Cilt 4 Bölüm 96 [ Kırmızı Boyalı Dudaklar ]

avatar
4840 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 96 [ Kırmızı Boyalı Dudaklar ]


Çevirmen : Clumsy 

 

[Subaru: Garfiel’in gördüğü geçmişin… parçaları……]

 

[Sigma: Kulağa nasıl geliyorsa öyle, yalnızca parçalar söz konusu. O mırıldanıp hıçkırırken onu Mezardan dışarı taşıyan kişi bendim. Ve bu yüzden kabataslak bilgi sahibiyim.]

 

Nefesini tutan Subaru Sigma’ya döndü.
Garfiel’in geçmişi―― Sigma ile konuşmayı umduğu şey bu değildi ancak ne olursa olsun bu da Subaru’nun çözümlemesi gereken meselelerden biriydi. Haliyle sıralama yanlış olsa da bu bilgiyi almaktan yana bir şikayeti yoktu.

 

[Subaru: Peki bana anlatabilir misin? O heri…… Garfiel geçmişinde ne gördü de Sığınağı özgürleştirmekten vazgeçti? Onu halkı dışarı çıkarmaya karşıt hale getirecek ne görmüş olabilir?]

 

[Sigma: ―― O çocuğun gördüğü şey… annesinin vedasıydı.]

 

[Subaru: Vedası mı?]

 

Subaru göğsünde bir şeylerin deşildiğini hissetti.
Garfiel’in annesiyle ayrılışı―― kulağa Subaru’nun Yargılamasından pek de farklı gelmiyordu.

 


Ama muhtemelen Garfiel’in vedası, geçmişinden mutlu bir kalple ayrılan Subaru’nun aksine pek de hoş değildi. Ve Sığınak konusunda bu derece takıntılı olmasının altında da bu veda yatıyor olsa gerekti.

 

[Sigma: Su-bo, o çocuğun annesi hakkında bilgi sahibi misin?]

 

[Subaru: …… Frederica’dan bir şeyler duymuştum. Anneleri sıradan bir insanmış ve yarım-kanlar…… ehh, pek çok şey olmuş ve ikisi doğmuş… sonra da kadın onları Sığınağa bırakıp gitmiş.]

 

[Sigma: Kendi mutluluğunu bulmak adına onları kalpsizce bir başına bıraktı…… Meselenin özü bu.]

 

Subaru’nun dile getirmekte zorlandığı kısımlar Sigma’nın yüzünde gelip geçici bir gülümseme doğurmuştu.

 

Verdiği bilgiler Frederica’nın Subaru’ya anlattıklarıyla örtüşüyordu―― kadının sarsıntılı hayatı ve yaşadığı talihsiz serüvenler onları bugüne getirmişti.

 

Subaru doğru hatırlıyorsa Frederica ve Garfiel farklı ebeveynlerin soyadını almış olsa gerekti. Frederica babasınınkini alarak Baumann olmuş, Garfiel ise annesininkini alarak Tinsel olmuştu.

 

[Subaru: Ama Frederica anneleri tarafından terk edildiklerinde henüz çok küçük olduklarını söylemişti…… Garfiel o güne ait anıları görse dahi o anılar ne kadar canlı olabilir ki?]

 

[Sigma: Yargılamaların Bilgelik Kitabını elinde bulunduran Echidna tarafından yaratıldığını unuttun herhalde? O geride kalan belli belirsiz, güvenilmez anılardan ziyade kişinin orijinal hatıralarına dayanarak bir dünya oluşturuyor…… Yani Garfiel'in gördüğü sahne küçük bir çocukken gördüğü sahneden pek de fark barındırmamış olsa gerek.]

 

[Subaru: …………]

 

Aksini ispat edecek bir dayanağı olmayan Subaru, Sigma’nın sözleri üzerine düşünmeye başladı. Sahiden de Echidna Subaru’nun anılarını deşerek Subaru’nun orijinal dünyasındaki şehrini ve okulunu yaratmıştı ki onların hiçbiri bu dünyada mevcut değildi.

 

İş birinin en derin anılarının incelenmesine geldiğinde Subaru bunu ilk elden tatmış biri oluyordu.

 

[Subaru: Doğru. Sanırım mantıklı. Ama problem şu ki…… Garfiel neden annesinin kendisini terk ettiği sahneyi gördüğünde ağlayacak kadar acı çekti?]

 

[Sigma: …………]

 

[Subaru: Kulağa biraz acımasız gelebilir ama annesi onu bıraktığında daha çok gençti. Yani annesiz geçirdiği vakit annesiyle geçirdiği vakitten çok daha fazla. Çoktan yitip gitmiş birine böyle takılıp kalmak kulağa hiç de ona uygun bir şeymiş gibi gelmiyor……]

 

[Sigma: Su-bo, gerçekten bir çocuğun annesi tarafından terk edilişinin doğuracağı yaranın bu kadar ufak olacağını mı sanıyorsun?]

 

Subaru’nun anlamakta zorlandığı noktaya değinen Sigma’nın sözleri bıçak keskinliğindeydi.

 


Boğazının bu kelimelerle tıkandığını hisseden Subaru istemsizce sessizleşti. Ve bunu gören Sigma kederli bakışlarını yere indirdi.

 

[Sigma: Tabii ki ablası Frederica ve ben o çocuğun kalbindeki yaranın ne kadar büyük olduğunun farkındaydık. Ama Gar-bo Yargılamada bununla yüzleşene dek bunun bilincinde değildi…… Sanırım abartılı tutuculuğu da tam olarak bundan kaynaklanıyor.]

 

[Subaru: …… Ama neden? Yani o çocuğun Sığınağın özgürleştirilmesini reddedişi ve dış dünyadan korkuşu tamamen annesine yönelik negatif hislerinden…… annesinin onun yerine dış dünyayı seçişinden mi kaynaklanıyor?]

 

[Sigma: Daha ziyade dış dünyadan nefret ediyor diyebiliriz. Annesini çalıp kendisini geride bırakan o dünyadan nefret ediyor. Ve ne kadar annesinin ardından gitmek istese de Bariyer geride kalan bizlerin ona katılmasını engelliyor. Hem annesi hem de Sığınak halkı onun için yeri doldurulamaz olduğu için de seçim yapmak fazla acımasızca geliyor.]

 

[Subaru: Annesinden de nefret ediyor olabilir mi? Kendisini terk edip tek başına dış dünyaya gitti sonuçta?]

 

Bu, ebeveynleri tarafından asla terk edilmemiş olan Subaru’nun anlayamadığı bir acıydı.

 

O kendisini utanmazca bir kenara atmış, ne kadar değersiz olduğunu defalarca kanıtlamış olsa da ailesi ondan vazgeçmeyi asla düşünmemişti.

 

Subaru o sıcaklık tarafından kurtarılmıştı ve şu an bile aynı sıcaklık yüzünden işkence çekiyordu.

 

[Sigma: Ehh, kim bilebilir ki……]

 

Sigma net bir yanıt vermekten kaçınmıştı.
Ardından sarf edecek kelime ararcasına bakışlarını etrafta gezdirdi ve ufak bir iç çekti.

 

[Sigma: Ona annesi hakkında gerçekten ne hissettiğini hiç soramadım. Ben bir korkaktım neticede. Ne zaman sormak istesem…… aklıma Mezarda ağlayan o çocuk geldi, ben de kelimelerimi dışa vuramadım.]

 

[Subaru: Sigma-san……]

 

[Sigma: Ve o çocuk geçmişini öğrenmesine rağmen hala adı her sorulduğunda Garfiel Tinsel cevabını veriyor. Sanırım bunu unutmamak için yapıyor.]

 

[Subaru: Unutmamak için……]

 

Subaru’nun kelimelerine başıyla onay veren Sigma, Garfiel’in uğruna çok çabalayarak elleriyle yaptığı döküntü kulübeye sevgi dolu bakışlar attı.

 

[Sigma: Böylece geçmişini gördüğünde hissettiği şeyi asla unutmayacak. ――Ancak o şey öfke mi yoksa keder mi hala emin değilim.]

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

[Otto: Korkunç görünüyorsun, Natsuki-san. Farkında mısın?]

 

Köyün merkezinde Subaru’yu gören Otto, buruk bir gülümsemeyle seslenmişti. Bu fazla dürüst ifadeyle selamlanan Subaru ise omzunu silkerek karşılık verdi.  

 

[Subaru: Ben de senin için aynısını söyleyebilirim. Görüşmeyeli yarım gün oldu ama çoktan çamura bulanmışsın. Bu yaşta hala ormanlıkta mı yuvarlanıyorsun, bunun için biraz fazla büyümedin mi?]

 

[Otto: İsteyerek çamura bulanmaya çalışmadım herhalde!]

 

[Subaru: Bağırma, uykudan yoksun beynim sızlıyor. Uyku yoksunluğundan bahsetmişken senin de gözlerinin altında halkalar oluşmuş. Uyuman gereken saatlerde çamurlarda yuvarlanma sebebin…… kalan sınırlı vaktinde mümkün olduğunca pişmanlığı geride bırakmak istemen olabilir mi?]

 

[Otto: Bana mazide kalmış popüler roman hikayeleriyle gelmeyi bırakabilir misin lütfen!?]

 

Otto’nun itirazına bakılırsa bu dünyada da son günlerini doya doya geçirmek isteyen hastaları anlatan romanlar mevcuttu. Koleksiyona gereksiz bir bilgi daha eklenmişti.

 


Aslında tüm bunlar bittiğinde orijinal dünyasındaki hikâyeleri buraya aktarmak bayağı karlı olabilirdi. Bu düşünceyle [Her neyse] diyen Subaru devam etti.

 

[Subaru: Şimdilik şakalaşmayı bırakalım…… işler nasıl gidiyor?]

 

[Otto: Sen yokken çok daha zor olduğunu inkar edemem, Natsuki-san…… Ama yine de başarılı diyebiliriz sanırım. Şimdi beni övmeye başlayabilirsin.]

 

[Subaru: İyi iş, iyi iş, sen benim tek umudumsun, kim tutar seni be!]

 

[Otto: Bu yavan cesaretlendirmeler de neyin nesi! Resmen buranın havası kaçtı!]

 

Otto’nun kollarını aşağı yukarı sallayışını izleyen Subaru içten içe çabaları için sonsuz bir minnettarlık taşıyordu. Ama bunu dışa vurmak çok utandırıcı olacağı için bu sırrı mezara götürmeye karar vermişti.

 

[Subaru: Ehh, hazırlıkların yolunda gittiğini işitmek güzel. Bu arada, diğer cephede işler nasıl? Sence işe yarayacak mı?]

 

[Otto: O mesele…… kısıtlı zamanımızdan ötürü biraz şüpheli. Yeterli zaman yok. Sanırım uyku saatlerimi kısarsam yarından sonraki güne yetiştirmeyi başarabilirim ama……]

 

[Subaru: Benim için uyku saatlerini mi kısacaksın? Hamaratlığın gözlerimi yaşartıyor.]

 

[Otto: Nnghaah! İşin içinden çıkmak çok zor……!]

 

Kendi kafasına sarılan Otto bu feryatta bulunmuştu. Ancak Subaru ısrarcı olmasa da Otto muhtemelen gerekli zamanı ayarlamak adına uykusundan feragat etmeyi seçecekti.

 

İşte tam da bu içtenlik Subaru’nun ona bir arkadaş olarak güvenmesini sağlıyordu.

 

Subaru’nun aslında ne kadar müteşekkir olduğunu fark etmeyen Otto, [Peki o zaman] deyip yüzündeki acıklı ifadeyi silerek Subaru’ya döndü.

 

[Otto: Senin cephende işler ne alemde, Natsuki-san? Açıkçası Emilia-sama’nın dertlerini düşününce acaba gece çantalarımı toplayıp sıvışsam mı diye düşünmüyor değilim.]

 

[Subaru: Tüm kayıp parçaları bir araya getirebileceğime eminim. Gerçi birleştiklerinde nasıl bir resim çıkacağını bilmemek biraz endişe verici ama olsun.]

 

[Otto: İ-iyi olacak mıyız? Pek vakit kalmadı……]

 

[Subaru: Eğer zaman sınırından önce parçaları bir araya getiremezsem bunu sevgi, cesaret ve arkadaşlıkla telafi etmek zorunda kalacağız. En azından okuduğum kitaplarda bu her nasılsa işe yarıyor.]

 

[Otto: Bilirsin, Natsuki-san. Sana olasılıklara karşı durmaya razı olduğumu söylediğimde az da olsa bir şansımız olacağını varsaymıştım. Ama sıfır kazanma şansı olan bir bahse girmek aptalca değil mi, ölüme davetiye çıkarmaktan farkı yok……]

 

Otto mırıldanmaya devam etse de Subaru onu pek kafasına takmadan yürümeye başlamıştı. Eninde sonunda Otto da gönülsüzce adımlarını uydurmak zorunda kaldı.

 

Otto’nun gerginliğini umursamayan Subaru Roswaal’ın beklemekte olduğu binaya yönelmişti―― gerekli olmasa da onu şu ana kadarki ilerleyişinden haberdar etmek istiyordu.

 

Lewes Sigma ile sohbetini sonlandıran Subaru, Garfiel’in geçmişinin parçalarını öğrenmişti.

 

Sigma’nın verecek başka bilgisi olmasa da hiç değilse Sığınağın özgürlüğüne olan ilgisizliğini netleştirmiş, Garfiel’in geçmişini reddettiğini ve Mezardaki kaos anında kendisininTheta ile yer değiştirdiği gerçeğini açıklamıştı.

 

Kopyaların rotasyon takvimi gereği Theta yarın ortaya çıkacaktı.

 

Theta’nın Mezarda gördüğü şeyse Lewes Meyer’in Echidna ile iletişimlerine dair anılar olmalıydı. Ama o anılarda ne vardı da Theta Sığınağın özgürleştirilmesine bu derece karşı hale gelmişti?

 


Subaru ancak bunu öğrendiğinde Theta’nın inadının ardındaki sebebi anlayabilecekti. Ve bunu yaptığında da Garfiel’i talimatlarıyla yönlendiren engeli ortadan kaldırma yolunda çalışabilecek, onunla öfkesini kabartmadan konuşmak için bir şans elde edecekti.

 

Garfiel kaba ve pervasız görünse de şiddete tamamen meyilli veya mantıksız bir doğaya sahip değildi. Hiç değilse Subaru’nun izlenimi bu şekildeydi.

 

Eğer gerçekten her problemi kaba kuvvetle çözecek mantıksız biri olsa Sığınağı tehdit etme potansiyeli olan her şeyi ortadan kaldırırdı.

 

Puck’ın Emilia’nın yanından ayrılışı ve Roswaal’ın tam kapasitesinde olmayışı nedeniyle canavara dönüşen Garfiel’i durdurabilecek hiç kimse kalmamıştı. Garfiel’in Sığınaktaki en güçlü kişi olduğuna şüphe yoktu ve eğer dişlerini göstermeye karar verirse her şeyi şiddetle çözebilirdi.

 

Ama bunu yapmıyordu. Bu da içten içe mantıklı bir çözüm aramaya gönüllü olduğunu gösteriyordu.

 

[Subaru: Özetle onun yumuşaklığını kullanıp arkasından iş çevireceğiz…… hah. Kulağa kötü adamlar bizmişiz gibi geliyor.]

 

[Otto: Elimize geçen her şeyi kullanmakla ilgili bir problemim yok ama pek de peri masalı kahramanı olmadığımıza katılıyorum.]

 

Subaru’nun mırıldanmalarına eşlik eden düzenbaz B, suç ortağı düzenbaz A’ya omuz silkmişti. Bunu işiten düzenbaz A ise B’nin ifadesinden içtenlikle hoşnut kalmıştı.

 

Her halükarda Garfiel Sığınaktaki pek çok problemin kesişim noktasıydı. Eğer onu başarıyla ikna edebilirlerse B tarafındaki tüm problemler çözülecekti.

 

A tarafına ise Yargılamalar düşüyordu―― ve Emilia.

 

[Subaru: Bu iş bittikten sonra onu bir kez daha görmem lazım.]

 

Çoktan akşam vaktine girilmiş ve Sığınağın ışıkları yakılmıştı. Güneş batı göğünde yarı yarıya alçalmış, dünya günbatımının turuncu ve menekşe renkleriyle boyanmıştı.

 

Gece yaklaşıyordu ve bir aksilik çıkmazsa Yargılama vakti yakında gelecekti. Ancak Subaru, Emilia’nın uyandığına dair bir haber almamıştı.

 


Zaten Yargılamalar için vaktinde uyansa dahi duygularını toparlaması için gereken vakit dikkate alındığında bu geceki yargılamalara meydan okuyamayacağına şüphe kalmıyordu.

 

Doğrusu en kötü senaryoyla Subaru’nun kritik günü olan yarınki Yargılamaları kaçırma şansı bile olabilirdi.

 

Emilia’nın yıkılışının tetikleyicisi olan Puck bile yalnızca onun şokunun boyutundan bahsetmiş, toparlanmasının ne kadar süreceğine değinmemişti.

 

[Subaru: Bunun o uyandıktan sonra vereceğim desteğin kalitesine bağlı olduğunu biliyorum ama…… ne kadar yaralandığını bilemediğim için doğru yaklaşamayacağım diye de çekiniyorum.]

 

[Otto: Sence onu teselli edebilecek misin… veya etkileyecek bir şey yapabilecek misin? Ben yalnızca bir yabancıyım, haliyle bir şey söyleyemiyorum.]

 

[Subaru: Şimdilik bildiğim tek şey etrafındakileri bile zar zor tanıyacak kadar karmaşık bir ruh halinde olduğu. Onu ilk defa bir çocuk gibi kıyamet kopartırken gördüm. Eğer bir şey yapıp yapamayacağımı soruyorsan.…… Açıkçası yalnızca deneyeceğim diyebilirim.]

 

[Otto: Yani hala ince bir ip üzerinde yürüyoruz……]

 

Subaru’nun pek güven vermeyen yanıtını işiten Otto iç çekti ancak kaçma girişiminde bulunmadı. Otto’nun kendisine bu ümitsiz sayılabilecek mücadelede destek olmaya devam ettiğini gören Subaru ise içtenlikle özür dilemek istedi.

 

Otto’nun hala Subaru’yu bir başına bırakmaması Subaru için gerçekten can simidi niteliğindeydi.

 

[Otto: Emilia-sama ile durumlar böyle, peki Garfiel’le ilgili neler oluyor? Onu birazcık yumuşatacak pazarlık materyaline erişebildin mi?]

 

[Subaru: İhtiyacımız olan anahtar parçayı elde ettiğime emin sayılırım, evet. Problem pazarlığa oturmadan önce biraz daha vakte ihtiyacım oluşu.]

 

Garfiel’le nasıl baş edeceği yarın Theta ile yapacağı görüşmeye bağlı olacaktı. Theta ile her ne yaşarsa―― stratejisini onun üzerine kuracaktı.

 

Ne kadar hayal kırıklığına uğratıcı olsa da tek seçeneği kızın vereceği bilgiyi tekrarlamaktı.

 

Şimdilik bir ince ipten ötekine geçmekten başka bir şansları yoktu.

 

[Subaru: ――Geldik. Bu defa sen de benimle geliyorsun.]

 

Subaru, Roswaal’ın konutuna geldiklerinde Otto’ya bu cümleleri sarf etti. Otto ise rahatsız bir surat ifadesi takındı.

 

[Otto: Ehhh, peki, tamam. Sanırım bu defa dışarıda kalmam için bir sebep yok. Ama seninle gelirsem…… auaaagh, Margrave’e savaş ilan etmiş olmaz mıyım!? Tüm bunlar sona erdiğinde kafamın hala bedenimde olacağına emin misin?]

 

[Subaru: Endişelenme. Senin kafan uçarsa benimki de uçar veya tavşan yemine falan döner. Tek başına ölmene asla izin vermem!]

 

[Otto: Bunun rahatlatıcı hiçbir yanı yok tamam mı?!]

 

Subaru’nun kendisine başparmağını kaldırdığını gören Otto yanıt olarak sızlanmıştı.

 


Ve ikili binanın koridoruna adım atmak üzereyken kapı içeriden açıldı―― soğuk bakışlı bir hizmetçi gözler önüne serildi.

 

[Ram: Siz ikiniz bu geç saatte kapının önünde ne bağırıp duruyorsunuz? İnsanlar efendinizin, Roswaal-sama’nın sağlamlığından şüphe edecek. Biraz daha haysiyetli olmaya gayret edin.]

 

[Subaru: Pardon…… ama sen burada ne yapıyorsun? Emilia’yı bir başına mı bıraktın?]

 

Ram’ın iğneleyici yorumu karşısında özür dileyen Subaru, varlığının garipliğine parmak basmayı da ihmal etmemişti. Hafifçe iç çeken Ram ise yapmacık bir şaşırmayla omuz silkti.

 

[Ram: Endişelenmene gerek yok, şimdi gideceğim. Ziyarete geleceğiniz için Roswaal-sama’nın hazırlanmasına yardım ettim. ――Ne baş belası birisin, Emilia-sama’ya bu yükü taşıtıyorsun.]

 

[Subaru: Az önce sırf benim hatam olsun diye konuyu mu çevirdin? …… Ve Roswaal’ın ne hazırlığına ihtiyacı varmış ki zaten? Yataktan bile çıkamıyor, yapılacak pek bir şey olmasa gerek, haksız mıyım?]

 

Aslında Subaru, Roswaal’ın yataktan kalkabileceğini ve Garfiel’in kafasını bir tekmeyle parçalara ayırabilecek kadar sağlıklı olduğunu biliyordu. Ancak şimdilik bunu bilmiyor gibi davranmayı seçmişti.

 

Bunu gören Ram gözlerinden birini kısıp rahatsız bir [Yeter] kelimesi bıraktıktan sonra Subaru ve Otto arasındaki boşlukta ilerlemeye başladı.

 

[Ram: Roswaal-sama bekliyor, o yüzden acele edin. Konuyu uzatarak Roswaal-sama’yı haddinden fazla konuşturmaya dikkat et…… Sonra da acilen Emilia-sama’nın yanına gelerek benim yerimi al.]

 

[Subaru: Meşgul kadın. Bayağı sağlıklı olmasına rağmen Roswaal hakkında bu kadar endişelenmene şaşırdım doğrusu. Emilia’ya biraz daha öncelik vermeni beklerdim. Eğer uyandığında yalnız olduğunu fark ederse……]

 

[Ram: Uyandığında yanında bulması gereken kişi Ram olmamalı. Bu kadarını bile anlayamadın mı?]

 

Ram sersemlemiş Subaru’ya aptalın tekine bakarcasına bir bakış atarak uzaklaşmıştı. Kızın gidişini sessizce izlemekte olan Subaru ise Otto’nun kendisini dirseğiyle hafifçe dürttüğünü fark etti.

 

[Otto: Onu kasten sinirlendirmeye çalışmadıysan bayağı korkunç bir etkileşimdi, bilesin.]

 

[Subaru: ……Evet, biliyorum. Sadece tepkisinin ne olacağını merak etmiştim.]

 

[Otto: Baştan aşağı rezaletsin, biliyorsun değil mi?]

 

Otto’nun dirseğini uzaklaştıran Subaru kapıyı açtı. Otto’nun da arkasında ilerleyişiyle ikili binanın içerisinde ilerledi ve yavaşça iç kapı çalındı.

 

[Subaru: Roswaal, ben geldim. İçeri girebilir miyim?]

 

[Roswaal: Oo~oya, gelmişsin. Ge~~l tabii ge~~l tabii.]

 

Kapının ardından ulaşan palyaçonun sesi―― olağan tonlamasındaydı. Buna hafiften şaşıran Subaru kapıyı açtı.

Ve--

 

[Subaru: Aah, demek buymuş.]

 

Roswaal’ı yatağında gören Subaru bir şeyi anlamışçasına hafifçe başını sallamıştı.

 

Ram’ın bahsettiği “Hazırlık” bu olsa gerekti.
Durumu kavrayan Subaru’nun yanındaki Otto ise Roswaal’ın yüzünü gördüğünde bir “Hgk” sesi çıkartmıştı. Sonuçta onu ilk defa böyle görüyordu.

 

[Roswaal: İle~~rlemen hakkında rapor verme~~ye gelmişsin, ne takdire şayan bir hareket. Senin bu~~ yönünü ço~~k seviyorum.]

 

Uzun zamandır eksikliğini çektiği palyaço makyajını yaptırmış olan Roswaal kollarını yaymış ve misafirlerini kıs kıs gülerek karşılaşmıştı.

 

#Öncelikle bu bölüm eskilere nazaran biraz uzundu, bundan sonraki 6-7 bölüm de genellikle öyle, yani sizler için sevindirici bir haber  
Ayrıca daha önce de defalarca söylemiştim ama Otto-Subaru ilişkisini çok seviyorum demeden geçemeyeceğim. Bugüne dek Subaru'nun aklına bile gelmeyen belki de tek karakter olan Otto ona bu imkansıza yakın görevinde yardımcı oluyor. Ayrıca tüm korkaklığına ve çıkarcılığına rağmen arkadaşını yalnız bırakmıyor. Yürü be Otto! 
Son olarak palyaço makyajını yapıp kıs kıs gülen Roswaal'la neler konuşulacağını da çok merak ediyorum. O zaman bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr