Bilincini geri kazanan Subaru’nun fark ettiği ilk şey, bedenini teslim alan katlanılmaz bir acı oldu.
Boynundan yukarısı sıra dışı bir acıyla kavruluyordu. Sol yanağı, sağ göz çevresi, ön dişleri, sol kulağı ―― bu liste uzadıkça uzuyordu, acının değmediği tek bir nokta yok gibiydi.
Dilini ağzında oynatarak iki azı diş, bir ön diş ve bir köpek dişinin yok olduğunu fark etti. Çevresini görmek için gözlerini açmaya çalıştığında da sağ gözünün şişerek kapanmış olduğunu anladı.
[Subaru: Th, gha……]
Eksik dişleri ve ağzını dolduran kan yüzünden doğru düzgün konuşamıyordu.
Ağzından aldığı her nefes içini ürpertiyordu ama burun delikleri kuruyan kanla kapandığı için başka şansı da yoktu. Nefes nefese kalarak ağzındaki kanı tükürdü.
[Subaru: Yok artık…… Ben… ölmedim mi?]
Aşırı yaralı bedenini sürükleyen Subaru, kesin gözüyle baktığı ölüme kavuşmadığını ve kurtulmuş olduğunu fark etti.
Tek gözü elverdiğince etrafa baktığında ise karanlık koridorda yatmakta olduğunu anladı. Görünürde hiç kimse yoktu. Artık bayılmadan önce yaşananları hatırlama zamanı gelmişti ve-
[Subaru: Elsa… nerede……]
Burada değildi.
En azından Subaru’nun gözünün görebileceği bir yerde değildi.
Zaten karanlıklarda yaşamaya alışkın bir kadın olarak Subaru’nun görüş alanında olsa bile görünmemek için elinden geleni yapardı―― gerçi bunu yapması için bir sebep yoktu.
Elsa’dan hiçbir iz yoktu. Gitmişti. En azından Subaru’yu öldürmemişti.
[Subaru: Neden…bunu…… yo, daha önemlisi……]
Her hareketinde ağzından yeni kan öbekleri dökülüyordu. Rahatsız olarak kanları tüküren Subaru, kafasını salladı. Her santimini oynatmaya çalışarak bedeninin hangi kısımlarının yaralı, hangilerinin hareketsiz olduğunu anlamakla meşgulken――
――Kollarının arasında ritmik bir şekilde nefes alan, ılık varlığı hissetti.
[Subaru: ――Rem]
Mavi saçlı sevimli kız. Ona güç veren kız, kollarında uyumayı sürdürüyordu.
Rem’in kalbi Subaru’nun kollarında sessizce atmaktaydı. Sakin kalp atışları, kararlı ve inkâr edilemez nabzı, hafifçe kızarmış teni―― hepsi yaşamaya devam ettiğinin kanıtlarıydı.
[Subaru: ――――]
Bambaşka duygularla dolup taşan Subaru, kızı daha da sıkı sardı. Onun tepki veremeyişinden faydalanarak bedenini sıcaklığını hissedebileceği kadar yakınlaştırdı. Canlılığının kanıtını teniyle edinmeye çalışır gibiydi.
[Subaru: Neden… beni ve Rem’i……öldürmeden gitti……?]
Rem’in bedenine sarılan Subaru, Elsa’nın anlaşılmaz ayrılığını irdeliyordu.
O katil Petra’yı, Frederica’yı hatta Beatrice’i bile öldürmüştü. Ve yine de tam önünde duran Subaru ve Rem’in canlarını almadan uzaklaşıvermişti.
Evet, Subaru bilincini yitirmeden önce Rem’in canını almamasını rica etmişti ve Elsa’nın yanıtı da bunu kabul etmiş gibiydi. Ama o kızın sözüne güvenilebilir miydi ki?
Subaru, Bağırsak Avcısı lakaplı bir psikopatın düşünce yapısını anlayabileceğinden şüpheliydi ama Rem’i öldürmeme sebebi gerçekten de bu olabilirdi.
[Subaru: Peki o zaman…… beni niye öldürmedi……?]
Kesinlikle öldürüleceğini düşünmüştü.
En azından bıçağını sallarken Subaru’ya zarar vermeye çalıştığı kesindi. Kırılmış kemiklerinin ve parçalanmış etinin acısı, durumun bu olduğunu kanıtlıyordu.
Peki yaşamasına neden izin vermişti?
[Subaru: Her halükarda… şimdilik……]
Şimdilik sebebi anlamasının bir yolu yoktu. Ve Subaru, başını salladıktan sonra acılı bedenini zorlayarak Rem’le birlikte kalkmaya çalıştı.
Rem’i kollarında tutarken de gözlerini koridorun ucuna çevirdi―― ve yerde terk edilmiş şekilde yatan Frederica’nın bedenini görerek ne yapacağına karar verdi.
――Her şeyden önce Frederica ve Petra’yı gömmesi gerekiyordu.
[Subaru: Bu dünya sona ermek üzereyken bunu yapmanın anlamı olmasa da……]
Hassas, mantıksız, acınası bir fikirdi. Kendisine bu şekilde kızarak mırıldanıyordu.
Subaru bu dünyayı sıfırlama kararını çoktan vermişti. Çok fazla kayıp vardı. Bir şeyler kazanmış olabilirdi ama tek bir şeyi bile korumayı başaramamıştı. Her zamanki gibi her şeyi kaybetmişti, hatta bu kez daha fazlasını yitirmiş bile olabilirdi. Bu kadar kayıp verdiği bir dünyada yaşamaya cesareti yoktu.
Eğer ölümü, sevdiği insanları geri getirebilecekse bir saniye bile tereddüt etmezdi.
Bu dünya, sonlanacak bir dünyaydı.
Petra’nın, Frederica’nın ve Beatrice’in ölümleri sıfırlanacaktı.
Petra’ya verdiği söz, Frederica’dan dilediği özür, Beatrice’in son anındaki kederi, hepsi bir sonraki dünyaya taşınacaktı. Bu kararlılığa vardıktan sonra ölümlerinin yasını tutmanın hiçbir anlamı yoktu.
Çünkü kaybolacak bu dünyadaki acılar hiç kimsenin anılarına işlenmeyecek, yalnızca Subaru’ya ait olacaktı.
――Eğer Natsuki Subaru bu tarz bir kararlılığa sahip olabilseydi, çoktan bir sonraki dünyasına geçmiş olurdu. Ama-
[Subaru: Kararlılık, azim, yetenek…… Her konuda eksiğim. Neden sürekli bu kadar güçsüz olmak zorundayım… ha, Rem?]
Kollarındaki kız cevap vermemişti.
Ancak Subaru’nun güçsüzlüğünü sergileyebileceği ve derdini anlatabileceği tek kişi, kollarında uyuyan o sessiz kızdı.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
――Petra ve Frederica’yı gömmeye karar verdikten on beş dakika sonra gözlerine bir şey takıldı.
[Subaru: Bu… da ne?]
Tam önünde durmakta olan nesneyi gören Subaru, boğazından aptalca bir homurdanma çıkardı.
Ama onu kim suçlayabilirdi ki? Sonuçta önünde gerçekten de garip ve akıl almaz bir şey vardı.
Pembemsi bir et kütlesi―― bu şekilde tarif edilebilirdi.
Bir çocuğun yapmış olabileceği çamurdan bir top şeklindeydi ama etten oluşuyordu. Bu kadarı bile garip olması için kâfiydi ancak Subaru’nun şaşkınlığının altında farklı sebepler de mevcuttu.
[Subaru: Kocaman――]
Et kütlesi gerçekten de kocamandı.
Subaru’nun bakmak için kafasını kaldırmasının gerekeceği kadar büyüktü ve ağırlığının çokluğunu da tek bakışta tahmin edebiliyordu. Rengi ve dokusu, kesimhanelerde denk gelebileceğiniz taze bir domuzu veya kümes hayvanını anımsatıyordu.
Ayrıca Subaru’nun görebildiği kadarıyla bu et yığınlarından yaklaşık on iki tane vardı. Her biri birebir aynı boyuttaydı ve görünür şekilde alana dağılmışlardı.
[Subaru: Bu saçmalık… da neyin nesi……?]
Kafası karışan ve cevap alamayan Subaru, aynı soruyu defalarca tekrar etti.
Ve sonra da etrafına bakmaya devam etti.
[Subaru: Köylüler nereye kayboldu?]
Arlam köyünün ortasında, et kütleleriyle sarmalanarak dikilen Subaru, aptal bir şekilde kendi kendine mırıldanıyordu.
#Haydaa bir de bu çıktı başımıza. Elsa her nedense Subaru'yu öldürmeden ortadan kayboldu.
Köyde tanımlanamaz et kütleleri var ve köylüler ortadan kaybolmuş.
Tüm bu gizemleri çözüp hepsine uygun bir çözüm bulana dek yaşarız inşallah arkadaşlar.
Hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere :)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..