Cilt 4 Bölüm 68 [ Ölümün Tadı ] (1/2)

avatar
4236 6

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 68 [ Ölümün Tadı ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy 

 

――Subaru, her şeyin çarpık göründüğü dünyada çaresizce koşuyordu.

 

[Subaru: ――]

 

Delirmişti.
Delirmişti. Delirmişti Delirmişti Delirmişti Delirmişti Delirmişti Delirmişti Delirmişti Delirmişti Delirmişti Delirmişti Delirmişti.

 

Bu sözleri zihninde tekrarlayıp duruyordu.

 

Gözbebeklerinin ardında, Roswaal’ın Büyük Tavşan tarafından yendiği son anları canlandırıyor ve bu cümleyi tekrarlıyordu.

 

Roswaal hiç karşı koymamış, eti koparılırken en ufak bir acı çığlığı çıkartmamış, ölümü kolayca kabullenmişti.

 

――Sapkın.

 

Buna sapkın ya da delirmiş denmezdi de ne denirdi?

 

Hedefinin Paralel bir Dünyada tamamlanabileceği düşüncesiyle ölümden rahatsız olmamıştı ―― Eğer bu bir oyun olsaydı, Subaru da karakterinin ölümüne aynı şekilde bakabilirdi.

 

Ama bu gerçek hayattı.

 

Gerçek hayatın içerisindeki bir insan, alternatif benliğine güvenerek canını nasıl feda edebilirdi ki?

 

Bu Roswaal, Subaru’nun gözleri önünde yenilip bitirilmişti. Ve bu bilinç, Subaru’yu Ölümden sonra takip etmeyecekti.

 

O da arzularını Ölümden Dönüşe bağlamış olabilirdi ama bedellerinin ağırlıkları kıyaslanamazdı bile.

 

Çünkü Subaru’nun aksine Roswaal, ödediği bedelin karşılığını elde edemeyecekti.

 

[Subaru: ――uo, ogh]

 

Roswaal’ın ölüm anını canlandırarak koşmaya devam eden Subaru, bir yandan da kusma dürtüsüyle mücadele ediyordu.

 

Yükselen safrası boğazını yakmaktaydı. Ama kusmaya bile ayıracak vakti yoktu çünkü Sığınakta sağ kalan biri var mı diye aramakla meşguldü.

 

――Cehennem bir kez daha Subaru’yu bulmuştu.

 

Sığınağa yağan kar durmuş olabilirdi ama uğuldayan rüzgâr devam etmekte ısrarcıydı.

 

Yüzünü kaldıran ve tenini kesen soğukla boğuşan Subaru çevresini tarıyor, her yönden yayılan hayvan seslerini işitiyordu.

 

Sığınağın dört bir yanından ısırma ve öğütme sesleri yükseliyordu.

 

Büyük Tavşan, yemek arama arayışı esnasında Sığınağa ulaşmıştı.

 

Açlığı ve kıtlığı ne kadar korkunçtu?

 

Kendilerine bir av bulamadıkları anda dişlerinin boş durmasına izin vermiyor, açlıklarını bir yoldaşlarını yiyerek dindiriyorlardı. Gerçekten tiksindirici yaratıklardı.

 

Çiğneme sesleri, yamyamlıkları, ölüm çığlıkları, hepsi Subaru’nun akıl sağlığını yiyip bitiriyordu.

 

[Subaru: ――Uwa!]

 

Bu kakofoniden uzaklaşmaya çalışan Subaru, kafasını sallayarak kocaman açık çenesiyle kafasına atılan bir tavşandan kurtuldu. Avını kaçırarak kara inen tavşan, ters dönerek tehdit edici bir ses çıkarttı.  

 

O anda Subaru’nun yanındaki Lewes kopyalarından biri, topuğunu tavşanın göğsüne geçirdi ve tavşan, etin ezilmesi, kemiğin kırılması karışımı seslerle birlikte bedenindeki tüm içeriği kusarak can verdi.

 

Soluk veren ve ardında kalan cesedi hiç önemsemeyen Subaru, ardındaki Lewes kopyalarıyla birlikte yoluna devam etti.

 

Hemen arkalarındaki cesedin çevresi yeni tavşanlarla kaplanmıştı. Cesedin tüketiliş seslerini işiten Subaru ise içindeki cehennem çanlarının daha da kuvvetlendiğini hissediyordu.

 

Subaru’nun yanında 6 Lewes kopyası kalmıştı.

 

Roswaal’ın ölümüne şahit olan 11 Lewes’in sayısı yarıya inmişti.

 

“Subaru’yu koruma” emri alan kopyaların bir kısmı yüzünü saldıran tavşanlara dönmüş, bir kısmı ise manaya dönüşmeden önce bedenlerini kalkan etmişti.

 

Subaru, neden kopyalara canları pahasına kendisini koruma emri verdiği meselesini açıklamaktan vazgeçmişti.

 

Şu anda aklında yalnızca Katedraldeki Rem’in ve Mezardaki Emilia’nın güvenliği vardı, geri kalan hiçbir şey umurunda değildi.

 

Şu anki eylemlerini haklı çıkarabilecek ve akıl sağlığını koruyacak tek şey buydu.

 

[Subaru: K…. katedral……!]

 

Tavşan kaplı yolları aşarak karın üzerinde ilerleyen Subaru, uzun bir tur sonunda köy merkezi ve Katedral alanına varmıştı.

 

Ve hiçbir ışık barındırmayan köydeki Katedrali tespit etmek hiç vakit almamıştı.

 

Ama-

 

――Katedral, bembeyaz dünyanın içerisinde, saf kırmızı alevlerle sarmalanmış haldeydi.

 

[Subaru: ――Ne-den?]

 

Dizlerinin üzerine çökerek kendisini kara bırakan Subaru, bu soruyu mırıldandı.

 

Alevlerin çatırtısı ve kırılan odunların sesine, içerideki avlarını tüketme arzusuyla alevlere atılıp küle dönen tavşanların görüntüsü eşlik ediyordu.

 

Katedrale girmek için bu kadar çaresizce davranışlar sergiliyorlarsa, içeride açlıklarını yatıştırabilecekleri bir şey olmalıydı.

 

Ve alevlerin içerisinde kalan insanlar düşünülünce――

 

[Subaru: ――]

 

――Kurtulma ümitleri olmadıkları için tavşanlar tarafından yenilmek yerine intihar etmeyi seçtikleri anlaşılıyordu. Subaru bu hissi anlayamıyordu. Bu yeterlilikte değildi ama-

 

[Subaru: Yine de… son ana kadar direnseydiniz……]

 

“Keşke canınızdan vazgeçme noktasına gelene dek daha çok mücadele etseydiniz.” Ama belki de bu çok kalpsiz bir düşünceydi.

 

Roswaal ve Sığınak halkı kendi canlarını hiçe saymıştı.

 

Bu hareketin arkasındaki en suçlu kişi olduğunu unutmanın eşiğine gelen Subaru, yaşlarla kaplı yüzünü kapattı.

 

Ne Roswaal ne de Subaru, Sığınak sakinleri ve Arlam sığınmacıları için yeterli umudu aşılayamamıştı. 

 

Subaru onlara yeterli güveni aşılayabilmiş olsaydı, son ana kadar vazgeçmemiş olurlardı.

 

――Bir kez daha her şey Subaru’nun hatası ve Subaru’nun suçuydu.

 

[Subaru: Ama peki ya… yalnızca Rem……]

 

…kurtulduysa? Hayatlara bir değer sıralaması yapmak oldukça kibirli ve çirkin bir davranıştı.

 

Subaru, mental olarak Rem’i Katedrale götürmesini istediği kişiye seslendi ――yani şu anki Lewes kişiliğine. Ama kızın bunu duyup duymadığına dair bir tepki alamadı.

 

――Rem, yanan Katedralin içerisindeydi.

 

Subaru, kaçmış olsalar bile Lewes’in tek başına hem Rem’i koruyup hem Büyük Tavşandan kaçabildiğini düşünecek kadar saf değildi.

 

Azı dişlerini yaladı. Kan tadı alıyordu.

 

Kendi kanının acılığını hisseden Subaru, bir karar verdi. ――Zaten bu dünyanın işinin bittiğinin farkındaydı ve son başarısızlıklar da buna tuz biber olmuştu.

 

Artık tam anlamıyla pes etme zamanıydı.

 

[Subaru: ――]

 

Aç canavarların yaklaştığını işitebiliyordu.

 

Katedraldeki avlarını tüketme hırsından vazgeçmiş olan tavşanlar, Subaru ve Lewes kopyalarının varlığını fark etmişti.

 

Subaru, ayağa kalktı ve üzerindeki karları silkeleyerek derin bir nefes aldı.
Gözlerinden akan aşın yanaklarına düştüğünü hissetmiyordu. Bu yüzden onları silme girişiminde bulunmamıştı.

 

[Subaru: Emilia……]

 

Bu dünya sona eriyordu.

 

Ve kendi isteğiyle sona ermese bile, Subaru sona ereceğinden emin olacaktı.

 

Birlikte olmak, birlikte yaşamak ve kurtarmak istediği herkesin gittiği bir dünyada―― son anında sevdiği kızın yanında olmak istiyordu.

 

[Subaru: Canınız pahasına… beni koruyun. ――Ben Mezara ulaştığımda… istediğinizi yapmakta özgürsünüz.]

 

Subaru, bu emirlerini duygusuz bir şekilde kalan altı kopyaya iletti. Tavşan sürüsünden uzaklaşarak bir adım attı, sonra bir adım daha ve sonra da koşmaya başladı.

 

Avlarının kaçmaya niyetlendiğini fark eden tavşanlar, Subaru’nun izinden koşmaya, ağızlarından salyalar akıtmaya ve sessiz çığlıklar koparmaya başladı.

 

[Lewes: ――]

 

İki Lewes kopyası doğruca Büyük Tavşan yığınına daldı.

 

Bunu etlerinin tüketilişiyle gelmekte olan ölümlerinin sesi takip etti, onları çevreleyen sürünün ardı arkası kesilmiyordu.

 

Kısacık bir an içerisinde her yerleri beyaz tüylerle kaplandı――ölümcül yaraları açıldı ve küçük bedenleri soluk mavi ışıklara dönüştü.

 

Son anda kendilerinden beslenen tavşanları gafil avlayarak mana patlamaları gerçekleştirdiler ve Sığınağın üzerindeki gece göğünü parlattılar.

 

Kopyaların son parlaklıklarının etkilerini sırtında hisseden Subaru ise başını salladı, dişlerini sıktı, Mezara doğru koştu.

 

――Ve koşmaya devam etti.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr