[Subaru: ――e?]
Kızın sırtından giren bıçak, yavaşça göğsünden çıkmış――kaburgalarından beline doğru inmişti.
Beatrice’in küçük bedeni bıçağın hareketleriyle titreşiyordu.
Ve Subaru’nun tek yapabildiği, bunu aptallaşmış bir şekilde izlemekti.
[Beatrice: ……bu]
Beatrice’in dudaklarından hafif bir mırıltı yükseldi.
Sonra da başını kaldırarak taş kesilen Subaru’ya baktı.
Yüzündeki ifade, gözlerindeki duygular, her biri büyük bir masal anlatır gibiydi.
[Beatrice: Sonunda……]
[Subaru: Dur…..]
[Beatrice: ――――a]
Subaru bile ne söyleyeceğini bilemiyordu.
Ve biçimlenmeye başlayan duyguları bir şekil alamayan Beatrice’in sesi, hafif bir iç çekişe dönüştü.
Beatrice’in bedeni, son bir ses eşliğinde hafif parlak bir kütleye dönüştü ve göz açıp kapayıncaya dek altın ışık parçacıkları halinde ortadan kayboldu.
Narin bedeni, açık renkli bukleleri, etkileyici ve küstah suratı, abartılı ama üzerine tam oturan elbisesi, hepsi hiçliğe karışmıştı――
[???: ――Amanın! Tam bir hayal kırıklığı oldu. İlk defa bir ruhun bağırsaklarını kestim ama hemencecik ortadan kayboldu.]
Beatrice’in kaybolduğu yerin hemen ardında, cinayet silahını tutmakta olan bir kadın mevcuttu.
Subaru, sesini işittiği saniyede kiminle karşı karşıya olduğunu anlamıştı. Ama bu düşüncenin imkânsızlığı yüzünden inanmayı reddediyordu. Ne yazık ki kendi gözleriyle şahit olduğu anda kabullenmekten başka bir şansı kalmadı, kendine geldi ve dişlerini sıktı.
Sıktığı dişlerden biri kırılmıştı. Kan tadı alarak hedefine kilitlendi ve bir çığlık koyuverdi.
[Subaru: ――ELSAAAA!!]
[Elsa: Oh, artık yapacak bir şey yok, değil mi?]
Kukri bıçağının sırtı, Subaru’nun kafatasına ulaştı. Ağır darbe kafatasını çatlatmış ve bedenini duvara yapıştırmıştı. Şu anda ona direnme gücü veren tek şey, Rem’i kollarında tutma kararlılığıydı.
Kafasından kanlar akıyor, gözleri karamaya başlıyor ve uzuvları dövüşme kararlılığına boyun eğmiyordu. Ama buna rağmen, Kukri bıçağını ellerinde oynatan Elsa’yı görebilmek ve onunla konuşabilmek için mücadele ediyordu.
[Subaru: Na..sıl ……hayatta olabilirsin? Kontrol ettim. Kontrol ettim ve öldüğüne emin oldum……!]
[Elsa: Mmhmm, haklısın, ölmüştüm. Eğer o zaman beni yakıp küle çevirseydin muhtemelen burada olamazdım.]
Elsa, tir tir titreyen Subaru’yu ilgisizce cevaplamıştı.
Göğsüne kazık çakılmış ve çarmıha gerilmişti, öldüğüne hiç şüphe yoktu. Evet ölmüştü. Subaru buna emindi. Peki madem öyle, burada ne yapıyordu? Yoksa şu anda Elsa’nın da Lewes gibi kopyalarının olduğu bir kâbusta falan mıydı?
Ama Elsa’nın uzuvlarından kan damlıyordu ve göğsünde, üzeri pelerininin bir parçasıyla kapatılmış olan bir delik mevcuttu.
Taşıdığı savaş yaralarına bakınca aynı kişi olduğuna hiç şüphe kalmıyordu. Tek soru ölü mü yoksa diri mi olduğuydu.
[Subaru: Senin…… ölümsüz olma şansın yok, değil mi……?]
[Elsa: Ehh, bu imkansız. Sadece hayata diğer insanlara nazaran daha utanmazca tutunurum diyelim. Bu arada, o kız da fena değilmiş. Bedenimin bu kadar zarar gördüğü zamanları parmakla sayabilirim.]
[Subaru: …….Ne tesadüf. Ben de senin yüzünden öldüğüm seferleri parmakla sayabilirim.]
Subaru’nun karşılığı ironik olabilirdi ama şaka olmadığı kesindi.
Ancak Elsa bunu şaka olarak algılamış ve gülümseyerek hızlıca yerinde dönmüştü. Sonra da yarısı kesilmiş örgüsünü tutarak sessizce Subaru’ya bakmaya başladı.
[Elsa: Bu kızı daha önce hiç görmemiştim.]
[Subaru: ……Peki şimdi de görmemiş gibi davranmaya ve ona dokunmamaya ne dersin?]
Kızın sözlerinin ardındaki anlamı kavrayan Subaru, bu teklifte bulundu. Teklifinin kabul edileceğine dair pek umudu yoktu ama hiç değilse uzuvları komutlarına yanıt verene dek zaman kazanmaya çalışıyordu. Aptalca bir konuşma olabilirdi ama gerçekten zamana ihtiyacı vardı.
[Elsa: Kesinlikle planlarımın bir parçası değildi, o yüzden sorun olmayabilir…… ruh kız ve büyük hizmetçi… küçük hizmetçi de bonus gibiydi.]
Üç ölümden bahsediyordu. Beatrice, Frederica ve bonus olarak Petra.
Bilincini yitirmeye başlayan Subaru, hiçbir detayı kaçırmamak için kulaklarını keskinleştirmeye çalıştı. Rem’i hedef almamış oluşu, Elsa’yı tutan kişinin Rem’in varlığını unutmasıyla alakalı olmalıydı. Subaru daha önceleri işveren olarak Frederica’yı düşünmüştü ama ölümü bu olasılığı eliyordu.
[Subaru: Düşündüm de, bana yalan söyledin, değil mi?]
[Elsa: Ne yalanı?]
[Subaru: Frederica hakkında. ――Yasak Kütüphanedeyken yalnızca Petra’yı öldürdüğünden bahsettin, peki bunu nasıl açıklayacaksın?]
Subaru, başıyla koridorda yatmakta olan Frederica’yı işaret etmişti. Bu bakışları takip eden ve [Aah] diyen Elsa ise anlamış gibi başını salladı ve Subaru’ya dönerek cevap verdi.
[Elsa: Onunki güzel bir ölüm değildi.]
Açıklaması bu kadardı.
Bir katilin ‘güzel’ tanımlaması, Subaru’nun anlamak isteyeceği bir şey değildi. Ama birinin canını aldıktan sonra söyleyecekleri bu kadar mıydı sahiden? Subaru’nun öfkesi kabarıyordu ancak Kukri bıçaklı Elsa’nın karşısında öfkesi hiçbir şey ifade etmeyecekti.
Ne kadar intikam istese de, vücudu karşılık vermeye yetecek kadar toparlanamamıştı.
Elsa’nın katil bıçaklarının karşısında eğilmek, işte kararlaştırılan son tam olarak buydu.
――Yani bu denemenin de sonuna gelinmişti.
‘’Ölümün’’ yaklaştığını bilen Subaru, bu döngüde topladığı bilgileri ve yeni gizemleri gözden geçirdi. Son olarak da Beatrice ile yaptığı konuşmayı ve kızın son anında yüzünde beliren ifadeyi anımsadı.
Subaru’ya sürekli “Ölmek istiyorum” , “Lütfen öldür beni” diyen kız neden son anda Subaru’yu itmişti? Elsa’nın yaşadığını fark ederek Subaru’yu kurtarmıştı ama bu eyleminin ardındaki esas sebep neydi? Subaru bunu anlamayacak kadar aptal değildi.
[Elsa: Gözlerindeki bakışı beğenmedim.]
[Subaru: Huh? ――Gbha!?]
Elsa, bu sözler eşliğinde bıçağının kabzasını Subaru’nun yüzüne fırlatmıştı.
Subaru’nun yanak kemikleri parçalanmış, birkaç dişi dökülerek yere düşmüştü.
Yere yığılan Subaru, ters taraftan gelen bir darbeyle daha yüzleşti. Yoğun acı sağ gözünün ortasına ulaşmış ve sol kulağı da yerinden çıkartılmıştı.
Bıçağın keskin ve kaba uçları düzenli olarak yer değiştiriyor, Subaru’nun bedeni Elsa’nın işçiliğiyle oyuluyor, eziliyordu. Subaru’ya yaklaşan “Ölümü” hediye etmeyen Elsa, ona acı üstüne acı tattırıyor, kanlar içinde inlemesine yol açıyor ama sona ulaştırmıyordu.
[Elsa: Son anına dek mücadele edeceksin. Aksi takdirde yaşamanın ne anlamı var ki?]
[Subaru: ……sanki senden hayata dair tavsiyeler almak istermişim gibi.]
Bir darbe. Alnını açan, kafatasındakileri neredeyse dışarıya dökecek olan ve Subaru’yu yere yapıştıran bir darbe.
Bu darbenin etkisi, Subaru’nun bilincini iyice uzaklaştırmaya ve ona bedeninin soğuk bir dünyaya sürüklendiğini hissettirmeye başlamıştı.
Bu noktada ölecek olmalıydı.
Bilincini yitirse bile, önünde durduğu Bağırsak Avcısının işkencesini sürdüreceğini hayal etmek basitti.
Son gelmişti. Bu sefer daha ileri gidemeyecekti.
Bir dahaki sefere çuvallamayacaktı. Bir dahaki sefere başarı kesindi.
Son anında yüzünde beliren ifadeyi ne olursa olsun unutmayacağım.
[Subaru: ――Beatrice]
Subaru’ya “Öldür beni” diyen kızın yüzü, son anında gözyaşlarıyla ıslanmıştı.
Bu manzarayı zihnine kazıyan Subaru’nun bilinci tamamen yutulmuş, karanlığa ve hiçliğe erişmişti.
#Bu kez öldü mü acaba Subaru? Bir dahaki bölümde canlı çıkarsa yok artık diyeceğim.
Bu arada Elsa bunca şeyden sonra nasıl ölmeyebilir? Yani 'hayata utanmazca tutunurum' ne çeşit bir açıklama oluyor acaba?!
Neyse, okumaya ve sabretmeye devam arkadaşlar!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..