Bölüm 0: Köpek, Kedi ve Tilki

avatar
339 6

Muhterem Bedhah - Bölüm 0: Köpek, Kedi ve Tilki


Güneş gökyüzüne yükselmiş, sabahın rayihalı rüzgârı çalıları okşamaktaydı. Sabahın erken saatlerinde olmasına rağmen dağın yamacına kurulmuş kasaba fazlasıyla canlıydı.

 

Siyah saçlı iki çocuk küçük bir kulübenin önünde kavga ediyordu.

 

“Onu ilk ben gördüm. İlk  gören malın sahibidir.”

 

“Ama onu ilk kapan kişi benim. Gören değil, alandır malın sahibi.”

 

Siyah saçlı çocuklardan nispeten uzun olanı diğerinin elindeki ginsengi aldı ve çocuğu yere itti. Çocuk kalçasının üzerine düştükten sonra yuvarlanarak kalktı ve öfkeyle uzun çocuğa atıldı. Dengesiz hareketi yüzünden uzun çocuğa çarptı ve onunla birlikte yere devrildi.

 

Ginsengi havalandı ve birkaç metre öteye düştü.

 

Kavgalarının sebebi buydu ancak çoktan akıllarından çıkmıştı.

 

İkili bir süre dövüştü ama galip çıkan olmayınca durakladılar. Etraftaki insanların bakışlarının onlara odaklandığını fark etmişlerdi.

 

Nispeten uzun çocuk boğazını temizledi ve yerden kalktı. Diğer çocukta üzerini silkeledi ve ayağa kalktı. İkili birbirine baktıktan sonra gülümsediler.

 

“Ne kadar da aptalız. Üç yüz yıllık bir ginsengi ikimizde özümseyemeyiz. En iyisi paylaşmak.”

 

“Haklısın, ikimizde böyle devam edersek ginsengi başkasına kaptıracağız.”

 

Yüz yıllık ginsengin bile cinayet sebebi olduğu ıssız bir kasabada yaşıyorlardı. Daha on yaşında veletler olmalarına rağmen kimse onlara acımazdı.

 

En mantıklısı ginsengi paylaşmak ve en iyi kârı almaya çalışmaktı.

 

“Peki kim kesecek? Düzgün kesemezsek tüm tıbbi enerjisini boşa harcayacağız.”

 

“Bir tanıdığım var. Biz ona Güleryüzlü deriz. Son derece dürüst ve becerikli bir doktor.”

 

“Ginsengi bizden almaya çalışmasın?”

 

“Güvenilir olduğunu söylemiştim, değil mi?”

 

“Nerede peki?”

 

“İlkbahar Farmasisi’nde yarı zamanlı olarak çalışıyor. Ailesi o dükkanın sahibi, fakir değiller, ginseng değerli olsa da dürüst birisi için değersiz.”

 

İkili kısa sürede anlaştılar ve yola koyuldular. Ginsengi bir çantaya sakladılar ve gözlerden uzak durdular. İkili her ne kadar dostça ilerlese de ginsengi sürekli gözlüyorlardı. İkisi de birbirine güvenmediği anlaşılabilirdi.

 

Uzun sayılmayacak bir süre sonra orta büyüklükteki bir farmasinin önünde durdular. Tabelaya yazılmış ‘İlkbahar’ kelimesinin güzelliği karşısında büyülenecek zamanları yoktu. İkili hızla farmasiden içeriye girdi ve etrafa bakındı.

 

Tezgâhta koltuğa yaslanmış on yaşında bir çocuk, elinde tuttuğu ansiklopediyi dikkatle okuyordu. İkilinin dükkana girdiğini görünce kafasını ansiklopediden kaldırdı.

 

“Dostum Aaron, senden bir yardım istemek için buradayım.”

 

Uzun çocuk yüzünde dostane bir gülümsemeyle tezgâha yaklaştı. Diğer çocukta temkinli bir şekilde onu arkasından takip etti.

 

Tezgâhta duran çocuk birden gülümseye başladı ve yavaşça doğruldu.

 

“Terrence seni farmasiye getiren nedir? Anna teyze için ilaç mı alacaksın?”

 

Gözlerini kısa çocuğa çevirdi.

 

“Ve sen dostum, Brian amcanın yeğeni olmalısın. Yanlış hatırlamıyorsam George idi ismin, değil mi?”

 

“Doğru bildin.”

 

Kısa çocuğun temkinli ifadesi yerini sakin bir gülümsemeye bıraktı. Doktorun onu tanıyor olması güven vericiydi.

 

“Her neyse Aaron, büyük bir iş için yanındayım.”

 

“Ho? Neymiş seni buralara getiren?”

 

 Terrence çantaya sakladıkları ginsengi tezgaha koydu. Uzun yeşil yapraklarının bir uzantısında, küçük kırmızı bir çiçek bulunuyordu. Gövdesindeki tomurcuklar büyümüş ve kök haline gelmişti. On beş santimlik köklerin sayısı dördü geçiyordu.

 

Aaron’un gözbebekleri ginsengi görünce hafifçe küçüldü.

 

“Bir ginseng demek… şanslısınız.”

 

Terrence muzaffer bir gülümsemeyle tezgâha yaslandı. George’ın kaşları kırıştı, tezgâha yaklaştı ve Terrence’e tehditkâr bir bakış attı.

Bu bakış Aaron’un gözlerinden kaçmamıştı.

 

“Benden istediğiniz nedir?”

 

“Basit. Bizim için bunu eşit olarak kes lütfen. Bir nevi hakem olacaksın yani…”

 

Aaron onlara baktıktan sonra birden gülümsedi ve tezgahın altındaki çekmeceden cam gözlüklerini çıkardı.

 

“Eşit olarak kesecek ve ikinizi de tatmin edeceğim.”

 

 George ve Terrence aynı anda gülümsedi.

 

Aaron bir bıçak aldı ve ginsengi kesti. Ancak boylamasına kesmek yerine enlemesine kesmişti.

 

Parçaları iki kişiye uzattı.

 

Kendi payına bakan George birden itiraz etti.

 

“Benimki daha küçük!”

 

“Haklısın,” diye kabul etti Aaron. Terrence’in payına doğru eğildi ve ona yakından baktı, bıçağı kullanarak kenarından bir parça yedi, “Şimdi eşitlendi.”  

 

Terrence kaşlarını çattı ve payına baktı.

 

“Bu seferde benimki az.”

 

Sızlanışını duyan Aaron gözlüklerinin arkasından parçaya baktı.

 

“Haklısın.” dedi ve George’nin parçasına döndü. “Bir dakika, şimdi eşitleyeceğim.”

 

Bir parça da George’den aldı ve yedi.

 

“Tekrar eşitlendiler.”

 

İkili birbirlerine baktı. George’ın yüzü ekşidi ve öfkeyle Terrence baktı.

 

“Açgözlü herif, payına düşeni kabullen.”

 

“Asıl sen kabullen.”

 

İkili laf dalaşına girdi ve bir süre susmadılar.

 

“Ohhom!” Aaron boğazını temizleyerek onları böldü, “Aptal çocuklar, eşitleyeceğim merak etmeyin.” dedi ve tekrar böldü. Bu sefer ikiliden de küçük sayılmayacak parçalar almıştı.

 

Parçaları yedikten sonra aradaki fark daha da bariz olmaya başladı. George ve Terrence arasındaki kavga gittikçe büyüdü.

 

Aaron onları soğutmak için arkasındaki rafta hazır duran limon suyundan birer bardak koydu.

 

“Sakin olun çocuklar, benim yüzümden kavga edip aranızı kötüleştirmeyin.”

 

Elindeki bıçağı George’a verdi.

 

“Bunu kullanarak kendininkini eşitle.”

 

“Tamam.”

 

George bıçağı aldı ve kendi payından küçük bir parça kesti. Parçayı kestiği anda Aaron düşen küçük ginseng parçasını aldı. Aslına bakılırsa oldukça küçük bir parçaydı. Bu yüzden Terrence’in yüzü kararmıştı.

 

Terrence hışımla George’den bıçağı aldı ve kendi ginsenginden daha küçük bir parça ayırdı. Aaron onun ayrılan parçasını da aldı ve ikisini karşılaştırdı. Büyüklük açısından Terrence’in parçası George’ninkinin yarısı bile değildi.

 

“Orospu çocuğu!”

 

George öfkeyle Terrence atıldı ve onu yere yığdı. İkili tekrardan kavga ederken Aaron iç çekti ve arkasını döndü. Raftan bir bardak daha limon suyu doldurduktan sonra boğuşan ikilinin üzerine fırlattı.

 

Limon suyu buz gibiydi.

 

İkili soğuk yüzünden afallamıştı.

 

George tedirgin bir ifade ile Aaron’a baktı. Gülümsediğini görünce rahatlamış olsa da Terrence hâlâ öfkeliydi.

 

“İyi, burada pes ediyorum. Ama seninle sonra görüşeceğiz Terrence!”

 

Kendi payını kaptığı gibi öfkeyle farmasiden ayrıldı.

 

O ayrıldıktan sonra Terrence dilini tıklattı ve kısa süre sonra huysuz bir ifadeyle dükkandan ayrıldı. Giderken kendi payını almayı da unutmamıştı.

 

Onlar gittikten sonra Aaron masanın üzerinde kalan ginseng yaprağı ve çiçeğine baktı. Alayla gülümsedi ve raftan siyah bir kutu çıkartıp yaprakla çiçeği içine yerleştirdi.

 

Ardından nerede kaldıysa oradan devam etti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44795 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr