[Roswaal: ――Ee~~hh, siz ikiniz kes~~inlikle si~~nirli görünüyorsunuz.]
Kendisine tahsis edilen konuttaki yatağında yatan Roswaal, klasik palyaço makyajı ve sarf ettiği bu cümle eşliğinde Subaru ve Garfiel’i selamladı.
[Subaru: Yeah. Şu anda aşırı sinirliyim. Ve yanımdaki bu arkadaş da her an üzerine atlayabilir. Yani sözlerine dikkat etmek isteyebilirsin.]
Kapıda durarak yolu kapatan Subaru, kollarını iki yöne açarak çenesiyle arkasındaki kişiyi işaret etmişti. Tabii ki bu hareketin öteki ucunda sessizce homurdanmakta olan Garfiel mevcuttu.
Kaba nefes alış veriş sesi, insan formunda kalabilmek için rasyonellik sınırlarını zorladığını gösteriyordu. İç mekâna girmiş olmalarına rağmen dışarının soğuğu içeriye de sızmıştı. Subaru ve Roswaal beyaz, yeterli ısıyı sağlayabilen Garfiel ise kırmızıya yakın nefesler veriyordu.
[Roswaal: Bu i~~lginç bir çift olmuş, değil mi? Garfiel’in Subaru’yu geriye döndüğü gibi ik~iye ayırmaktan bahsettiğini hatırlıyorum.]
[Garfiel: İşler biraz değişti. Neyin doğru neyin yanlış olduunu öğrenince kimi parçalicağıma karar veririm.]
[Subaru: Böyle korkunç şeyleri çok normalmiş gibi dile getirme. Roswaal, senin de bu tarz korkunç ifadeleri normal karşılamaman gerekiyor, bilesin.]
Subaru, Köşke gitmek için Sığınaktan ayrılırken Garfiel’in kendisinden nefret etmesini sağlamıştı. Bu aşağılamayı unutamamış olan Garfiel’in, Roswaal ve Emilia’ya yönelik kızgınlığını anlamak da çok zor olmasa gerekti.
Subaru’nun kaşlarını çattığını gören Roswaal, [Yo~ yo~~o] diyerek tek sarı gözünü Subaru ve Garfiel arasında gezdirdi.
[Roswaal: Her şeyi olduğu~~gibi anlatıyordum Subaru-kun.]
[Subaru: Oldukça hakir görünmüşüm gibi. Kırıldım, Ros-chi. Garfiel beni yiyecek olsa hiçbir şey yapmayacak mıydın?]
[Roswaal: A~aya aya, biraz pısırık davranmadın mı? Subaru-kun Garfiel’le kafa kafaya geldiğinde, Garfiel’in galip gele~ceği kesin mi ki?]
[Subaru: Bir şansımın olduğunu mu sanıyorsun? Bugüne kadarki dövüş kayıtlarımı duysaydın ödün kopardı, bilesin.]
Subaru, bu Paralel Dünyaya ışınlandığından beri darbe alıp durmuştu, adını şahsen yazdırdığı pek galibiyet yoktu.
Sokak arasındaki üç garip çocuğu dövmüş, ormandaki kurtların işini zar zor bitirmiş ve ölmek üzere olan Petelgeuse’e son darbeyi vurmayı başarmıştı.
[Subaru: Aslında düşündüğümden çok daha fazlası varmış… ama tepesi atan Garfiel’in karşısında parçalara ayrılmam iki saniyemi alır. En fazla o kadar direnebilirim.]
[Roswaal: Öyle mi acaba. Belki doğru şartlar altında iyi bir müca~dele çıkartabilirsin.]
Gözünü kısan Roswaal, konuşurken Subaru’yu baştan aşağı süzüyordu. Subaru da bu sözleri doğru kılmak istiyor ama ne yazık ki kabul edebileceği bir nokta bulamıyordu.
Bu yüzden omuz silkerek geçiştirdi. Neredeyse aynı anda Garfiel de harekete geçti ve ayaklarının altındaki zemini parçaladı.
[Garfiel: Şu anda bu saçmalıkların zamanı diil! Burda daha önemli bişi yok muydu, hah!? Siz götler uyuya mı kaldınız?]
Bastığı zeminde ayağının izini bırakan Garfiel, dişlerini çıkartarak Subaru ve Roswaal’a bağırmıştı.
Ana konuya geçmeden önce sürdürdükleri küçük sohbetten pek hoşlanmamış gibi görünüyordu. Zaten Subaru’nun da pek hoşnut olduğu söylenemezdi. Garfiel’in araya girişini başını sallayarak onayladı.
[Subaru: Dışarıdaki karı yağdıran sensin, değil mi Roswaal?]
Doğruca konuya girmişti.
[Roswaal: ――――]
Subaru’nun sorusunu işiten Roswaal, ağzını kapattı.
Subaru da sessizce yanıtını beklemeye başladı. Odaya bir sessizlik çökmüştü. Bu sessizliği bölen şeyler ise dışarıda esen rüzgârın uğultusu, saatin ritmik tik takları ve Garfiel’in sıkılı dişlerinin takırtısıydı.
[Roswaal: Subaru-kun]
[Subaru: Yeah?]
[Roswaal: ――Bunu benden mi duydun?]
[Subaru: ――――]
Ne çeşit bir soruydu bu?
Subaru, Roswaal’ın yanıtının ne olabileceği hakkında farklı tahminlerde bulunmuştu.
Belki yüksek sesle [Aha, yakalandım] der, belki de acınası bir [N-ne saçma bir itham…… bana kanıt göster, kanıtın nerede!] cümlesi savurabilirdi. Kaçamak bir şekilde [Korkarım ki neden bahsett~~iğin hakkında hiçbir fikrim yok] deme ihtimali de yüksekti.
Ama Roswaal’ın yanıtı Subaru’nun tahminlerinden tamamen farklı çıkmıştı.
[Subaru: Ne? Daha yeni geldik, bunu nasıl söylemiş olabilirsin ki? Kafanın karışmadığına emin misin?]
[Roswaal: Hm~ mm……öyle mi. Öyle mi. Öy~~ le mi. ……Pek yazık.]
Subaru, Roswaal’ın sözlerini anlayamadığını belli eden boş bir ifade takınmıştı. Roswaal da yüzünü indirerek iç çekti.
Daima solgun olan yüzü bu kez daha da güçsüz görünüyordu. Ve Subaru, bunun yaralarından kaynaklanmadığını, kalbindeki durumun bir yansıması olduğunu görebiliyordu.
[Roswaal: ――Ö~~yleyse yanlış konuşmuşum, evet yanlış. Az önce garip bir şey söylemiş oldum.]
Yüzünü tekrar kaldıran Roswaal, söylediklerini geri alabilecekmiş gibi silik bir gülümseme takındı.
Subaru, bu kırmızı boyalı dudaklardan çıkan gülümsemede bir gariplik seziyordu.
Ancak öne çıkan kişi, Roswaal’ın ani değişimlerini hiç umursamayan Garfiel olmuştu.
[Garfiel: Reddetmiycen mi, oy?]
[Roswaal: Halihazırda şüpheli durumdayken bahaneler savurmam yalan söylediğimi düşündürtmez mi? Ama diğer taraftan, kl~~asik tavrımla da siz ikiniz~~in güvenini kazanabilmiş sayılmam.]
[Garfiel: Fark ettin yani kahrolasıca. O zaman naapmak üzere olduğumu da tahmin edebilirsin….…yeah!?]
Derin bir nefes alan Garfiel, birkaç adımlık mesafelerini sıfıra indirdi.
Yatağın ucuna gelmiş olan Garfiel, Roswaal’ın boğazını kavramak için elini uzatmıştı. Öyle hızlı hareket etmişti ki Subaru’nun ona seslenmeye dahi zamanı olmamıştı.
Ama-
[Garfiel: ――Sen]
[???:Roswaal-sama’ya saygısızlık etmene izin vermeyeceğim Garf.]
Yan odadan uçarcasına gelen Ram, Garfiel’in kolunu ve bedenini tutmuştu.
Sağ kolu göğsünde kilitlenmiş olan Garfiel, Ram’a bir kükremeyle karşılık verdi.
Subaru ise şu ana dek Ram’ın varlığını fark etmediği için şaşkındı. Ama gereksiz kan dökülmesini engellediği için minnettardı da.
O zaman――
[Roswaal: Ram. Kesinlikle mükemmel bir hizmetlisin.]
[Ram: Evet, Roswaal-sama――]
Subaru bu olayda hiçbir gariplik görmemişti.
Ram, efendisini korumak için kendisini araya atmış ve Roswaal da onu övmüştü. Yani bunda hiçbir yanlışlık olmamalıydı, Ram görevini yerine getiriyordu.
Peki problem neredeydi? Subaru başını kaldırdı ve kaşlarını çatarak düşünmeye başladı.
Kapının yanında duran Subaru, Garfiel’in sırtını ve Ram’ın narin bedenini görebiliyordu. Arkalarında da Roswaal’ın istirahat ettiği yatak vardı. Ama-
――Roswaal ne zamandan beri ayaktaydı?
[Subaru: ――――]
Olay anında kalkmış olmalıydı.
Subaru gözlerini kırpana dek Roswaal yatağından kalkmış ve Ram ile Garfiel’in arasındaki yerini almıştı.
Ve-
[Subaru: ――――]
Ne cehennem oluyordu?
Orada, Garfiel’in arkasında insan kolunu andıran bir şey vardı.
Göğsünü delerek sırtından çıkan o şeyin beş parmağı vardı ve Subaru, onun birinin sağ eli olduğundan emindi.
[Garfiel: Hhg, bh……h]
Garfiel’in bedeni zalimce titremiş, seğirmişti.
Bedenini destekleyemeyen bacakları yere doğru kıvrılıyor, ceketinin sırtında kan lekeleri büyüyordu. Garfiel tam anlamıyla dizlerinin üzerine çöktüğünde ise sırtındaki kol ortadan kaybolmuştu.
Ve tıkacını yitiren delikten yoğun bir kan fışkırmaya başladı.
[Garfiel: ――Hh]
Garfiel yere yığıldı. Ram ve Roswaal onu izlemekteydi.
Ve Ram’ın göğsünden çıkan şey de-
[Ram: ros……]
[Roswaal: Gerçekten harika bir hizmetlisin.]
Ram güçsüz bir sesle Roswaal’ın adını söylemeye çalışmış ancak Roswaal onu kibarca susturmuştu.
Sonra da sol elini nazik bir şekilde Ram’ın pembe saçlarında gezdirdi, Ram da bu yumuşak okşayışı kendinden geçmiş bir ifadeyle kabullendi.
――Gülümseyen dudaklarının kenarından taze kanlar akmaktaydı.
Eh tabii ki.
Göğsü arkasından delinip geçildiği için normaldi.
Kol geri çekilmişti.
Ve Ram’ın küçük bedeni, en ufak bir güç dahi barındırmayarak yere yığıldı.
Onu yakalayan ise hala kanlar akıtan Garfiel oldu.
Yığılan Ram’ı kollarına almış ve kaldırmaya çalışmıştı.
[Garfiel: Gh……Ros……ch. r, am……Ram, Ram, Ram, RAM RAM RAM RAM RAM!!]
Sevdiği kızın sunduğu manzara karşısında tüm o nefreti bir hiçliğe sürüklenmişti.
Kollarındaki kızın ismini tekrar tekrar haykırdı ve ellerinden soluk mavi bir ışık saçmaya başladı.
Subaru, bu parıltının iyileştirme büyüsüne ait olduğunu biliyordu. Garfiel bu konuda uzmanlaşmış olmasa da yapabilme yetisine sahipti. Şu anda da kendi göğsündeki yaranın ölümcüllüğüne rağmen kollarındaki Ram’ı iyileştirmeye çalışıyordu.
Bu esnada kalbinin her atışıyla bedenindeki dönüşüm daha da hızlanıyordu.
Büyüyen teni tüylerle kaplanıyor, dişleri gelişiyor, gözbebekleri çizgi halini alacak kadar kısılıyordu. Kasları büyümüş, kıyafetleri devasa bedeninin iriliğiyle parçalanmıştı.
O düşüncesiz kaplan formuna geçmekteydi ve hayvani içgüdüleriyle kendi bedenini ve insani arzularıyla da sevdiği kızı korumaya çalışıyordu.
Ama-
[Garfiel: ――――]
[Roswaal: Dönüşmene izin vermek biraz başımı ağrıtır.]
Bu cümleden sonra başını hafifçe salladı ve bacağını Garfiel’e doğru savurdu.
Savrulan uzun bacağı rüzgâra dönüşerek doğruca Garfiel’in kafatasına ulaştı――ve kabuğu kırılan bir yumurta sesi eşliğinde Garfiel’in kafası tamamen kırmızıyla kaplandı.
Boynundan yukarısında hiçbir şey kalmamıştı. Yukarısı kesilmiş boynundan bir fıskiye misali kan akıyor, tüm odayı kaplıyordu. Ve kan kokusuyla sarmalanan bedeni, Ram’ın üzerine düşüyordu.
Ram’ın silik gülümsemeli yüz ifadesi ise değişmemişti.
Garfiel’in iyileştirme büyüsü etki etmemişti. Çünkü Roswaal’ın kolu Ram’ın bedeninden çıktığı anda kızın kalbinin atışı sonlanmıştı.
Garfiel bunu fark edememiş ve kızı kurtarabilme çabasıyla yaşam gücünü heba etmişti.
[Roswaal: Bir~~yandan hava durumuna müdahale ederken başka büyüler yapmak biraz zor olabiliyor. ――Bir saray büyücüsü olarak kesinlikle nahoş bir gösteri gerçekleştirdim.]
Bu cümleler sonrasında kanlı bacağını yatağın çarşafına süren ve yalnızca bedeninin gücüyle Ram’ı ve Garfiel’i öldürmüş olan Roswaal, hareket edemeyen Subaru’ya döndü.
Ve her zamanki ses tonuyla konuşmaya başladı.
[Roswaal: Şimdi――konuşmaya başlayalım mı? Natsuki Subaru-kun.]
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..