6. Cilt: iSyAnQaR
Bölüm 8
İki gün geçmişti. "Her şey tamamlandı, efendim." Muhafızlardan birisi diz çökerek bilgilendirdi kralı. Conrad, tahtında otururken verilen raporu dinledi. Eilif de hemen yanındaydı.
"Öyleyse artık başlayabiliriz." dedi danışman.
"Pekala," Kral da onu onayladı. "Varise haber gönderin."
"Emredersiniz." Muhafız kalkıp hızlı adımlarla odadan çıktı. Kapıyı kapattığı gibi Eilif tekrar konuştu.
"Onlara durumu açıklarım, efendim."
"Güzel. Çok uzun sürmesini istemiyorum bu işin. İsyankâr da bize geçince elinde 2 Antik Hazine bulunduran tek krallık olacağız. Dünya üzerindeki yerimiz daha da yükselecek."
"Kesinlikle, efendim."
Bu sırada kapı tekrar açıldı ve içeriye üzerlerinde tıpkı Kıyamet Varisi'yle olan savaşta giyilenler gibi altın zırhlar olan 10 asker girdi. Zırhlar bir tık daha kalınlaştırılmanın yanı sıra ekstra yazıtlarla döşenmişti. Bu adamlardan hiçbiri zırhın ağırlığından şikayetçi gibi de durmuyordu.
Girenler de kralı selamladıktan sonra sıradaki emri beklemeye başladılar. Fakat kral yerine Eilif yaptı konuşmayı.
"Zırhlarınız İsyankâr'ın darbelerine bir kere ya dayanır ya da dayanmaz." Bu cümlesi onları tedirgin etti. "Bu sebeple, tek darbe dahi almamaya dikkat etmelisiniz. Zırhlarınız ağırlıklarını azaltıp dayanıklılıklarını arttıracak yazıtlarla döşendi. Bu sebeple hareket ederken sıkıntı çekmeyeceksiniz. Olur da darbe alırsanız, zırhın koruması için dua edin."
"Efendim, bağışlayın," Askerlerden birisi öne çıktı. "İsyankâr'ı tam olarak nasıl alt etmeyi planladığınızı sorabilir miyim?"
"Tabii ki." Eilif ellerini iki yana doğru açarken konuştu. "Sizlerin zaten kılıcın gücüyle başa çıkmanızı beklemiyoruz. Siz dikkat dağıtma işlemini üstleneceksiniz. Asıl saldırıyı Fırtına Habercisi Varisi yapacak...
"Fakat mirasını orada kullanabilmesi için birkaç günlüğüne orada bulunmalıydı. Bu nedenle onu ve loncasını önden yolladık. Şehrin yakınında kamp kuracak ve sizinle buluştuktan sonra şehre giriş yapacaklar. Bu sayede fırtınanın gelişi çok uzun sürmeyecek. Sizler, Prens Mival'e eşlik edeceksiniz...
"Ayrıca saraya ve çevresine bazı düzenekler kurulacak. Ana göreviniz olan dikkat dağıtma işi burada devreye giriyor. Tuzaklara girmesi için ona emir vereceksiniz. Emrinizi duyduğu anda sizi öldürmek için harekete geçecektir. Sonrasında hızınızı kullanarak onu tuzağa çekeceksiniz."
Asker başını eğerek onayladıktan sonra "Planınız oldukça iyi görünüyor, efendim." dedi. Diğerleri de onu onayladı.
Conrad ise askerlerin tedirgin olduklarını biliyordu. Sonuçta hepsi Goruga'nın kılıç ustalığından haberdardı. Kaçınmayı başarıp başaramayacakları ve bu takdirde ne olacağı konusunda endişeli olmalılardı. Bu sebeple onlara doğru bakarken "Sizi ölüme göndermiyoruz tabii ki." dedi. Herkes ona dönmüştü.
"Sizler özellikle seçilmiş kişilersiniz. Hızınız ve gücünüz sayesinde seçildiniz. Buna rağmen size bu iki özelliğinizi arttıracak yardımlar yapılacak. Hepiniz Büyücü Krallarısınız. Sizleri kaybetmek, krallığımıza bir darbe olur."
"Teşekkür ederiz, majesteleri. Sözlerinizi duymak rahatlatıcı." Kralı tekrar selamlayan askerler, gitme vaktini beklemek için dışarı çıktılar.
"Geçit büyücüleri ne alemde?" Conrad'ın sorusu üzerine danışman, tekrar açıklama yapmaya başladı.
"Hepsi konumlandırıldı. Sadece zamanını bekliyorlar."
"Güzel... Öyleyse Mival'i de yollayalım."
----------
"Ah, ah! Benim eşek kafam! Niye yanıma sadece 50 şişecik aldım ki!?" Çember şeklinde dizilmiş taşlardan birinin üzerinde oturan Mathias, içi boş şişelerle dolu depolama yüzüğüne bakarak yakınıyordu. "Demiştim yanımıza bi' 60-70 şişe daha alalım diye."
"2 günde 50 şişe elma suyu içtin zaten! Biraz ara versen ölmezsin." Toprak büyücüsü ona karşı çıktı çıkmasına ama tek fark beyaz saçlı gencin yakınma sesini arttırması oldu.
"Zaten 1 günlük stoğu 2 gün dayandırabilmek için az içtim! Sen ise hala bana laf yapıyorsun!"
"Neden biraz susmuyorsunuz?" Eleanor ateşle kaplı elinde tuttuğu bir odunu yaktıktan sonra çemberin ortasına yığılmış diğer odunların ve çalı çırpının arasına attı. Ateşi tutuşturmak için bir ateş büyücüleri olması büyük şanstı. Çünkü Ethetiel oldukça soğuk bir iklime sahipti. Şu zamanda hastalanmanın onlara zararı çok büyük olurdu.
"Bir şişe daha elma suyum olsaydı onu içene kadar susardım ne güzel."
Şişman büyücü de oturduğu yerden "Yani 5 saniye falan." dedi gülerek.
"5 saniye az mı lan? Admon ve Mirabel günde 5 saniye konuşuyor."
İkizler onlara yan yan baktılar ama cevap vermediler. Bunun üzerine Mathias onları işaret ederek "Bak, gördün mü? 5 saniye sınırını aşmamak için konuşarak değil bakarak alay ettiler." dedi.
"Ciddi konulara mı dönsek?" Aryn ilk ciddi görev için heyecanlıydı. Hele ki bir Antik Hazineden kaynaklı sorunu çözme görevi, onun için oldukça önemliydi.
Geçit büyücüsü de ona katılınca Tavon "Danışman Eilif, İsyankâr'ın hala şehirde olmadığına inanıyor." diye başladı sözlerine. Gece esen soğuk rüzgarlar onları üşütürken herkes ellerini ateşe doğru uzatmıştı. "Bu sebeple Prens Mival'in gelişini duyurmamız gerekecek. Bir şekilde haberi olmalı ki bize gelsin."
"Tören falan mı yapacağız?"
"Buna benzer bir şey planlanıyor. Yeni kralın taç giyme töreni gibi. Fakat bundan önce, Danışman'ın bahsettiği tuzakların döşenmesini beklememiz gerekecek. Hazırlıklarımız tamamlandığı zaman savaş başlayacak."
"Özel bir birlik hazırlandığını söylemişlerdi. Bizim rolümüz ne peki?" Büyü Hırsızı sabırsızdı.
"Bizim görevimiz, Prens Mival'in güvenliğini sağlarken Mathias'ın da savaşmasına yardımcı olmak."
"Neden Eva onu uzak bir yere göndermiyor?" Garvin normal bir ses tonunda sordu.
"Çünkü, Garvin," Yardımcı liderin bakışları doğrudan ona kilitlenmişti. "Eğer asıl hedef savaş alanında olmazsa, İsyankâr'ı istediğimiz şekilde yönlendirmemiz imkansızlaşır. Emirlere ne kadar nefret dolu olsa da asıl kini krallara. Eilif, Mival'i hedef alacağı için kılıcın düşüncesizce davranacağına inanıyor. Tuzaklardan göreceği zarardan çok kralı öldürmeye odaklanacak."
"Ya odaklanmazsa?"
"En kötü ihtimal gerçekleşirse, Prens Mival'i doğrudan sarayın ön avlusuna, büyük fıskiyenin 20 adım kuzeyine getirmemizi söyledi. Son tuzak oradaymış. Fakat en başta oraya götürmeden önce onu olabildiğince yormamız gerektiğinden bahsetti."
"Aman ne güzel." Garvin'in yüzü düştü. "Biraz da spor yaptıralım bari yorulmazsa."
"Her neyse." Tavon'un sözleri bittiğinde olaya yeniden giren kişi Eleanor olmuştu. "Biraz dinlenelim artık. Yarın savaşmamız gerekecek."
"Doğru ya, bir de onlar vardı." Herkes kast edilen kişilerin kim olduğunu biliyordu. İsyankâr, kralın askerlerini ona karşı kullanmıştı. Asilik Tohumu'nun gücüyle kontrollerini kaybeden askerler hala sarayda olmalılardı. Bir kralı hoş karşılamayacaklardı doğal olarak.
"Ağzının üstüne tokadı vuracağım saldıran herkesin. Titreteninden hem de." Oturduğu taşın yanına uzanan yıldırım büyücüsü gözlerini kapatmadan önce konuşmuştu. Kimse karşılık vermedi ve uykusu gelenler uyurken diğerleri ateşi izlemeye devam etti.
----------
Sabah olmuştu. Güneş yükseliyordu yükselmesine ama sanki önünde eritemediği bir buz katmanı varmışçasına soğuktu. Bütün gece kıçı titreyen Mathias, şimdi karşılarında duran 10 askere bakıyordu.
"Artık şehre giriyoruz." dedi askerlerden biri. " Prens Mival da onlarla gelmişti. Aralarındaki en heyecanlı kişi oydu. Ailesini kaybetmiş olmasına rağmen pek acı çekmiş gibi görünmüyordu. Onun aksine tamamen hedefine odaklanmış gibiydi. İsyankâr'ı bastırıp tahtına geçmek...
"Gidelim öyleyse." Lonca lideri Eleanor, bu görev için yönetici olarak seçilmişti. Askerler de onu dinleyecek ve onun önderliğinde bu görev için uğraşacaklardı. Herkes onun arkasındaki yerini aldığında, Eva şehre yakın bir yere geçit açtı.
Sırayla geçitten geçen insanlar, şehir kapısına geldiklerinde buranın kimse tarafından korunmadığını gördüler. Sarışın prens "Tüm olay buradan başlamış." dedi. "İlk kesilenler buradaki muhafızlardı."
Şehrin içine doğru ilerledikleri zaman, hayatın bir noktaya kadar normal devam ettiğini gördüler. Ethetiel de tıpkı onların krallığı gibi yoksunları öteye itmişti. Normalde buradan geçmek oldukça tehlikeli olabilirdi. Fakat daha yeni bir savaş geçirmiş olan bu şehrin insanları, sadece gelenlere korkuyla bakmakla yetindiler. İşlerine son verip evlerine koşarken kaçamak bakışlar atıyorlardı.
"Çok korkmuşlar." dedi Eva.
"Keşke bu kadar heybetli girmeseydim."
Herkesin kızgın bakışlarını üzerinde hisseden Mathias hemen sustu.
Grup ilerlemeye devam ederek şehrin içinde yol aldı. Bölgeleri geçmek oldukça uzun sürecek bir işti. Hele ki hiçbir at arabası görünmüyordu ortalarda. Eva da buraya ilk kez geldiği için geçit açamazdı. Burada durdukları süre içerisinde şehrin yakınına geçit açabilmek için oralarda bulunmuştu. Fakat saraya yanaşamazdı tabii ki de. Bu sebeple yürümek zorunda kaldılar.
Gerek dinlenerek, gerek ise durmadan ilerleyip 3. Bölgeden çıktıklarında, refah seviyesi biraz daha yükselmiş gibiydi. 2. Bölgenin insanları onlardan ilk görenler kadar çekinmiyor fakat yine de etkileşime girmemek için çaba gösteriyorlardı.
"Tüm günü yürüyerek geçirirsek oraya vardığımızda yorgun olacağız." Askerlerden birisi hatırlattı. Savaş bekledikleri için güçlerini düşürecek bir şeye kalkışmamaları gerekiyordu.
"Zaten dinlene dinlene yürüyoruz. Ayrıca size destek için verilen kaynaklar da var. Neden sızlanmayı bırakıp ilerlemeye devam etmiyorsun?" Kadının sözleri çok netti. Kimse karşı çıkamadı.
----------
Günün büyük bölümünü ilerleyerek geçirdikleri zaman nihayet 1. Bölgeye vardılar. Prens Mival "Buradan sonra gözünüzü açık tutun. Fakat sizden bir ricam olacak. Lütfen kimseyi öldürmeyin." dedi.
Toprak büyücüsü "Bizi öldürmeye çalışmadıkları sürece bana uyar." diye karşılık verdi.
"Öldürmek son seçenek olmalı ama yine de söz veremem." Aryn de aynı görüşteydi. Zor bir durum olursa öldürmeleri gerekecekti.
"Prens Mival," dedi Eleanor. "Buraya ne amaçla geldiğimizi unutmayın. İlk önceliğimiz İsyankâr'ı durdurmak olacak. Askerlerin durumu için endişelendiğinizi anlayabiliyorum. Fakat bunun sadece bir noktaya kadar mümkün olduğunun farkındasınızdır."
"Evet, evet, farkındayım. Zarar vermeyin demiyorum zaten. Öldürmek zorunda kalmadıkça öldürmemeniz yeterli."
"Bunu yapacağız."
Mathias ilerlerken etrafına bakıyordu. Şehrin yapısı başkent Linpond'a hiç benzemiyordu. Tamamen farklı bir mimari izlenmişti. Ayrıca yeni gibi duruyordu. Belki de yakın zamanda bir tadilattan geçmişti? Her şekilde daha önce görmediği bir tarzı vardı.
"Tabii burada fırtına çıkmıyor." dedi kendi kendine. "Yani en azından kısa bir süre daha fırtına olmayacak." Her an mirasının tetiklenebileceğini hatırlamıştı.
Bu görevdeki büyük işin kendisine düştüğünün farkındaydı. Bir Antik Hazine ile ilk karşılaşması olmayacaktı fakat o kılıç hakkında anlatılanlar onu tedirgin ediyordu. O eşyaların gücünü biliyordu. Hele ki adı geçen İsyankâr, habis bir antik hazine kabul ediliyordu. Onu kullanan kişiyle değil, kılıcın kendisiyle savaşacaklardı. Mirası yeterli olacak mıydı acaba? Kontrolüne biraz daha alışmıştı tabii ki. Ama kâfi gelip gelmeyeceği belirsizdi.
"Hey, iyi misin?" Dorian onun yanına yaklaştı. Genç büyücünün üzerindeki hali fark etmişti.
"Tabii lan, ne sandın? Sadece kılıcın ağzının ne tarafta olacağını düşünüyordum. Hani tokadı yapıştıracağım ya."
"Tedirgin olduğunu anlayabiliyorum. Mal mal konuşmana gerek yok."
Şişman olanın söyledikleri, Mathias'ın rahatmış gibi yapmaya son vermesine neden oldu. "Habis Antik Hazine... Biraz ürkütücü sanki?"
"Öyle; ama yine de hazırlıklıyız. Bir kılıçtan mı korktun lan sen? Şişeye oturmuş adamsın. Kılıca otursan koymaz sana artık."
Bu cümlenin ardından gelen cızırtılarla dolu bir etin ete çarpma sesi, herkesin onlara dönmesine neden oldu. Şişman büyücünün yüzünde kocaman bir el şeklinde kararmış iz vardı. "Hatırlatma piç!"
Kendine gelmesi birkaç saniye alan Dorian, onu boğazından yakaladığı zaman onları ayırmak için diğerleri devreye girdi.
"Sessiz olun!" Eleanor'un bağırışı, herkesi durdurdu. Önlerindeki büyük kapıya bakan kadın "Geldik." diye devam etti. O an herkes derin bir nefes aldı. Silahlarını çekerken her türlü duruma karşı hazır olmaları gerektiğinin farkındalardı.
Hikaye İle İlgili Bilgiler #86
Krallıkların kültürleri ve düzenleri farklıdır. Mimari gibi şeylerin her bölgede fark edebileceği gibi birbirinden etkilenmiş olanlar da vardır. Bir krallıkta garipsenen bir durum, diğeri için çok normal olabilir. Yoksunlarla başa çıkma konusunda da her krallık farklı başarı sergilemiştir. Bazıları durumu çoktan kontrol altına aldı bile.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..