Bölüm 158: Ben İnsanları Korkutmam
Editör: Kinyas
“Kusur mu?” Li Muhua’nın gözleri büyük bir şüphe gösterdi.
O anda Li Meng ve diğer iki koruma oldukça sabırsızlandı, Li Meng teşvik etti: “Genç Efendi, bu herifin beyni bir arabadan daha hızlı çalışıyor, onu hızlıca öldürmeli ve balıklara yem etmeliyiz.”
“Hayır.” Li Muhua konuştu: “Bay Yang’ın bahsettiği bu kusuru ortaya çıkarmakla oldukça ilgileniyorum.”
“Bahsettiğim bu kusur ayrıcı mantıksız bir mesele olarak da çağrılabilir.” Yang Chen düşündü ve sonra konuştu: “Sözde suçludan telefon araması aldıktan sonra Li Mucheng’in suçlu tarafından biyokimyasal bomba yerleştirildiği bilgisiyle odasından çıkmasından önce on dakikadan az bir süre geçti. Eğer gerçekten o sadece nasıl kargaşa çıkarılacağını ve eğlenmesini bilen işe yaramaz bir insan olsaydı, böyle gizli bir meseleyi nasıl bilebilirdi ve bunu ona kim söylerdi? Paniği önlemek için tüm bu bilgiler gizlendi, işe yaramaz Li Mucheng’e tüm bunları söylemek için kim zahmete girerdi ki? Dahası kim sorunları kışkırtabilecek, kontrol edilemeyen bir ağıza, düşünmeden böyle çabuk bir raporu kim verirdi?”
“Bu gerçekten mantıksız fakat tam bu nedenle Bay Yang, benim yerime kardeşimden şüpheleniyor değil mi?” Li Muhua sordu.
“Tam tersi.” Yang Chen gülümsedi: “Bu öyle bariz bir kusur ki benim gibi dışarıdan biri bile bunun üzerine kafa yoruyor ve bunu fark ediyor. Ancak Li Ailesi’nden biri olarak sen herhangi bir şüphe duymadın ve her şeyin Xu Ailesi tarafından kaynaklandığına çok emindin. Bu da beni şaşırttı, Li Ailesi’nin ve Muyun CEO’sunun en göze çarpan halefi olduğundan, aptalı oynayan kardeşinden nasıl olurda daha da aptal olabilirdi?”
“Sonunda her şey için bir açıklama var. Sen de bir aptal gibi davranıyordun ancak farklı bir konuda. Kültürlü bir aptalı oynuyordun. Yüzeyde herkese cana yakın, kibar kardeşine sevgi dolu, saygılı ve babana yakışır bir evlatsın. Ancak bu kılık değiştirmeden başka bir şey değil mi?”
Li Muhua nihayet bu analiz dizisinin oldukça mantıklı olduğuna ikna oldu. Herhangi bir sağlam kanıt olmayabilirdi fakat bu şekilde bir kere düşündüğünde gerçekten çok fazla kusur vardı.
Ancak onun uzun zaman önce yaptığı komployu çözmek için ipuçlarını bulan ve onları birleştiren bu adam gerçekten akıl almazdı.
Yang Chen’in söylediği şeyleri duyan Mo Qianni’de heyecanlandı çünkü bütün bu olaylar boyunca o da mevcuttu. Öncesinde onlar hakkında hiç şüphesi olmasa da kendisinin bir aptal olduğunu düşünmedi, bunu sadece Yang Chen’in algısının çok korkunç olmasına bağladı.
Yang Chen’in böyle bir tarafı olması gerçeği Mo Qianni’yi keyiflendirdi ancak mevcut durumda ikisi de hayatlarının sonuna ulaşmış gibi görünüyorlardı.
Pekâlâ, onunla birlikte ölmek çok da kötü görünmüyor. Kadınlar duygusal varlıklardı, bu düşünceler bir kere aklına girdiğinde içinde çok acı hissetmedi.
“Bu çok üzücü, eğer Bay Yang, benim tarafından kullanılıyor olsaydı belki de biz iyi arkadaşlar olabilirdik.” Li Muhua pişmanlıkla konuştu.
“Unut bunu.” Yang Chen elini salladı: “Sen kendi kardeşini öldürmeye cesaret eden birisin, seninle arkadaş olmaya cesaret edemem.”
“O zaman, çok fazla konuştum. İkiniz bu gece bu dünyadan ayrılmak üzeresiniz, bu sözler hiçte önemli değil.” Li Muhua, burada Yang Chen’den kurtulabileceğini düşündüğünde, kendini daha çok güvenli hissetti.
Li Muhua arkasına döndü. Yang Chen’e ve Mo Qianni’yi sırtını dönmüş bir şekilde onlara el salladı sanki sonsuza dek onlara veda ediyormuş gibiydi.
Li Muhua’nın konuşmaya devam etme niyeti olmadığını anlayan Li Meng silahını kaldırırken yüzünde kötü niyetli bir gülümseme ortaya çıktı: “Elvada Bay Yang ve Bayan Mo.”
“Ateş etmemeni öneririm, bir kadının önünde öldürmek istemiyorum.” Yang Chen oldukça hoşnutsuzdu, eğer yanında Mo Qianni olmasaydı, şimdiye kadar çoktan bu herifi parçalara ayırmış olurdu.
“Aptal, büyük sözlerden korkan biri olduğumu mu düşünüyorsun?” Li Meng küçümsemeyle konuştu.
Bu sözleri söylemesiyle birlikte Li Meng tereddüt etmeden tetiği çekti.
*Bang!*
Tekrar bir silah sesi çıktı ancak bu sefer kimse düşmedi.
Li Meng’in gözleri anında genişledi ve inançsızlıkla yavaşça kafasını eğdi.
Ne zaman olduğu meçhuldü fakat Yang Chen, Li Meng’in tam önüne hareket etmişti ve çelik bir kelepçe gibi onun boynunu tutuyordu.
Yang Chen’in gözleri ölümcül durgunluğun en karanlık bölgeleri gibiydi, odağı olmadan her şeyi görüyor gibi hayatta kalmak için hiçbir umut vermiyordu.
“Sana sadece şunu söyleyeceğim, ben insanları korkutmam sadece öldürürüm.”
Yang Chen’in düşük sesi duyulduğu anda Li Meng’in boğazını kavrayan elleri birdenbire sıkıldı.
*Çatırttt*
Li Meng’in hiç direnme şansı yoktu. Yang Chen’in parmakları onun zayıf boğazının kuvvetle içinden geçti.
Yang Chen büyük bir güçle çekti ve Li Meng’in boğazından belirsiz bir organ koptu.
“Ah!”
Mo Qianni böyle kanlı bir sahneyi izlemeye dayanamadı ve çığlık attıktan sonra yere düşerek bayıldı.
Ayrılmak isteyen Li Muhua ve diğer korumalar birden arkalarını döndüler. Li Meng’in atardamarlarından kanının fışkırdığını gördüler ve kabullenememiş bir öfkeyle, genişlemiş gözlerle cesedinin yere düşmesini izlediler.
Sanki önemsiz bir şey yapmış gibi Yang Chen sol elini salladı, yemek borusunu yere fırlattı fakat kan çoktan vücudunun yarısını kırmızıya boyamış ve yüzüne sıçramıştı.
Yang Chen kafasını kaldırdı, donuk gözlerinin altında heyecanlı bir gülümseme vardı.
“Genç Li, bu tür bir ölümden hoşlanır mısın? Bunu deneyimlemek ister misin?”
Konuştuktan sonra Yang Chen dudaklarını ve ölü adamın yüzüne sıçrayan sıcak kanını yaladı.
Dürüst olmak gerekirse, Li Muhua kesinlikle korkak bir insan değildi. Böylesine karmaşık ve delicesine bir komplo kurabildi, bu da onun ortalama insanlardan daha cesur olduğunu gösterdi.
Ancak Yang Chen’in Li Meng’in boğazının bir parçasını kopardığını izlediğinde, bu Li Muhua’nın midesini çalkalandırdı ve kalbini anında içgüdüsel olarak dehşetle doldurdu.
“Ateş. Bu deli adama vurun.”
Li Muhua durumun korkunç olduğunu fark etti ve nasıl tepki vermeleri gerektiğini unutan korkmuş korumalarına emir vermeyi unutmadı.
Bu kanlı sahne tarafından çok fena bir şekilde korkmuş olan iki koruma soğukkanlılıklarını kaybettiler, sertçe ateşli silahlarını çıkardılar ve Yang Chen’e ateş etmeye başladılar.
“Bang bang bang.”
Bir dizi mermi Yang Chen’e uçtu fakat ona tek bir mermi isabet etmedi.
Korumaların elleri titredi ve mermileri rastgele ateşledi.
Yang Chen bunu hiç umursamadı, yavaşça Li Muhua’ya doğru adım adım yürüdü. Her mermi sanki onun öngörüsü içindeydi, onların her birinden mükemmel bir şekilde kaçındı.
Korumalar tarafından tutulan Glock tabancaların şarjörlerinde sadece sekiz mermi vardı. Onlar hepsini ateşledikten sonra defalarca çekmeye devam ettikleri tetik sadece boş bir silahın çıkardığı tıkırdama seslerini çıkarttı.
Bu noktada Yang Chen, garip bir gülümsemeyle onlardan iki metreden daha az bir mesafede durdu.
Korumalar aptalca korkmuştu, bir insanın mermilerden kaçmasının nasıl mümkün olduğunu anlayamamıştılar.
“Ahhhh ,ahhh, buraya gelme!”
İki koruma dehşetle bağırdı. O anda Li Muhua’yı korumayı nasıl önemseyebilirlerdi ki? Kaçma niyetiyle arkalarını döndüler.
Ancak Yang Chen işlerin onların istedikleri gibi gitmesine izin vermedi. Li Muhua’yı hızla geçti ve birden iki korumanın yakalarının arkasından yakaladı.
Korumalar tarafından giyilen takım mükemmel kalitede idi; Yang Chen tarafından şiddetle çekilmelerine rağmen yırtılmadılar ve bunun yerine ikisini oldukları yer zapt etti.
“Nereye gittiğinizi sanıyorsunuz?”
Yang Chen sanki kendisiyle konuşuyormuş gibi bir tavırla konuştu. Korumalar bedenlerinin yerden havalandığını hissetmeden önce mücadele etme zamanları bile olmadı.
Onların arkasında duran Li Muhua olanları net bir şekilde görebildi. Yang Chen’in sıradan bir şekilde her bir eliyle bir koruma tuttuğunu gördü, sonra onları geriye doğru fırlatmak için koşmalarından doğan karşıt gücü kullandı.
İki güçlü koruma küçük oyuncaklar gibi fırlatıldı, büyük bir kavis çizdiler ve beton zemine çarptılar.
Şiddetli düşüş ikiliyi kötü yaraladı; kanları fışkırdı ve direkt olarak bilinçlerini kaybettiler.
Li Muhua sersemledi. Tekvando da bir siyah kuşak olarak yumruk yumruğa dövüşlerde bir profesyoneldi. Dünyadaki en güçlü tekvando ustasının bile Yang Chen’in yaptığı şeyi yapmasının mümkün olmadığına inandı.
Bu hız ve güç, basitçe bir insanın sahip olabileceği bir şey değildi.
O bir canavardı.
“Gelme. Buraya gelme.” Li Muhua korktu. Elindeki tabanca ile birkaç adım geri attı ancak silahı Yang Chen’e doğrultmaya bile cesareti yoktu. Üst düzey bir nişancı olduğu gerçeğine rağmen sadece o anda tek düşündüğü nasıl kaçacağıydı.
Yang Chen yüzündeki kanı sildi, sonra Li Muhua’ya avını inceler gibi baktı: “Ne oluyor? Bana veda etmedin mi ve beni bu dünyadan yok etmeyecek miydin? Neden ateş etmiyorsun?”
Li Muhua tükürüğünü yuttu. Konuşmadan geriye doğru gitmeye devam etti.
Ancak arkasındaki ne olduğuna dikkat etmediğinden Li Meng’in cesedine doğru ilerledi.
“Ah!”
Li Muhua telaşla bağırdı ve yere ilk olarak kıçı değecek şekilde düştü. Önünde Li Meng’in cesedinin kanlı sahnesi vardı.
Yang Chen yavaşça Li Muhua’ya yaklaştı ve gülümsedi.
Li Muhua’nın vücudundaki kaslar kasılmaya başladı. Dört uzvunu yavaşça geriye doğru hareket etmek için kullandı ancak çok geçmeden hareket etmeye bile cesaret edemedi.
Li Muhua’yı tek bir bakışla bu kadar fazla umutsuz hissettiren bir kişi hiç olmamıştı. Bir tavşana bakan aslan gibiydi.
Yaşamla ya da ölüm arasında sadece bir saniye vardı.
Li Muhua bir tavşan değildi. Diğerlerinin gözünde bir aslan bile olabilirdi. Ancak bunun, onun zayıf olduğundan değil de rakibinin gücünün onun kavrayabildiği şeyin ötesine geçtiğini acı bir şekilde fark etti.
Yang Chen yavaşça çömeldi, mutluluk ya da üzüntü olmadan donmuş Li Muhua’ya baktı. Li Muhua genç bir CEO olarak her zaman ki sahip olduğu şık duruşun bir parçası olmadan ölü gibi soluktu.
“Sence seni öldürmeli miyim? Yoksa hayatta mı tutmalıyım.”
“Ben, yalvarırım, sana yalvarıyorum, beni öldürme.” Li Muhua kalbinin derinliklerinden içtenlikle konuştu.
Yang Chen bir kaşını kaldırdı: “Seni öldürmeye cesaret edebileceğimden emin misin? Sen Li Ailesi’nin halefisin, Muyun’un CEO’sun biliyorsun.”
“Hayır, sen… Sen, her şeyi yapmaya cesaret edecek birisin. Ben, senin beni öldürmekten korkmadığını biliyorum.” Li Muhua ağlamak üzereydi ve konuştuğu her kelime için bütün cesaretini toplamak zorundaydı.
Yang Chen düşünmeye başladı, sonra bir gülümsemeyle konuştu: “Buna ne dersin, biz sizinle görüşmek için burada değil miyiz? Görüşme içeriğine bir bakış attım. En önemli nokta olan teknolojiyi Li Ailesi sağlasa da, işbirliğinden elde edilen kazançların yüzde ellisinin biraz fazla olduğunu düşünmüyor musun?”
Hayatta kalmak için umut olduğunu duyan Li Muhua hemen çok fazla rahatladı ve dikkatlice konuştu: “Evet, evet, bu çok fazla. Bay Yang, ne kadar? Yu Lei yüzde kaç istiyor? Siz, istediğiniz kadar alabilirsiniz.”
Hayatta kaldığım sürece para hiçbir şey.
Yang Chen konuşmadı, sadece oyunbaz bir gülümseme gösterdi.
O anda Li Muhua’nın gözlerinde bu gülümseme, şeytanın gülümsemesinden farklı değildi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..