Hayatta inişler ve çıkışlar vardır. Mutluluk geldikten sonra zalimce her şey bir drama dönüşüyor ya da öncekinden daha da kötüye gidiyorsa bu sıradan bir insanın başa çıkabileceği bir şey değildir. Dahası bu sefer ruhun ve hatta ölümün bir ihanetiydi!
Rose çevrenin soğuk olduğunu hissetti. Sebebi klimanın yılın bu döneminde açılmamasıydı ama yine de soğuk kemiklerine kadar sızdı. İlk kez Rose, kabul etmeyi reddettiği babasını takdir etmişti........Bu adam gerçekten basit değildi.
Situ Mingze acele etmedi ve sabırla bir cevap beklerken sahte bir gülümsemeyle ona baktı.
Çevredeki Batı İttifakı Cemiyeti yeraltı patronları ve korumalarıyla doğal olarak acele etmeye gerek yoktu.
Kuşatmanın etraflarını kırk metre boyunca tamamen sardığından dolayı Situ Mingze alayla gülümsedi.
Situ Mingze emrettiğinde herkes silahlarını ateş etmek için dörtlüye çevirdi.
Rose yanındaki adama doğru baktı. Böyle zamanlarda sadece o kayıtsız gülümsemesini koruyabilirdi.
Burada olan şeylerin onunla bir ilgisi yokmuş gibiydi; kalabalığın bir parçasıymış gibi; bir filmde en dikkat çekmeyen yoldan geçenlerden gibiydi.
“Başarısız olmuşum gibi görünüyor.” Rose acı bir şekilde güldü. Yang Chen’in güçlü olduğunu bilmesine rağmen, bu durumun tek bir kişi tarafından tersine çevrilebilecek bir durum olmadığını biliyordu.Yang Chen üç kafaya ve altı kola sahip olsa bile onları kırk silahlı adama karşı savunamazdı, değil mi!?
[ÇN]: Üç kafalı ve altı kollu birisinin gerçekten yetenekli/güçlü/Sağlam olduğuna dair Çince bir deyimmiş.
Yang Chen Rose’un soğuk ellerini teselli etmek için tuttu,biraz sıcaklık verdi, “Başarısız oldun. Nihayetinde rakip senden daha yaşlı. Onun yaşına ulaştığında sen kesinlikle ondan daha ümit verici olacaksın.”
“O yaşa kadar yaşayabilecek miyim?” Rose kendi kendine mırıldandı.
“Elbette.” Yang Chen gülümsemeyle açık açık söyledi, “Kesinlikle benden ayrılmana izin vermeyeceğim.”
Rose’un nemli gözleri bir an için Yang Chen’nin üzerine odaklandı. Fikir üretmiş gibi yüzünü Situ Mingze’ye döndü ve “Bugün ölemem.” Dedi.
“Beni dinleyeceğini mi söylüyorsun yoksa?” Situ Mingze muzaffer bir gülüş sergiledi yine de gözlerindeki kötü niyet birkaç kat arttı. Rose kuklası olduğu sürece, yapabileceği pek şey olurdu....... Hırsları büyük bir destek alacaktı!
Rose derin bir nefes aldı. Bu karar onun hayatını koruyabilirdi ama şimdiki hayatını olduğu gibi bırakacaktı. Ancak bunu seçmemiş olsaydı Yang Chen’i ve diğer ikisini koruma şansı tamamen kaybolurdu!
Onun ölmesine izin veremezdi!
Kalbi sertleşirken Rose isteksizce başını salladı.......
“Orada dur!”
Yang Chen ellerini kaldırdı ve kısa bir süre önce tuhaf bir şeye şahit olmuş gibi bağırdı.Biraz şaşırmış gibi, elini Rose’un hassas yanağından makas almak için uzattı, “Sevgilim Rose, ne söylemek üzereydin? Neden yenilgiyi kabul edip sebepsiz yere onu dinleyesin?”
“Ben............” Rose’un gözleri kızardı ve kederli bir gülümsemeyle konuştu, “Üzgünüm. Burada benimle ölmenizi izleyemem, belki de yenilgiyi kabul etmek en iyi çıkış yolu.”
Yang Chen bu durumu hem dokunaklı hemde komik bulduğu için gülse mi ağlasa mı bilmiyordu. Bu aptal kadın üçünün hayatını kurtarmak için kendini feda etmek istediğini söyledi......
Bu gerçekten de bir bozgundu. Ancak her zaman istisnalar vardır......
“Gerçekten de çok tatlı bir aptalsın. Beni bırakmaya iznin olmadığını söyledim. Benim için yenilgiyi kabul etmen ve onu dinlemene izin vermek daha da imkansız.” Yang Chen, Rose’un yanağını gülümseyerek okşadı.
Rose kafası karışmış şekilde gözlerini kırpıştırdı, “Bununla ne demek istiyorsun? Eğer yenilgiyi kabul etmezsem gitmemize izin vermezler.”
Yang Chen boğazını temizledikten sonra konuştu, “Sen kaybettin, ben değil.”
Rose hayrete düşmüştü. Bir sonraki anda gözleri garip bir duyguyla doluydu. Yang Chen’in şaka yapmadığını hissetti. Yarım yıldır birbirlerini tanısalar da ilişkileri derinleştikçe bu adamın düşünce yapısını yavaş yavaş anladı. Yang Chen’in sözlerindeki doğruluğu hissedebilirdi.
(Gerçekten bir çıkış yoluna sahip mi?) Bu fikir bile Rose’un dehşete düşmüş hissetmesini sağladı.
Yere baskılanmış olan Zhang Hu,Yang Chen’in sözlerini duydu. Ona bakmak için zorlukla gözlerini kaldırdı. Baktığı adam kayıtsız ifadesini sürdürmeye devam ediyordu. Zhang Hu’nun yüzündeki cesareti kırılmış ifade yavaş yavaş gözlerinde yanan heyecan alevleriyle değişti.
Situ Mingze gittikçe sabrını kaybediyordu. Yang Chen’in saçmasapan bir palyaço olduğunu hissetti. Situ Mingze küçümseyerek konuştu, “Küçük arkadaş, sen Yang Chen'sin değil misin? Senin dövüş sanatların oldukça iyi görünüyor. Kızımın zihnini toparlayabilir ve iyiliği için yenilgiyi kabul edebilirsin. Ancak beynin gerçekten ölmüş. Vurulmanın nasıl hissettirdiğini anlayamıyor gibi görünüyorsun.”
Yang Chen sakin bir şekilde Rose’a fısıldadı, “Endişelenme ve hareket etme.” Lakayıt bir şekilde yüzünü Situ Mingze döndü ve gülümseyerek konuştu, “Benim dövüş sanatlarım aslında gerçekten çok iyi. Ne yazık ki siz yaşlı bir adamsınız, bu yüzden bunu deneyimleyemiyeceksiniz.”
“Cesaretin var ama dilini böyle kullanmak bir şey değiştirmez. Eğer yaşamak istiyorsan kızımın kararını etkileme.” Situ Mingze hemen silahını çekip Yang Chen’i vurmaya hevesliydi ama Rose’un Yang Chen’i ne kadar önemsediğini hesaba katarak bu genci rehin olarak tutmanın en iyisi olacağına inandı.
Yang Chen, Situ Mingze’nin sözlerine kulak asmadı, çevresini gözlemleyip kendi işini yaptı ve mevcut insanların kabaca sayısını hesapladı. Kendi kendine homurdandı, “Kırk bir kişi. Bu biraz fazla, aşırı önlemlere başvurmak zorundayım gibi görünüyor.”
Bunu söylerken, Yang Chen yavaşça eğildi. Nadiren giydiği siyah parlak deri ayakkabılarını çıkardı, sonra beyaz çoraplarını çıkarmaya ve ayakkabılarının içine sokmaya başladı.
Herkes izlerken Yang Chen pantolonun paçalarını baldırlarının üzerine çıkana kadar katladı.
Çıplak ayaklı Yang Chen bir kez daha ayağa kalktığında, herkes onun delirdiğini düşündü. (Bu adamın beyni saçmalıklarla mı dolu!? Yaşam ve ölüm anlarında ayakkabılarını, çoraplarını çıkarıp pantolonunu katlamak ne için!? Çiftliğe mi gidiyor!!?)
Aslında, Yang Chen daha işini tamamlamamıştı. Çevresine utanç verici bir gülümseme verirken takımını ve gömleğini çıkardı, sadece beyaz atletiyle kaldı.
Dili tutulmuş Küçük Zhao’nun kollarına çıkardığı kıyafetleri sıkıştırırken konuştu, “Bunlara bakmama yardım et ve onları atma daha sonra onları giymek istiyorum.”dedi.
Rose, Küçük Zhao ve Chen Rong şaşkınlıkla ona baktılar çünkü ne demek istediğini anlamadılar.
Situ Mingze, bu genç adamın zihninde ne olduğunu anlamadığını fark etti. Onun kontrolü altında olmayan bu gelişme onu çok rahatsız ediyordu ve kendine engel olamadan soğuk bir şekilde sordu, “Ne yapıyorsun!?”
Yang Chen olduğu yerde zıpladı, kaslarını ve kemiklerini gevşeterek konuştu, “Pek bir şey değil, sadece kıyafetlerimin adamlarının kanıyla lekelenmesini istemiyorum, onları temiz tutmayı seviyorum.” Bunları söylerken iyi huylu bir sırıtış sergiledi.
“Velet, beynin kızarmış olmalı! Haha, neler diyor!?”
“Sanırım korkudan ödü patladı, küçük beyaz yüz* küçük beyaz bir yüzdür, kesinlikle işe yaramaz.........”
[ÇN]: Genellikle kadınların ilgi gösterdiği çekici erkekleri aşağılamak için kullanılan bir terimdir.
Birkaç Batı İttifak Cemiyeti yeraltı patronu Yang Chen’in çıldırdığını hissetti çünkü konuştuğu kelimelerde mantık yoktu.
Situ Minzge’nin kızgın yüzünde bir gülümseme oluştu. Yang Chen’in çıldırmış olup olmadığına bakılmaksızın, Yang Chen’in yeterince yaşadığına karar vermişti.
“Oh? Kardeşlerimizin kanını akıtmakla neyi kast ediyorsun?” Situ Mingze, Yang Chen’i hiperaktif bir yavru köpeğe bakıyormuş gibi sorguladı.
Yang Chen’in yüzündeki gülümsemeye yavaş yavaş ortadan kayboldu, yerine gelen soğuk bir ifadeydi.
Mutluluk ya da üzüntü olmayan tamamen boş bir ifadeydi. Farklı olan şey, Yang Chen’in göz bebeklerinin yavaş yavaş koyu kahverenginden güzel bir kırmızıya dönüşmesiydi......
Çevredeki kırkı aşkın Batı İttifakı Cemiyeti üyesinin hepsi ölümcül bir ürperti hissetti!
Bu sıradan bir ürperti değildi, bu bilinmeyen ve esrarengiz ürperti hepsine tek bir şey düşündürtmüştü!
Ölüm!
Batı İttifak Cemiyeti insanları hatta Rose ve Yang Chen’in arkasında duran diğer ikisi anormal kemik dondurucu soğukluğu hissetti, sanki önlerinde duran Yang Chen fırtınanın merkeziydi. Tüm salonu onun merkezinde olduğu biçimsiz bir karanlık kapladı. “Ölümcül hava.” kelimesi bu durumun gerçekten en uygun açıklamasıydı!
Birçok yeraltı patronu eski bir savaş alanında başları kanarken bacakları kırılıp bağırsakları etrafa saçılmış bir atın altında kalmış gibi kanla kaplanmış ceset yığınlarının altında sıkışmış gibi hissetti.
Bu oldukça saçma görünebilirdi fakat çoğu salyalarını zorlukla yuttu, düşünceleri zalim sahnelerle doluydu!
Yang Chen’e en aşina olan Rose bile bir an için dehşete düşmüştü sonra bazı sebeplerden kalbinin ağrıdığını hissetti. Karanlığa gömülmüş gibi görünen adama baktığında, Rose kalbi bıçakla dilimleniyormuş gibi hissetti. Her türlü acımasızlık, şiddet, karanlık ve vahşet kalbinin içine aktı. Kalbinin neredeyse duracağını hisseti ve nefes alması zorlaştı. Hatta kendisini kemiklerini donduran boş bir araziye taşınmış gibi hissetti, biraz bile sıcaklık hissedemiyordu.
(Nasıl böyle hissettiriyor?)
Rose’un gözleri hemen gözyaşlarıyla dolmuştu.
Diğerleri Rose gibi hissetmiyordu, onlar sadece burayı çok yabancı bulmuşlardı, bu adamın dehşet verici aurası hepsine kendilerini hissiz ve yorgun hissettiriyordu. Bunun bir yanılsama gibi bir şey olduğunu bilmelerine rağmen bu histen kurtulmayı zor buldular!
O anda herkesin nefes alması ağır bir yüke dönüştü hissettikleri ruhsal baskı sanki canavarların gibiydi, maneviyatlarını yutuyordu!
Situ Mingze’nin gözleri genişçe açılmıştı ve kırmızı çizgilerle doluydu. Yang Chen ile yüz yüze geldiğinde Yang Chen’in gözlerindeki boşluğu çok açık bir şekilde hissedebiliyordu, bu tür bir boşluk Situ Mingze’yi zayıflattı.
Önünde duran adam açıkca bir insan değildi. Onunj önünde Situ Mingze karınca gibi hissetti!
Bir karınca silahlar ve gruplar toplasa bile bir insanın ayağının altında ezilmeye mahkumdu!
Hızla nefes alan Situ Mingze, bu sapkın arkadaşının kim olduğunu bulmak için bağırmak istedi! Ama kolayca cesaretini ve gücünü toplayamadı!
Hayatında ilk kez Situ Mingze çok korktuğundan dolayı ağlamak istemişti!
Ama tam o onda Yang Chen hareket etti.
Yang Chen’in hareketleri ustacaydı, yavaş veya hızlı değildi. Onunla, Situ Mingze arasındaki on adımlık mesafe üç saniye içinde kat edildi.
Duygusuz kırmızı gözbebekleri ile Situ Mingze bakıştıktan sonra Yang Chen kolunu Situ Mingze’nin boynun arkasına vurmak için uzattı.
Situ Mingze gözlerini genişletti, görünüşe göre direnmeyi unutmuştu. Vurulduktan sonra, gözleri kapandı ve baygın bir şekilde yere düştü!
Bu noktada sanki Batı İttifak Cemiyetindeki herkes kalp uyarıcı adrenalin almış gibi gözüküyordu, sonunda gözlerinin önündeki tehlikeyi hissedebiliyorlardı ve telaşla Yang Chen’e silahlarını doğrultmaya başladılar!
Ama herkes içgüdüsel olarak Yang Chen’ saldırmak üzereyken, Yang Chen’in hızı tamamen değişti, öncekinden farklı bir alemdeydi!
Bir ardıl görüntüden sonra Zhan Hu’yu tutan iki koruma Yang Chen’in avuç içi vuruşlarıyla uçtu.
*bam bam*
Koridorun sütunlarına vurma sesleri Yang Chen’in sonraki bir grup adamın ortasında ortaya çıkmadan önce yankılanmadı!
Yang Chen’in bıçak el saldırıları kılıç gibiydi, iki korumanın başına düştüğünde onları tereyağını kesen sıcak bir bıçak gibi kesmişti!
K.N:
Her yere uçuşan et ve kan yeraltı dünyası üyelerinin midesini ağzına getirdi!
Fakat Yang Chen hiç etkilenmedi, kolları ve bacakları kalabalığın etrafında dans etti, her hareketi kan ve bitmeyen çığlıklar getirdi!
Silahlarına çok güvenen korumalar oan nişan alamadıklarında ne yapmalarını gerektiğine karar veremediler, Yang Cheni hedef aldıkları tek şanslarında ise onları karşılayan vücutlarına çarpan Yang Chen’in durdurulamaz bacaklarıydı!
Yang Chen’in arkasında duran Küçük Zhao sonunda neden Yang Chen’in kıyafetlerini çıkardığını anladı, bu uçuşan kırmızı şeylerin ne olduğunu fark ettiğinde o kadar tiksindi ki kusmak istedi!
Chen Rong daha kötü bir durumdaydı, hava kan kokuyordu ve genç bayan bayıldı.
En az tepki veren Rose bile güçlük çekiyordu. Sonunda gözlerini kapattı, izlemeye isteksizdi.
Son altı Batı İttifak Cemiyeti üyesi korkuyla titrerken, üzerlerine yürüyen Yang Chen’i gördüklerinde sonunda kendini kurtarmak için bir yol düşünen biri olmuştu, silahını Rose’a ve diğer ikisine hedef almak için kaldırdı!
Fakat hâlâ Yang Chen’in hızını küçümsüyordu elini tamamen kaldıramadan önce Yang Chen’in bıçak eli koluna indi!
*Crack!*
Kemiğin kırılmasının keskin sesi son derece ortadaydı, acıyı hissetiğinde elinde tuttuğu silah koluyla birlikte yere düştü!
Son beş kişi Yang Chen’in sonraki hamlesini yapmasını bekleyemedi, bu korkunç olayın şokundan dolayı doğrudan bilinçlerini kaybettiler......
Bu sahne izleyen herkesin zihinde donmuştu.
Büyük salonda, ışıklar her zamanki gibi parlak kaldı fakat burası şimdi bir katliam yeriydi, uzuvlar düzensiz bir şekilde etrafa saçılmıştı koyu kırmızı kan akıyordu, bütün bu trajediyi kabullenememiş yüzler.... Bütün bunları yapan kişi salonun ortasında duran tek bir figürdü.
Yerde yatan Zhang Hu her şeyi izleyen tek kişiydi, kalkmadı çünkü yumuşak bacaklarında kemik yokmuş gibiydi........
Gözlerini kapalı tutan Rose çevresinden daha fazla çarpışma sesi duymuyordu bu yüzden dikkatle gözlerini açtı. Güzel gözleriyle, Rose yere serilmiş adamları gördü!
Kazandı mı?
Kazandı!
Bu salondaki kırk silahlı adamı yere sermek için sadece birkaç nefes zamanına denk zaman harcadı.
Rose etrafındaki durumu önemseyecek bir durumda değildi çünkü ilk fikri koşup Yang Chen’e tutkuyla sarılmaktı!
Uzun eteği yerdeki kana değerken önemsemedi ve Yang Chen’in sırtına koşup beline kuvvetlice sarıldı, sevinç göz yaşları döktü.
“Kocacığım, gerçekten yaptın......” Bu felaketten kurtulan Rose yeraltı patronu imajını umursamadı, sadece erkeğini kucaklamak ve mutlu bir şekilde ağlamak istedi.
Fakat Yang Chen arkasına dönmedi olduğu yerde kalmaya devam etti. Ancak bedeni titremeye başladı......
Rose, Yang Chen’in tuhaflığını fark etti, Yang Chen’in önüne telaşlı bir şekilde yürüdü. Yang Chen’in yüzüne bakarken o kadar şaşırdı ki yüzü soldu!
Yang Chen’in kırmızı gözbebekleri çoktan normal rengine dönmüştü ama bakışları donuk ve cansızdı. Yüzü solmuştu ve hasta gibi görünüyordu. Ter Yang Chen’in alnından dökülüyordu, dudakları beyaz kağıt gibi solgundu.
Yang Chen’in vücudu yüzme havuzundan yeni çıkmış olan birininkine benziyordu, tamamen terle ıslanmıştı, titremesi giderek yoğunlaştı!
“Kocacığım....... sen....... sana ne oldu!?” Rose, silahlarla çevrili olduğu zamandan daha çok korkuyordu, Yang Chen olmadan hayatının nasıl olacağını hayal bile edemiyordu fakat bunu düşünmenin zamanı değildi, Yang Chen’e yardım etmeliydi!
“Kocacığım konuş, lütfen konuş! Sana ne oldu!? Nasıl yardım edebilirim!?” Rose, Yang Chen’in kolunu sürekli sarsarken kalbindeki acıyı ortaya çıkardı.
Küçük Zhao ve Zhan Hu’nun da hisleri geri döndü. Gözlerinin önündeki sahneden dolayı bacakları yumuşak hissettirse de Yang Chen için daha çok endişeliydiler!
Yang Chen sonunda Rose onu sarstığı için bilincinin birazını geri kazandı, alnındaki damarlar inanılmaz bir acı dayanıyormuş gibi şişmişti. Boğuk bir sesle konuştu, “Bayılt....... bayılt...... bayılt beni...”
Rose böyle bir cevabı duyduğunda hayrete düştü.
“Acele et.......” Yang Chen acıyla haykırdı, gözleri yuvarlandı vücudu kasılmaya yakındı.
Rose, Yang Chen’in böyle devam etmesini izleyemedi, dişlerini sıktı ve kalbini sağlamlaştırdı, gücünü topladı ve Yang Chen’in ensesine doğrama hareketi yaptı!
Ancak Yang Chen’in vücudunun sertliği bilinçsiz kalmak için vurmasını isteyip savunmasını düşürse de Rose’un hayal gücünün ötesindeydi, Rose’un tüm gücünü kullandığı saldırısı Yang Chen’i bilinçsiz bırakmaktan acizdi!
Dişlerini sıkarken, Rose hızla Zhang Hu’ya bağırdı, “Zhang Hu, Yang Chen’i bayıltmak için tüm gücünüzü kullanın, çabuk!!”
Zhang Hu’nun yüzü korkudan soldu ama durumun ne kadar korkunç olduğunu bilerek cesaretini topladı ve Yang Chen’in ensesine tüm gücüyle vurdu!
Yang Chen’in vücudu doğrudan Rose’un kucağına serildi, kısa bir homurdanmadan sonra sonunda bayıldı!
“Yang..... Yang-ge’ye ne oldu?” Küçük Zhao endişeyle sordu.
Rose, Yang Chen’in yüz ifadesinin baygınken bile berbat olduğunu gördü. Hâlâ çok fazla acı çektiğini bilirken daha fazla zaman kaybedemezdi, hızlıca Küçük Zhao’ya emir verdi, “Sen ve Zhang Hu burayla ilgilenin, hemen Yang Chen’i tedavi için götürmeliyim, şu an için ne kadar acil bir sorununuz olursa olsun beni rahatsız etmeyin!”
Bunu söyledikten sonra Zhang Hu ve Küçük Zhao’nun tepkisine dikkat etmeden; Rose, Yang Chen’i taşıdı ve salondan çıktı.....
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..