4. Cilt: Kıyamet Fırtınası, Bölüm 17

avatar
349 0

Mathias - 4. Cilt: Kıyamet Fırtınası, Bölüm 17


4. Cilt: Kıyamet Fırtınası
Bölüm 17

Tüm Kılıçdiş Loncası, geçidin yanında uzun süre beklemişlerdi. Fakat gelen giden olmayınca sırayla beklrmrye başlamışlardı. Çünkü boş boş beklemek onlara zaman kaybettiriyordu ve Eleanor bu konuda katıydı.

Geçidin yanında bekleme sırası Garvin'de iken iki kişi belirdi, kristalli odanın içinde. Toprak büyücüsü oturduğu yerden kalkıp gelenlere bakınca beyaz saçlı büyücüyü gördü. Yanındaki kırmızı gözlü adamı tanımıyordu.

"Mathias."

Genç büyücü onu görünce kollarını iki yana açarak "Ooo Garvin! Neyi bekliyorsun bu odada?" diye sordu. Siyah saçlı büyücü buna karşılık vermek yerine boş gözlerle ona baktı bir süre. Ardından ise içeriye seslenerek diğerlerini çağırdı. Kızıl saçlı adamın yüzünde oldukça dikkatli bir ifade vardı. Toprak büyücüsünü kuşkulandırmıştı.

İkizler hariç herkes odaya gelince Mathias ile tek tek selamlaştılar. Yanındaki adama da selam vermeyi unutmamışlardı. Hoşgeldin faslı bittiği zaman içeriye geçip masalara dizildiler. Mavi saçlı büyücüler hariç herkes oturmuştu.

"Oraya gittin bizi unuttun, şerefsiz herif." diye söze giren kişi Dorian'dı. Kendine iki sandalye çekmişti.

"Bende bir şey düşünecek akıl mı kaldı lan? Sabah yıldırım çarpmasıyla uyanıyorum. Öğlene doğru bir kere daha yıldırım yiyorum. Ardından gün batımına doğru çarpılıyorum. Bazen de hafif esinti zamanlarında çarpılıyorum. Canım sıkılınca çarpılıyorum. Meditasyon yapınca çarpılıyorum; ama yapmayınca da çarpılıyorum. Anlayacağınız günümün büyük bölümü çarpılmakla geçiyor."

Gencin yakınışı üzerine Eleanor "Shandri kolay sinirlenen bir yapıya sahiptir. Sözünden çıkmazsan daha verimli bir çalışma olur." diye karşılık verdi. "Söz dinlesen çarpılmazsın."

"Söz dinlesem çarpılmam mı? Kadın bana ona saldırmamı söyledi. Saldırdığım için de kızartmaya döndüm! Neymiş efendim, utanmazca dövüşüyormuşum. Ulan karşımdaki kişi Büyücü İmparatoru! Ne yapayım, saygı çerçevesinde mi dövüşeyim?"

"Peki siz kimsiniz?"

Tavon'un Markus'a sordupu soruyla birlikte tüm gözler ona çevrilmişti. Kızıl saçlı büyücü, durumu nasıl anlarması gerektiğini düşünürken, Mathias ona bırakmadan dalıverdi.

"Markus amca bize Kıyamet Varisi konusunda yardımcı olmak için geldi."

"Kıyamet Varisi konusunda yardımcı olmak? Öyleyse Büyücü İmparatoru olmalısınız?"

"Evet, öyleyim." Sakin bir sesle cevaplamıştı. "Biraz karışık."

"Ne karışığı be. Kralın onayı üzerine buradayız. Bir şey saklamaya gerek yok, Markus amca."

"Bundan emin değilim, evlat." Kan İblisi Varisi olduğunu açıklamak istemiyor gibi görünüyordu. Fakat gencin öyle demesi üzerine herkes şüphelenmiş ve onun kim olduğunu sorgulamaya başlamıştı.

"Artık çekinmene gerek kalmayacak. En azından şimdiden alışmaya başlamış olursun." Yıldırım büyücüsünün yüzünde samimi bir gülümseme vardı. Markus ona baktığı zaman gerçekten de bunun olup olmayacağını düşündü. Gerçekten de normal bir hayata dönebilir miydi? İnsanlara adını çekinmeden söyleyebileceği bir hayata.

"Adım, Markus Castillon."

Kısa süren bir sessizliğin ardından Mathias hariç herkes bir anda masadan kalkarak silahlarını çekip büyülerini hazırladılar. Olaya ilgili yokmuş gibi görünen ikizler bile hemen savaş pozisyonuna geçmişti.

"Kan İblisi Varisi." dedi Eleanor.

Kızıl saçlı adam, onlara bakarken hala rahat rahat oturan Mathias "Aynen aynen, Kan İblisi Varisi." dedikten sonra bir tabağın içindeki elmayı aldı. Kütür kütür elmadan çıkan ses, ortamın ciddiyetini bozuyordu. "Niye hemen ayaklandınız ya?"

"Mathias! Yanındaki adamın kim olduğunun farkında mısın!? Bu kadarı yeter!"

"İyi de, durumu size zaten açıkladım. Saraydayken Usta Shandri beni kralla görüştürdü. Kralın onayıyla Markus amcayı yardıma çağırmaya gittim. O hiçbir şeyi kendi isteğiyle yapmadı. Bize yardım ettiği zaman tüm suçları affedilecek."

Kimseden çıt çıkmıyordu. Silahlar yere inmedi ama kırmızı gözlü adamdan da bir karşılık gelmiyordu. Bu sessizliğin içinde insanı rahatsız eden en büyük şey, genç büyücünün yediği elmadan çıkan sesti.

Lonca üyelerinin böylesine telaşlanması üzerine Markus yavaşça ayağa kalkarken "Kimseye zarar vermeye gelmedim. Lütfen, silahlarınızı indirin. Ben burada suçlarımı telafi etmek için bulunuyorum."

"3000'e yakın kişiyi öldürdüğünü duymuştum." Zihin büyücüsü konuşurken sivri uçlu kılıcını ona doğru uzatmıştı.

"Mirasımı kontrol edemediğim zamanlardı. Kimse bana yardımcı olmayınca kendi başıma kontrol altına almak zorunda kaldım. Zayiat kaçınılmazdı."

Mathias'ın rahat tavrına bakan insanlar, tam emin olamasalar da yavaşça silahlarını indirdiler. Hepsi işin aslını öğrenmek istiyordu.

"Eğer sakinleşirseniz size her şeyi anlatmaya hazırım. Suçsuz olduğumu söylemiyorum. Fakat tüm suçlar bana yüklenmemeli."

Markus'un sözlerinden sonra biraz çekinseler de oraya gelip masaya oturdular. Bu kez kimse adamın yanına oturmamıştı.

O derin bir nefes alıp sakin bir şekilde durumu açıklarken Dorian, Mathias'ı zorla kaldırarak kenara çekti.

"Bu ne lan? N'oluyor burada? Açıklama yap lan bana."

Şişman büyücünün şaşkın tavrı üzerine yıldırım büyücüsü rahat bir şekilde "Ya işte belki büyük bir kurumda dayımız yok ama bizim de tanıdığımız insanlar var." diyerek cevapladı.

"Sen şifacıya gitmeyi özlemişsin."

"Sen de kıçından yıldırım yemeyi."

"Hadi, anlat artık."

"Hadi hadi, anlatayım hadi."

Böylece genç büyücü, Markus Castillon ile nasıl tanıştıklarını anlatırken, o da diğerlerine durumu açıklamaya çalışıyordu. Kısa bir süre sonra ikisi de bitirmişti.

"Öyleyse sizi bekliyor olmalılar." dedi toprak büyücüsü.

"Doğru, o yüzden biz gidelim." İkili artık loncadan ayrılmak üzere kapıya yöneldiler. "Ulan insan bi' karpuz falan kesecektik der. Ne pinti insanlar olmuşsunuz var ya."

Şişman büyücü ona bakarken "Ben karpuz ayırırım sana." dedi.

"İşte bakın, adam görün adam."

Fakat Dorian "Senin için ayrılan şeyleri yemek daha zevkli." diye ekleyince yüzü düştü.

"Benim için ayrılan başka bir şey de var. Müsait bir zamanda yediririm ben sana." Genç büyücünün iması onun da yüzünün düşmesine neden olunca karşılık veremeden ikilinin dışarı çıktıklarını gördü.

Fakat daha birkaç saniye geçmeden kapı tekrar açıldı ve içeri dalan Mathias "Ulan harbi iyice dışlıyorsunuz beni. Buradan saraya kadar yürüyelim mi yani? Bir geçit açıverin bari lan!" dedi.

"Üzgünüm, benim hatam."

Eva hızlıca bir geçit açarken özür diledi. Markus artık onlar için eski korkutuculuğunda değildi. Kızıl saçlı adam, geçitten geçmeden önce dönerek "Her şey için teşekkürler." diyip geçitten geçti.

----------

Kısa süre sonra sarayın bahçesine açılan bir geçitten çıkan iki kişi, onlarca muhafızın çevrelediği bir dairede olduklarını fark ettiler. Tabii ki bahçeye açılan bir geçit beklenmiyordu ve korumaları harekete geçirmişti.

Parlak büyülerin kendilerine çevrildiğini gördüklerinde Markus her şeye hazırlıklıydı. Bir büyü ateşlendiği anda, hepsini öldürmekten çekinmeyecekti. Ama Mathias olaya el attı.

"Siz her geleni böyle mi karşılıyorsunuz lan? Tanımadınız mı beni?"

O böyle sorunca muhafızlardan birisi "Bu Usta Shandri'nin eğittiği varis. Bırakın geçsinler." diye diğerlerini uyardı.

"Namımız almış başını yürümüş." Markus ile birlikte yürürken genç büyücü kendini kasa kasa, göğsünü gere gere yürüyordu. Saraya girdikleri zaman birkaç koridordan geçerek bir yere geldiler. Fakat burası depoydu.

"Iıı... Yolu biliyorsun, değil mi?"

"Tabii ki biliyorum. Ben sadece stokları nasıl, hani bir şey lazım mı diye kontrol etmek istedim."

Farklı bir yöne dönüp oraya doğru ilerledikten sonra yine kaybolmuşlardı. Bu şekilde geçen birkaç dakikanın ardından nihayet tanıdık bir yüz görmek, genç büyücüyü sevindirdi.

"Merhaba, Prenses Avelin."

Turuncu saçlı genç kız, onu görünce gülümsedi. "Merhaba, Mathias." Ardından bakışları kızıl saçlı adama kayarken ciddileşmişti. "Kabul etmenize sevindik."

"Mathias'ın ricası üzerine buradayım. Fakat kralla bizzat ben de görüşmek istiyorum."

"Anlıyorum. Halihazırda bir toplantı var zaten. Sizi oraya götüreyim. Beni izleyin."

Böylelikle prenses önde, ikili arkada yürümeye başladılar. Yıldırım büyücüsünün aksine genç kız sarayı avcunun içi gibi biliyordu. Kısa sürede toplantı salonuna gelmişlerdi.

İçeride masalarda oturanlar harici ortada iki kişi vardı. Garip kıyafetlere sahip bu kişilerin her yerde bir cepleri var gibiydi. Bellerinden pek çok şişe sarkıyorken bazı ceplerindeki otların ucu görünüyordu.

"Saygısızlık yapmayı bir kenara bırak. Burada ne için bulunduğunuzu biliyorsun." Conrad yine sinirliydi. Fakat karşısındaki iki kişi onu pek de dikkate alıyor gibi değillerdi.

İçlerinden biri "Kıyamet Varisi başarılı olsa da simya daima varlığını sürdürecek, Kral Conrad. Simyacılar Birliği olarak biz, sizler gibi her şeyimizi büyü temelli yapmadık. Haliyle size yardım etmeye karar vermişken bizlere kölenizmiş gibi emir veremeyeceğinizi bilmelisiniz." dedi.

"Sizleri şu anda öldürtebileceğimi bilmelisiniz."

"Bunu yapamayacağınızı buradaki herkes biliyor olmalı. Ne yani, böyle bir zamanda Simyacılar Birliği'ni karşınıza mı alacaksınız?"

Kral, dişlerini sıksa da cevap vermedi. Çünkü gerçekten de her şey onların tarafındaydı. Simyacılar Birliği, krallıkların çoğundan güçlü bir topluluk iken böylesi bir zamanda onları kışkırtamazlardı.

"Ateşlerinizi gösterin."

Simyacılar yavaşça bir parmaklarını kaldırdıkları zaman birinin parmak ucunda mavi, diğerinde ise yeşil bir ateş oluştu.

"Bizler 6. Seviye Simyacılar olarak hem yanımızda birkaç tane 7. Seviye ve kullanıma hazır ilaç getirdik, hem de elinizdeki 6. Seviye ilaçların sayısını üçe katlamakla görevlendirildik. Geliştirme türü ilaçları mavi ateşe sahip olan ben yapacağım. Şifa türü ilaçları ise yeşil ateşe sahip olan ortağım halledecek. Şimdi, bizlere yerlerimizi gösterirseniz başlayabiliriz."

Saçları beyazlaşmaya yüz tutmuş kral, eliyle işaret verince bir muhafız, simyacılara yolu gösterdi. Çıkarken Mathias ve Markus'un yanından geçtikleri zaman gence kibirle, adama ise tedirgin bir şekilde bakmışlardı.

Prenses Avelin, onların yanından ayrılarak salona önce girdi. Önce kralı selamlayıp sonra da onların geldiklerini bildirdiği zaman, ikili de salona girdiler.

Markus'un girişiyle herkes ciddileşmişti. Kralın yanındaki Danışman Eilif, ona bakarken son derece dikkatliydi. Conrad'ın yüzünde ise az önceki olaydan dolayı kızgın bir ifade vardı.

"Hoşgeldiniz, varisler." dedi Eilif, kralın yerine. İkili de kralı selamladıktan sonra ona bakmaya başladılar.

"Majesteleri, size söylediğim gibi Markus amca suçlardan arındırılma işi karşılığında bize yardım edecek." dedi genç yıldırım büyücüsü.

"Ama," Markus'un söze başlamasıyla beyaz saçlı büyücü de sustu. "Öncelikle sizin ağzınızdan duymalıyım. Bu işte krallığın yanında savaştıktan sonra, artık normal bir hayat sürebilecek miyim?"

"Bunu zaten çocuğa söylemiştim." Kral kızgın bir sesle konuşuyordu. "Ama madem duymak istiyorsun, sana da söyleyeyim. Eğer bu işte, Kan İblisi Mirası'nın gücü bizim tarafımızda kullanılırsa, bu olay hallolduktan sonra suçlular listesinden çıkarılacaksın."

Salonda yine uğultular duyuluyordu. Fakat krala daha önceden itiraz edenler, Markus karşılarında dururken konuşmaya cesaret edemediler. Böylelikle her şey karara bağlanmıştı.

"Büyücü İmparatoru seviyesine yeni geçtim." Markus bunu diyince şaşkınlık edaları yükselmişti. Büyücü Kralı iken zaten yeterince sıkıntı yaratmıştı. Şimdi de seviye mi atlamıştı? "O yüzden 1. Kademeyi aşabilmem için bana biraz zaman vermenizi rica ediyorum."

"Fazla zamanımız olmadığını bilmelisin. Ona göre işini hızlı halletmeni istiyorum." Kral tekrardan muhafızlara dönerek "Ona kalacağı yeri gösterin!" diye seslendi.

Böylelikle Markus, muhafızlarla birlikte gitmeden önce Mathias'a baktı. Gencin yüzünde büyük bir gülümseme vardı ve iki eliyle de onay işareti yapıyordu. Kan Büyücüsü ister istemez gülümserken düşünüyordu.

"Kim bilir, belki de gerçekten de her şey daha güzel olur."

Hikaye İle İlgili Bilgiler #57

Simyacı Ateşi, bir ritüel ile buna yeterli olanların elde edebileceği bir büyüdür. İnsanlığın %95'inden fazlası asla Simyacı Ateşi'ne sahip olamaz. Yeterliliğin sonradan kazanılması söz konusu değildir. Simyacı olabilmek için ise ilk kural, ateşe sahip olmaktır. Kişinin ruhuna göre farklı renklere sahip olan bu ateş türünün her rengi, farklı bir etkiye sahiptir. Buna örnek olarak mavi ateşe sahip bir simyacı tarafından yapılan geliştirme türü ilaçların, diğer renkteki ateşlere göre daha kuvvetli olması verilebilir. Yeşil ateş ise şifa türünde fazladan etkiye sahiptir. 10 civarı ateş rengi vardır. Simyacılar Birliği hemen hemen dünyadaki tüm simyacıları kapsadığı için büyük ve güçlü bir topluluktur.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr