Akay içeriye ilk girdiğinde sonu asansöre kadar uzanan uzun bir yol gördü. Yolun etrafı ise masalarla doluydu masaların etrafında en az dört en fazla on kişi vardı. Tabi kişi sayısına göre masanın büyüklüğü de artıyordu. Bu masalara hizmet veren birçok kadın kurpiyer vardı. Onlara ek olarak genelde tavşan kostümü giymiş garson kızlar vardı. Akay garson kızlara bakarken kendinden geçmişti.
—Hiç fena değil. Hiç fena değil.
Akay asansöre ulaşınca düğmesine basıp beklemeye başladı. O beklerken yanına birçok garson gelmişti. Akay onlarla konuşup zaman öldürürken asansör geldi. Akay kızlara el sallayarak altıncı kata çıktı. Asansörün kapıları açılınca karşısına ilk kattaki aynı görüntü gelmişti. Akay asansörün dışına adım attığı anda salondaki taş sesleri yerini bağırışa bıraktı:
-YAKALAYIN ŞU ŞILLIĞI!
-SAHTEKÂR PİÇ KURUSU!
Kırmızı elbiseli güzel bir kadın asansöre doğru elinde bir çantayla koşmaya başladı. Bu kadın Asiaydı. Asia, Akay’a sertçe çarptıktan sonra son anda asansöre yetişti.
—Hiç fena değil. Hiç fena değil.
Asia’nın arkasından bağıran adam Akay’ın yakasına yapıştı ve bağırmaya başladı:
-NEDEN ONU TUTMADIN LAN! ÖLMEK Mİ İSTİYORSUN?
—Çekil.
-HAA?
—Sana ellerini çekmeni söyledim.
Akay’ın gözleri resmen ölüm saçıyordu. Adam bir süre kıkırdadı ve gülmeye başladı. Daha sonra ise elini Akay’a yumruk atmak için kaldırdı.
SLAP
Akay’ın yakasına yapışan adam yere düştü.
Ne olmuştu? Hiçbir şey görememişti. Elini yanağına koyunca yanağının kanadığını fark eden adam korkmuştu.
-S.Se… SEN!
—Bırakmanı söylemiştim.
Adam burnunun ortasına yediği tekme ile masalardan birisine fırladı. Masada bulunan oyunculardan birisi telefon ile konuşmaya başladı. O telefonunu kapatmadan bulunduğu katın içi SkyLine’ın korumaları ile doldu.
Korumalardan ileriye siyahi iri yarı bir adam çıktı ve Akay ile konuşmaya başladı:
-Efendim ne yaptığınızı sorabilir miyim?
—Sadece buradan geçiyordum.
-Geçmek mi? Sanırım burayı mahvediyorum demek istediniz.
—Hayır hayır. Tamamen duyduğun gibi.
Korumalar siyahı adamın el işaretiyle tüm silahlarını Akaya doğrulttular.
Akay ellerini teslim oluyorum manasında havaya kaldırıp gülümsemeye başladı.
—Buraya patronunuzla görüşmeye geldim.
-Neden onunla görüşmeye geldin?
—Cidden bana bunu soruyor musun? İstediği malları getirdim.
Siyahı adam bunu duyunca şaşırdı. Hemen patronunu arayıp ona durumu anlattı. Siyahi adam patronu ile konuşmayı bitirince akaya döndü:
-Lütfen bizimle gelin. Patron sizi bekliyor.
Akay’ın yüzündeki gülümseme gözle görülecek şekilde arttı.
Korumayı diğer asansöre kadar takip etti. Asansörü çağırıp içine girdiler. Koruma tek bir kat seçmek yerine asansördeki tüm tuşlara rastgele basıyordu.
—Ne yapıyorsun? Rastgele tuşlara basarak bölüm mü geçeceksin?
Akay’ın söylediklerine cevap vermeyen adam en sonunda tuşlara basmayı durdurup Akay’ın yanına geçti. Ellerini kenetleyip bekledi.
—Hmm… 1554262351425366 demek.
Koruma bunu duyunca şok oldu. Çünkü patronunun yanına ulaşabilmenin tek yolu bu asansördü ve bu asansör bir şifre ile çalışıyordu. Bu şifreyi bilmeyen kimse bir üst kata çıkamazdı.
-S-s sen nası-
Asansörün kapısı açıldı ve Akay dışarıya çıktı. Daha sonra arkası dönük bir şekilde elini havaya kaldırarak:
—Benimki sadece yetenek.
Kapı kapandı.
Koruma tekrardan aşağı kata indi. Akay ise onun yanına gelen başka bir çift koruma ile bir odanın kapısının önüne geldi. Korumalar kapıyı açıp Akaya girmesi için kafalarıyla işaret yaptılar.
Akay içeriye girdiğinde tıpkı Asia’nın planındaki gibi dört korumayla karşılaştı. SkyLine kendilerini tehlikeli bir mafya grubu olarak görüyordu. Bu yüzden son zamanlarda bölge savaşlarına katılıyordu. Bu sebepten ötürü adamları bir hayli azalmıştı.
-Sen DeepBlue şirketinin yolladığı maske üyelerinden birisi olmalısın.
—Ta kendisi.
Maske grubu Akay’ın da içinde bulunduğu ve toplam dört kişiden oluşan bir tetikçi grubudur. Akay, Reno, Asia ve Rin’den oluşan bu grup genelde Şehrin favori tetikçi grubudur. Eğer birisi, birinin ölmesini isterse direkt olarak maske grubuna giderdi. Akay’ın şu anki görevi DeepBlue mafyasının yani Maske’nin kurucusundan gelen zorunlu bir görevdi. Görev ise SkyLine adlı çetenin bölge savaşında DeepBlue’ya yaşattığı sıkıntılar yüzünden parçalanması emriydi.
-Malları getirdiğini var sayıyorum.
—Yoksa neden burada olayım?
Adam ayağa kalkıp akay’ın yanına gitti. Daha sonra ise elini uzatarak adını söyledi.
-Bana James de.
Akay adamın elini tutarak gülümsedi.
—Memnun oldum James.
James parmağını şıklattı. Bunu duyan korumalardan birisi bir süreliğine dışarıya çıkıp elinde büyük bir çantayla geri döndü. Daha sonra ise Akay’ın karşısına geçip çantayı açtı. İçindeki paralar neredeyse çantadan taşacaktı.
-Malları alayım.
Akay, James e elindeki çantayı uzattı. James çantayı alıp içini açtığında yüzünü buruşturdu.
-Bunlar… Kesinlikle EndlessViolet değil.
İçerideki korumalar silahlarını aniden Akay’a doğrulttu.
—Yanılıyor olmalısın.
-Beni kandıramazsın.
Akay içinden küfürler etmeye başladı. James in bu kadar kısa sürede fark edeceğini düşünmemişti.
—Ah… Nasıl anladın.
James sırıtarak cevap verdi:
-Demek gerçekten de sahteydi ha?
Bunu duyan Akay kısa bir süreliğine şok geçirdi. Malların sahte olduğunu gerçekten anlamış mıydı?
—Sen…
-Sadece seni test etmek istedim. Gerçekten işe yarayacağını hiç düşünmemiştim.
James geri dönüp beyaz sandalyesine oturdu. Elinde para olan koruma ise çantanın ağzını kapatıp masanın üzerine koydu.
James elini korumalara emir vermek için kaldırdı.
-Öldü-
GÜM
James in beyaz sandalyesi artık kan kırmızısıydı. Arkasındaki devasa camdan gelen bir kurşun onu ensesinden vurmuştu.
Korumalardan birisi kendi kendine konuşmaya başladı:
-K-keskin nişancı mı?
Ne olduğunu hala anlayamayan korumaların bu anını fırsat bilen Akay az önce elinde para tutan adamın çenesinin altına silahı dayayıp ateş etti. Kendini toparlayan diğer korumalardan birisi Akay a iki el ateş etti. Akay ise az önce öldürdüğü adamın arkasına saklanarak kurşunları engelledi. Akay yanında duran korumanın tetiği çekmek üzere olduğunu fark edince adamın alnına hızlıca bir delik açtı.
GÜM!
Az önce Akay a ateş eden koruma kanlar içinde yere yığıldı. Sıra diğer korumadaydı ama… O çoktan ellerini havaya kaldırmış canı için yalvarıyordu.
-Lü-Lütfen yapmayın… b-b bir aile-
Akay duvardaki saati fark edince anında önündeki adamı öldürdü. Masadaki paraları da alıp camdan aşağı atladı.
BOOM!
Binadan patlama sesleri ardı ardına yükseldi.
BOOM BOOM BOOM!
Akay çoktan camı kırıp aşağı atlamıştı bile ama hiçbir yerde onu göremiyordu. Asia’nın söylediği üçgen şeklindeki uçan cisimi.
—OROSPU ŞILLIK HANİ LAN OYUNCAK?!
Birden sağ tarafından uçan üçgen şeklinde bir cisim geldi. Üçgen şeklindeki bu cisim namı diğer oyuncaktı. Akay bu uçan üçgenin altındaki tutma demirini son anda yakalayıp sıkıca yapıştı. Oyuncak uçarak Akay ı oldukça yakın bir ara sokağa, Asia'nın yanına indirdi.
Akay içinden sıçtığını fark etti. Umarım dediklerimi duymamıştır diye düşünmeye başladı. Bozuntuya vermeden:
—Selam naber.
Asia, Akay’ı yumruklamaya başladı.
-KİMMİİŞ LAN OROSPU ŞILLIK? SENİ PİÇ KURUSU!
Asia, Akay'ı rahatlayana kadar dövdü. En sonunda ise Akay a acıyıp onu yerden kaldırdı. Bir süre oluşan sessizliğin ardından Akay, Asia’ya dönerek:
—Bazen gerçekten de bir kadına benziyorsun.
-Bir posta daha mı istiyorsun?
—Şaka şaka… Küçük bir şaka…
Aslında gerçekten Akay etkilenmişti. Asia’nın düşündüğünden de güzel olduğunu yeniden fark etmişti.
Asia puflayarak konuşmaya başladı:
-Bu arada Reno nerede? Tek başına mı geldin.
—Asia…
Asia, Akay ın yüzünü gördüğünde endişelenmeye başladı.
-SAKIN YOKSA… YOKSA RENOYA BİR ŞEY Mİ OLDU?
—Asia sakin olmanı istiyorum tamam mı?
Asia’nın endişesi korkuya dönüşmüştü.
-NE… NE OLDU SÖYLESENE ARTIK!
—Ah o iyi endişelenmene gerek yok
.
Asia, Akay'ın burnunun ortasına bir yumruk yapıştırdı.
-İbne herif beni deli etmesini çok iyi biliyorsun... Hadi gidelim Rin bizi bekliyor.
Akay burnunu bırakıp ilerlemeye çalıştı ama yapamadı. Arka ayağı hareket etmiyordu. Akay gözlerini arka ayağına çevirdiğinde az önce öldürdüğü iş adamının sıkıca bacağına yapıştığını gördü.
-Beni sen öldürdün
—N..-ne sen…
Akay bakışlarını iş adamının arkasındaki karanlık sokağa doğru çevirdiğinde korkudan dili tutuldu.
-BİZİ SEN ÖLDÜRDÜN.
Arkasında öldürdüğü neredeyse binlerce kişiyi gördü.
—Hayır hayır hayır… İlaçlarım ilaçlarım!
Akay elini üzerindeki ceketin iç cebine attı.
—YOK YOK YOK! NEREDE? NEREDE BU?
İlaçları arabaya bıraktığı montun iç cebinde olduğunu hatırlayınca dehşete düştü.
-BİZİ SEN ÖLDÜRDÜN.
—HAYIR HAYIR HAYIR!
Az önce gördüğü insan yüzleri yavaşça eriyip yere akmaya başladı. Aynı şekilde çıkardıkları sesler ise daha robotik bir hal aldı.
-Bİ-Zİ SEN ÖL-DÜR-DÜN.
Eriyip gecenin karanlığına karışan yüzlerin altında daha korkutucu bir şey gördü. Karanlığın bambaşka bir tonunu.
-SEN BİZİ-
Akay aniden çığlık atmaya başladı:
—HAYIR HAYIR! YAPMAK ZORUNDAYDIM SİZİ BEN ÖLDÜRMEDİM! UZAK DURUN BENDEN!
Aniden kendini bomboş bir yerde buldu. Az önceki karanlığın tonlarından oluşan bir boşlukta. Korkusu ikiye katlandı.
-Beni sen öldürdün.
Akay bu tanıdık sesi duyunca başını eğip aşağı korkarak baktı.
—H-Hayır… olamaz...
-Beni koruyamadın.
—Dur…
-Hep benimle kalmak istediğin söylemiştin. O zaman neden hala oradasın?
—Ben ben…
Önünde duran küçük kız çocuğu ağlamaya başladı.
—Ağlama… dur...
Küçük kızın yüzü aniden erimeye başladı. Eriyen yüzüyle birlikte kulak tırmalayan bir çığlık attı.
-BENİ SEN ÖLDÜRDÜN!
—AAAAAAAHHHHHHHHHH!
Akay kulaklarını elleriyle kapattı. Çığlıkları boşlukta yok oluyordu.
—BEN BEN-
Aniden yüzüne yediği tokat onu kendine getirdi. Karşısında Asia’yı ciddi bir yüz ifadesiyle ona bakarken gördü.
-Akay.
Asia eliyle Akay’ın gözyaşlarını sildi.
Ağlamış mıydı? Ne zaman?
-Akay. Sen mecburdun.
Asia aniden Akay’a sıkıca sarıldı.
Akay ağlamaya başladı.
—A- Asia ben… Ben seçtiğim yolun karanlığında kayıp oldum…
Asia ağlayan Akay’ın saçlarını gülümseyerek okşadı:
—En azından yalnız değilsin… Ben senin ışığın olmaya hazırım.
.
.
.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..