Cilt 4 Bölüm 66 [ Kızıl Kar Manzarası ] (1/2)

avatar
4313 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 66 [ Kızıl Kar Manzarası ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy

 

――Subaru’nun Mezardan tek başına çıktığını gören Garfiel’in düşmanlığı, tenine mızraklar saplanır gibi hissettirdi.

 

Mezarın içi ve dışındaki sıcaklık bambaşka seviyelerdeydi.

 

Sığınağın ekstrem soğuğu, Subaru'nun hala içerisinde barındırdığı sıcaklığın aksine insanın içindeki tüm ılıklığı ve dayanıklılığı saniyeler içerisinde alabilecek seviyedeydi.

 

Sonsuz bir tipi, kör edici bir beyazlık. Verdiği her nefesin donuşu ve gözeneklerine dolan ürperti neredeyse katlanılmaz derecedeydi. 

 

Kendi omuzlarını saran Subaru, Garfiel’in dik bakışlarının karşısında silkindi.
Ve dişlerini takırdatan Garfiel’in dikkati, Subaru’nun arkasındaki boş koridora kaydı.

 

[Garfiel: Arkanda biri yok gibi gözüküyor, oy!]

 

[Subaru: Yeah, o gelmiyor. Emilia içeride uyuyor.]

 

[Garfiel: Uyuyo mu? Huh?]

 

[Subaru: Bitkin düşmüş. İki gündür defalarca Yargılamaya girmiş. Bu hem bedenini hem de ruhunu tüketmiş. Ve hiçbir şey de yememiş. Bir nevi kendini… zorlamaya çalışmış gibi.]

 

Kendisini zorlayarak defalarca Yargılamaya girmiş ve başarısız olmuştu. Subaru, Emilia’nın kırgınlığını ve hayal kırıklığını hayal edebiliyordu.

 

Bu Subaru’nun da pek çok olayda hissettiği güçsüzlüğe benzer olmalıydı.

 

[Subaru: ――――]

 

Mezarın derinliklerindeki Emilia, keyifli bir uykuya dalmıştı.

 

Emilia’nın bedeninin sıcaklığı, kucaklaşışlarının verdiği ılıklık ve kulağına fısıldadığı aşk sözleri Subaru’nun kanını aşk ve özlemle kaynatmıştı. Ve ölmek isteyecek kadar pişmandı.

 

Emilia’nın ihtirasla titreyen sesi, kızarmış yanakları, Subaru’nun duymak istediği sözleri söyleyişi ve Subaru için içinde boğulmayı cazip kılan tüm o duygular…

 


Peki Subaru’nun bir parçası kendisini bırakıp Emilia ile birlikte o yoğunlukta boğulmak istemiş miydi? Cevabını hiç kimse bilemezdi.

 

Emilia’nın Tanrılara bile diz çöktürebilecek ikna yöntemlerini ardında bırakan Subaru, Mezardan çıkmıştı.

 

Onu uyurken bırakmış, dışarıda yaşananlardan bahsetmemişti. Onu Garfiel’in düşmanlığıyla karşı karşıya getirmeye de niyeti yoktu.

 

Ancak Subaru’nun sessiz kararlılığı karşısında Garfiel’in öfkesi dinecek gibi görünmüyordu.

 

Garfiel, ayaklarının altındaki karı tekmelemiş ve bembeyaz dişlerini birbirine sürtmüştü.

 

[Garfiel: Yarı-Cadıyı dışarı sürüklemedin. Kar durcak gibi gözükmüyo. Leş kokun dışında hiçbişi getirmedin. Ne bok yediini sanıyosun lan sen?]

 

[Subaru: ――Emilia, o… beni sevdiğini söyledi.]

 

[Garfiel: …… …… …………Hah?]

 

Subaru’nun cümlesi çok yersizdi. Garfiel duyduğu şeyi idrak edememiş gibi baktı. Ancak kendisiyle oyun oynandığına karar verdiği anda yüzü kararmıştı.  

 

[Garfiel: Anlaşılan burda olup bitenleri anlamayan tek kişi Yarı-Cadı diil ha!? Nerede olduğumuza bir bak, hala benimle kafa mı buluyosun oy!? Oyoy! AAH!?]

 

Garfiel’in öfkesinin ısısı, tenindeki karları eritmeye başlamıştı. Ve bedenindeki değişiklikler göz yanılgısı değildi, insan formundan devasa kaplan formuna dönmeye başlamıştı.

 

Subaru bu manzaranın karşısında hiç sarsılmadı.

 

Aynı yüz ifadesiyle aynı kuru bakışları sürdürdü.
Ve öfkeden deliren Garfiel’e aynı şeyi tekrar etti.

 

[Subaru: Emilia, beni sevdiğini ve tek ihtiyacı olan şeyin ben olduğumu söyledi.]

 

[Garfiel: ――S*ktiimin…]

 

[Subaru: O tapılası suratı, titreşen sesi, minicik hareketleriyle, eriyebileceğim, dokunabileceğim, nefesini hissedebileceğim kadar yakın bir mesafede…….. bana bunları söyledi.]

 

[Garfiel: Ne bokum olmuş yani!? Zaten o Yarı-Cadının geldiinden beri sana yapışık olduu belliydi. Birliktesiniz diye tebrik falan istiyosan sizi parçalara ayırmam da bu işi görecektir――]

 

Garfiel’in küfürleri dönüşümü esnasında çıkan canavarımsı kükremelerle tamamlanıyordu. Her an Subaru’ya atılmaya hazır olan Garfiel, bir yandan da laflarıyla onu delmeyi sürdürüyordu.
――Ve bu da son damlaydı.

 

[Subaru: ……nasıl olabilir?]

 

[Garfiel: Hah? Duyamadım seni, tekrarlican mı……]

 

[Subaru: ――Emilia beni sevdiğini nasıl söyleyebildi!!??]

 

[Garfiel: ――――hk]

 

Subaru yüzünü dönmüş ve bağırmıştı.

 

Garfiel bile bu duygu akışı karşısında gıkını çıkartmamıştı. Afallamış Garfiel’e bakan Subaru, ıstırap dolu kalbindekilerin dışarı dökülmesine izin verdi.

 

Mezarda paylaştıkları sözleri, Emilia'nın dokunuşundaki ısıyı, aşklarının kesinliğini―― hepsini bir kenara attı.

 

Bu acı verici olmuş muydu? Tabii ki olmuştu. Ama geride bırakılması zor olan bu anılar onun için en ufak bir parlaklık taşımıyordu.

 

Subaru bu sahte parıltıya kanabilecek kadar aptal olsa ne kadar da güzel olurdu.

 

Ama bu kadar aptal olamamak da Natsuki Subaru’nun talihsizliğiydi.

 

[Subaru: Bunu nasıl söyleyebilir? Emilia bana beni sevdiğini nasıl söyler…… bana tutunuşu, her şeyini bana sunuşu, benden başka bir ihtiyacı olmadığını söyleyişi…… bunlar asla gerçek olamaz.]

 

[Garfiel: Ne bok anlatıyon, oy?]

 

[Subaru: Bana asla bu şekilde bel bağlamaz ve bana olan hislerinin onun için her şey olduğunu falan söylemez. Asla. ――Eğer Puck burada olsaydı bana bu kadar kapılmasının imkanı olmazdı……]

 

Emilia’nın kalbinde ilk sıraya yerleşmeyi ne kadar çaresizce dilediğini söylemezdi.

 

Ama Subaru, kendisini onun kalbinde birinci sıraya çıkacak kadar değerli görmüyor, aynı zamanda Emilia’yı da bunu yapacak kadar küçük göremiyordu.

 

Emilia’nın en çok bel bağladığı ve inandığı kişi, sonuna dek tutunacağı kişi Puck’tı ve Puck olmaya devam edecekti.

 

Şimdi Puck ortalarda olmadığı için ikinci bir liman misali Subaru’ya sığınıyordu, daha ötesi yoktu.

 

Subaru, Emilia’nın aşk itirafının, parmak uçlarındaki ılıklığın, titreyen nefesinin yalan olduğuna inanmak istemiyordu. 
İstemiyordu―― ama gerçek olmadıklarını da biliyordu.

 

Kafasını kaldırarak Garfiel’e döndü.

 

Garfiel’in öfkesi dinmiş gibiydi ve bu kez dişlerini sıkan taraf Subaru’ydu.

 

[Subaru: Onu benim gibi değersiz bir herife bel bağlatacak kadar köşeye sıkıştıran kimdi? Ona devam etmek zorunda olduğunu……kalbi kaç kez kırılırsa kırılsın tekrar denemesi gerektiğini düşündürten kimdi! Kim!?]

 

[Garfiel: Bu yapması gereken bişi diil mi zaten! Bu kahrolasıca kararı siz verdiniz! Bunun ucunu bana mı dokundurmaya çalışıyosun…… ya da sığınaktakilere, HAH!?]

 

Garfiel de Subaru’nun çıkışına bağırarak karşılık vermişti.

 

Ancak Subaru, Garfiel’in bağırışı karşısında yalnızca başını sallamakla yetindi.

 

Sahiden Emilia’yı köşeye sıkıştıran kimdi?
Bu soruyu sormasına gerek yoktu, cevabı zaten biliyordu.

 

[Subaru: Kimin hatası olduğunu sormaya gerek yoktu…… benim hatam.]

 

[Garfiel: ――Hah!?]

 

[Subaru: Benim hatam. Emilia’nın köşeye sıkışması benim hatam. Benim hatam, senin hatan, hepimizin hatası.]

 

[Garfiel: ……Saçmalamayı kes. Bu yükü kaldıramayışı onun kapasitesinin sonucu diil mi!? Kalbi zayıfsa ve buna rağmen yüksek bi hedefi zorluyosa bu onun lanet olasıca aptallığı diil mi!]

 

[Subaru: Yeah. Haklısın. Emilia çok narin, bu yüzden baskıyı kendisi üstleniyor. Altında ezilmeye başlayana dek yükünü başkalarına yansıtmıyor. ――Ne kadar bunu yapmasa gereken ben olsam da.]

 

Garfiel’in öfkesiyle yüzleşen Subaru, kalbinin de bu kar manzarası gibi soğuduğunu hissediyordu.

 

“Ne kadar bunu yapması gereken ben olsam da”, cümlesiyle aydınlanmış gibiydi.

 

[Subaru: Yeah. Yapmam gereken şey bu. Bu yüzden buradayım…… Evet sana bu sözleri söyledim ama ne yapmaya çalışıyordum ki……]

 

[Garfiel:  Kendi kendine neyi onaylıyon, oy.……Yo, boşver. Bu saçmalıın sonu yok. “Mordoba’nın susuzluğu asla dinmez”. Eğer sen yapamıyorsan o zaman……]

 

[Subaru: Mezara girip Emilia’yı sen mi çıkartacaksın……? Gerçekten bunu yapabileceğini mi düşünüyorsun?]

 

[Garfiel: ……Ne bok demek oluyo bu?]

 

Garfiel sessiz bir tehdit mırıldandı. Aslında amacı Subaru’nun gözünü korkutmaktı ama yalnızca onun temelsiz varsayımını desteklemeye yaramıştı.

 

[Subaru: Garfiel, Açgözlülüğün Havarisi olduğunu biliyorum. Lewesler üzerinde komuta yetkisi almanın tek yolunun bu olduğunu da biliyorum.]

 

[Garfiel: ――――]

 

[Subaru: Yani Açgözlülüğün Havarisi olduysan Mezara girmiş olmalısın……Ya da daha isabetli konuşmak gerekirse Yargılamalara katılmış olmalısın.]

 

[Garfiel: ――Seni…]

 

[Subaru: Yargılamalara girdin, değil mi? Bunu neden sır olarak tutmakta bu kadar direttiğini bilmiyorum. Sığınak sakinlerinin Mezara girmesi yasak olduğu için mi? Yoksa……Mezara girip seni kurtaran Lewes için mi?]

 

[Garfiel: ――――gh]

 

Garfiel’in yüzü değişmişti.

 

Sonuçta aile, onun hassas noktasıydı. Yüzündeki ıstırap izlerini fark eden Subaru, varsayımlarını sıralamaya devam etti.

 

[Subaru: Frederica bana Mezara girişini anlattı. Ve Lewes’in de arkandan geldiğini söyledi.]

 

[Garfiel: O…… kahrolasıca ispiyoncu……! Bizi terk ettiği yetmemiş bir de sıçtıımın yabancılarına ötmüş……tch]

 

[Subaru: Ne, bunu duyarsa kötü olacak biri mi var? Düşündüm de, en başta sığınak sakinleriyle bu kontratı gerçekleştiren kimdi? Sığınağın yaratıcısı Cadı Echidna mıydı? Eğer öyleyse öldüğü için kontrattan muaf olmaz mıydınız?]

 

[Garfiel: Seni lanet olasıca sakın――!]

 

“――daha fazla ileri gitme”, Garfiel yeri tekmeledi ve rüzgârla bir olarak Subaru’ya doğru havalandı.

 

Pençelerini doğruca Subaru’nun yüzüne gelecek şekilde ayarladı――

 

[Subaru: ――Karı yağdıran kişi Roswaal.]

 

[Garfiel: ――――]

 

Subaru’nun meselenin özüne indiğini gören Garfiel, yüzüne çok yaklaşmış olan pençelerini duraklattı.

 

Garfiel’in sersemlemiş ifadesini gören Subaru ise başını sallayarak onayladı.

 

[Subaru: Bunu yapan Emilia değil. Puck yokken tek başına bunu yapamaz. Milyonda bir şansla bunu yapmış olsa bile bu kadar kusursuz bir şekilde benden gizlemesine imkân yok.]

 

[Garfiel: Bu…… sadece senin olmasını istediin şey……]

 

[Subaru: Haklısın, inanmaktan öteye gidemem. O kız, tamamen bir başına kalmış olsa bile bir öfke nöbetine tutularak çevresindeki herkesi yaralamaz…… Buna inanıyorum.]

 

Bu Subaru’nun eleme sürecinin sonucuydu. Ancak temelsiz bir itham değildi.

 

[Subaru: Hepinizi Sığınağa bağlayan kişi… Roswaal, değil mi?]

 

[Garfiel: Bunu da mı Frederica’dan duydun?]

 

[Subaru: Tabii ki hayır……tüm bilgileri ve kanıtları topladım. Ayrıca o herif hakkında yanlış suçlamalar yapmaktan çekinmeyecek kadar önyargı ve kötü izlenime sahibim. ――Ama yanılmamışım gibi görünüyor.]

 

[Garfiel: ――――]

 

Garfiel sessizleşmiş, Subaru ise beyazlıklar yaratan bir nefes daha vermişti.

 

――İşin beyni olduğundan şüphelendiği kişinin gerçekten öyle çıktığını ispatlamanın yorgunluğunu taşıyordu. Ama bu manzaranın ardındaki kişinin Roswaal olduğunu öğrense bile, neden Sığınak sakinlerini bir kontratla buraya bağladığını ve neden herkesi bu kar işkencesine maruz bıraktığını anlayabilmiş değildi. Ne kadar düşünürse düşünsün, makul bir yanıt bulamıyordu.

 

Öyleyse,

 

[Subaru: Anlaşılan gidip o yılışık suratıyla yüzleşmek zorundayız.]

 

Subaru’nun tam bir kararlılıkla mırıldanışını işiten Garfiel kollarını gevşetti. Ve Subaru, Garfiel’in yüzünün de kendisininkine benzer duygularla kaplandığını görebiliyordu.

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr