tüm yükü kendi başıma omuzlamıştı. Nihayetinde kendini öldürmeye karar verdiğinde ise içindeki öfke buna engel oldu ve onu kullanıp sonrasında bir kenara atan tüm insanlığın üzerine bir kıyamet gibi çökmek istedi. Kıyamet Mirası'nı kazandığı yer, tüm ailesinin içine atıldığı büyük çukurun yanıydı."

"Aber'ın hikayesini biliyoruz, Dorn." dedi kral. Onun emrinden sonra kimse konuşamıyordu. "Atalarımızın yaptığı şeylerin doğruluğunu asla savunmadık. Fakat Aber'ın yaptığı şeyde haklı olduğu da söylenemez. Karanlık dünyasında önüne çıkan her şeyi yerle bir ederek 7 krallık yıkmıştı. Buna büyü olayına hiç karışmayan, onu tanımayan krallıklar da dahildi. Bu yüzden Kör Kıyamet lakabını aldı." Kral tüm bilgiyi verdikten sonra "Eksik bir şey bırakmadığımıza göre, asıl konuya geç." dedi.

"Asıl konuya gelecek olursak," İhtiyar adamın ses tonu endişeli bir hal almıştı. "Bu seferki fırtına, Aber seçildiği zaman çıkan fırtınanın iki katı süredir tüm gücünü korumakla birlikte, gittikçe şiddetleniyor."

Salon bir kere daha karışmıştı. "Yani gelen kişinin Aber'dan daha kötü olduğunu mu ima ediyorsun?" diye sordu biri.

"Daha kötü olduğunu ima etmiyorum. İçindeki kin ve öfkenin daha büyük olduğunu ima ediyorum. Kıyamet Fırtınası Mirası'nın gücünü daha önce de deneyimledi bu dünya. Hoş bir tecrübe değildi. Siz de hak vereceksiniz ki, şu anda sahip olduğumuz gücün Antik Çağ'a oranla daha az olması ve Kıyamet Varisi'nin daha büyük bir öfkeyle dolu olması, durumu olduğundan çok daha zor bir hale getiriyor."

"Ne yapmamızı öneriyorsun?" dedi bir başkası.

"Elimizdeki tüm bilgilere göre, Kıyamet Varisi'nin mirasa girmesi ve onun gücünü öğrenerek çıkması yaklaşık olarak bir hafta sürecek. Bu süre içinde şehir bir kere daha boşaltılmalı."

"Ne?" dedi bir başkası. "Şehri yine mi boşaltacağız? Neden?"

"Çünkü, Sör Lambert, Kıyamet Varisi mutlaka Kahin Kulesi'ne gelecek." İhtiyarın bu sözleri herkesi şaşırttı. Fakat doğrudan soran kişi kralın kendisi oldu.

"Bundan nasıl bu kadar en olabilirsin?"

"Efendim," diye söze başlayan ihtiyar "Mirasın gücünü öğrendiği zaman, başkente, Kahin Kulesi'ne gelecektir. Krallığın en güçlüleri bu şehirde olmakla birlikte, tüm bilgisi de Kahin Kulesi'ndedir. Bir amaca sahip olan Kıyamet Varisleri hep bilgi istemiştir. Aber da kendi mirası hakkında bilgi edinmek istemişti. Kendisi daha genç olan bu insan da mutlaka bilgi isteyecektir."

"Genç olduğunu da nereden çıkardın? Aber, mirası 43 yaşında kazanmıştı."

Salondaki herkes meraklı gözlerle ihtiyarı izliyordu. Dorn anlattıklarından fazlasını biliyor gibi görünüyordu.

"Fırtına, varisin öfkesinden güç alır." diye başladı açıklamaya. "Bu kadar uzun sürmesine bakarsak duygularını yoğun olarak yaşadığı bir dönemde olduğunu söyleyebilirim. Çünkü Aber'ın yaşadığı şeyler fazla ağırdı ve tüm krallıklara karşı öfke duymasına neden oldu. Fakat fırtınası bu kadar uzun sürmemişti. Kısaca açıklamak gerekirse Kıyamet Mirası, tek kişiye duyulan öfke ile harekete geçmez. Çünkü ona göre binlerce insana öfke duymak basit bir şeydir. Haliyle bir insanın onu harekete geçirmesi ve bu kadar yoğun yaşanması, genç olduğuna işaret ediyor."

"Dorn," Kral, ona bakarken gözlerini kıstı. "Şüphelendiğin biri var."

İhtiyar adam yavaşça başıyla onayladı. "Evet, tüm şüphelerimi üzerinde toplamış biri var. Çünkü bilinen büyü tarihinde bir ilki yaşıyor."

----------

"Ölüyorum!" Genç büyücü bir yandan göğsünü tutarken yatağında sağa sola kıvranıyordu. "Mezarımı güzel manzaralı bir yere yapın. Elma ağaçlarını görsün."

"Kendini biraz gevşet. Sıkıntının ne olduğunu anlamaya çalışıyorum." dedi yanındaki kadın. Bir şifacıydı ve Mathias'ın artan kalp sancısı sebebiyle hastaneden getirilmişti. Arkada durup onları izleyen diğer lonca üyeleri de düşen her yıldırımla biraz daha tedirgin oluyorlardı.

"Sanki göğsüme kayısı ağacı dikmişler gibi hissediyorum." dedi genç büyücü. "Doktor, doktor! Elma ağaçlı yer bulamazsanız siz dikin! Büyü falan atın, çabuk büyüsünler. Her yıl da toprağıma birkaç şişe elma suyu dökmezseniz ruhum size dadanır."

Dorian "Mathias, bırak da işini yapabilsin." derken camdan dışarı bakıyordu hala. Lonca binasına düşen bir yıldırım, sarsıntıya sebep olurken uçan dönüşüm büyücülerinin taşıdığı su büyücüleri, her yangına müdahale ettikleri gibi orayı da hemen söndürdüler.

"Durum pek iyi görünmüyor." dedi Eva. "Böylesi bir şeyi daha önce görmemiştim. Bütün gece sürdü neredeyse. Hala da bitecekmiş gibi durmuyor."

Garvin ise kızgın bir şekilde "Şehri yeni inşa ettik diye biri bizimle dalga geçiyor olmasa iyi olur!" derken yumruğunu sıkıyordu. "Yeniden yıkılmadan önce biraz zaman geçseydi bari!"

"Şehir yıkılmıyor, Garvin." Yardımcı lider, gökyüzünü izlerken gözlüğünü düzeltti. "Yakında Kahin Kulesi loncaları bilgilendirecektir. Eğer bir büyücünün işiyse yakalamaya gideceğiz."

"Böylesi bir büyücüyü yakalarken bize bol şans." Dorian pek oralı görünmüyordu. Cidden de bir büyücünün işiyse uğraştırıcı bir mesele olacaktı.

"Doktooooorrr! Ben ölünce kalan son 2 altınımı loncaya bağışlıyorum. Geniş bıçağımı Dorian'ın sandalyelerinden birine dik şekilde koyun. Mezartaşıma da elma resmi oyun."

Şifacı büyücü, Mathias'ı kontrol etme işini bitirince yüzünü garip bir ifade kaplamıştı. Bu durum genci cidden korkutunca "Cidden mi ölüyorum lan?" diye düşünmesine sebep oldu.

Fakat kadın ayağa kalkarak "İçindeki bir şey, bu duruma tepki veriyor gibi görünüyor. Sen, mirasa sahip olandın, değil mi?" diye sordu. Genç adam başıyla onaylayınca da "Görünüşe göre mirasın bir şekilde tetikleniyor. Belki de yıldırım büyücüsü olduğun için bu fırtınadan etkileniyorsundur? Ya da sebep olan şey senin mirasındır?" diye devam etti.

"Benim mirasım mı?" Genç büyücü gibi herkes de şaşırmıştı. Fırtına Habercisi Mirası'nın ismi akıllarına gelince, gerçekten de tüm bakışlar Mathias'a döndü. O ise iki elini ileriye doğru uzatırken "Bir dakikac bir dakika! Bu benden ötürüyse bile bilerek yapmıyorum! Beni bunun için suçlayamazsınız! Zindanlar hem soğuk hem de nemli! En kötüsü de elma suyu yok!"

Dorian "Sen mirasa ulaşmayı denediğinde gök gürültüleri duyduğunu söylüyordun." dedi. "Belki de mirasın uyanıyor."

"Güçlenmiş gibi hissetmem gerekmiyor mu?" Genç büyücü hala göğsünü tutuyordu. Bir elini yukarıya doğru kaldırırken edebi bir şekilde "Onun yerine ölümüne aşık olduğu kişiyi en yakın arkadaşıyla yakalayan bahtsız büyücü gibi kalbimde büyük bir sızı var." dedi. "Ah, ne kadar acı! Ne kadar üzücü! Ve acıtıyor lan! Ağrıyı kesen bir şey yok mu?" Gözlerini şifacıya çevirmişti.

Ellerini iki yana doğru kaldıran kadın "Şifa büyüleri duyuları hassaslaştırdığından ağrıyı daha çok hissedersin. Ne yazık ki mirastan kaynaklanan bir ağrıyı kesecek ilaçlar henüz icat edilmedi." dedi.

"Ben ne edem, göğsümü nerelere vuram?" Yatağa yine uzanırken iki eli de göğsündeydi.

O sırada Mirabel, odanın kapısında belirmişti. Tavon'a "Eleanor'u yatırdım." dedikten sonra Mathias'a baktı. Genç büyücünün acı çeken hali,  bakışlarında bir farklılık yaratmışa benzemiyordu.

"Şimdilik gitmeliyim. Yaralılar olabilir. Hastaneye bir geçit açabilir misiniz?" Şifacı gitmeye hazırlanırken Eva ona bir geçit açtı. Kadın gidince diğerleri de yavaş yavaş odalarına geçmeye başladılar.

Yardımcı lider de Dorian'a "Ona göz kulak ol." dedikten sonra oradan ayrıldı. Herkes gidince odada sadece Mathias ve şişman büyücü kalmıştı.

"Keşke şu ağrı olmasaydı da sen üstüme oturmuş olsaydın. En azından şifa büyüsüyle geçiyordu o." Genç büyücünün durumu hala aynı gibi görünüyordu. Sanki düşen her yıldırım, onun kalbine saplanan bir iğne gibiydi.

"Hey, aslında bende bir yol var, ağrını geçirmek için." Şişman büyücü ayağa kalkıp ona arkasını döndü. Gökyüzüne doğru bakarken "Ama senin de biraz çaba göstermek gerek." diye ekledi.

"Ne lazımsa kabul. Hatta alacağım ilk ödemeyle seni yemeğe de götürürüm."

"Ayağa kalk öyleyse."

Biraz doğrulmaya çalışan beyaz saçlı genç, başarısız olunca "Yataktayken olmuyor mu?" diye sordu.

"Çaba göstermen gerek demiştim. Fırtına geçene kadar acı çekmek istiyorsan sen bilirsin." Dorian bir elini uzağa bakıyormuş gibi alnına koydu. "Yakın zamanda bitecek gibi de durmuyor yani."

Yıldırım büyücüsü "Tamam be." diyip söylene söylene zorlukla ayağa kalktı. İki büklüm gibi duruyordu. "Kalktım. Ne yapacağız?"

"Anında acılarını unutacaksın." Dorian bunu der demez arkasına döndüğü gibi yumruğunu Mathias'ın yüzüne geçirdi. Bir anda yere devrilen büyücüden ses çıkmıyordu. Bilinci çoktan kapanmıştı.

"Böylece acıyı hissetmezsin." diyen şişman büyücü, onu yatağına geri yatırırken "En azından uyanana kadar..." diye ekledi.

Hikaye İle İlgili Bilgiler #43

Miraslar, varislerini seçtikleri sırada diğer mirasların tetiklenmesine neden olan bir enerji yayarlar. Bu nedenle yeni bir varis seçildiği zaman, bundan tüm miras sahiplerinin haberi olur. Bu enerji yayma olayı, sadece seçim sırasında olur. Kan yoluyla mirasa sahip olmuş kişiler bu enerjiyi yaymazlar. Mirasın gücüne göre, diğer varislere hissettirdiği şey değişir. Kıyamet Mirasları, acı ve korku getirir...

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47106 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr