Cilt 4 Bölüm 64 [ Parçalara Ayrılan Bir Dünya ] (2/3)

avatar
3372 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 64 [ Parçalara Ayrılan Bir Dünya ] (2/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

――Subaru, Arlam köyüne Petra ile Frederica’yı gömmek için yardım almak ve daha da önemlisi, Petra’nın ailesini kızın ölümü hakkında bilgilendirmek için gelmişti.

 

Bu uğurda yumruklanmaya ya da küfür işitmeye hazırlıklıydı.

 

Köşkte olduğu gibi burada da acıdan kaçınıyordu. Aslında Petra’nın ölümünü gizleyebilir ve köylülerin bundan haberi olmadan bu dünyayı sıfırlayabilirdi.

 

Bu seçimi yapsaydı Petra’nın ölümünün sorumluluğunu ve suçluluğunu yalnızca kendi kalbine kazımış olurdu ve bu da zarif bir hareket sayılırdı.

 

Ama bu seçimi yaparsa kendisini asla bağışlayamayacaktı.

 

[Subaru: Sonuç olarak mesele yalnızca kişisel tatmin, değil mi…]

 

Bu fikir doğrultusunda, ikiliyi gömmeden önce Petra’nın ailesini bilgilendirme kararı almıştı.

 

Ancak Beatrice konusunda ne yapacağını bilemiyordu. Ruhlar artlarında bir beden bırakmazdı. Beatrice'in bu temiz, lekesiz vedası da ölümünü Subaru için neredeyse gerçek dışı kılıyordu.

Kim bilir, belki de―― bu düşünceye tutunmak istiyordu.

 

Aklında bu çelişkili düşünceleri taşıyan Subaru, Arlam köyü yollarına düşmüştü. Rem de yanındaydı ve cenazeler esnasında onunla ilgilenecek birini bulmaya niyetliydi.



Ancak köye varıp köylüleri aramaya başladığında karşısına çıkan şey et kütlelerinden ibaret olmuştu.

 

[Subaru: ――Burada… hiç kimse yok.]

 

Rem’i geçici olarak evlerin birine bırakarak köyün etrafında dolaşmaya başlamış ve en sonunda bu sonuca varmıştı.

 

Kanına karışarak akan teri yüzünü kırmızıya boyuyor, acınası bir manzara sağlıyordu. Subaru’yu bu halde görecek bir köylünün dehşet dolu çığlıklar atacağına hiç şüphe yoktu.

 

Ama Subaru, bu çığlığı attırabileceği hiçbir köylü bulamamış ve ne yapacağını bilemeyerek uykudaki Rem’in yanına oturmuştu.

 

――Aslında Elsa’nın Köşkte olmadığını görünce bu olasılığı değerlendirmişti.

 

Elsa, gözlerini bile kırpmadan Başkentteki herkesi öldürebilmişti. Belki bu sefer de Köşkteki cinayetlerle tatmin olmayarak tüm köyü talan etmek istemiş olabilirdi.

 

Arlam Köyü yolunda çeşit çeşit fikirleri irdeleyen Subaru, istemeyerek bu fikre de ulaşmıştı. Ama köye vardığında karşılaştığı manzara, hayal edebileceğinin çok daha ötesindeydi.

 

Köylüler gitmiş, yerine dağınık et parçaları gelmişti.

 

――Subaru, doğal olarak kalbinde en kötü olasılığı canlandırmış ama bu olasılığı bilinçsizce yok saymıştı.

 

[Subaru: Burada hiç kimse yok… o zaman oyalanmanın da anlamı yok…… acele etmeli ve… onları gömmeliyim.]

 

Bu sözleri sarf eden Subaru, Rem’i kaldırarak köyü terk etti.

 

Hareketsiz, devasa et kütleleri ise aynı şekilde durmaktaydı. Subaru, onları ardında bıraktığı için en ufak bir sızı duymuyordu. Bu manzarayı hafızasının minicik bir kırıntısında dahi saklamak istemezdi.

 

Kafası patlayacak gibi hissediyordu.

 

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

 

Petra ve Frederica’yı gömmek beklenmedik şekilde kolay olmuştu.

 

Subaru, cenaze için görünümlerini düzenlemiş, bir bez bularak üzerlerindeki kan lekelerini silmiş ve özürler eşliğinde kıyafetlerini değiştirmişti. Tabii ki işin içinde uygunsuz hisler olmamıştı.

 

Kızların soğuk, katılaşmış kollarına kıyafetleri geçirmeye çalışırken ağlamak istemişti. Ama gözlerinin ardı kupkuruydu ve kalbi anlaşılmaz duygularla hapsolmuştu.

 

[Subaru: ……hiç değilse, huzur içinde uyuyun.]

 

Subaru sessizce bir dua fısıldayarak onları yatırdı ve üzerlerine toprak serpmeye başladı.

 

Ehh tabii ki Subaru ne bu dünyanın duaları ne de kendi dünyasınınkilerle ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Tüm aile üyeleri hayattaydı, yani hiçbir cenazeye katılmamıştı ve Japonların dini törenlerine de pek ilgi gösterdiği söylenemezdi.

 

Şu anda bunun pişmanlığını yaşıyordu.

――Söyleyecek uygun sözler seçemeyecek oluşu vicdan azabı çekmesine yol açıyordu.

 

[Subaru: Ve sizin başınıza da bela açtım. Bana yardım ettiğiniz için teşekkür ederim.]

 

Bunu söyleyen Subaru, elini uzattı ve siyah yer ejderi de burnunu o ele yaklaştırdı.

 

Bacakları toprakla pislenen Patrasche, Subaru için endişelendiğini belli ederek iyice yaklaşmıştı.

 

Patrasche’yi ahırda bulan Subaru, Petra ve Frederica’nın cenazesi için ondan yardım istemişti. Subaru’nun acemice isteğini anlayan zeki yer ejderi de o kürekle toprağı kazarken, ayaklarıyla yardımcı olmuş, uzun bedenli Frederica’nın mezarını oluşturmuştu.

 

Rüzgârla yarışabilen görkemli bacakları çamura saplanmış olabilirdi ama bu simsiyah yer ejderinin güzelliği ve asaletinden hiçbir şey eksilmemişti. Ve Subaru, bir kez daha onun varlığı için ne kadar minnettar olduğunu düşünmekteydi.

 

Petra’nın mezarını açan ise Subaru olmuştu. Petra'nın bedeni küçük olabilirdi ama Subaru, onun kendisini sıkışık hissetmesini istememiş ve aşina olmadığı kürekle çalışırken teninde sayısız kesik açmıştı.

 

Kızın üzerine toprak atar ve gözlerinin önünden silinişini izlerken, kurumuş gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı ve Subaru, onları silmeye bile zahmet etmemişti.

 

Frederica’yla da aynı şekilde vedalaşmış ve mezarlarının başına basit işaretler koymuştu.

 

Görevlerinden birini tamamladıktan sonra bu yükü attığı için omuzlarının hafifleyeceğini düşünmüştü ama ağırlık daha da artmış gibiydi.

 

[Subaru: ……Artık burada kalmanın anlamı yok.]

 

Hafifçe mırıldandı.

 

Köşkteki trajedinin perdesi kapanmıştı.

 

Büyüklü küçüklü her detayı anılarına kazıyan Subaru, iki kıza veda ederken hissettiği pişmanlığı asla unutmayacağından emin oldu.

 


Bu pişmanlık ruhunun derinliklerine kazınmıştı ve bir sonraki girişiminde temizlenecekti.

 

Bunu başarabildiğinde, ölümlerinin sorumluluğunu gerçek manada kabullenebilecekti.

 

[Subaru: İhtiyacımız olanları kontrol ettikten sonra Sığınağa dönelim. ――Rem’i burada bırakamayız, dolayısıyla o da bizimle gelecek.]

 

Güneş yavaşça alçalmaya başlamıştı.

 

Subaru, yavaşça kararan bu dünyanın üçüncü gecesinde olduğunu fark etti. Yarın sabah ihtiyacı olan şeyleri kontrol edip Köşkten ayrılacak ve dördüncü gecede Sığınağa varacaktı.

 

Böylece kaçınılmaz altıncı güne erişmesine bir buçuk günü kalacaktı. Ayrıca bu, Subaru’nun Köşkten Sığınağa dönebildiği ilk sefer olacaktı.

 

Köşkü savun ve Sığınağa dön.

 

İki kaçınılmaz zorluk yüzünden geri dönmeli ve son döngüden önce mümkün olduğunca tecrübe kazanmalıydı.

 

Subaru yokken Sığınakta neler değişmiş olabilirdi?

 

İşler muhtemelen Garfiel’in Subaru’yu bayıltıp hapsettiği zamanki gibi olmalıydı. Eğer öyleyse, Otto ve Ram beşinci gecede Arlam sığınmacılarını kaçırma planı yapmış olabilirdi.

 

[Subaru: O olmadan önce……huh]

 

Garfiel’i bırakma şekli de başka bir endişe kaynağıydı.

 

Önünü Leweslerle kesmişti. Garfiel’in ne kadar öfkelendiğini tahmin etmek bile imkânsızdı.
Üstüne üstlük, ona ablasının öldüğünü söylemek zorundaydı. Yani bir ajan olduğundan şüphelendiği ve kurtarmakta başarısız olduğu kızdan bahsetmeliydi.

 

Kendisini Garfiel’in öfkesine bırakacak ve ne gelecekse kabullenecekti.

 

[Subaru: Sığınağa dönelim o zaman. ――Emilia’yı özledim.]

 

Zihninde dönen sayısız meseleyi ve olasılığı irdeleyen Subaru, dürüst bir cümleyi bu şekilde araya sıkıştırıvermişti.

 

Bu şekilde sızlanmıştı da diyebilirdik. Ama şu anda gerçekten istediği şeyin bu olduğu kesindi.

 

Emilia’nın yüzünü görmek istiyordu. Ve ona dokunmak.

 

Emilia’nın varlığının gerçekliğini hissetmek ve kırılmanın eşiğindeki kalbini iyileştirmek.

 

Bu düşünceler, Subaru’nun tükenmişliğinin kanıtlarıydı.

 

 #Köydekiler gerçekten döner olmuş galiba. Cenaze sahnelerini düşününce de biraz üzüldüm ana neyse ki birkaç gün içerisinde bu döngüyü de sıfırlarız. 
O zaman 'pek özlediğimiz' Garfiel ile buluşmaya hazır mıyız?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44253 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr