Agil’in iç güdülerini alkışlıyorum.

Sorduğu sorunun hemen ardından yer titremeye başladı.

Bu katın asıl bossu ortaya çıktı. Asterius, Taurus’lar Kralı...

Diğer iki minatorun yaklaşık üç katı olan bu inek, oldukça tehditkar bir görüntüye sahipti.

Light novelde bu noktada baskın ekibi çok büyük sıkıntı yaşamıştı. Neyse ki ben ve Berke buradaydık. Bu sayede işleri oldukça kolaylaştırabilirdik.

Asterius ortaya çıkıp ağzını genişçe açtığında, Berke’yle beraber Nato’ya son vuruşu yaptık. Hemen ardından ise geriye atıldık. Ne yazık ki Asterius saldırısını çoktan gerçekleştirmişti.

“Felç edici nefes! Kaçının!” Diye bağırdı bizim velet. H ve G gruplarının büyük bir kısmı saldırının yolundan çekilmiş olsa da yakalanan birkaç kişi vardı.

Bizim veledin önderliğinde bütün grup felç olanları taşıyarak diğer mini bossun üstüne koşmaya başladı. Eğer ana boss Asterius’u yenmek istiyorsak, dikkatimizi dağıtabilecek bütün etmenleri ortadan kaldırmamız gerekiyordu.

Biz diğer mini bossu hırpalarken Asterius yeni bir saldırıya hazırlanıyordu.

Bir anda Asuna, havada taklalar atarak Asterius’un kafasının üstünde belirdi ve Ay Tekmesi adında bir fiziksel yetenek kullandı. Bu, Asterius’un saldırısını bozmak için yeterliydi.

Asuna oradan oraya koştururken biz de mini bossun icabına baktık.

Açıkçası gerisinde neler olacağı benim ilgimi pek çekmiyordu. Bizim veletlerin yaşayacağı bir iki romantik anı ellerinden almak gibi bir niyetim yoktu. Haliyle geriye çekilip yere oturdum ve bir iki can potu döktüm. Berke’de yanıma yaklaşıp yere çöktü.

Biz orada dururken Asuna tehlikeli bir duruma düşmüş, bossun saldırısıyla çarpışmak üzereydi.

Bu sırada bizim velet bütün hızıyla Asuna’nın yanında belirdi ve saldırının yolundan çekilmesini sağladı.

Bunun ardından baskın ekibinin tamamı Asterius’a saldırmaya başladı.

Çok süre geçmeden Asterius’un can barları bir bir azaldı ve dibe çakıldı.

Son vuruşu yapan ise şaşırtıcı bir şekilde Asuna oldu. Ben ve Berke’nin etkisi olsa gerek...

Ben yerimden kalkıp gitmeye hazırlanırken, bizim velet ve ekibi birileriyle tartışıyor gibi duruyordu. Yanlış hatırlamıyorsam light novelin bu sıralarında bir çeşit suç örgütüyle uğraşıyorlardı.

Amaan. Çok da umrumda.

“Aga kalk. Pilav nohut,” dedim Berke’ye. Esneyip uzandığı daldan atladı ve beraber bir sonraki kata doğru yola çıktık...