Roswaal Ölümden Dönüşü bildiğini itiraf etmişti, buna hiç şüphe yoktu.
Subaru ise nefesini tutmuş, durumun tehlikesinin bilincine varmıştı.
Şartlar tam da Echidna’nın çay partisindeki gibiydi. Eğer Roswaal’ın Ölümden Dönüş hakkında konuşmaya devam etmesine izin verirse, Sığınağı sarmalayan gölgeler vukuatı tekrarlanabilirdi.
Hatta Cadı hemen şu anda harekete geçse bile hiç şaşırmazdı. İçine çektiği nefesi uzun bir şekilde vererek zamanın durmadığını teyit etti.
Cadı, ceza olarak kalbini kavramamıştı. Bu Subaru için en katlanılmaz olasılığı elemiş oluyordu.
Diğer olasılık ise――
[Roswaal: ――“Sükut ikrardan gelir.”. Bunu kim söyle~~miş merak ediyorum doğrusu.]
Düşüncelerini riskten kaçınmaya yönlendiren Subaru, zihnini inanılmaz bir hızla zorluyordu. Ama Roswaal beklemekten sıkılarak bu sözlerle araya girmişti.
Az önceki itiraf Roswaal için de büyük bir önem taşıyor olmalıydı.
Subaru’nun hiçbir söz söylemeyerek kendisini yok saydığını fark eden Roswaal, hoşnutsuzluğunu belli edecek şekilde kaşlarını çattı.
[Roswaal: Ee~~hh, red~~detmiyor olman da dürü~~stlüğün hakkında absürt bir açıklama sunuyor.]
[Subaru: Ben――]
[Roswaal: Oo~~ho, peki. Benim söylememde sakınca yok ama sen onaylarsan nahoş sonuçlar doğabilir. Bu yüzden asla sesli dile getiremeyeceksin, de~~ğil mi? Gerçi…]
Subaru’yu ilk hecesinde durduran Roswaal, sesi aniden tükenene dek konuşmayı sürdürdü.
Ve Subaru’nun dudaklarını ısırdığını fark ederek çirkin bir bakış attı.
[Roswaal: Belki de söylediğin takdirde senin hakkında ne düşüneceklerinden korkuyorsundur?]
[Subaru: ――――gh]
[Roswaal: Çok nor~~mal tabii. So~~nuçta zamanı geri sarmak şok edici ve kor~~kunç bir şey. Zaman-Müdahalesi Kara Büyünün mutlak zirvesidir. Beatrice bile tüm gücünü kullanarak zamanı yalnızca duraklatmayı başarabilir. Tersine almak ise rüyanın da rüy~~ası gibi.]
Roswaal’ın içten korkularını fark ederek dile getirişini dinleyen Subaru’nun yüzü, Beatrice adıyla katılaşmıştı.
Elsa’nın bıçağıyla sırtından yaralanan kızın son anındaki ifadesi hala aklında kazılıydı.
[Roswaal: ――Tepkine bakıl~~ırsa Beatrice de rolü~~nü tamamlamış gibi görünüyor…]
[Subaru: Onun rolünü…… sen nerden…… ama evet, öyle.]
Subaru, Ölümden Dönüş sohbeti süregelirken fırsatı kullanmış ve düşüncelerini dizginleyerek ilgisini Roswaal’ın telaşsız yüzüne yönlendirmişti.
Bu adam Beatrice’in yalnızlık feryatlarından haberdar mıydı?
[Subaru: Onun acı çektiğini biliyordun… değil mi? Köşke bağlı olup asırlar öncesinden kalan bir kontrattaki söze tutunduğunu…… bu yüzden tükenip içine kapandığını, köşesine sıkıştığını, tüm bunları biliyordun, değil mi!?]
[Roswaal: Ta~~bii ki biliyordum. Beatrice ve ben birbirimizi çok uzun zamandır tanıyo~~ruz. Doğumumdan beri diyebilirim. Kalbinde bir yalnızlık olduğunun kendimi bildim b~~ileli farkındaydım.]
[Subaru: O zaman……!]
[Roswaal: Neden bu konuda bir şey yapmadım? Bu~~nu söylememiş olmanı tercih ederdim. Onu içindeki mutsuzluk konusunda rahatlatabilecek tek kişi kendisi, eminim bunu anla~~mışsındır.]
Bağırmanın eşiğinde olan Subaru, Roswaal’ın reddedilemez mantığı karşısında sessizleşti.
Ona Beatrice’in kederinden bahsedebilir ve çığlıklar atabilirdi. Ama bunun anlamsız olacağının farkındaydı.
Beatrice ölmüştü ve kalbindeki yalnızlık hakkında yapılabilecek hiçbir şey yoktu.
Yalnızca zamanı tekrar yaşama yetisine sahip olan Subaru, bu konuda bir şeyler yapabilirdi. Ama dört yüz yıllık kederi nasıl iyileştirecekti ki?
Dört yüz yıl―― Subaru bile o kadar geriye erişemezdi.
Subaru’nun sessizleşişini izleyen Roswaal, başını hafifçe salladı.
Ve şöyle dedi:
[Roswaal: Kıs~~kanılası.]
[Subaru: ――Kıskanılası mı?]
Subaru kısık bir sesle tekrarladı. Roswaal ise [Evet…] diyerek başını salladı ve devam etti.
[Roswaal: Kıskanılası bir kız. Beatrice biricik dileğini yerine getirip ortadan kayboldu. Burada olman tam ol~~arak bu anlama geliyor, değil mi?]
[Subaru: Biricik…… dileği mi? O…… öldü… ve sen….. buna biricik dilek mi diyorsun!? Bunu gerçekten söyleyebiliyor musun!?]
[Roswaal: Beatrice’in bundan daha çok arzu~~ladığı bir şey var mıydı ki? Bir başkasının neye kıymet verdiğini tartışma hakkına sahip değiliz. Ne sen ne de ben Beatrice’in ölümüne gölge düşürebiliriz.]
Hassas sözler ve kusursuz bir mantık. Doğruydu, buna hakları yoktu.
Subaru ve Beatrice birbirlerine daima yabancı olmuştu. Subaru asla Beatrice’in arzusunu anlamamış ve bunu yerine getirmeyi bir kez olsun değerlendirmemişti.
Ama Beatrice’in arzusu gerçekten bu muydu ki?
――Eğer öyleyse neden son anında Subaru’yu korumuştu?
[Roswaal: Beatrice’in biricik dileği yerine geldi. Bu yüzden onu gerçekten kıskanıyorum. ――Görünen o ki benim kendi dileğimi gerçekleştirmem müm~~kün olmayacak.]
[Subaru: ――――]
Bunu dile getirme şeklinde bir gariplik vardı.
Subaru bu garipliğin nerede ve ne şekilde olduğunu söyleyemiyordu.
Ama var olduğu kesindi.
[Subaru: Ve bu dileğin…… nedir……?]
[Roswaal: Söyleyemem. Kontratım buna izin vermiyor ve söyleyebileceklerim bundan iba~~ret. Zaten sözlerimle kontratımın sınırlarını olabildiğince zorladım. A~~ma sana şunu söyleyebilirim.]
[Subaru: ――――]
[Roswaal: Dileğimin gerçekleştiğini görmek için daima, daima, daima elimden geleni yapacağım. Amacım için gerekli olmayan tek bir hareketim bile yok ve hiç~~birinden pişman değilim.]
Roswaal en ufak bir utanma ve pişmanlık belirtisi göstermiyordu.
Bu arsızlık Subaru’nun göğsünde karanlık bir öfke kabarttı.
Bu, içinde biriken tüm duyguların bir araya gelişiyle ortaya çıkan bir öfkeydi. Ancak o öfkenin varlığına rağmen kendisini kaybetmiyordu.
[Subaru: Gerekli……? Ram’ı ve Garfiel’i öldürmeyi, Sığınağı kara gömmeyi…….bunların hepsini gerekli mi görüyorsun……?]
[Roswaal: Hmm, öncekiler…… bu konuş~~mayı zehir ederdi. Sonrakiler içinse cevab~~ım evet olacak.]
[Subaru: Ne için!!??]
Subaru dişlerini sıkıyor, kollarını savuruyor ve bağırıyordu.
[Subaru: Bunu ne bok yemeye yapıyorsun!? Sığınağa kar yağdırıp halka eziyet etmek bir çeşit hastalıklı şaka mı…… neyi başarmaya çalışıyorsun!? Neden itiraf etmiyorsun! Roswaal!!]
[Roswaal: Bu da gerekliydi. ―― Emilia-sama’yı izole etmek için.]
[Subaru: ――N…e?]
[Roswaal: Tekrar ediyorum. Kar yağdır, halka çile çektir, Emilia-sama’yı izole et ve dengesiz bir ruh haline sok. Yaşananlar bunlar değil mi?]
Roswaal bunları gözleriyle görmüş gibi sıralamıştı. Sahiden de Mezardaki Emilia’nın durumu tam olarak Roswaal’ın bahsettiği gibiydi. Ama Subaru’nun bunu itiraf etmeye niyeti yoktu.
Daha da önemlisi, Roswaal’ın ifadesi Subaru’nun şu ana dek duyduğu en duygusuz ifadeydi.
[Roswaal: Sığınak, Cadıyla yakından bağlı ve Emilia-sama da Sığınağı özgürleştirmek için Yargılamaları alıyor. Bö~~yle bir zamanda Sığınağa doğal bir felaket çökerse…… insanlar Emilia-sama hakkında ne düşünür?]
[Subaru: Ne…..]
[Roswaal: Bu noktada devreye fevri Garfiel giriyor. Hiç kimse olmasa bile onun Emilia-sama’dan şüpheleneceği ve bunu dile getireceği kesindi. Onun sesi sayesinde herkes aynı şeyi düşünmeye başlayacaktı.――Yani felaketin sebebinin Emilia-sama olduğunu.]
Roswaal’ın analizi tam isabetti ve Garfiel’i ellerinde oynatmıştı. Subaru Sığınağa girdiğinden beri Garfiel’in şüphelendiği kişi Emilia idi.
Bunu yapabilecek başka biri olsa bile bu dünyadaki tüm düşmanlığın hedefi Emilia olmuştu.
Hepsinin sebebi de Emilia’ya başından beri bela olan önyargıydı.
[Roswaal: Peki Emilia-sama izole olunca ne olacaktı? Emilia-sama görünüşüne rağmen korkunç derecede güçsüz biri. Tüm inancını her şeyini onaylayacak birine bağlamasına şaşmamalı. Ve o kişi de kendisini tüm kalbi ve ruhuyla desteklerse, sonuç mükemmel olur.]
[Subaru: Dur……dur……dur dur dur dur du……r]
Subaru, kollarını uzatmış, Roswaal’ı durdurmaya çalışıyordu.
Az önce çok büyük bir şey işittiği hissine kapılmıştı.
Az önce çok absürt, imkansız bir şey duymuş gibiydi.
Duymaması gereken bir şey duymuş gibi――
[Roswaal: Sana bel bağlayan Emilia-sama’ya sırtını dönemezsin. Tabii ki yapamazsın, çünkü onu seviyorsun. Biricik Emilia-sama’n her şeyini sana bağlıyorsa onu bir kenara atmana imkân yok.]
[Subaru: Bu――]
Asla olmaz.
Hiç değilse olmamalıydı.
Ama gerçek buydu. Subaru bizzat bu döngü içerisinde kendisini Emilia’nın tutunuşuyla boğulmaktan kurtarmıştı. Buna karşı koymuş ve onu yalnız bırakarak Roswaal’ın yanına gelmişti.
Emilia’nın sevgi dolu fısıltılarının cezbediciliğini reddetmiş değildi.
Onu ardında bırakabilme sebebi, bu düşüncelerinde tamamen samimi olmadığını bilişiydi, o ürpertici meşguliyet――
[Roswaal: “Bu kez öyle olmayacak.” Vermek istediğin cevap bu muydu? Yalnızca pek yazık diyebilirim. Sanırım şu anki benliğinin başında çok fazla lüzumsuz şey var.]
Roswaal, şaşkına dönmüş Subaru’ya doğru sessiz bir adım attı.
Kan gölüne basan ayağının çıkarttığı sıçrama sesi, Subaru’nun bedenini dondurdu.
Ve boğazından bir homurtu yükseldi.
[Subaru: Beni öldürecek misin――?]
[Roswaal: Seni öldürmek oldu~~kça gadd~~arca bir düşünce. Ölürsen başım bayağı belaya girer. Öyle ya da böyle dün~~yayı şekillendirmene ihtiyacım olacak.]
[Subaru: Hh――?]
Roswaal’ın sözleri, Subaru’yu bir anlığına sessizliğe boğdu.
Ancak bu cümlelerdeki tutarsızlığı fark etti.
Roswaal, Subaru’nun dünyayı ‘’Geri Sarabildiğini’’ biliyor ama ‘’Ölümden Dönüş’’ sisteminin ‘’Ölümle’’ tetiklendiğini bilmiyordu.
Bu yüzden de Subaru’yu köşeye sıkıştırıp onu ‘’Geri Sarmaya’’ zorlamaya niyetlenmişti. Gerçi bu an, gelecek ölümden çok daha fazla ıstırap içeriyor olmalıydı.
Eğer Roswaal’ın Subaru’yu öldürmeye niyeti yoksa hala bir şans olabilirdi.
[Subaru: ――Millet! Herkes içeri girsin!!]
Elini kaldıran Subaru, bu emri verdi.
Ve Roswaal kaşlarını çatarken, mevcut odanın ve yandaki odanın kapı ve pencereleri eşzamanlı olarak kırıldı. İçeriye doluşan sert rüzgâra eşlik eden küçük, sıska gölgeler mevcuttu ve sayıları yirmiydi―― hepsi de pembe saçlı küçük kızlardı.
#Yine Roswaal'ın her şeyi bir plana bağlı olarak gerçekleştirdiğini görüyoruz.
Emila-sama'yı izole ederek Subaru'nun elini kolunu bağlamak. Ama Subaru bu kez daha büyük bir irade gösterdi.
Peki Lewes taklidi ordumuz bir işe yarayacak mı dersiniz?
Öğrenmek için okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..