――Yanaklarına sert bir şeyin temas ettiğini hissederek uyandı.
Bilinci geri dönüyor, yoğun bir bitkinlik duymaya başlıyordu. Bedeni öyle ağır geliyordu ki damarlarında kan değil de kurşun akıyor gibi hissediyordu.
Nefes almak için kuru ve yapışık dudaklarını açtığında keskin bir acı duyumsadı ve ağız boşluğuna dolan kan tadıyla karşılaştı. Subaru’nun dili, son derece kuru ağzının içerisinde kan denen o sıvıyı aramaktaydı.
Uzuvlarının hareketi yavaştı, ateşi vardı ve başını zar zor kıpırdatabiliyordu. Gözkapaklarını açacak gücü dahi yoktu, bunun yerine göz küresini yerinde döndürmüş ve gözlerini açmayı bu şekilde başarmıştı.
Ve karşısında,
[Subaru: ……Senmişsin.]
Görüşüne renkler dolan Subaru, gözkapaklarının ardındakinden farklı tonda bir siyahlıkla karşılaşmıştı.
Hareket halindeki bu canlı, yaratıklara ait karakteristik bir kokuya sahipti ve rahatlatıcı bir şekilde uykudaki Subaru’yu yalamaktaydı.
Pasparlak siyah, ince ve zarif bir bedene sahipti. Sürüngenlere özgü gözleri keskin olmasına rağmen belli bir çekicilik taşıyordu ve bıçağımsı dişleri kişiyi tek ısırıkta ebedi istirahate gönderebilecek düzeydeydi―― Bu dişlerin arasından çıkan kırmızı dille Subaru’nun yanaklarını yalayan kişi, Subaru’nun sevgili yer ejderi Patrasche idi.
Uyanmakta olan Subaru’nun kendisini fark ettiğini gören Patrasche, yalama işini bırakıp yere oturarak konuşulmasını bekledi. Anlaşılan bu şaşırtıcı derecede hünerli ejderimiz dizlerini kırıp oturma yetisine de sahipti.
Önündeki Patrasche’yi gören Subaru, sert bir şeye yaslanmış ve bacakları yayılmış halde yerde oturmakta olduğunu fark etti. Başını kaldırıp ardına baktığındaysa yosunlarla kaplı taş duvarları tanıdı, Mezarın girişinin yakınlarında uyanmış olmalıydı.
[Subaru: Ama ben içerideydim…… şimdi neden dışardayım……?]
Önceki örneklerde Rüya Kalesinden ayrıldığında kendisini Mezarın içinde bulurdu.
Tabii biri içeri girip bilinçsiz Subaru’yu dışarı çıkarttıysa mesele başkaydı. Ancak Sığınak sınırlarında Mezara girebilecek kişiler Emilia ve Garfiel’den ibaretti.
İkisinden birinin Subaru’yu dışarı sürüklemiş olduğu düşüncesi de hiçbir ikna edicilik taşımıyordu.
[Subaru: Ama sürünerek dışarı çıktığımı da sanmıyorum peki o zaman……]
“Kim” diye mırıldanmak üzereyken konuşması başka bir sesin yankısıyla kesildi.
Patrasche’nin arkasından ayağını süre süre koşturan, soluksuz kalmış bir figür yaklaşmaktaydı.
[???: OーY! P-Patrasche-chan, bekle…… dur……! Hhha, hhha…… E-eğer kaçarsan benim için felaket olur…… huh?]
Gri saçlı genç adam―― Otto, Patrasche’yi gördüğünde saf bir rahatlama ifadesine büründü. Biraz soluklandıktan sonra da başını kaldırarak Patrasche’nin arkasındaki Subaru’yu fark etti.
[Otto: Oh, Natsuki-san? Burada ne yapıyorsun?]
[Subaru: Görmüyor musun, ay banyosu yapıyorum. Asıl sen burada ne yapıyorsun? Cevabına bağlı olarak seni Garfiel’e havale edebilirim.]
[Otto: Neden hemen şüpheli ve pis bir şeyler yaptığım kanaatine vardığını bilmiyorum ama bu saatte kaşlarımın arasından terler dökülerek dışarıda olma sebebim seninle alakasız sayılmaz, Natsuki-san.]
Gelenin Otto olduğunu gören Subaru, klasik şakacı tavrına bürünmüştü. Otto da omuz silkerek ‘’hadi ya’’ dercesine başını sallamıştı.
[Subaru: Benimle alakasız sayılmaz mı?]
[Otto: Büyük bir kargaşa yaşandı, ben de neler olduğuna bakmak için ahıra gittim, sorun yaratanın Patrasche’chan olduğunu gördüm. Birkaç gündür burada kapalı kaldığı için stres yapmış olabileceğini düşünüp ufak bir tur atar umuduyla kapının mandalını açtım ve……POW!]
Ellerini sert bir şekilde çırpan Otto, bakışlarını asil Patrasche’ye çevirdi. Ancak Patrasche onu görmezden geliyor, bakışlarını Subaru’nun üzerinde tutuyordu.
[Otto: Beni sürekli hiçe sayıyor… ugh neyse sorun değil. İşte kapıyı açınca beni kenara atıp ahırdan dışarı hücum etti. Kısa bir süreliğine kafam karıştı ama sonra gerçekten panikledim, kaçmasına izin verdiğim için başımın ciddi bir dertte olacağını fark ettim… ve işte buradayız.]
[Subaru: Ve bana geldiği için artık rahatlayabilirsin.]
[Otto: Yeah, öyle. Natsuki-san, Patrasche-chan’a bir çeşit talimat mı vermiştin?]
[Subaru: Hayır, buna vaktim olmadı. Yemeğini vermek dışında onunla pek vakit geçirmedim bile……]
[Otto: Demek ki o yüzden bu kadar endişeliydi… O inanılmaz telaşlı çıkışını görmeliydin.]
[Subaru: ――――]
Otto’nun “endişe” kelimesini mırıldanışını işitmek Subaru’nun inkârlarını boğazına tıkamıştı.
Zihninden ‘imkânı yok’ düşüncesi geçerken bir kanıt arayarak bedenini gözden geçirdi. Ve kanıtını buldu.
Ceketinin sağ omuz kısmında diş ve salya izleri mevcuttu. Sırtının orta kısmı da yerde sürüklendiğini belli edecek şekilde tozlarla kaplıydı.
[Subaru: Patrasche……]
[Patrasche: ――――]
Patrasche’nin yuvarlak gözbebekleri Subaru’nun üzerindeydi.
Ejderin sessizce efendisinin sözlerini beklediğini gören Subaru, farkında olmadan nefesini tutmuştu.
[Subaru: Beni… Mezardan dışarı mı çıkarttın?]
Tabii ki Patrasche’nin buna konuşarak cevap verme ihtimali yoktu. Ancak kendi bedenindeki kirlerden sonra Patrasche’ye tekrar bakan Subaru, ejderin siyah teninin üzerindeki kesikleri de fark edebilir hale gelmişti.
Ne kadar uygun aletler arasanız da bir yer ejderinin tenine kolay kolay hasar veremezdiniz. Ancak Patrasche’nin yaraları daha ziyade içeriden oluşmuş gibiydi.
Ve bu Subaru’ya bir şey hatırlattı.
――Mezarın Yargılamalara girmek için niteliği olmayan kişileri dışarı atma gücü vardı.
Konutunda yatmakta olan Roswaal da buna benzer yaralara sahipti. Niteliği olmayan biri içeri girmeye çalıştığında Mezar acımasız dişlerini gösteriyordu―― yani,
[Subaru: Sen gerçekten… beni dışarı çıkartmak için kendini yaralamaya razı mı oldun……?]
[Patrasche: ――――]
[Subaru: Peki neden… böyle aptalca bir şey yaptın ki…… ben uyanıp dışarıya yürüyebilirdim……bu kadardı. Bu kadar heyecanlanıp beni çıkartmak için canını acıtmana gerek yoktu ki……]
Ejderin tenindeki kesikler siyah pullarının altındaki kırmızı etini gözler önüne serecek kadar derindi ve içlerinden akan kanları görmek, Subaru’nun acı içinde yüzünü ekşitmesine yol açıyordu.
Patrasche’nin bu yaralara rağmen Subaru’yu dışarı çıkartmaktaki ısrarı――alenen anlamsızdı.
Patrasche’nin hareketinin ardındaki anlamı çözemeyen Subaru, bakışlarını burnunu yaklaştırmış olan ejdere dikti. Hala bacakları güçsüz bir şekilde yayılmış halde yatan Subaru’nun boynu sert bir burunla okşanmaya başlamıştı.
Aralarında sık sık gün yüzüne çıkan, söz gerektirmeyen bir anlayış mevcuttu ve doğrusu bu tek taraflıydı. İlişkileri Subaru’nun farklı şekillerde ilgi görmesine dayalıydı.
[Subaru: Otto]
[Otto: Huh? Ne oldu? Hoş bir an geçiriyor gibi görünüyordunuz ben de aranıza girmeyeyim diye gitmeyi düşünüyordum……]
[Subaru: Lütfen… Patrasche’ye bana neden yardım ettiğini sorar mısın?]
#Gönüllerin efendisi Patrasche. Subaru ne iyilik etti de bu ejderi buldu acaba! Bir de bir şeyler olduğunu hissedip neden geldi ve Subaru'yu çıkarttı ki? Benim pek sevdiğim Otto'yu da uzun zaman sonra okumak iyi geldi, özlemiştim doğrusu.
Bu arada ben yine bir tatilde olacağım, o yüzden bir hafta boyunca yeni bölüm atamayacağım. Döndüğümde iki bölüm birden atıp gönlünüzü alırım, görüşmek üzere :)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..