Cilt 4 Bölüm 67 [ Büyücü ] (1/3)

avatar
4111 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 67 [ Büyücü ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

 

“Akıl almaz”. Subaru’nun, gözlerinin önünde yaşananlara verebileceği tek tepki buydu.

 

Ram bir kan gölünün içerisinde yatıyordu ve üzerinde de Garfiel’in kafasız bedeni mevcuttu. Üst üste yığılan bedenlerin arkasında ise katilleri olan ve kıyafetlerinden kanlar damlayan Roswaal duruyordu.

 

Bu korkunç manzaraya şahit olan Subaru ise yaşananların Roswaal’ın eseri olduğuna inanamıyordu.

 

Roswaal L. Mathers, Lugnica Krallığının Saray Büyücüsüydü, iradesiyle en üst kademe büyüleri kontrol edebilmeli ve bu sayede bir savaş makinesinin gücüne sahip olmalıydı. En azından Subaru’ya öyle söylenmişti.  

 

Ve bunu duyduğu için de Roswaal’ın büyü gücünü kullanmadan bu tarz bir yıkım gerçekleştirebileceğine ihtimal vermemişti.

 

[Roswaal: “Büyücüler yakın dövüşte kötüdür.”, çok ön~~yargılı bir görüş. Bana el kaldırmaya çalışan herkesin aklındaki düşünce budur……Bu kalın kafalıların başına gelenleri de açıkça görebiliy~~orsun.]

 

Subaru, Roswaal’ın dile getirmediği düşüncelerini mükemmel bir şekilde anlayışı karşısında istemsizce yutkunmuştu.  

 

Bu esnada Roswaal, yüzüne sıçrayan kanı parmaklarıyla takip ediyor, mavi göz kaleminin üzerinden geçerek gülümsüyordu. ――Şeytani, kelimenin tam anlamıyla şeytaniydi.

 

[Subaru: Ne, den……]

 

[Roswaal: Mm~~mm?]

 

[Subaru: Onları neden öldürdün…… neden Ram? Garfiel’i… Garfiel’i öldürmek…… zorundaydın…… ama…]

 

[Roswaal: Garfiel varken konuşma~~mız mümkün olmayacak gibi görünüyordu. Ram’a gelince, bunun hoş görülemez olduğunu kabul ediyorum. Ama Garfiel’le doğru~~dan bir dövüşe girecek kadar güçlü değilim. Onu öldürmek için gardını düşürmem lazımdı.]

 

 “Gardını düşürmek”, Garfiel’le birlikte Ram’ı da delip geçmek anlamına geliyordu.

 

Roswaal’ın ikiliyi öldürüşünü rahat bir şekilde anlatışını dinleyen Subaru, bir şekilde öfkesini kenara atarak sakinliğine kavuştu.

 

Gülünç bir durumda verilen gülünç bir karşılıktı. Ve Roswaal’ın niyeti Subaru’yu ellerinde oynatmaksa, öfkelendiği takdirde ona tam olarak istediğini vermiş olurdu.

 

[Subaru: …………]

 

[Roswaal: Hm~~mm, bu beklen~~medikti. Sözlerime öfkelenmeni bekliyordum.]

 

[Subaru: Ehh, öfkelenirsem döngünün işini bitirmek ve en başa dönmek zorunda kalırım……Tabii öfkelenmediğimi söylemiyorum. Tabii ki öfkelendim. Tabii ki.]

 

[Roswaal: Ö~~yle mi. Bu takdir edilesi bir tavır. Benim tanıdığım genç Natsuki Subaru şu anda öfkeden kudurmuş olmalıydı. Sen~~ce de öyle değil mi Natsuki Subaru-kun?]

 

Roswaal’ın tek gözbebeği Subaru’nun gözlerine kilitlenmişti.

 

Roswaal’ın şimdiki gibi tek gözbebeğiyle hedefine kilitlenişi sık görülen bir durumdu.

 

Ve o parlak, sarı gözbebeğinin hedefi olmak da insanın sinirlerini bozar, sakin kalmasını engellerdi.

 

[Subaru: Zamanında ne kadar aptal olduğumun farkındayım ama bu hiç olgunlaşmayacağım anlamına gelmez. Bu olayı öfke fırtınalarıyla çözemeyeceğimi biliyorum……]

 

[Roswaal: Yo~~yo, bunu kast~~etmedim, Subaru-kun. Subaru-kun. Natsuki Subaru-ku~~n]

 

Roswaal, kana bulanmamış sol eliyle deniz mavisi saçlarını okşadı. Onun bu tavırları karşısında tarif edilemez bir hissiyata bürünen Subaru ise geri çekilmedi. Bunun yerine bir adım ilerleyerek palyaçonun yüzüne bakmaya devam etti.

 

[Subaru: Ne kast ediyordun?]

 

[Roswaal: Kast ettiğim şey… eğer sorduğun şey buysa, yanıtım şu olacak: ――Tebrikler ve hoş geldin. Seni bekliyordum. Sonunda karşımda dimdik durabileceğin anı bekliyordum.]

 

Subaru, omurgasında nemli parmak uçlarını andıran bir ürperti hissetti.

 

Önündeki Roswaal ise kelimenin tam anlamıyla mest olmuştu. Bu tavır, bu keyif, tüm bunlar Subaru’nun midesini bulandırıyordu.

 

Roswaal hiç de dalga geçiyor gibi görünmüyordu, Subaru sayesinde fazlasıyla mutluydu. Tek problem, açıklanamaz doğası ve kelime seçimiydi.

 

[Subaru: Karşında dimdik durmamı…… bekliyordun?]

 

[Roswaal: Özellikle bu odanın bu kısmında değil tabii. Bu can~~sıkıcı bir ifade olurdu. Eminim ne demek istediğimi anlamışsındır. Sonuçta bunu anla~~yabilecek olan tek kişi sensin.]

 

[Subaru: Anlayabilecek olan…… tek kişi ben miyim?]

 

Subaru’nun beyni, parçaları yavaş yavaş birleştiriyordu. Yavaş ve emin adımlarla birleştirdiği parçalar, esas resmi belirgin kılmaya başlamıştı.

 

Ve ne kast edildiğini anladığı anda “Yok artık” diye düşündü.

 

[Roswaal: An~~lıyor mu~~sun, Subaru-kun? Neden gözünün önünde yaşanan iki cinayet sonrasında bu kadar sakin kaldığını ve kontrol edilemeyecek bir öfkenin kucağına düşmediğini anlıyor musun?……Aslında eminim bili~~yorsundur.]

 

[Subaru: ――――]

 

[Roswaal: Ölümleri sende büyük bir etki yaratmadı. Yalnızca öldüklerini gördüğün için şaşırdın. Biraz kız~~mış da olmalısın tabii. Ama kederlenmiyorsun. Ve bu yüzden bana kin tutmuyor ya da beni yumruk~~lamaya çalışmıyorsun.]

 

Roswaal’ın kendisini bir kitap misali okuyuşunu dinleyen Subaru, itiraz etmek üzere ağzını açsa da söyleyecek hiçbir şey bulamadı.

 

“Sen ne bilirsin ki!?” “Onların ölümlerini umursamadığımı mı sanıyorsun!?” “Ram ve Garfiel’i nasıl öylece öldürebildin, canavar herif!”

 

Aklına sayısız tepki gelmişti.

 

Aslında içinde biriken duyguları dışa vurma dürtüsü pek çok kez yükselmişti, hepsini boğazından uçurmak istiyor ama her şey bir boşluğa dönüşüyordu.

 

Öfkeliydi. Şaşkındı. Kederliydi, daha doğrusu öyle olmalıydı.
Ama buna rağmen Roswaal’a karşı çıkacak hiçbir şey söyleyemiyordu――

 

[Roswaal: ――Çünkü her şey tamir edilebilir. Ak~~lından geçen şey bu, değil mi?]

 

[Subaru: Sen…..ne…]

 

Subaru, bir titremeyle kalbinin sıkıştığını, boğazının donduğunu hissetti.
Bu bir mecaz değildi, sahiden de kalbinin sıkıştığını hissediyordu, şaşkınlığı o derece büyüktü.

 

Başını kaldırarak odanın çevresine baktı, kendisini cezalandırmaya çalışan siyah ellerin belirip belirmediğini kontrol etti. Bu Kıskançlık Cadısını reddettiğinden beri ilk cezası olacaktı. O gölge geri dönerse ne çeşit bir dehşet yaşanırdı? Düşüncesi bile kalbinin her an parçalanabilecek hale gelmesine yetiyordu.
Ama-

 

[Subaru: ……gelmemiş.]

 

[Roswaal: Neden bu kadar ürktüğünü bilmiyorum ama…… Aa~~ah, bunun kont~~ratınla alakalı olduğunu düşünüyorum. An~~ lıyorum. Bu şu ana kadarki sözlerini ve hareketlerini açıklar. Sanırım anlıyorum.]

 

[Subaru: Anlıyorsun……. yo, daha önemlisi…!]

 

Roswaal’ın çenesini tutarak başını sallayışını izleyen Subaru’nun yüzü beyazlamıştı, dudakları titriyordu.

 

Roswaal’ın az önceki cümleleri Subaru’yu iliğine kadar sarsmıştı ve anlamı da şuydu――

 

[Subaru: Sen…… be… benim durumumu biliyor musun……!?]

 

[Roswaal: Yazılı olan kadarıyla, evet. ――Baştan başlama gücüne sahipsin. De~~ğil mi?]

 


#Sonunda teoriler çözüme kavuştu. Roswaal'ın Subaru'nun gücünü bildiğini öğrendik. Peki nasıl? 
Ve bu konunun konuşulması Cadının öfkesini çekecek mi? 
Güzel ilerliyoruz, bol bilgili bölümlerle devam ederiz inşallah.

#Bu arada 5 gün kadar yurtdışında olacağım arkadaşlar, o yüzden bölüm saatleri düzenli olmayacak. Zaten bugün de bir hayli erken atıyorum, görenlere sürpriz olur artık.
Ekstrem bir durum olmadıkça her gün bölüm atacağım.  
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere :)







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr