Bölüm 2 - İlk Kan

avatar
296 0

Moba Sistemiyle Reenkarne Oldum - Bölüm 2 - İlk Kan


Klaus'un neden şaşkın olduğu belliydi. Grafikler ve tasarımları mükemmeldi!


İlk öncelikle sesin dediği arenadan başlamak en uygunuydu. Her ne kadar bir arena dense de tipik bir mobada görülebileceği üzere üç koridor ve koridorların arasında orman vardı. Fakat tasarımlar aşırı gerçekçi ve büyüleyiciydi.


Daha kendi ana üssündeydi. Fakat ana üssün tasarımı bile etkileyiciydi. Öncelikle oyunun en önemli noktası olan Nexus'tan başlamak en uygunuydu. Normalde Nexus’lar için kullanılan tasarım kristaller olmasına karşın buradaki dev, beyaz ve tahtına oturan bir heykeldi. Heykelin gözleri canlı gibi sarı bir ışıkla parlıyordu. Bir oyun olmasına karşın o tahtında oturan adama baktığında Klaus’un içinde bir saygı doğmuştu.


Tahtın önünde ellerinde kalkan tutan zırhlı iki heykel vardı.


Bunlar yeteri kadar büyüleyici ve ilginçken ana üs, yani doğduğu noktada ellerini iki yana açmış, güzel bir melek heykeli vardı. Adeta oyuncuların dirilmesi için dua ediyordu. Bu üs kulesiydi.


Bunlar ilk gördüğünde gözüne çarpan detaylardı. Bunlar bir oyun olamayacak kadar gerçekçiyken bu da yetmezmiş gibi karakterler de aşırı iyi dizayn edilmişti.


Moba oyunları üstten kamera şeklinde oynadığından dolayı tasarımlar ne kadar iyi olursa olsun efektler daha çok ilgi çekerdi. Yine de buradaki tasarımlar direkt seçim ekranında gördüğü görüntünün direkt kuş bakışıyla bakabildiği hali gibiydi.


Unutulmaması gerekirdi ki karakter tasarımıyla oyun içi tasarımı hiçbir MOBA oyununda tamamen aynı olmazdı. Fakat bu oyunda bu geçerli değildi! Sağduyuyu ezip geçiyordu adeta.


Böylesine gerçekçi bir MOBA yapıldığını görünce Klaus kendi kendine düşünmeden edemedi. Bu hangi delinin aklına gelmişti?


Şaşkınlığından yavaşça kurtulurken fareyi alışkanlık gereği eline aldı. Bu esnada gördüğü üzere tek değildi. Onunla birlikte dört bot vardı. Klaus tabii ki şaşırmadı. Sonuçta oyunun bilmeyen birine bir şekilde öğretilmesi gerekirdi.


Fakat beklendiği gibi nerede ne olduğunu oyun göstermedi. Tam aksine doğduktan sonra beş saniye süreliğine duran bariyer kalktıktan sonra botlar kendi koridorlarına giderken kendisi üste kalakalmıştı.


Klaus buna şaşırsa da direkt boş olan koridora gitti. Boş koridor middi. Dikkatlice mini haritaya baktığında iki botun alt koridora biri üst koridora gittiğini diğeri ise her oyunda “Mavi” olarak bilinen yaratığın önündeydi. Bot orman dönecekti!


Klaus’un dili tutuldu. Böylesine gelişmiş bir yapay zeka yapabilirler miydi? Hoş yapsalar bile ne kadar yardımcı olabilirdi ki?


Klaus’un aklında soru işaretleri olsa da kafasını iki yana sallayıp kendini oyuna verdi. Botlar gibi direkt gitmek yerine önce statlarına ardındansa yetenek açıklamalarına baktı. Karakterinin neyden güç aldığını bilmek önemliydi.


Saldırı gücü bir karakterin verdiği fiziksel hasardı. Karakterin saldırı gücü arttıkça düz vuruşlarının hasarı artar, saldırı gücü bazlı yetenekleri de doğal olarak daha fazla hasar verirdi.


Yetenek gücü bir karakter verdiği büyü hasarıydı. Aynı fiziksele benzer şekilde arttıkça verilen hasar artardı. Fakat bu artış karakterin desteklediği yetenek gücü oranına göre olurdu. Doğal olarak yetenek gücü bazlı yetenekleri çok daha fazla hasar verebilirdi.


Statlarına baktığında yetenek gücünün sıfır olduğunu ama saldırı gücünün altmış altı olduğunu gördü. Saldırı menzili ise bir yakın dövüşçü kadardı.


Yeteneklerine baktığındaysa açıklamalar çok garipti. Karakterin kendi hikayesinden bir şeyler zırvalıyordu ama oynanış için olan açıklama düzgün verilmemişti.


Yine de fareyi götürdüğünde yeteneklerinden birisinin kısa bir menzil ile atılabilen bir yetenek olduğunu anlamıştı. Kendi yaptığı kısa süreli çıkarımdan bunun yetenek gücünden güç aldığını düşündü. Bu karakterin üçüncü yeteneği [Buz Atışı] idi.


Diğer yetenekse açıklamadan anladığı kadarıyla kendisinin çevresinde küçük bir alan oluşturuyordu ve alandakiler belli bir oranda yavaşlıyordu. Bu oran ilk başta oldukça kısık olsa da yetenek gücünden güç aldığından arttırılabiliyordu. Bu ikinci yetenek [Buz Hapsi] idi.


En son baktığı yetenekse sıralama olarak ilk yetenekti. Adı [Buzul Isırık] olarak geçen saldırı gücünden güç alan bir yetenekti. Belki de en net açıklanmış yetenek buydu. Karakter aynı düşmana iki düz vuruş yaptıktan sonra üçüncüsünde bu yetenek tetiklenirdi. Tetiklendiğinde altmış fiziksel hasar verir ve 0,75 saniyeliğine rakip donardı. Tabii fiziksel hasar kısmı yüzde otuz saldırı gücünden güç aldığından saldırı gücü kasıldığında artardı. Donma kısmındaysa dense de Klaus bunun sabitlenme olduğunu düşündü.


Sabitlenme bir karakterin hareket kabiliyetinin kısıtlanmasıydı.


Tabii burada okudukları mevcut seviyesindeki bilgilerdi. Karakterin seviyesi arttıkça ve yetenekleri yükselttikçe doğal olarak yeteneklerin istatistikleri de güçlenecekti.


Yetenekleri iyice inceledikten sonra başlangıç için [Buz Atışı] açmanın en uygun olacağına karar verdi. Menzilli birisi çıkarsa uzaktan minyon alabilirdi. Yakıncı çıkarsa da geri durur uzaktan dürterdi.


Bunu hallettikten sonra marketi açtı. Meleğin üstüne kazayla tıklayınca marketin açıldığını bulmuştu.


Markete tıkladığında önünde iki öneri belirdi. İlki adı [Parlayan Kılıç] olan saldırı gücü veren bir başlangıç eşyasıydı. İkincisinin adıysa [Parlak Şapka] olan yetenek gücü veren bir başlangıç eşyasıydı. Tabii iki başlangıç eşyasının yanında verilen iki sağlık iksiri de vardı.


Klaus elini çenesine koydu ve istatistikleri kısa bir an düşündü. Saldırı gücü gidilebilirdi. Fakat büyü gücü de gidilebilirdi. Alanda yavaşlatmak çok etkili olabilirdi. Kısa bir an düşündükten sonra kararını [Parlak Şapka]’dan yana verdi.


Şapkayı ve iki iksiri aldıktan sonraysa karakterini dümdüz koridorda yürütmeye başlamıştı. Her ne kadar burada anlatılanlar oldukça uzun görünse de sadece otuz saniyelik bir anda gerçekleşmişti.


Koridorda ilerlemeye başladıkça üstteki saf beyaz zeminin yerini yavaşça karanlık tarafından lekelenmeye başlamış bir yüzey almıştı.


Karakter sırayla iki kulenin önünden geçti. Kulelerin tasarımı Nexus’un önündeki kulelerin tasarımıyla aynıydı. Bu yüzden çok fazla dikkat etmemişti. Fakat üçüncü kuleyi de geçip koridorun ortasına gelince Klaus’un içini bir huzursuzluk kapladı.


Sıradan bir oyun olmasına karşın sanki gerçekte yaşıyormuş gibi ileride bir tehdidin olduğunu hissetti. Bu yüzden karakterini en öndeki dost kuleye geri yürüttü. Ardından beklemeye başladı.


Üst köşedeki zamanlayıcıya küçük bir bakış attı ve minyonların gelmesine saniyeler kaldığını gördü.


Normal bir eğitim modu olduğu için rahatlamaya çalıştı. Fakat ilerideki kalın sis perdesini gördüğünde rahatlayamadı. Aksine ciddi bir ifade takındı.


Bu esnada sonunda minyonlar çıkmaya başladı. Her ne kadar minyon dense de küçük birer askerlerdi.


Savaşçı Minyon denilebilecek minyonlar bir mızrak ve kalkan kuşanmış bir piyade gibi görünüyordu. Tasarımlarının verdiği hissiyat gerçekten savaşa giden bir savaşçı gibiydi.


Büyücü Minyonlar ise ellerinde küçük asalar tutan mini büyücüler gibi görünüyordu. Küçük beyaz sakalları dikkat çekiyordu ve varlıkları mistik bir hava yayıyordu.


Minyonlar hızla ilerlerken ilerleyişleri yolun ürkütücü karanlığını aydınlatıyordu. Karanlık gittikçe aydınlanırken, karşıdanda minyonlar gelmiş, işin sonunda çarpışmışlardı. Karşı taraftan gelen minyonlar Klaus’un minyonlarının tam tersi rengindeydi.


Bunu görünce Klaus gülümsedi. En azından önceki gibi şaşırtıcı bir canavar grubu falan değildi. Rahat bir nefes aldı ve karakterini rakip minyonlardan kesme emri verdi.


Bu esnadaysa rakibi gözükmüştü. Bu tercih etmediği Ayano’ydu. Tıpkı kendi karakteri gibi orada gösterildiği gibi yansıtıldığından anında anlayabilmişti.


Ayano, ileri geri yapıyor, minyonların canını düşmesini bekliyor gibiydi. Klaus şaşırdı. Karşısındaki sanki bir oyuncuymuş gibi davranıyordu.


Bunun üstüne şaşırsa da ciddi bir tavır takındı. Klaus da karakterine aynı şekilde beklemesi emrini verdi.


Fakat bunu diyene kadar çoktan bir minyonu kaçırmıştı.


Beyaz savaşçı minyonlar daha ileri giderken büyücü minyonlar arkadan büyü saldırıları atıyordu.Siyah büyücü ve savaşçı minyonlar da karşılık verse de Klaus’un başarısız eylemi sonucunda açıkça beyaz minyon grubu üstün gelmişti.


Canları parmağın ucuyla gösterilebilecek kadar düştüğünde Ayano karakteri de Klaus’un karakteri de minyonları katletti. Fakat Klaus biraz acele ettiğinden dolayı minyonları, Ayano’nun kulesine doğru ilerlemeye başlamıştı.


Neyse ki Ayano bir oyuncu değil, bottu. Normalde gelmesine göz yumsa daha iyi olabilirdi. Fakat kendisi bizzat minyonların önünde durup, hasar yeme pahasına hareketi engelledi.


Klaus ise fırsattan istifade [Buz Atışı] attırdı. Yetenek, bir tür buzdan diken gibi ilerledi ve Ayano’ya çarptı. Minyonların art arda hasarı ile birleştiğinde canının beşte birini kaybetmişti.


Ayano bunun üstüne beklenmedik bir yetenek kullandı ve kaybettiği canın yarısını yeniledi!


“Hah… Bir şifacı ha? Ne zahmetli ama…”


Klaus iç geçirdi. Yetenek gücü kasan iyileştirme yeteneğine sahip büyücüler çok sinir bozucu olabiliyordu.


Bu yüzden karşının manasını tüketene kadar sürekli hasar vermeye karar verdi. Bazı karakterlerde kullanım bedeli olarak belli bir mana alırdı. Ayano’nun can barının altında gördüğü mavi çizgiden mana ihtiyacı duyan bir karakter olduğunu anlamıştı.


Neyse ki kendi karakteri mana ihtiyacı duymuyordu. Onun karakterinin sıkıntısı yetenek süresiydi.


Bu esnada zaman geçti. Üç dalgayı temizlediler. Klaus ilk seferkinin aksine çok daha dikkatliydi. Bu yüzden karakterin hasarı konusunda belirsizlik nedeniyle her dalga da iki-üç minyon kaybetse de Ayano’yla arasındaki farkı kapatmıştı.


Manasının iyice tükendiğine emin olana kadar Klaus’un karakteri, Ayano’yu dürtmeye devam etti.


Tabii ki Ayano’nun yapay zekası sürekli onu dürtmesine izin verecek kadar aptal değildi. Anlaşılan o da hatalarından ders çıkarabiliyordu. Bir kere minyonlardan o kadar hasar yedikten sonra bir daha tanklamak gibi bir hataya düşmedi. Tam tersine daha dikkatli hareket etmeye başladı.


Klaus saldırgan bir şekilde [Buz Atışı] atsa da bir tanesi dışındakileri ıskalamıştı. Hafifçe öfkelenmeye başladı. Bunun botlara karşı bir eğitim maçı olması gerekiyordu. Neden tamamen dikkatini vermiş bir şekilde oynamak zorundaydı?


Yine de derince bir nefes aldı ve ciddiyetle karakterini hareket ettirdi. Bu süreçte karakteri ve Ayano üçüncü seviyeye ulaşmışlardı.


Klaus dikkatlice Ayano’yu gözledi. Şu anda kasıtlı olarak itmesini sağlamak için geriye çıkmış, beklemedeydi.


Bir süre son vuruş atmaya yani koridor dondurma olarak bilinen hareketi yapmaya devam etti. Fakat en sonunda itmeye başladı. Bu beklemesi sonucunda Ayano beş minyon olarak öne geçmişti.


Klaus için beş minyon görmezden gelinebilir bir farktı. Bu yüzden kendi kulesine doğru ittiği gibi karakterini Ayano’ya yönlendirdi.


İlk olarak düz bir hattan [Buz Atışı] attırdı.


Ayano bunu hızla atlattı ve karakterine doğru, uzaktan bakıldığında karakterinin başı boyutunda bir alev topu fırlattı.


Alev topunun geliş yörüngesi sabit ve [Buz Atışı] ile aynıydı. Fakat menzili daha uzun olduğu kesindi.


Aceleyle fareyi sağa doğru kaydırdı ve tıkladı. Karakter yürüyerek alevi ucu ucuna atlattı. Bu esnada Ayano düz vuruş atmaya başlamıştı. Klaus’un karakterinin canı azar azar gidiyordu.


Ayano’nun saldırı yeteneği bekleme süresine düştüğünden Klaus direkt üzerine koşturtuttu. Bu esnada da kaçamaması için hemen [Buz Hapsi] yeteneğine bastı.


Yetenek üç saniye boyunca açık kalacaktı. Bu fırsatı iyi değerlendirmeliydi.



[Buz Hapsi] buzdan oluşmuş bir örümcek ağı gibi dairesel bir şekilde Klaus’un karakterinin etrafını sardı. O ilerledikçe alanda onunla hareket etmiş, ne kadar geri giderse gitsin Ayano da menzile yakalanmıştı.


Hareketleri yavaşlarken Ayano’nun etrafı mor bir şekilde parladı ve can barının üzerine ek mor bir bar eklendi. Bununla birlikte yavaşlatma etkisinden de kurtuldu. [Buz Hapsi’nin] de çalışma süresi bitti ve bekleme süresine girdi.


Kendi kulesine doğru yürümeye başlamıştı. Fakat aradaki farkı çoktan kapatmışlardı!


Klaus’un karakteri Ayano’ya art arda darbeler indirdi. Birinci, ikinci ve…


[Buzul Isırık] tetiklendi!


Ayano buzdan heykele dönmüş gibi göründü. Hareket kabiliyeti kısa bir an kesilmişti. Art arda saldırılar ve tetiklenen [Buzul Isırık] sayesinde canının yarısı da gitmişti. Adeta kurbanlık bir koyun gibiydi.


Yine de mor bar hâlâ durmaktaydı.


Donma etkisi gitse bile Klaus düz vuruş attırmaya devam etti. Ayano gittikçe geriye çekilse de inatla Klaus’un karakteri onu kovalıyordu. Canı gittikçe azaldığında Ayano’nun yeteneği geri gelmişti.


Kendine yenileme bastığında canın bir kısmı yenilenmişti. Yine de şu an beşte üçü gitmişti!


Fakat ne yazık ki Ayano çoktan kulesinin altına girmişti. Kulenin menzili, eğitim modu olduğundan çıplak gözle görülebiliyordu. Bu yüzden zorlayamadı.


Ayano gelmediğine emin olduktan sonra dönüş kullandı. Dönüş, karakterlerin hızlı bir şekilde ana üsse dönmesini sağlayan özellikti. Fakat on saniye yoğunlaşma süresi vardı. Bu anda müdahale edilebilirdi.


Klaus, geri dönüşünü izlerken karakterinin canına baktı. Canının yarısından fazlası duruyordu. Eğitim modunda olduğundan az vuracağı konusunda tahmini de vardı. Risk alınabilirdi.


Dönmesine beş saniye kaldığı anda Klaus’un karakteri bekleme süresi dolmuş [Buz Atışını] Ayano’ya attı.


Bununla birlikte canının beşte biri kalmıştı! Ayano saldırmasını beklemediğinden olacak ki hasarı yemişti.


Bu esnada minyonlarda üstünlüğe geçmişti. [Buz Hapsi] anlaşılan küçükte olsa hasar vuruyordu. Bu küçük hasarlar sayesinde önceden açtığı [Buz Hapsi] Klaus’un minyonlara destek çıkmış ve istemese de itmesine neden olmuştu.



Beyaz minyonlarla birlikte karakterini Klaus ilerletti. Ardından bekleme süresi dolmuş [Buz Hapsi] yeteneğini açmış ve hareketi yavaşlarken art arda Ayano’ya darbeler indirdi.


Verdiği hasarlarla birlikte Ayano geriye kaçmaya çalıştı. Fakat Klaus’un bırakma niyeti yoktu. Ne yazık ki kulenin de acıma niyeti yoktu. İlk ışın darbesi Klaus’un karakterine çarptı ve canının beşte birini indirmişti.


Ayano ise kendine tekrar iyileştirme basacağı esnada art arda indirdiği darbelerden [Buzul Isırık] tekrar tetiklenmişti!


Ve böylece arenada acı dolu bir çığlık duyuldu. Acı çığlığa şaşırma zamanı bulamadan Klaus aceleyle karakterini geri çekti. Bu esnada iki hit daha yemek zorunda kaldı ve bir saç teli kadar canı kaldı.


Fakat sonuçta.. botu kesmişti!

-






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46887 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr