Bölüm 6 : Karşılaşma

         Meteoroloji havanın bulutsuz olacağını söylüyordu. Nutsvil’den ölü şehir Nutsburg’e farları kapalı bir şekilde kaçması gerekiyordu ve bu haber önünü görmesini sağlayacak olan dolunay bu gece açıkta olacağını söylüyordu.

Cadde bittikten sonra karşısına çıkan tek katlı evleri geçti ve molozlarla doldurulmuş olan büyük arazilerle başbaşa kaldı. Nefes nefese kalmıştı.  Hafifçe esen rüzgar yüzüne ve terden ıslanmış gömleğine soğuk darbeler vurup onu rahatsız ediyordu.

Bazen vicdansız olmasının gerektiğine olan inancı sağlamlaşmıştı. “Eğer silahımı zamanında doğrultamamış olsaydım ihmalsizliğim yüzünden ölmüş olabilirdim.” diye söylendi. Sokak lambalarının ve insanların olmadığı bu moloz yığınını geçip kendisini buradan kaçıracak olan arabaya ulaşmalıydı.

Moloz yığınlarının bir kısmını geçtikten sonra küçük taş bir köprüye ulaştı. Yaklaşık 10 metre uzunluğunda olan köprünün zemininde ufak delikler vardı ve pek güvenli görünmüyordu. Eskiden güzel bir dere aktığı söylenen bu köprünün altında gri renkli ufak su birikintilerinden başka hiçbir şey yoktu artık.

Dereye ne olduğunu düşünürken molozların arasından çıkan uzun boylu adamı fark etti. Kaslı vücudu ve ifadesiz bakışlarıyla köprünün karşısında dikilen adam Levi’ye dik dik bakıyordu. Tehdidi hisseden Levi , sol elini sırtına götürerek - bebeğini korumak istediğinde elini karnına götüren anneler gibi – çantasını kavradı ve karşısındaki adama çantasında değerli bir şey taşıdığını fark etmeden söylemiş oldu.

Uzun boylu adam gözlerini hiç kaçırmadan Levi’nin üzerine doğru geliyordu . Levi bir an durup şu ana kadar başına gelmiş olayları düşündü ve silahının çok iyi bir problem çözücü olduğuna inanarak silahına davrandı. Fakat karşısındaki ondan önce davranmıştı.

Moloz yığınlarından oluşan geniş alanda bir silah sesi yankılandı ve Levi’den bir inleme sesi geldi. Kurşun sağ elini delip geçmişti ve biraz önce belinden çıkarmaya çalıştığı silah ayağının dibine düşmüştü. Kambur bir adam gibi bükülen Levi sağ elini tutarken yere damlayan kanlara yüzündeki acı dolu ifadesi eşlik ediyordu.

Uzun boylu adam yaklaştı ve zaten eğilmiş olan Levi’nin suratına sağlam bir tekme patlattı. Levi bilincini daha yere düşmeden kaybetmişti.

...

Gözlerini açtığında vücuduna işleyen soğuğu fark etti. Kollarını hareket ettirmek için çaba sarf etmek zorunda kalmıştı. Sağ elindeki çirkin yarayı gördü ve acısını tekrar hissetmeye başladı. Burnu dağılmıştı , yüzü kan revan içindeydi. Bunlara ek olarak başını belaya sokmasının asıl sebebi olan sırt çantası sırtında değildi. Endişeyle harekete geçmeye çalıştı fakat başarısız olarak taş köprünün kenarına dayandı.

Tam o anda ayakta bile doğru dürüst duramıyorken vücudundaki bütün düğümleri çözecek o sesleri duydu.

 “Siren sesleri”