5. Cilt: Büyü Hırsızı
Bölüm 15 Final
Geçidi kullanarak Mathias'ın kartına gelen iki lonca, aniden küçük bir mağaranın içinde belirince kenarda oturup yaralarını sarmakla uğraşan Büyü Hırsızı hızla ayağa kalkıp biraz uzaklaştı. Herkes geçitten çıkarken telaşlı gözlerle onları izliyordu.
"Merhaba, hırsız piç." dedi kaslı gençlerden birisi. Bu kişi, Nesne Hakimiyeti büyüsü çalınan erkekten başkası değildi. Büyü Hırsızı'nın en çok kullandığı büyü, onun büyüsüydü. "Beni hatırladın mı?"
"Beni nasıl buldunuz?" Bacağındaki yarayı sarmıştı. Omzundan ise sargı bezleri sarkıyordu. Kenarda birkaç tıbbi malzeme de göze çarpan şeyler arasındaydı. Anlaşılan oydu ki şifacıya gitmeyi hiç düşünmemişti.
"Kafa var bizde, kafa! Öyle sağa sola zihin kontrolü yapmaya benzemez bu." Mathias da yerini almıştı. Bu sefer büyüleri çalınmış olan Dorian ve Eva da oradaydı. Toplam 14 kişilerdi. Sayı farkı çok ağırdı.
"Büyüleriniz zaten geri gelecek. Benimle savaşmak için bir nedeniniz yok."
"Açıkçası," Haggar bir yumruğunu diğer eliyle sıkarken önce çıktı. "Biraz dayak yemen gerektiğine inanıyoruz. Sonra da kendini savunman için mahkemeye çıkacaksın."
Büyü Hırsızı'nın yüz ifadesi değişti. "Yani kanunlar için değil de kişisel meseleleriniz için buradasınız? Beni zorbalık edebileceğiniz biri sanıyorsanız, yanılıyorsunuz."
"Zorbalık yok." dedi Nesta. "Sadece bizi bir süreliğine tedirgin ettiğin için ceza olarak düşün."
"Hey," Eleanor araya girdi. "Madem kötü bir niyetin yok, o zaman direnme. Bizimle gel, mahkemeye çık ve kendini savun. Çalınan büyüler geri geleceği için küçük bir ceza alırsın sadece."
"Neden ceza alıyorum? Ben kimseye zarar vermek istemedim. Her zaman onlar saldırdı. Büyü Çalma Öğretisi rakibin büyü kullanmadıkça işe yaramaz!"
"Savunmanı mahkemeye sakla."
"Mahkeme falan olmayacak! Beni bırakıp şehrinize dönün." Son cümlesini söylerken gözleri parlamıştı. Zihin kontrolü kullandığı çok açık olmasına rağmen Ayık Zihin İksiri'nin etkisinde olan grup, bundan etkilenmedi.
"Size şehrinize dönün dedim." Büyü Hırsızı tekrarladı fakat kimseden bir tepki gelmemişti. Nihayetinde Mathias tekrar konuştu.
"İradelerimiz demirden bir kale gibi. Senin büyün artık bize işlemez. Ha bi' de iksir içtik. Onun da ufacık bir etkisi var tabii."
Siyah saçlı gencin gözleri çıkışa doğru döndü. Hali perişan görünüyordu. Omzundan ve bacağından yaralıydı, burnu kanıyordu, Eleanor'un darbelerinden sonra kırılan kemiklerinin iyileşmediğini söylemeye gerek bile yoktu.
"Öyleyse yapılacak şey belli." dedikten sonra canının acısından dolayı yüzü ekşirken iki elini ileri doğru savurdu. Nesne Hakimiyeti'nin itiş etkisi onları biraz geri sürüklediği zaman sırtında çıkan kanatları hızla çırparak çıkışa doğru atıldı. Fakat o daha oraya ulaşamadan Haggar koca cüssesiyle orayı kapatmıştı.
Üzerine doğru uçan kanatlı büyücüye karşı yumruğunu savurunca bu darbeyi atlatmaya çalışan genç, yere düşüp birkaç tur yuvarlandı.
"Sayıca çok fazlayız. Mağaran ise biraz küçük. Yaralısın, direnmek sadece daha fazla zarar görmene yol açacak." Eleanor, onun gerçekten de kötü bir niyeti olmadığına inanmaya başlamıştı. Amacını tam olarak bilmese de çok da kötü davranmak istemedi. Bu nedenle ikna etmeye çalıştı. Fakat bir cevap bile alamadı.
Büyü Hırsızı ellerini yere koyup tüm bedenini taşla kapladıktan sonra iki elinde de buzdan kılıçlar şekillendi. Onun saldırısına hazırlanan lonca üyeleri, gencin geçit açmaya yeltenmesiyle neye uğradıklarını şaşırdılar. Saldırı pozisyonu tamamen aldatmacaydı.
Fakat o daha açtığı geçide giremeden Admon'ın oku önünden uçarak duvara saplandı. Tuhaf bir şekilde bu saldırı kafa hizasına yapılmıştı. Eğer o anda geri atılmak yerine geçide ilerlemeye devam etseydi, beyninde bir ok olabilirdi. Taş kaplamanın ne kadar dayanabileceği meçhuldü.
Oku atlattıktan sonra tekrar atılacaktı ki bu sefer de Garvin onun ve geçidin arasında bir duvar yükseltti yerden. Böylelikle Büyü Hırsızı için geçide girmek bir hayal olmuştu.
Kılıçdiş Loncası'nın üyeleri ona saldırmak konusunda tereddüt ettiler. Admon'ın bu şekilde bir saldırı yapmış olması onları şaşırtmıştı. Fakat içten içe saldırıp saldırmama konusunda emin olamadılar. Cidden de kötü biri değilse ona vurmak bir şeyi çözmeyecekti. Hoş, ortada çözülmesi gereken bir sorun da yoktu.
Öte yandan Çelik Yumruk Loncası acımıyordu. Duvarı görünce geçide giremeyen Büyü Hırsızı'nı yakaladı içlerinden birisi. Arkadan bacağına vurarak diz çökmesini sağladı. Taş kaplamaya rağmen sonuçta o yaralı biriydi. Kaslı gençten gelen saldırıya dayanamamıştı.
Bir başkası ise dizini suratının ortasına öyle bir geçirdi ki taş tabakanın üzerinde çatlaklar oluştu. Geri savrulan kanatlı büyücü, hem kanatlarını kendine siper etti, hem de buz kılıçlarını ileri doğru uzatarak kendini korumaya çalıştı.
"Eh, çok gaddar davranmayacağım." dedi Haggar. "Eğer şimdi teslim olursan, seni sadece götüreceğiz."
Fakat onun yüzünde çirkin bir ifade oluştu. "Beni ne sanıyorsunuz? Emirlerinizi yerine getirecek bir köle mi? Bana durmadan saldırdıktan sonra gerçekten de kendi isteğimle sizinle geleceğimi mi düşünüyorsunuz?"
"Sen bilirsin." Hilal bıyıklı adam onu omzundan tutarak ayağa kaldırdıktan sonra karnına öyle bir yumruk attı ki tüm bedenindeki dönüşüm büyüsü bir anda parçalandı. Büyü Hırsızı'nın ağzından kan gelirken adamın yumruğu yüzünden yukarı savrulup sırtını tavana çarptıktan sonra acıyla inleyerek yere düştü. Zar zor hareket ediyordu.
"Yeter, Haggar." Eleanor ve diğerleri, ellerindeki prangalarla gence doğru ilerliyorlardı. "Artık saldırmanız için bir neden yok. Direnci kırıldı."
"Fazla yumuşaksın, Eleanor." Kadın ve diğerleri gence ulaşana kadar tüm Çelik Yumruk Loncası kenardan izledi. Yerdeki Büyü Hırsızı iki büklüm olmuş şekilde duruyordu. Karşılık veremeyeceği her halinden belliydi. Bu nedenle kollarına, bacaklarına ve boynuna prangaları takmak için eğildiler.
Lakin gencin işi hala bitmemişti.
Bükülü bedeni aniden açıldı ve elindeki buz topunu onlara doğru uzattı. İleri doğru fırlayan geniş bir buz ışını, hazırlıksız yakalanan Kılıçdiş Loncası'nı dondururken kadının bedeninden yine alevler yükselmeye başlamıştı.
Fakat o zaman da genç, elinde şekillendirdiği buz kılıcını bir duvara doğru fırlattı. İnsanlardan tamamen uzağa fırlatmıştı. Kimse yaralanmayacaktı. Tabii kılıcın saplanacağı yerde bir geçit açmamış olsaydı.
Geçide giren kılıç, tam da lonca liderinin arkasından çıktı. Alevler yükselmesine rağmen Eleanor'un sırtına saplandı. Buz kılıcı eridi erimesine ama saplandığı sırada açtığı yara, kadının sendelemesine neden olmuştu.
Burnundan oluk olun kan akan Büyü Hırsızı, bitmek üzereydi. Ağzına dolan bir ağız dolusu kanı da kustuktan sonra son bir çabayla ellerini yere koyup tam kendi altında bir geçit açtı. İçine düştüğü an buradan kurtulacaktı.
Ama alçalmaya başladığı anda kuvvetli bir el onu bacağından yakalayıp geçidin içinden dışarı çekmişti. Hilal bıyıklı adam, bacağından sallandırdığı gence baktıktan sonra onu havaya kaldırıp yere vurdu. Kırılan kemiklerin sesini herkes net bir şekilde duymuştu. Gözleri acıyla iyice açılan Büyü Hırsızı'nın kanı, kendi kıyafetlerini boyadı. Artık hareket bile edemiyordu. Bilinci yavaşça kapanırken hiçbir karşılık veremedi.
Bu sırada buz da dağıldı ve lonca üyeleri özgür kaldılar. Eleanor'un sırtındaki yara çok derin değildi ama yine de kan kaybediyordu. Haggar'ın yüzünde ise küçümseyici bir ifade oluşmuştu.
"Yeterince sert olmadığın için bana yetişemiyorsun. Böyle olduğun sürece hep arkamdan geleceksin, küçük kardeşim."
"Kes sesini, Haggar." Bunu diyen kişi Eleanor olmalıydı. Ama tuhaf bir şekilde, o değildi. Beyaz saçlı büyücü, bir parmağını iri yarı adama doğru uzatırken konuşmuştu. "Sırf kinlisiniz diye zaten yaralı olan birini gereksizce hırpaladınız! Bu mu senin işleri halletme yöntemin!?"
"Sözlerine dikkat et, evlat. Mirasın olması benimle böyle konuşabileceğin anlamına gelmiyor."
"Yerler mirası! Beceremediğiniz bir görev olduğu için kudurmuşsunuz! Şimdi de işi düzgünce halletmeye çalıştığı için Eleanor'u mu suçluyorsun!?"
"Liderle bu şekilde konuşamazsın, çelimsiz piç kurusu!" Kaslı gençler öne çıkarken Dorian, Garvin ve diğerleri de öne çıkmışlardı.
"Kas çalışırken beyniniz yok olmuş! Neden biraz da zeka kazanmak için uğraşmıyorsunuz?" dedi şişman büyücü.
Garvin ise "Doğruları söylediği zaman zorunuza mı gitti lan?" diye sordu. Herkes gerilmişti. Bu ortamı bozan şey Eleanor'un konuşmasıydı.
"Yeter." Bakışları Haggar'ın üzerindeydi. "Her şeyin en iyisini bildiğini sanıyorsun. Aradan biraz zaman geçtiği için düzeldiğini sanmıştım. Ama anlaşılan o ki zerre ilerleme kaydedemiyorsun. İşte bu yüzden seninle görüşmüyorum."
Hilal bıyıklı adam karşılık vermedi. Aralarındaki bakışma süresi boyunca kimseden çıt çıkmamıştı. O ana kadar doğru düzgün bir bilgisi olmayanlar da Eleanor ve Haggar'ın kardeş olmalarına rağmen neden bu kadar nadiren görüştüklerini öğrenmiş oldular.
Kaslı adam konuşmadan yerdeki Büyü Hırsızı'na doğru uzandı. O sırada onun bileğini kavrayan kadın "Bu görev hala bizim üzerimizde. Ne hakla ona elini uzatıyorsun?" diye sordu. Yüzünde gerçekten de tiksinmişçesine bir ifade vardı. "Sadece gelip işi gereksizce uzattınız. Yardımını kabul ederken bu yüzden rahat değildim."
Elini bir anda hızla çeken adam, kadının tutuşundan kurtuldu. İkisi bir süre daha kızgın ifadelerle bakıştıktan sonra da arkasını dönüp loncasının yanına gitti. "Onlara bir geçit aç, Nesta."
"Kalsın." Kadının zerre minneti yoktu o an. "Biz yürüyeceğiz."
Adam yine cevap vermedi ve kendileri için açılan geçide giren lonca üyelerini izledi. En sona kendisi kaldığı zaman da girmeden önce bir kere daha Eleanor'a baktı. "Annem haklıymış." dedi sadece. O da gittiği zaman herkes kadına dönmüştü. İşte o zaman, gözlerinin dolduğunu fark etmişlerdi.
Fakat bu ifadesi hemen değişti ve koluyla gözlerini sildi. Annesiyle ilgili ne tür bir durum olduğundan bihaber olan lonca üyeleri, hiçbir şey diyemediler. Sadece onun Büyü Hırsızı'nı sırtlanıp yürümeye başlaması üzerine onu takip etmekle yetindiler.
----------
Siyah saçlı genç, gözlerini yavaşça açtı. Zihninden geçen ilk düşünce "Neredeyim ben?" olmuştu. Etrafına baktığı zaman beyaz duvarların ortasıbdaki bir sedyede yattığını fark etti. Yaralarının tamamı iyileşmişti. Sadece kollarında, bacaklarında ve boynunda prangalar vardı. Bedenindeki büyü enerjisi tamamen durmuştu. En ufak bir hareketlilik bile yoktu.
Yatağında doğrulup gitmeye yeltenecekken "Sakin ol." diye bir ses duydu. "Yeni iyileştin."
Bu ses toprak büyücüsüne aitti. Büyü Hırsızı tamamen uyanana kadar başında sırayla nöbet tutmuşlardı. Şansına onun nöbetinde gözlerini açmıştı.
"Anlaşılan cidden de yakaladınız beni." dedi, kafasını tekrar yastığa koymadan önce. "Lanet olsun..."
"Amacının ne olduğunu bilmiyoruz. Fakat şunu bilmeni isteriz ki, seni bu hale getirmek gibi bir amacımız yoktu."
"Ne demezsin... Yerden yere vurup vücudumda sağlam kemik bırakmazken de oldukça iyi niyetli görünüyordunuz."
"Onlar bizden değillerdi. Sadece geçen seferki durumlar yüzünden yanımızda fazladan adam getirmiştik."
"Bana neden açıklama yapıyorsun?" Büyü Hırsızı ona bakmıyor, tavanı izliyordu. "Görevinizi tamamladınız. O zaman sorun ne?"
"Sorun şu," Garvin yerinden ayağa kalktı. "Seni en başta güçlü bir suçlu olarak görmüştük. Sonradan aslında pek bir zararının olmadığını anladık. Eleanor'un aklındaki şey seni zor yolla zapt etmeden önce konuşmaktı. Niyetinin iyi olduğuna inanıyor."
"Ona teşekkürlerimi iletirsin. Artık bir önemi yok. Neler olacağını çok iyi biliyorum. Ben bir öğretiye sahibim. Kralınız bunu gördüğü anda hiçbir suçum olmasa bile beni onu öğretmem için zorlayacak. Ama ben yeminliyim. Öldürseniz bile umrumda değil. Ustama asla ihanet etmem."
"Öğretiler hakkında çok bir bilgimiz yok. Fakat, belki de haklısındır. Yine de sana kendini savunma hakkı verilecek. Eğer bize neyi amaçladığını anlatırsan sana yardımcı olabiliriz."
"Ne tür bir yardımda bulunabilirsiniz ki? Onca uğraşla yakaladıktan sonra salacak mısınız beni?"
Tam bu sırada kapı hızla açıldı ve Mathias "Lan, çamur suratlı! Aç açına bekleme diye yemek getirdim sana. Bu kıyağımı da unutma." diyerek içeri girdi. O sırada uyanmış olan Büyü Hırsızı'nı fark etmişti. "Sen de uyanmışsın sonunda."
"Beni ne zaman mahkemeye çıkarıyorsunuz?"
"Bi' sakin ol lan. Daha konuşacağız." Genç büyücü lonca kartını çıkararak lonca binasına sinyal yollayınca yanlarında bir geçit açılmıştı. Geri kalan tüm üyelerin oraya gelmesi saniyeler sürdü. Herkes gelince de beyaz saçlı büyücü "Hırhız uyanmış." dedi.
Lonca lideri, yataktaki gence yaklaştı. Herkes de etrafına dizilmişti. Kadın "Konuşmaya başlayalım." dediğinde yatan genç, derin bir nefes aldı.
"Ne istiyorsunuz? İşimiz bitmedi mi hala?"
"Henüz değil." dedi Eleanor. "Yaptığın şey yüzünden mahkemeye çıkacaksın. Ama öncesinde, amacının ne olduğunu bilmek istiyoruz."
"Amacımın ne olduğu sizi ilgilendirmez."
Kadının alnında bir damar belirginleşti. Yine de sakin kalmaya çalışarak "Beni dinle, gerçek bir suçlu olmadığına inandığım için sana yardımcı olmaya çalışıyorum. Diğer türlü mahkeme sana ne ceza verirse versin öğretiyi tüm askerlere öğretmek zorunda kalacağını da biliyor olmalısın."
Genç, bakışlarını başka tarafa çevirdi. "Bunu asla yapmayacağım."
"Bu prangalar üzerinde olduğu sürece bir yoksundan farksızsın. Ne denilirse yapmak zorunda kalacaksın."
"Beni öldürebilirsiniz. Yeminime asla ihanet etmem. Hapsetmeye kalkarsanız da o gelmeden önce kısıtlı bir zamanınız olacak. Bundan hoşlanmayacaktır."
"Kim gelince?" Herkes merak etmişti. Ama cevabını bekledikleri bu soru yanıtsız kaldı.
Birkaç saniyelik bir sessizliğin ardından Eleanor çekingen bir şekilde konuşmaya başladı. "Aslında... Sana sadece tek kelime söyleyeceğim." dedi. Büyü Hırsızı yavaşça başını ona çevirdi. Bakışlarında, hiçbir şeyin fikrini değiştiremeyeceği anlamı vardı. Tabii o kelimeyi duyana kadar.
"Staraggradios."
Gencin gözleri aniden biraz daha açıldı. Kilitlenmiş bir şekilde kadının yüzüne bakarken nefes alış verişleri biraz hızlanmıştı.
"Sen..."
"Anladım." dedi kadın, bakışlarını yere indirirken. "Lanet olsun."
"Staruggorudionnos ne lan?" Mathias'ın değişik bir yüz ifadesiyle sorduğu bu soru, havada kaldı. "Starragaraddulus muydu yoksa?"
"O kim, Eleanor?" Tavon ona sorduğunda bile lonca lideri yanıtsız bıraktı. Sadece Büyü Hırsızı'na bakıyordu.
"En azından adını söyleyecek misin?" diye sordu.
Genç, birkaç saniye daha ona şüpheli gözlerle baktıktan sonra yavaşça konuştu. "Aryn."
"Peki, Aryn, belki de duyduklarından sonra bize amacını anlatırsın?"
"Hayır. Çok fazla uzattınız. Sadece görevinizi yapıp çekip gidin. Nereden biliyorsun bilmiyorum ama fazla ağzına almasan iyi olur." Aryn, tekrar kafasını çevirdi. "Mahkeme vaktine kadar tek kelime etmeyeceğim artık."
Herkes merakla lonca liderine bakıyordu. Az önce söylediği şey bir isim miydi? İsimse kimin ismiydi? Neden Aryn onu duyunca tepki vermişti?
"Mathias, burada kal. Diğerleri loncaya dönsün." Liderin emri netti. Eva geçit açarken o da odadan çıktı.
"Niye ben kalıyorum lan!? Zaten ilk nöbeti de bana kilitlemiştiniz!" Fakat kadın çoktan gitmişti. Diğerleri de gidince sadece ikisi kaldı.
Bir süre öylece oturan Mathias, bir şeyler söyleme gereği duydu. Şu andaki durum garipti. Zamanında Dorian'ın büyüsünü çaldığı için ona büyük bir öfke duymuş olsa da şu anda çok farklı hissediyordu.
"Hey, hırhız." dedi yavaşça. Cevap alamadı tabii ki. "Sana herkes gibi amacını sormayacağım. Belki de tamamen keyfine çalıyorsundur büyüleri. Fakat merak ediyorum, Eleanor'un inancını hak ediyor musun?"
Yine cevap gelmedi. Birkaç saniye durduktan sonra devam etti o yüzden. "İlk başta sana çok öfkelenmiştim. Elimde olsan elma suyu şişelerini sana sokardım nerdeyse yani, o derece. Fakat sonrasında pek de sorun olmadığını öğrenince öfkem de azaldı. Ama yani söylemeden geçemeyeceğim, nankör piçin tekisin."
Aryn'in bakışları ona dönmüştü. Beyaz saçlı büyücü "Kimse kusura bakmasın." diye ekledi. "Doğruya doğru. Kadın sana yardımcı olmak için o kadar uğraşıyor, sen trip atıyorsun. İyi o zaman uğraşmasın da düşük maaşla öğreti öğretmenliği kilitlesinler sana...
"O kadın var ya, kral kadındır. Hani Büyücü Kralı olduğu için demiyorum. Bir yardımı dokunması için gerçekten uğraşıyor. Sen böyle davranıyorsun falan ama emin ol bir şekilde cezanı hafifletecek."
"Buna gerek yok." Konuştu sonunda. "Sizden yardım isteyen de yok. Yapacağınızı yaptınız zaten. Sabahtan beri her biriniz sırayla konuşuyorsunuz. Neden anlamıyorsunuz? Sizden bir beklentim yok."
"Kes lan, zevzek. Duyan da olsa en güçlü sensin sanar. Havalara bak. Zihin Kontrolün olmasa ağzının üstüne çakıyordum tepiği. Hem sen ne düzensiz bi' adamsın lan? Önüne geleni çalmışsın, açgözlü hırhız."
"Neden hala konuşmakla uğraşıyorsam..."
"Konuşma lan zaten. Ne boş yaptın arkadaş ya!" dedi beyaz saçlı büyücü. "Sabahtan beri diyorum çok konuşuyorsun diye. Hala devam ediyorsun."
Aryn'den cevap gelmedi.
"Yalnız, öğreti de şekilmiş, ha. Demeden geçmeyeyim. Sadece büyü mü çalıyorsun yoksa böyle evlere, hazinelere falan girme alışkanlığın da var mı?"
----------
"Bu kötü oldu." dedi Dorn. "Staraggradios'u ihtimallerden çıkarmak istemiştim."
Eleanor da onun karşısındaydı. "Ben de. Ayrıca Kral Conrad güce aç birisi. Öğretiyi öğrenmek isteyecek. Bu, onun hiç hoşuna gitmez."
"Conrad böyle bir şeye kalkışırsa kendi ölüm fermanını imzalamış olur. Staraggradios'u durdurabilecek güce sahip değiller. Antik Hazine ile bile."
"Peki neden ona öğretmiş olabilir?"
"Bilmiyorum. Ama çocuğun kötü bir amacı olduğunu sanmıyorum."
"Peki ne yapacağız?"
Yaşlı adam sakalını sıvazlarken "Eilif ile konuşacağım. Kralın bunu istememesini sağlamalıyız."
----------
"Sessizlik!" Saraydaki büyük salonun içi tamamen doluydu. Krallığın üst sınıf kişileri orada toplanmıştı. İlk defa bu tür bir büyücü görüyorlardı. Başkalarının büyülerini çalıp kullanabilen... Haliyle özel olarak yargılanacaktı.
Kral Conrad, prangalar yüzünden büyü enerjisi tamamen baskılanmış Aryn'e bakarken "Büyünü tanıt!" diye emretti. Herkes merakla o un cevabını bekliyordu. Dorn, Eleanor, Haggar gibi kişiler de salondaydı. Sıradan lonca üyelerinin girişine izin verilmemişti. Tek istisna Mathias olmuştu. Krallığın yanındaki varis, diğerlerinden yüksek bir konumda tutulmuştu.
"Ulan buraya son geldiğimde, onun yerinde ben vardım. Şimdiki yerime bak. Millet otururken sap gibi ayakta dikiliyorum yine. Ne anladık lan buraya girebilmekten?" Genç büyücü kendi kendine söyleniyordu. Kadının dürtmesiyle kendine gelip toparlandı.
"Büyü çaldığımı biliyorsunuz zaten. Bu sorunun amacı nedir?" Aryn sert bir tavırla cevap verdi. Kralı kızdırmıştı.
"Nerede olduğunun farkına varıp haddini bil."
"Kimseye zarar vermedim! Her zaman ilk saldıran onlardı! Ayrıca büyüleri de geri geliyor! Neden beni hala yargılamaya çalışıyorsunuz? Ortadaki suç nedi-"
"Sessizlik!" Conrad onun sözünü kesti. "Senin gibi biri her zaman çıkmıyor. Büyünü bize anlat. Her detayını."
Bu sırada Dorn, Eilif'e bir bakış attı. Başıyla onaylayan danışman, Büyü Hırsızı'nı izlemeye devam etti.
"Büyü çalmak. Çaldığım büyü bir hafta içinde tekrar kullanılabilir oluyor. Sanki hiç çalınmamış gibi." Gencin her cümlesinde kızgın bir eda vardı.
"Tek büyün bu mu?"
Kralın bunu büyü sandığını gören Aryn şaşırdı. Yakalandığı zaman öğreti olduğunun çoktan yayıldığını düşünüyordu. Fakat görünüşe göre bu adamın hala haberi yoktu. Bunu bir fırsat bilerek "Evet, tek büyüm bu." dedi.
Kral düşünüyordu. "Saldıran kişileri kışkırttığını biliyorum. Ayrıca en başında teslim olmak yerine seni yakalamaya gelen kişilerle de savaştın, büyülerini çaldın ve yaraladın." dedi.
O sırada Danışman Eilif, krslın kulağına eğilerek bir şeyler demeye başladı. Adamın sapında ve solunda oturan çocukları bile duyamıyordu. Prens Tagen, küçümseyici bakışlarıyla Aryn'i incelerken, Prenses Avelin, Mathias'a bakıyordu. Kızla göz göze gelen genç büyücü gülümseyerek el salladı. Fakat bu tür bir hareketin pek de yeri olmadığından Eleanor tekrar onu dürterek kendine getirdi.
Uzun uzun bir şeyler söyleyen Eilif nihayet çekildiğinde, Kral Conrad, Büyü Hırsızı'nı süzmeye başladı. Gözlerini biraz kısmıştı. İfadesinden pek de bir şey anlaşılmıyordu.
"Kararımı verdim!" dedi gür sesiyle. Herkes onu dinlerken hala genci inceliyordu. "Büyü Hırsızı Aryn, fazla bir hasara sebep olmadığın için seni bir süreliğine hapse attırmayı planlıyordum. Fakat gücünü kendi tarafımızda kullanmanın daha doğru olacağına inanıyorum artık. Bu nedenle şehirdeki loncalardan birine katılıp krallığa hizmet edeceksin."
"Kabul etmiyorum! Size hizmet etmek için gelmedim bu şehre!"
"İsteyip istememene bakan bir durum değil bu. Kararım budur. Eğer beğenmiyorsan hayatının geri kalanını hapiste geçirebilirsin."
"Hapse atın be-"
"Onu biz alırız." Gencin sözünü kesen cümlenin sahibi, salondaki tüm bakışları üstüne çekmişti.
"Eleanor Kincade." dedi kral.
"Bizim loncamızda krallığa hizmet edebilir."
İnsanlar kendi aralarında konuşmaya başlamışken Conrad elini hızla masaya vurarak sessizliği sağladı. "Pekala, Aryn artık Kılıçdiş Loncası'nın resmi bir üyesidir."
"Bunu istemiy-" Büyü Hırsızı'nın gözleri garip bir şekilde parlamaya başladıktan sonra hızla başını eğdi ve hiçbir şey demedi. Başı eğik olduğundan dolayı da gözleri görülemiyordu artık.
"İyi iş, Dorn." diye fısıldadı kadın, yanındaki ihtiyara. Genci zihin kontrolüne alan yaşlı adam, daha büyük bir ceza almasını engellemişti.
"Artık dağılabilirsiniz!"
Kralın sözleriyle birlikte salon yavaş yavaş boşaltılırken Mathias ve Prenses Avelin karşılaşmışlardı. Genç kız, ona bakarak gülümsedi. "Loncanız iyi iş çıkardı. Tebrik ederim."
"Aynen, tabii büyük yardımlarımla yani. Zeka karşısında büyüler dayanmıyor."
Onların konuşması sürerken Eleanor ve bir geçit açtırmıştı. Önünde yürüyen Aryn'ı götürürken Büyü Hırsızı hiç de istekli değildi. Fakat şu anda elinden gelen bir şey yoktu. Dorn da oradan ayrıldığında, yıldırım büyücüsü de prensese veda edip peşlerinden gitmek zorunda kalmıştı.
----------
"Beni burada tutabileceğinizi mi sanıyorsunuz gerçekten de? Prangaları çözdüğünüz anda gideceğim." Kılıçdiş Lonca Binası'nın içinde, bağrışmalar yükseliyordu. Siyah saçlı genci orada tutmak zor olacak gibiydi. Durmadan söylendi ve prangalardan kurtulmaya çalıştı. Fakat nafileydi tüm çabaları.
"Krallığınıza hizmet etmek için öğrenmedim ben bu gücü!"
En sonunda dayanamayan Eleanor, onu kolundan tuttuğu gibi sürükleye sürükleye kendi odasına çıkardı. Diğerleri sadece kapının kapanışını görmüşlerdi.
"Ne yapmayı planlıyorsan boşuna." dedi Aryn, ilgisiz bir sesle.
"Kes sesini ve beni dinle." Kadının otoriter sesi, istemese de genci susmaya zorladı. "Bir öğreti öğrenmişsin ama aklın yok. Az önce neyden kurtuluduğunun farkında mısın sen?"
"Sizden yardım isteyen olmadı."
"Yine de kıçını kurtaran bizdik. Senin iyi biri olduğuna inanıyorduk ama her geçen saniye inancımızı azaltıyorsun."
"Ben iyi veya kötü biri değilim. Sadece bir şey istiyordum. Onun için uğraşırken de karşıma çıkıp her şeyi mahvettiniz."
"Ustana olan saygımdan dolayı sana müsamaha gösteriyorum. Fakat şansını zorlama."
Genç bir anda duraksadı. "Onu cidden tanıyor musun?"
"Onu sen doğmadan önce de tanıyordum. Kendine sürekli öğrenciler seçer ama hiçbirini rastgele seçmez. Seninle ilgili düşüncelerimi tamamen netleştiren şey oydu. Bu yüzden sana yardım etmek istedim."
"O, beni 6 sene önce yanına almıştı. Çöpün tekiydim. Beni güçlendirdi. Ona sonsuz bir saygı besliyorum. Ama onun öğrettiği şeyi aptal bir krallığa hizmet etmek için kullanmak istemiyorum."
"Hiç kimse bir yere bağlı kalmayı istemez, Aryn. Gençsin, seni anlayabiliyorum. Kendine bir amaç edinmişsin. Ne olduğunu bilmesem de bunun senin için önemini anlayabiliyorum. Bilmiyorsun ama bu loncadaki herkes kendine bir amaç edinmiş durumda. Herkes bir şeyler için çabalıyor. Kendini onlardan üstün görme, çünkü değilsin. Herkesin amacı en az seninki kadar değerli."
"Bunu kast etmedim zaten. Herkese saygım var benim. Ama istemediğim bir şeye zorlayamazsınız beni."
"Seni zorlamayacağım zaten. Bir suçlu olmadığını biliyorum. Bir şeyler için çabaladığını da biliyorum. Bize anlatmıyorsun çünkü tanışmadık sayılır. Senden anlatmanı da istemiyorum artık." Eleanor onun üzerindeki prangaları bir bir çıkardı. Yere düşen demirleri de ayağıyla kenara ittirdikten sonra tekrar yerine oturdu. Aryn, prangaların yerlerini ovuşturuyordu.
"Aryn, seni zorla burada tutmayacağım. Ağabeyimin yaptığı şeylerden dolayı utandım zaten. Eğer gerçekten gitmek istiyorsan, gitmekte özgürsün. Sorumluluğu ben üstlenirim. Ama kaçak biri olarak yaşamaktansa, aşağıda seni aralarına kabul etmeye hazır insanlarla birlikte olmak daha iyi değil mi? Rahat bir şekilde dolaşabilmek istemiyor musun? Amaçladığın şey böyle bir hayat mı?"
Büyü Hırsızı bir süre sessiz kaldı. Kadın onu güzel bir yerinden vurmuştu. 6 yıllık eğitimin sonucunda güzel bir hayat yaşayabilmek de istemişti. Fakat suçlu olarak sürekli aranırken pek de mümkün olmamıştı. Onca zaman terslediği, hatta iki tanesinin temel büyüsünü çaldığı insanlar, onu aralarına mı kabul edeceklerdi? Bu oldukça gülünçtü.
"Söylediğin şey oldukça abartı. Kimse beni kabul etmeyecek, ki kabul edilmeyi de beklemiyorum zaten."
"Onları çok küçümsüyorsun. Şimdi yanlarına git. En azından biraz vakit geçirmeyi dene. Sonrasında istediğini yapmakta özgürsün."
"Ciddi misin?"
"Şaka yapıyor gibi mi görünüyorum? Hadi! Çık odamdan da adam gibi vakit geçirmeye git!" Onun sözleri, Büyü Hırsızı'nı ciddi şüphelere düşürdü. Onlara karşı ilk defa söylenmeden, sessizce aşağı kata indiğinde, üzerindeki bakışları inceledi. Her ne kadar güçlü durmaya çalışsa da içten içe daima hissettiği o dışlanmışlık, bu bakışlarda yok gibiydi.
"Şerefsiz herif," dedi Dorian. "Beni cidden korkuttun. Ama ilerleyen günlerde acısını çıkaracağımdan emin ol." Bu tehditi bile Aryn'e ciddi gelmedi.
"Pis hırhızsın falan ama iyi çocuk gibisin." dedi Mathias da. İkizler hiçbir şey demeden bakıyorlardı. Beyaz saçlı büyücü onları işaret ederken "Onlarda günlük kelime limiti var. 10 kelimeden fazla konuşunca ekstra ücret çıkıyor. O yüzden çok takılma."
"Yeni biri gelmeyeli bir süre olmuştu." dedi toprak büyücüsü. "En son gelen de salağın tekiydi. Umarım sen öyle olmazsın."
"Zekamı kıskanıyorsun hala, topraklı kıçına yıldırım attığım."
"Hangi zeka? Yılda 1 kere kullanıyorsun aklını."
"Ağlamaya devam edecek misin?"
"Kes sesini!"
Aryn bu lonca içindeki muhabbetleri izledi sessizce. "Hayır." dedi içinden. "Belki doğduğumdan beri istediğim şey olabilir. Ama beni kandırmasına izin veremem. Bunlar beni yakalayan kişiler, unutmamalıyım. Sadece beni burada tutmak için oyun oynuyorlar."
"Lan!" Onun yüzünün önünde elini sallayan Mathias "Adam ölmüş galiba!" dedi. Kendine gelen Büyü Hırsızı hemen toparlanıp bir adım geri çekildi. "Yok lan yaşıyormuş. Tamam endişelenmeyin."
"Çek elini yüzümden."
"Geri gittin ya zaten. Elim yüzümde mi kaldı sanki?"
"Her neyse."
O gece, lonca üyeleri cidden de Aryn'e karşı olan öfkelerinden arınmışlardı. Onun kötü biri olmadığını bilmek buna yetmişti diyebiliriz. Büyüleri geri geldiği için Dorian ve Eva'nın da sorunu yoktu. İkizler soğuklardı, fakat bu onların normal haliydi.
Aryn'e kalması için Tavon'un odasında bir yer ayarlanmıştı. Herkes odalarına geçtiği zaman o da geçti. Gitmeyi planlıyordu ama bunu onlara hissettirmeyecekti. Engel olmaya çalışmamaları için de orada kalacağına inanmaları gerekiyordu.
Gece geç saatlere kadar uyumadı. Tavon onunla sohbet etmeye çalışmıştı ama pek de etkili bir iletişim olmamıştı. Nihayetinde yarın kalkmak için uyumaları gerekiyordu.
Herkes uyumuşken sessizce odadan çıktı. Eşyalarını almaktan vazgeçmişti. Çünkü geçen sefer eşyaları yüzünden bulunduğunu biliyordu. Ağır adımlarla aşağı kata inip kapıya yöneldi. Sadece çıkacak ve kanatlarıyla uçup gidecekti buradan.
"Gidiyor musun?"
Aniden durdu. Kafasını yavaşça sesin geldiği yere çevirdiğinde beyaz saçlı büyücüyü gördü.
"Lideriniz istersem gidebileceğimi söylemişti. Yalan mıydı?"
"Ne yalanı lan? Eleanor dikti beni buraya. Al, eşyaların." Mathias ona bir çanta uzattı. Aryn neye uğradığını şaşırmıştı.
"Ne yapmaya çalışıyorsunuz?"
"Açıkçası biz bir şey yapmaya çalışmıyoruz da sen cidden körsün. Gerçekten sana yardım etmek isteyen Eleanor'un yaptıklarını bile görmezden gelebiliyorsun." Ardından bir kese uzattı. "Bunu da verdi. İçinde 30 altın var. Paraya ihtiyacın olursa diye."
Büyü Hırsızı karşısındaki gence baktı. "Yani o... Ciddi miydi?"
"Tanıdığım en ciddi insanlardan."
Çantasını alan siyah saçlı genç, çantasına bakıyordu. Ne diyeceğini bilemedi. Ciddi olduklarını düşünmemişti.
"Normalde işi dalgaya vururum. Fakat biz de bazı şeyler yaşadık. Neler yaşadın da şimdi böyle davranıyorsun bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da anlatmanın rahatlattığıdır. Konuşmak istersen bütün gece bizim. Gitmek istersen de seni yolcu edip yatağıma geçerim. Yarın burada olmadığın anlaşılana kadar uzaklaşmış olursun."
"Siz... Çok mu iyisiniz yoksa çok mu aptalsınız, anlamıyorum. Beni gerçekten de kabulleniyor musunuz? Size yaptığım onca şeyden sonra?"
"Eh, şahsen benim de üzerime o kadar kişi gelse ben de senin gibi... Yok ya, ben savaşmazdım. Topuklarım kıçıma vura vura kaçardım herhalde. Ama ana mevzuyu anladın sen." Mathias masalardan birine geçip sandalye çekti. "Ne diyorsun? Konuşalım mı? Yoksa gidiyor musun?"
İkisi bir süre bakıştılar. Büyü Hırsızı'nın yüzünde garip bir ifade vardı. Çantayı yavaşça kenara koyarak masaya geldi. Beyaz saçlı olanın yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.
Aryn de bir sandalye çekerken "Belki çocukça gelecek benim amacım." dedi. Doğrudan onun gözlerine bakmıyordu. Bakışları masanın üzerindeydi. "Ailem vardı; ama varlıklarını hiç hissedemedim." diye başladı.
Hikaye İle İlgili Bilgiler #78
Büyü Çalma Öğretisi, çalınan büyülerden belirli sayıda büyüyü kalıcı yapabilme imkanı sunar. Onun dışındaki büyüler için kullanılabilme süresi 1 hafta ila 1 ay arası değişkenlik gösterir. Kişinin bedeni kaç büyüyü kaldırabilecekse o sayıda büyüyü kalıcı yapma imkanı, onu öğretiler arasındaki en popüler olanlardan biri yapmıştır. Bir büyüyü kalıcı yapmak isteyen kişi, öncelikle onu her gün birkaç kere kullanmalı ve bedenini bu büyünün normalde onda olduğuna inandırmalıdır. Bu şekilde büyünün kullanılış tarzı unutulmaz ve 1 ay sonunda enerjinin o şekle girişi ruha işlenerek kişiye kalıcı büyü kazandırır. Fakat bunun için çalınan büyünün 1 ay kullanılabilecek olması lazımdır. Daha kısa sürede silinecek büyüler kalıcı yapılamazlar. Büyü Hırsızları bir büyüyü çalabilmek için enerji çektiklerinde, o enerji bedenlerindeki enerjiye karışır. Enerjinin şeklini unutmadıkları ve hala içlerinde aynı enerjiyi barındırdıkları sürece büyü kullanılabilir. Fakat beden kendi enerjisini yeniledikçe bu yabancı enerjiyi atar ve kalıcı yapılamayacak büyüler silinir.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..