Önsöz

Özgürlük. Milyonlarca yaşamın feda edilmesi, akıllara durgunluk getirebilecek fedakarlıklar sonucunda kazanılırdı. Karşılığı ödenmeden kazanılan bir zafer var mıydı?

Elbette bunun istisnaları vardı. Dünya da yaşayan her canlı kendi kaderini kontrol etme şansına sahipti. Peki bir ulus içinde bu geçerli miydi?

Yıl 2000, ilkbahar, yüzlerce savaş gemisi Çanakkale Boğazı’nda gök mavisi suyun üzerinde asılıydı. Suyun üzeri umutsuzluğa neden olacak kadar kızıldı. Toplar her yerden patlıyordu, çatışma sesleri kulak zarını yırtıyordu.

1 Ocak 2000’de tüm dünyaya savaş açan Büyük Britanya İmparatorluğu’nun Ortadoğu’daki son rakibi Türkiye Cumhuriyeti’ydi.

Birleşik Krallık bir anda yıkılmış ve yerine Büyük Britanya İmparatorluğu kurulmuş, kurulduktan hemen sonra tüm dünyaya savaş açmıştı.

Birleşik Krallık her ne kadar güçlü olsa da Batı da Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa da Avrupa Birliği, Doğu da Çin Halk Cumhuriyeti, Japonya, Güney Kore ve Rusya; Ortadoğu da Türkiye Cumhuriyeti, Pakistan, İran ve Mısır vardı.

Fakat nasıl olduysa, sadece iki ay da Amerika Birleşik Devletleri yıkıldı ve Britanya tarafından kolonileştirildi. Ardından bazı Avrupa ülkeleri, Ortadoğu da Suriye, Irak… Doğu da Endonezya, Vietnam, Kuzey Kore; hepsi sadece üç ayda Büyük Britanya İmparatorluğu tarafından ele geçirildi.

Rusya, Çin, Japonya ve Güney Kore birleşerek Asya Federasyonu’nu oluşturdu ancak Britanya’nın saldırılarına ucu ucuna dayanabildiler.

Bunun sebebi Britanya’nın çağ ötesi teknolojisi; Saint’lerdi.

Bilim kurgu filmlerine ve kitaplarına konu olan bu çağ dışı teknolojiyi orduda kullanmaya başladılar.  Haliyle daha önce böyle bir şey deneyimlememiş dünya, bu esrarengiz gücün hakimiyetine girdi. Buna kimse istisna değildi.

Büyük Britanya İmparatorluğu sadece üç ay da dünyanın üçte birini ele geçirmeyi başardı.

12 Aralık 2000. Türkiye Cumhuriyeti yoğun bir direnişin ardından yok edildi. Özgürlükleri, bayrakları ve kimlikleri ellerinden alındı. Dünya’nın kültür merkezi olarak bilinen İstanbul, Büyük Britanya tarafından işgal edildi ve yeni koloni devleti; 90850 Numaralı Bölge’nin merkezi oldu.

Eski Başkent Ankara, İzmir, Bursa da dahil olmak üzere birçok şehir Saint teknolojisi yüzünden haritadan silindi. Geriye birkaç ilkel kasaba ve fabrika kaldı.

On sekiz yıl önce burası Dünya’yı kıskandıran doğal güzelliklerle dolu, medeniyetin eşiği olan Anadolu topraklarıydı.

Ancak şimdi tarihe milyarların kanıyla, Kan İmparatorluğu yazdırmış bir devletin sömürgesi haline gelmişti.

Kim bir zamanlar bu toprakların gururlu bir millete ait olduğunu umursuyordu ki? Britanya toprakları işgal ettiğinde kimliklerini ellerinden almıştı. Kimlikleri, korkunun diktatörlüğüyle hafızalardan silinmişti. Kimliklerinden ırak, Britanya’ya minnettar bir nesil yetişmişti.

Ve kimse bundan şikayetçi değildi.

Bir millet daha celladına aşık olmuştu.