Bölüm 3: Cennet Alevi Okulu

avatar
3021 0

Mavi Elma - Bölüm 3: Cennet Alevi Okulu


Adem kendisine sunulan teklifi duyduğunda şaşkınlıktan ne yapacağını bilemedi. Eli ayağına dolaştı ve titredi. “Ben… Ölümsüz olabilir miyim?”

Bu soru hem kendisine hem de karşısında duran Edip’e karşıydı. Edip de düşünüldüğü gibi üstüne çoktan almıştı bu soruyu. Kayıtsız bir surat ifadesiyle “Neden olmayasın ki? Yapman gereken tek şey bir dantiant oluşturmak. Oluşturduğun dantiantla Qi yoğunlaştırma evresinin ilk düzeyine girdiğin anda ömrün bir şeyle yaralanıp ölmediysen elli yıl artacaktır.”

“Elli yıl! Ninemin söylediğine göre insanlar ortalama yetmiş yıl yaşamakta eğer ben bunu elli yıl uzatırsam… 120 yıl yaşamış olmaz mıyım? Harika!”

Edip kafasını salladı, “En azından matematik yapabiliyorsun güzel… Düşündüğün gibi 120 yıl yaşamış olursun. Elbette ki bu ne kadar yükselirsen o kadar artar. Ancak aziz olana kadar ancak bin yıl artabilir. Bunun üstünde bir yaşama sahip olmak cennet tarafından yasaklanmıştır.”

Edip daha fazla bilgi vermenin gereksiz olduğunu düşünerek “O halde bana şimdi mavi elmayı ver bende seni okula götüreyim ha nasıl fikir?”

Adem bir an elini Edip’e doğru uzattı, ancak hemen geri çekildi. “Özür dilerim Edip Abi, ancak sana daha güvenemiyorum, şuna ne dersin? Beni okula götür bende senin mavi elmanı vereyim. Hem her zaman ninem benim sözümde durmamla övünmüştür. Asla sözümden caymam!”

Son sözü söylerken Adem’in suratında büyük bir gurur ifadesi ortaya çıkmıştı. Edip bu surat ifadesini gördüğünde hem sinirlendi hem de istemsiz olarak çocuğa güvenmeye başladı. Aslında işine de geliyordu bu durum, okula götürmüş olsa bile okula girmeden önce sorguya alınacaktı, neden ölümsüz olmak istediği sorulacaktı. Ancak minik Adem nasıl bilecekti ki?

En sonunda kafasını salladı Edip “Kabul, gidene kadar mavi elmayı elinde tutacaksın. Ancak en ufak hatanda kelleni alır okula giderim ona göre!”

Adem soğuk bir şekilde söylenen bu sözler üstüne istemeden yutkundu. Bu kadar kolay bir şekilde öldüreceğini söyleyen bir insandan nasıl olurda korkmazdı ki? Ancak çocuk olduğundan korkusu çabucak geçip gitti, bunun yerine hemen aklında bir başka soru oluştu. “Edip abi sormak istediğim bir şey var sana… Şey bu mavi elma nedir? Daha önce hiç mavi bir elma görmemiştim de.”

Edip bu soruyu cevaplaması gerekir mi kısacık bir an düşündü. Nasıl cevap vereceğini de buna hesap ettikten sonra konuşmaya başladı. “Bu mavi elma sıradan bir elma değildir, normal bir insan asla bu elmayı yiyemez. Dış yüzeyi normal bir insanın yemesi için oldukça serttir ve yiyebilmiş olsa bile içine akan yoğun Qi’den ötürü anında ölecektir. Bu meyve sadece ölümsüzlük yoluna adım atmış olan insanların yemesine uygundur.”

Bu sözler Adem’in kulağına bir çan çınlaması gibi çınlamış ve tekrardan yutkunmuştu. Yediği anda ölecekse eğer… Kesinlikle yememesi daha iyiydi.

“Peki Edip Abi, yanında hiç normal insanlarında yiyebileceği bir yiyecek var mı?” Midesinin guruldaması da bunu tasdikler gibi aynı anda guruldamaya başlamıştı. Suratında oluşan utangaç gülümseme de cabasıydı.

Biraz düşünen Edip, daha sonrasında takımından çıkarmış olduğu yarım ekmek parçasını Adem’e doğru fırlattı. “Al bunu ye.”

Adem ekmeği yakaladığı gibi ağzına doğru götürdü, derin bir nefes aldı ve ekmeğin büyülü kokusunu ciğerlerine çekti, daha önce yemiş olduğu ekmeklerin kokusundan çok daha güzel bir kokuya sahip olduğunu fark ettiği anda iştahı daha da kabardı. Hızla ağzına götürdü ve ekmekten bir yudum aldı. Yumuşak ve ağızda kolayca dağılan ekmeğin tadını çıkararak yemeye koyuldu.

“Enfes…”

Okulda bu yemekler normal olarak görülür, söylenene göre bölgenin en iyi aşçıları bu okuldadır. Kultivatörlerin en iyi şekilde yetişebilmesi için en iyi  yemekleri yemeleri gerektiğini düşünürler.

Adem bu sözlere karşın sadece kafa sallamakla yetindi. Ekmeğin tadı ve kokusu o kadar güzeldi ki, konuşmaya dermanı kalmıyordu.

“Haydi ilerlemene de bak, daha en azından bir günlük yolumuz var!”

Kılıcının üstünde ilerlemeye başlayan Edip, arkasına bile bakmadan ilerlemeye koyuldu. Hızı yavaştı ancak Adem için bile bu hız son derece fazlaydı.

Adem sadece on yaşında bir çocuk olsa da güçlü bir fiziğe sahipti, bunun en büyük nedeni ise küçüklükten beridir ağır işlerde çalışmasından kaynaklıydı. Bacak kasları da ağırlık kaldırmasından ötürü sürekli yaşıtlarına göre fazlasıyla gelişmişti. İnce bir bedene sahip olsa da Adem’in kasları son derece sağlamdı.

Bir yandan koşarken bir yandan yemek yemek son derece zordu ancak Adem’in gidebilecek bir yeri olmasından ötürü bu durum son derece memnun ediyordu. İkili yol boyunca tek bir kelime etmemiş olsa da önemli değildi.

Dağın tepesine doğru çıkan ince bir yol vardı, yol son derece engebeli olsa da bu hareket edemeyecekleri anlamına gelmiyordu. Adem yolda ilerlerken en azından bir at arabasının bu yoldan geçebileceğini düşündü.

Yolculukları güneşin doğmasıyla birlikte durdu. Edip geniş bir taşa oturdu ve Adem’e bakarak “İki üç saat uyu burada, bu gün bayağı ihtiyacın olacak.” Dedi.

Adem hemen kafasını salladı, ölümsüz olacağından ötürü son derece sevinçliydi. Ömrünü elli yıl uzatabilirse neler yapmazdı ki?

Üç gündür uyumayan Adem için gözlerini mutlu bir şekilde kapatmak yeniden doğmuş gibi gelmişti. Rüya görmeden uyuduğu iki saatlik sürenin sonunda daha önce hiç hissetmediği dinçlik ve mutlulukla tekrar uyanmıştı.

Hala daha bir cevher gibi elinde mavi elmayı tutan Adem Edip’in “Hadi ilerle.” Demesiyle birlikte yola tekrar koyuldu.

Yol boyunca tekrardan konuşmama kuralı uygulayan ikili en sonunda devasa boyutlarda “Cennet Alevi Okulu” yazan bir tabelanın bulunduğu giriş kısmına geldiler. Kapının girişinde duran iki adama Edip birkaç şey söyledikten sonra Adem’in yanına geri döndü ve “Şimdi buraya birisi gelecek ona karşı saygını koru seni bir yere götürecek ve test edecekler. Testi geçersen okula kayıt olacaksın. Gelen kişinin adı Ouz onu Kıdemli Ouz diye selamlamayı ihmal etme. Ayrıca seni buraya getirdiğime göre sözün olan elmamı da geri ver!”

Adem, elmayı istemeyerek de olsa uzattı. Edip tek seferde koparırcasına aldı ve aldığı gibi de uçan kılıcı sayesinde hiç vakit kaybetmeden ortadan kayboldu. Adem yalnız kaldığı sırada ne yapacağını bilemediğinden ötürü yerden üç taş aldı ve taşları tek eliyle tutarak oyun oynamaya başladı. Hatta isim bile düşünmüştü bu oyuna “Üç Taş” demişti.

Çok değil sadece on dakika sonra son derece şık kıyafetler giyen ve griye çalmış bıyıklara sahip bir adam yanına yaklaştı. “Sen şu okula girmek isteyen çocuksun değil mi? Beni takip et!”

“Emredersiniz Kıdemli Ouz!”

Hiç ikiletmeden Kıdemli Ouz’u izleyen Adem okulun içine girdiğinde neredeyse ağzı açık bir şekilde kalacaktı. Okul bütün dağı kaplayacak şekildeydi ve havada uçan kılıçlarla dolaşan insanlar vardı.

“Vay be…” diye hayretini belirtmeyi de unutmamıştı.

Kıdemli Ouz ve Adem yarım saat süren bir yürümenin ardından bir binanın önüne doğru geldiler. Kıdemli Ouz, Adem’e doğru döndü ve “İçeriye gir, içerideki kişiye saygını sunmayı unutma!” dedikten sonra arkasını döndü ve hızla uzaklaşmaya başladı.

Adem yine tek başına kaldığında binanın girişine doğru ilerledi. Etraftaki insanların ona tiksinerek baktığına şahit oldu ancak önemsemedi, kendini bildiğinden beridir bunu zaten yaşıyordu.

İçeriye girmesini sağlayan devasa giriş kapısını ittiren Adem kolları kopacak gibi hissetmişti. Alnında biriken iki damla ter de bunu kanıtlar gibi şakaklarından aşağıya süzülmüştü. Kapıdan içeriye girdiği anda kapı kendiliğinden kapanmış ve ortalık bir anda karanlığa bürünmüştü.

Yavaş yavaş yanmaya başlayan mavi renkli aleve sahip meşaleler ortamı aydınlattığında önünde üç tane yaşlının bulunduğunu fark eden Adem hızla kafasını eğdi ve “Bu küçük, siz yaşlıları selamlıyor!” diye bağırdı.

Yaşlılardan cevap gelmeyince kafasını kaldırması gerektiğini hisseden Adem üç yaşlının surat ifadelerinin demin gördüğüyle tamamen aynı olduğunu düşündü.

Yaşlılardan birisi elini bir köşeye doğru uzattı. Uzattığı alanın meşaleleri bir anda yandı ve yerde irili ufaklı taşların olduğunu gördü. Ortadaki yaşlı ağzını açtı ve “Kendi bedeninin boyunda bir kaya bul ve on defa kaldır.” Dedi.

Adem boyunun ne kadar olduğunu bilmiyordu ondan ötürü de rasgele bir kayayı aldı ve doğrudan on defa kaldırmaya başladı. Kaya ufak olduğu için bu onun terlemesine bile gerek göstermemişti.

Onuncu defa kaldırıp indirdiğinde yaşlılardan birisi “Dur!” diye bağırdı. Aynı zamanda gelmesi için işarette de bulundu. Adem yanına hızla ilerledi ve önünde durdu.

“Neden küçük kayalardan birisini seçtin?”

Adem bu sorunun üstüne zaten cevabını çoktan düşünmüştü. “Yaşlılarım bu küçüğü mazur görün, fakir bir yerde yetiştiğim için çevremizde kendimizi göreceğimiz bir şey yoktu. Aklımda sadece ölmüş olan ninemin yanında ne kadar kaldığım kalmış ve bende bundan ötürü küçük kayalardan birisini seçtim. Çünkü… ben ninemin sadece dizlerine geliyorum da.”

“Bu nasıl bir mantık!”

“Hım…”

“Git ve tekrar kaldır!”

Üç yaşlıdan da üç farklı ses çıkmıştı. Adem üçüncü yaşlının sözlerini dinleyerek tekrar gitti ve aynı kayayı on kez daha kaldırdı ardından da geri döndü.

“Hım…”

“Gerçekten de boyunu bilmiyor mu bu”

“Nereden gelmiş bu çocuk!”

Yine üç farklı ses çıktı, ardından da kendi aralarında bir şeyler konuşmak için döndüler, Adem son derece yakınında olsa da yine de bir şey duyamadı.

En sonunda konuşmaları biten yaşlılar, kafalarını aynı anda salladılar ve yine birisi elini uzattıktan sonra bir diğeri “Buraya gidip bekle.” Dedi.

Adem tıpkı dedikleri gibi ilerleyerek ışıklandırılmış alana doğru gitti ve beklemeye koyuldu. Ne olduğu bilinmez bir şekilde altı farklı uçan nesne doğrudan önünde belirdi ve birisi boyuna, ikisi kollarına, birisi göbeğine ve ikisi de bacaklarına olacak şekilde bir anda bağlandı.

“Bu ağırlıklar kalbin ağırlığı adı verilen neslelerdir. Kalbin ne kadar güçlüyse o kadar hafiflerdir. Ancak en ufak tereddüdünde ağırlaşır ve seni yıkmaya çalışırlar.”

“Bu ağırlıklarla dört saat orada dur.”

Merhaba, okuyan olduysa eğer okuyan arkadaşlara teşekkürler! İki işte çalışan birisiyim ve bölümleri pek de zamanında yazabileceğimi sanmıyorum. Haftada tek izin günüm var ve bu günü de full buna ayırdım! Üç bölüm oldu ve beklediğimden de mutlu hissettiriyor. Bu bölüme kadar okuyanlara teşekkürler ^^






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44353 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr