Bölüm 5 - Beş Yıl Sonra, Sistem (2/2)

avatar
302 0

Moba Sistemiyle Reenkarne Oldum - Bölüm 5 - Beş Yıl Sonra, Sistem (2/2)


Ye Fang ile kafaları çarpıştıktan sonra Klaus acıyla sızlandı. Ye Fang ise çabucak gözlerini açıp etrafına baktı. Olası bir saldırı olsa ruh hayvanının tepki vereceğini ve onu uyandıracağını biliyordu. Bu yüzden ne olduğunu anlayamayan bakışlar atarken Klaus’u fark etti.


Kafasını tutuyordu. Fakat garip bir şekilde yüzünde bir gülümseme vardı. Acı, Klaus’un kendine gelmesine neden olmuş ve bu durumu oldukça komik bulmuştu. Önceki yaşantısından bir anı zihninde belirmişti.


Maria bir gece onlarda kalmıştı ve bir oyun oynadıktan sonra anlık bir sinirle ona kafa atmıştı. O zamanlar oldukça küçüktü. Bu yüzden Maria’nın o hamlesinden sonra küsüp birkaç gün hiç konuşmamıştı. Maria’nın onun gönlünü nasıl aldığını hatırlayamasa da oldukça ilginç bir anıydı.


Maria’yı hatırlayınca yüzünde bir hüzün belirdi. Gözlerinde tanecikler toplanmıştı. Bu beş yılda çocukluğununda etkisiyle mi bilmese de duygularını çok daha yoğun hissediyordu. Bu da her an sebepsiz yere ağlayan biri gibi bir profil çizmesine neden oluyordu.


Ye Fang de tabii ki bunu biliyordu. Fakat bunu kendi hatası olarak gördü. Ne yapacağını bilemedi. Aceleci bir şekilde konuştu:


“Genç efendi özür dilerim. Bu hizmetçinin hatası. Lütfen üzülmeyin.”


Ming Yu’nun daha önce dediklerini hatırladı. Genç efendi ağladığında onu susturmanın iki yolu vardı. Ya susmasını beklemeleri gerekirdi ki bu en yaygın sonuç olurdu. Diğer yolsa Ye Fang’in kızarmasına neden oldu.


Fakat tam aklından geçeni söyleyecekti ki Klaus birden ağlamayı kesti. Burnunu hafifçe çekerken parlak bakışlarla Ye Fang’a baktı.


“Şunu görüyor musun?”


Parmağıyla havayı işaret etti. Ye Fang’in kafası karıştı ve işaret ettiği yere baktı.


“Bir şey göremiyorum genç efendi.”


Bu sefer şaşıran Klaus oldu. Onun görüşünde şu an bir yazıdan oluşan camgöbeği renginde bir panel vardı. Yazı altın rengiydi ve onun oldukça aşina olduğu bir fontla yazılmıştı. Yazı “Giriş Yap” idi.


Klaus gözlerini hafifçe ovuşturdu. Birkaç kez Ye Fang’a baktı. Ardından tekrar yazıya baktı.


“Fang görmediğine emin misin?”


Fakat Ye Fang kafasını iki yana salladı. Yüzünde bir panik belirdi. Acaba kafasına çarpması genç efendi de kötü bir etki mi yaratmıştı?


“Genç efendi bir yeriniz acıyor mu?”


Endişeli Ye Fang’a başını olumsuz şekilde salladı.


“Gayet iyiyim.”


Ye Fang biraz rahatlamış gibi görünse de endişesi geçmemişti. Klaus ise şu an için onu görmezden geldi.


Önündeki bu yazının ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Normal birisi halüsinasyon gördüğünü düşünebilirdi. Fakat o bunu düşünmedi. Ne de olsa ona göre tüm bu yaşadığı beş yıl bir tür hayal gibiydi. İnanması çok güç olan birçok şey duymuştu.


Bu yüzden bunun ne olduğunu anlamaya çalıştı. İlk aklına gelen şey doğal olarak başı ağrımadan önce girdiği o oyundu. Fakat bu çok mantıksızdı. Yine de bazı şeylerin modern dünyasındaki sağduyuya göre yargılanmaması gerektiğini öğrenmişti.


Bu yüzden şimdilik panele birşey yapmadı. Bunun yerine sürüklenebilir mi diye denedi ve başardı. Parmakları arasında panel istediği yere gidebiliyordu. İsterse yakınlaştırabilir, istemezse uzaklaştırabilirdi.


Bu keşfi öğrendikten sonra görüşünü fazla etkilemeyecek bir yere sürükledi. Şimdi bunu denemek için pek uygun bir vakit değildi.


Ye Fang ise o sırada endişeli bir şekilde, Klaus’un alnına elini koymuştu. Fakat bir sıcaklık hissedemediği için rahatlamıştı. Yine de Klaus’un garip hareketlerini anlamlandıramamıştı. Bu daha da  endişelenmesine ve suçlu hissetmesine neden olmuştu.


Klaus, Ye Fang’in elini çekti ve gülümsedi.


“Bir şeyim yok rahatla. Fakat bu olay ikimizin arasında kalsın tamam mı? Bir şey söylemedim say.”


Bunu dedikten sonra cevap bekleme zahmetine girmeden ayağa kalktı. Ardından dedi:


“Hadi dönelim. Odamda biraz dinlenmek istiyorum.”


Ye Fang hızlıca başını onaylarcasına salladı. Klaus olumlu cevabı aldıktan sonra onu götürmesine izin verdi. Kendi başına odasına gidebilse de Ye Fang için sorun olurdu.


Böylece Ye Fang onu götürdü. Ardından elleriyle gitmesini işaret ederek onu kovdu.


Açıkçası bu kadar çabuk dönmesindeki neden belliydi. Heyecanlanmıştı. Bu şey, eğer tahmin ettiği gibi bir şeyse hayatını değiştirebilir ve hatta belki de eski hayatına geri dönebilirdi!



Çok fazla umudu olduğunu biliyordu. Hatta bu umudu karşılamayacak bir bitki tipi ruh hayvanının halüsinasyonu dahi olabilirdi. Fakat kalbindeki o sevdiklerine duyduğu özlem o kadar yoğundu ki en ufak bir şeye dahi güvenecek durumdaydı.


“Giriş yap” yazısı olan paneli hemen önüne getirirken yatağına oturdu. Ardından yazıya parmağıyla dokundu.


Bunun üstüne camgöbeği olan panel parlamaya başladı. Beyaz ışıklar gözlerini doldururken gözlerini istemsizce kapattı. Bu esnadaysa zihninden ‘İKİNCİ KEZ ÖLMEM DEĞİL Mİ?’ diye geçirdi.


Neyse ki böyle bir şey olmadı. Işıklar söndüğünde ve Klaus gözlerini açtığında önünde yeni bir panel belirmişti. Bu paneldeyse altın renk garip bir fontla şunlar yazıyordu:


[Oyna]


[Mağaza]


[Profil]


[Bilgi]


Dört ayrı seçenek olan basit bir menüydü. Klaus, elini yumuşak çenesine götürdü ve dikkatlice düşündü. Ardından ilk olarak “Bilgi” yazan menüye dokundu. Bu sefer ışık belirmedi. Bunun yerine gerçekten uzun bir yazı dizisi belirdi.


Bir sürü paragraftan oluşan bu yazıda birden fazla alt başlık vardı. Klaus, bunlara bakarken başının ağrıdığını hissetti. Bu yüzden sekmenin etrafında bir arama yeri var mı diye baktı. Neyse ki camgöbeği panelin köşesinde bir büyüteç vardı. Oraya direkt dokunduğundaysa yazma yeri ve küçük bir klavye belirdi.


Klaus hemen “Evime nasıl dönebilirim?” yazdı. Fakat bir sonuç çıkmadı. Bunun yerine birkaç farklı çeşitte yazmaya karar verdi. Fakat yine sonuç çıkmadı. En sonundaysa “Başka bir dünya” diye arattı.


Klaus gergince bir sonucun çıkmasını bekledi. Bu da çıkmazsa bu şeyle ne yapacağını bilmiyordu.


Neyse ki kısa süreli bir bekleyişin ardından bir sonuç çıktı ve yazılar aşırı hızlı bir şekilde kaydı. Direkt sonucun olduğu alt başlığa kaydı. Bu başlığı görünce Klaus’un kaşları çatıldı.


“Dereceli…”


Alt başlığı mırıldandı. Ardından sessizce okumaya başladı. Yazıları tamamen okuması on beş dakikasını aldı. Devamını okumak istesede bir yerden sonra yazı kesilince bırakmak zorunda kalmıştı.



Okumayı bitirdikten sonra heyecanla yazıyı kapattı ve sakinleşmek için derince nefesler alıp vermeye başladı. Fakat zihni hâlâ kaos içindeydi.


Bunun sebebiyse sonunda bir umut bulmasıydı. Beş yıllık hasreti son bulduracak bir yol vardı!


Dereceli, her MOBA da hatta çoklu oyunculu, PvP oyunlarının çoğunda görülen bir şeydi. Derece yükseltmek genelde kostüm, renk gibi birçok ödülü olsa da somut bir ödülü olmazdı.


Fakat burada farklıydı!


Her derecenin kendi avantajları vardı ve “Shop” denilen yerden belli bir Liyakat Puanı karşılığında istediğini alabiliyordu. Üstelik buna istediği dünyaya gitmekte dahildi!


Klaus’un gözleri bir çift mücevher gibi parlıyordu. Umut, heyecan ve mutluluk vücudunu sarmalıyordu. Sonunda kendi gezegenine, ait olduğu yere gidebileceğine dair o umudu bulmuştu. Ailesine ve arkadaşlarına dönebilirdi! Üstelik istediği zaman buraya dönme imkanı da vardı.


Klaus için bundan harika bir şey olamazdı. Hemen dereceli oynamak istedi. Fakat bir sorun vardı. Yazıları dikkatlice okuduğunda dereceli için on yaşından büyük olması gibi bir gereksinim vardı.


Kaşlarını hafifçe çattı. Ruh yaşı yirmi üçtü. Yeterli olması gerektiğini düşündü. Bu yüzden bilgi bölümünden geriye çıkmak için ok tuşuna dokundu ve geri menüye döndü. Menüden “Oyna” yazısına dokundu.


Ardından önünde yeni seçenekler çıktı. Bu üç seçenekten ikisi “Kapalı/Sıralı Seçim” ile “Yapay Zekaya Karşı” seçenekleri altın rengi şekilde parlarken ikisininde üstünde duran “Dereceli” yazısı soluktu.


Bunu görünce söylenmeden edemedi.


“Ciddi ciddi vücut yaşımın onu mu geçmesini beklemem gerek? Şaka mı bu?”


Beş yıl daha beklemesi gerektiğini görünce öfkelenmeden edemedi. Madem beş yıl bekleyecekti bu lanet olası şey neden şimdi gözükmüştü?


Öfkelendiği esnada öfkelenip, çocuk gibi yatağı yumrukladı. Birkaç kez bunu yaptıktan sonra rahatlamaya çalıştı. Şimdilik odağını vermesi gerektiğini kendine hatırlattı.


“Hmhm…”


Biraz inceledikten sonra altın rengi şeklinde parlayan diğer iki seçeneğe baktı ve gözleri parladı.


“Erken açmak belkide bana verilen bir lütuftur?”


Dereceliye girebilmek için üç gereksinim vardı. Bunlar: iki yüz kapalı veya sıralı seçimde oynamak, yüz yapay zekaya karşı oynamak ve on yaşının üstünde olmaktı.


Klaus bu oyunun kesinlikle basit olmadığını biliyordu. Bu yüzden eğer tahmini doğruysa büyük bir avantaj elde ettiğini hissetti. Erkenden daha fazla oyun oynarsa daha fazla deneyim kazanabilirdi. Bunun sonucunda daha ileri derecelere yükselme şansı artardı!


Gözleri parlarken artık ne yapması gerektiğini biliyordu.


...


Bunun üstünden bir dört yıl daha geçip gitti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46917 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr