Li Feng Min Beyong Gu'nun ezilerek patlayan kafasına baktı. Ardından dehşet içinde bağırdı.
"Hemen silahları kullanın!"
Bunu duyan diğer herkes şaşırdı. Eğer silahları kullanırsalar çevredeki bütün Damnatorumlar buraya toplanırdı. Biri tereddütlü bir şekilde sordu.
"Ama kullanmayın dediniz."
Li Feng bu aptallar baktı. Diğer Damnatorumlardan korkuyorlardı ama hangi Damnatorum bunun kadar korkunç olabilirdi ki?
Boyu iki metre civarıydı. Ve o kadar şişmandı ki neredeyse üç insan anca onu çevreleyebilirdi. Öfkeyle bağırdı.
"Hemen diyorum! Hemen!"
Diğer herkes bu bağırışı duyduktan sonra hiç beklemeden silahlarını devasa Damnatorum'a doğrulttular. Ardından hiç beklemeden ateş etmeye başladılar.
Herkesin canavara ateş ettiğini gören Li Feng hızlıca Gao Fei'ye dönerek seslendi.
"Gao Fei. Hızlıca otobüsleri hazırla. Ben diyince gideceğiz."
Gao Fei dehşetle canavara bakıyordu. Ama Li Feng'in ona seslendiğini görünce korkusunu bir kenara atarak otobüslere doğru koşmaya başladı.
"Tamamdır"
O anda market grubundan olan insanlar dehşetle bağırmaya başladılar. Ellerindeki silahları sıkıca tutmuşlardı.
"Silahlar işe yaramıyor!"
"Lanet olsun bu da ne?"
Li Feng silahların işe yaramadığını görünce hızlıca bilgi almak için Damnatorum'un bilgisine baktı.
İsim = Damnatorum (Boss)
Sınıf = ( Bronz )
Seviye = 3
Bilgileri =
İnsanların karanlık enerjiyle ilişkisinden oluşan bu lanetli yaratıklar et arzusuna sahiptirler. Isırıkları diğer canlıları onlar gibi lanetler.
Küçükken annesiyle oynadığı video oyunlarından hatırladığı kadarıyla Boss patron oluyordu. Kendi türleri ve seviyeleri arasındaki en güçlüler.
Li Feng bu Damnatorumun bir Boss olduğunu görünce dehşete kapıldı. Hem üçüncü seviye hemde bir Boss'du. Dehşetle diğerlerine bağırdı.
"Bu bir Boss!"
Diğer herkes bunu duyunca korkuya kapıldılar. Çünkü az da olsa herkes oyun oynamıştı. Boss kelimesinin manasını biliyorlardı.
Yavaşça ateş sıklığı azalmaya başladı. Bunu fırsat bilen Boss ise hızlıca eğildi ve yanında bulunan bir otomobili havaya kaldırdı.
Bunu gören Li Feng hızlıca bağırdı.
"Dikkat edin!"
Ama çok geç kalmıştı. Boss elindeki fırsatı kaçırmayarak arabayı market grubunun üstüne attı.
Arabanın geldiğini gören birkaç kişi zamanında kaçmayı başarsada bir tanesi o kadar şanslı değildi. Üstüne gelen arabanın altında kalarak acı bir çığlık attı.
"Ahhh..."
Li Feng adamın hala yaşadığını görünce mızrağını kaldırarak Boss'un karşısına geçti. Ardından arkasına dönerek diğerlerine bağırdı.
"Ona yardım edin! Ben bunu biraz oyalarım."
Ardından önüne dönerek Boss'a baktı. Boss yakından daha korkutucu görünüyordu. Büyüklüğü devasa idi. Hava karanlık olsada gölgesi ben Buradayım diye kendini belki ediyordu.
Li Feng daha fazla beklemeyerek mızrağı ile bir saplama hareketi yaptı. Mızrak giderken de öfkeli bir şekilde bağırdı.
"Lanet olasıca canavar. Bugün yoluma çıkmana izin vermeyeceğim!"
Boss gelen mızrağı görünce iç güdüsel olarak kaçmaya çalıştı ama vücudu o kadar ağırdı ki mızrağın hızına yetişemedi.
Mızrak karnına geldi. Ama beklenenin aksine Boss'un vücuduna saplanmadı. Çünkü vücuttaki yağ tabakası neredeyse bir metre boyundaydı. Mızrak ondan sekip geri döndü.
Bunu gören Boss karşısındaki insanında ona zarar veremeyeceğini anlayınca şeytanice gülümseyerek hırladı.
"Hırr..."
Ardından bir demiri bile bükebilecek yumruğuyla Li Feng'e saldırdı. Li Feng gelen yumruğu görüp onu engellemye çalıştı. Mızrağını yumruğu karşılamak için kaldırdı. Ama yumruk o kadar güçlüydü ki mızrağa çarpınca Li Feng beş metre sürüklendi.
"Ahhh... Lanet olsun! Gücümü daha yeni arttırdım ama hala yeterli değil."
O anda Li Feng'in kafasının içinde Mahoa konuşmaya başladı.
"Hayır aslında yeterli. Ama bu bir Boss. Bosslar aynı seviyedekiler içinde kral gibidirler."
Li Feng bunu duyunca umudunu kaybederek sordu.
"Yani biz bunu yenemeyiz mi?"
Mahoa Li Feng'in pes etmiş halini görünce ona moral vermek için konuştu.
"Zayıf noktasını bulmaya çalış."
Li Feng bunu duyunca bir süre düşündü. Aklına Damnatorumların zayıf noktalarını getirmeye çalışıyordu.
"Genellikle Damnatorumların kafaları zayıf noktalarıdır. Ama bu herifi. Kafasında zayıf nokta yok gibi."
Mahoa onaylar bir şekilde "Evet" dedi. Li Feng bunu duyduktan sonra başka yerleri düşünmeye başladı.
"Neresi zayıf olabilirki! Vücuduna da vuramıyorum çünkü aşırı yağlı. Mızrak onun yağ tabakasını geçemez."
Yağ tabakası çok büyük sıkıntıydı. Onu geçmek neredeyse imkan... Ama o anda Li Feng'in aklına bir fikir geldi.
"Dur bir dakika!"
Mahoa Li Feng'in düşündüğü şeyi anlayınca memnun bir şekilde tebrik etti.
"Nihayet buldun."
Li Feng heyecanla bağırdı.
"Bacakları. Onun vücudu fazla ağır. Eğer bacaklarına saldırırsak vücudu çöker!"
Mahoa onaylarcasına "Evet" dedi.
Li Feng yöntemi bulunca heyecanla hala Boss ile savaşmaya çalışan gruba seslendi.
"Bacaklarına odaklanın! Bu Damnatorumun vücudu çok ağır. Bacakları zayıf noktası."
Bunu duyan herkes gerçektende bu Damnatorumun baya ağır olduğunu fark etti. Eğer onu ayakta tutan temeli yok ederlerse o da çökerdi.
Hızlıca Boss'un bacağına saldırmaya başladılar. Ama ne kadar zayıf nokta da olsa silahlar hala fazla etki etmiyordu. Bu yüzden yavaşça yakınlaşmaya başladılar.
Ama tam o anda Boss ileri atılarak bir adamı yakaladı. Ardından onu iki yanından çekerek ikiye böldü. Parçalarını ise diğerlerine doğru fırlattı. Bir adam gördüğü şeyden dolayı dayanamayarak yere çöktü ve çığlık atmaya başladı. Gözleri korkudan kanlanmıştı.
"Ahhhh..."
Li Feng bunu görünce hızlıca onu geri fırlattı ve Boss'un karşısına çıktı. Ardından mızrağını son hızla sallayarak Boss'un bacagian sapladı. Mızrak öyle güçlü girmişti ki bir kısımdan girip diğer taraftan çıkmıştı.
Canavar acı yüzünden öfkeyle kükredi. Li Feng nefretle bağırdı.
"Bu hoşuna gitti mi lanet yaratık!"
Ama Boss acıya rağmen öfkeyle kolunu salladı. Bu sefeki darbesi ise acı yüzünden aşırı güçlüydü. Li Feng daha mızrağını bile çıkarmaya fırsat bulamadan yediği darbe yüzünden on metre savrularak terminalin deposunun duvarına çarptı.
O anda ağzından kan gelmeye başladı. Zorla öksürdü.
"Öhö... Öhö..."
Bunu gören Boss büyük bir keyifle Li Feng'e doğru ilerlemeye başladı. Diğerleri ona saldırsa da bu ona fazla bir etki etmiyordu. Yavaşça ilelreyerek en sonunda Li Feng'in önüne vardı.
Bacağındaki mızrağı sertçe çekerek çıkardı. Gölgesi zar zor gözlerini açık tutabilen Li Feng'in üzerinde devasa bir canavar gibi uzanmıştı.
"Li Feng!"
İşlerin kontrolden çıktığını gören Mahoa dehşetle ayağa kalkmaya başladı. Vücudu kalktıkça kemiklerden oluşan Dünya da uğultular yankılanmaya başladı.
Mahoa sert bir ifadeyle kemiklere baktıktan sonra uğultular yavaş yavaş kesildi. Ama etrafına korku ve dehşet yayan bambaşka bir uğultu daha duyuldu. Bu uğultu duyulunca Mahoa'nın yattığı yerden kemikten kollar çıkarak onu tekrar yatmaya zorladı. Mahoa ne kadar direnirse dirensin o kolları kıramadı.
Ardından dehşetle çırpınmaya devam etti. Ama nafileydi. Kollar onun gitmesine izin vermiyordu. O anda Boss elindeki mızrağı kaldırdı. Ve Li Feng'e doğru sallamak için hazırlandı.
Bunu gören Mahoa sertçe kükredi ve kollara vurmaya başladı. Antik dille birşeyler söylüyordu. Uğultular bu fısıltıları duyunca daha da öfkeli ve sesli uğuldama ya başladılar. Ama Mahoa hiç umursamadan antik dilde konuşmaya devam etti.
O anda Boss'un yanında bir ışık gecenin karanlığını yararak ortaya çıktı. Sert bir ses Mahoa'nın konuşmasını böldü.
"Bunu al seni lanet yaratık!"
Li Feng zar zor açık tuttuğu gözleriyle ışıklara baktı. Ardından gülümseyerek "Gao Fei..." Dedi.
Gao Fei sürdüğü otobüsle sert bir şekilde Boss'a çarptı. Çarpmanın etkisiyle Boss havalanarak arkasındaki bir otobüse çarptı. Bunu gören Gao Fei fırsatı kaçırmayarak tekrar, tekrar ve tekrar Boss'un üstüne otobüsü sürdü. Taki Boss bir halı gibi dümdüz olana kadar.
O anda Mahoa'nın olduğu kısımda Mahoa savaşmayı bırakarak yerine yattı. Onun savaşmayı bıraktığını fark eden uğultular ise giderek sessizleştiler. Ve kemik ellerde ortadan kayboldu.
Gao Fei hızlıca otobüsten inerek Li Feng'in yanına geldi. Ardından onu ayağa kaldırdı. Fakat kaldırırken yaralı yerine dokunmuş olacak ki Li Feng acıyla bağırdı.
"Aahhhhhh...."
Bunu gören Gao Fei hızlıca sordu.
"İyi misin Li Feng?"
Zar zor konuşabilen Li Feng gülümseyerek cevap verdi.
" İyiyim... Öhö... Öhö... Ama biraz dinlenmem lazım..."
O anda Li Feng'in aklında ejderhanın yorgun sesi duyuldu.
"Çabuk! Vücudun ağır yaralandı. Hemen seviye atlamaslısın!"
Bunu duyan Li Feng şaşkın bir şekilde sordu.
"Ney?"
Ejderha yorgun olsada zar zor açıklamayı başardı.
"Eğer seviye atlarsan enerji seni iyileştirebilir. Boss'un vücudunu özümse!"
Bunu duyan Li Feng Gao Fei'ye seslendi.
"Gao Fei..."
Li Feng'in birşeye ihtiyacı olduğunu anlayan Gao Fei hzilica cevap verdi.
"Buyur Li Feng."
Li Feng cesedi işaret ederek konuştu.
"Beni cesede götür."
Gao Fei Li Feng'in neden bunu istediğini bilmese de ona destek olarak Li Feng'i pestili çıkmış Boss'un cesedinin yanına götürdü.
Li Feng zar zor eğilerek Boss'un cesedine elini koydu ve ardından "Özümse..." Dedi.
Bunun ardından Li Feng'in aklında bir anda rabotik bir ses belirdi.
"Seviye atlandı"
Bu ses belirdikten sonra Li Feng'in vücudu gözle görülür bir şekilde iyileşmeye başladı. Ve birkaç dakika içindeyse eski haline hatta eskisinden daha iyi bir hale dönüştü.
Bunu gören Gao Fei şaşkınlıkla sordu.
"Bu... Bu da ne!"
"Bütün yaraların iyileşti."
Li Feng bütün bedenini gererek Boss'un yanındaki mızrağını aldı. Ardından Gao Fei'ye dönerek cevapladı.
"Evet. Seviye atlayınca böyle oluyormuş."
Gao Fei hayran bir şekilde "Mükemmel..." Dedi. Aridna. Gözü birşeye takıldı ve heyecanlı bir şekilde bağırdı.
"Bu da ne? Bir eşya!"
Tabi bunu tek gören o değildi. Mahoa da bunu görmüştü. Zar zor kahkaha atarak konuştu.
"Velet. Harbiden sen şansın oğlu felan mısın? Bu şans nasıl mümkün olabilir..."
Li Feng konuşulanları hiç umursamadan eşyanın niteliklerine baktı.
İsim = Yok
Sınıf = (Bronz)
Seviye = 3
Bilgilendirme =
Desenleriyle göz alan gecenin avcıları (suikastçı) için bir bıçak.
Hasar +20
Şaşkınlıkla sordu.
"Buda ne?"
Mahoa Li Feng'in neye şaşırdığını anlamayacak konuştu.
"Ney ney?"
Li Feng açıkladı.
"Hasar yazısı yeni çıktı."
Ejderha Li Feng'in bunu merak ettiğini görünce sakince açıkladı.
"Ha... O mu. Seviye atladıkça eşyaların bilgileri daha detaylı olacak. Bu sistemin bir hediyesi."
Li Feng biraz düşündükten sonra merakla sordu.
"Anladım. Peki 20 hasar ne kadar büyük demek?"
Ejderha birazcık düşündükten sonra cevapladı.
"Şöyle anlatayım... Senin mızrağın on hasar verebiliyor."
Li Feng heyecanla konuştu.
"O zaman bu benim için harika bir silah."
Ejderha Li Feng'in aptallığı yüzünden öfkeli bir şekilde konuştu.
"Yazıyı okumadın mı? Gecenin avcıları diyor. Yani suikastçiler için demek. Sen suikastçi misin?"
Li Feng birazcık düşündükten sonra cevap verdi.
"Sanırım değilim."
Ejderha Li Feng'in ukalalığı yüzünden öfkeli bir şekilde konuştu.
"Tabi ki de değilsin! Suikastçiler gizlilik yeteneğine sahip insanlardır. Avına sinsice yaklaşırlar. Ve velet senin kafan kabak gibi ortada. Senin gizlilikle uzaktan yakından alakan yok."
Li Feng artık buna alışmıştı. Bu yüzden sakince konuştu.
"Bunu böyle anlatan ilk varlık sensin herhalde."
Ardından Gao Fei'ye dönerek konuştu.
"Hadi gidelim."
Gao Fei "Tamam" diyerek diğerlerine doğru ilerledi. Ardından herkes toplanarak otobüse bindi ve alışveriş merkezine doğru otobüslerle ilerlemeye başladılar.
~ O anda Li Feng lerin kaçtığı okulda ~
Bir otobüs hızlıca okulun kapısına doğru ilerlemeye başladılar. İçinde on onbeş öğrenci vardı. Korkmuş bir şekilde kaçıyorlar di. Otobüs kapıya yaklaşırken okulun bahçesindeki süs bitkilerin arasından bir adam koşarak otobüsün önüne çıktı.
"Lütfen... Durun lütfen!"
Bunu gören bir öğrenci hızlıca otobüsü süren arkadaşına bağırdı.
"Durdur arabayı."
Ardından otobüs adamın önünde durdu. Adamın üstü dağınıktı. Yüzü sanki savaştan çıkmış gibiydi. Öğrencilerden git bir vücutlu olanı ileri çıkarak konuştu.
"İyi misiniz?"
Adam acı bir yüzle teşekkür etti.
"Evet saolun."
Öğrenci merak ederek sordu.
"Ne oldu. Niye bu halde siniz?"
Adam sanki acı bir olayı hatırlamış gibi yüzünü ekşitti. Ardından anlatmaya başladı.
"Grubumuzun arasındaki bir öğrenci ses çıkararak bütün canavarları üstümüze çekti. Ve ardından hepimizi terk edip kaçtı. Ben ise son saniyesine kadar herkesi yönetip savaşdım. Ama en sonunda yenildik..."
O anda adamın geldiği yönden bir çığlık sesi geldi. Herkes korkuyla o tarafa baktı. Konuşan öğrenci bu sefer şüpheli bir şekilde sordu.
"Peki bu çığlık kimin?"
Adam acı bir yüzle anlatımına devam etti.
"En sonunda kaçmayı başarıp bir odaya sığındık. Sadece bir öğrenciyle ben kalmıştım. Ama en sonunda oradan çıkmamız gerekiyordu. Benim için kendisini feda etti."
Öğrenci adamın yüzüne bakarak şüphelerini bir kenara attı. Böyle acı çekmiş bir adamdan nasıl şüphelenebilirdi. Ardından üzgün bir sesle konuştu.
"Üzüldüm... Adınız neydi hocam?"
Adam kimse görmesede şeytanice gülümseyerek konuştu.
"Jiang. Bana öğretmen Jiang diyebilirsiniz..."
__________________________________________________
Yazar Notu =>
\_______________/
Merhabalar sevgili okuyucularım. Sizler için son hız yazmaya devam ediyorum. Kötü ve iyi karakterlerimizi artık belli ettim yavaştan. Aksiyona hazır olun...
Hepinize iyi okumalar...
Yorumlar nerdeeee!!!!
:)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..