――Ne zaman gözlerini kapatsa anıları canlı bir şekilde geri dönüyordu, şimdi de öyleydi.
Beyaz. Beyaz bir dünya.
Uyanan, beyaz nefesler veren genç Emilia kendisini karlı bir manzarada bulmuştu.
“Neden” diyordu kalbi. Ancak hiçbir yanıt gelmiyordu.
Öncesine ait bir anı yoktu, bilinciyse bulanıktı. Yatağından çıkarak pencerenin dışındaki manzarayı görmek için koşturdu. Yemyeşil ağaçların ortasındaki alışıldık köyü tamamen dondurucu ve sonsuz bir beyazlıkla örtülmüştü.
İlk defa kar gördüğü için “Kar” denilen şeyin bu olduğundan bile haberdar değildi. Ancak soğuğa ve korkuya yönelik canlı içgüdüleri genç hafızasına kazınıyordu.
Neler olduğunu bilemeyen Emilia yanakları gerilerek ve boğazı sıkışarak koşmaya başladı.
Büyük, oyuk bir ağacın içerisindeki eski evinden dışarı adımını attığındaysa―― bedeni dondurucu rüzgârların etkisiyle kesilmeye, tabanları buz etkisiyle bıçaklanmış misali delinmeye başladı.
Kar, ayağını anında yakaladı ve yüz üstü yere kapaklanmasına sebep oldu.
Beyaz, pudramsı, kristalize karın dondurucu kucağıyla buluştu. Kar taneleriyle olan ilk teması genç Emilia’nın içine dehşet salmıştı. Hayret verici bir güzellikte, bir o kadar da korkutucu bir soğukluktaydı.
Ürpertici serinliğe bedenini saran incecik bir kumaştan ibaret kıyafetleriyle çıkmış, soğuğun ve dehşetin etkisiyle iliklerine dek titremeye başlamıştı.
Beyaz kristaller kalbini parçalarken kar vücut ısısını çalıyor ama Emilia inleyerek kalkıyor ve tekrar koşmaya başlıyordu.
Gökyüzünden dans ederek inen kar tanelerinin sonu gelmiyordu. Soluklanırken bakışlarını göğe kaldıran Emilia’nın boğazına kar taneleri dolmaktaydı. Öksürerek koşarken yanaklarından yaşlar süzülüyordu.
Neden ağladığını bilmiyordu.
Korkmuştu. Ürpermişti. Neden burada bir başınaydı? Herkes nereye gitmişti? Ona nazik davranan, gülümseyen, elini uzatan herkes neredeydi?
Yüzlerini hatırlamaya çalışsa da bir şeyler düşüncelerini tıkıyordu.
Aklındakilerin yüzleri―― yüzleri ve gülümsemeleri, varlıkları beyninden mahrum bırakılmışçasına kara gölgelerle boyanıyordu.
[Emilia: ――――hk]
Başını deliler gibi sallayıp dökülmeye devam eden gözyaşlarıyla koşmayı sürdürdü.
Düşünmemeliydi. Onları düşünürse kara gölge tarafından tüketileceklerdi. Onun için kıymetli olan herkes zihninden silinecekti.
Ama onları düşünmezse de bir başına kalacaktı. Bu soğuk, akıl ermez beyaz dünyada―― genç Emilia’nın katlanamadığı bir dehşet vardı.
Güçsüz ve cahil bir şekilde karşılaştığı bu dünyada yapabileceği tek şey mücadele etmekti.
Ama düşen kar, nafile çabalarıyla alay edercesine onu sarmalıyor, minicik bedenini kaçınılmaz, bembeyaz bir çukura batırmaya çalışıyordu.
――Burada hiç kimse yok. Görünürde kimse yok. Artık hiç kimseyi [――――].
[Emilia: ――Hayır―!!]
Bu beyaz dünyada mahsur kalan, uzuvları uyuşup hareketi kesen Emilia yeni doğan bir bebek misali ağlayarak yere yığılmıştı.
Dizleri yumuşak kara batıyor, soğuk olmasına rağmen soğuğu hissedemiyordu. Sık sık “kar beyazı” denen teni gerçek “kar” soğuğuyla kızarıyordu.
Böylece her şeyden kaçmakta olan Emilia başını karlara gömmüştü.
Genç Emilia’nın küçük bedenine acımasızca düşen karlar beyazlığın içerisinde yitiyordu――
[???: ――Emilia!!]
Gözlerini kapatıp uyanışı olmayan bir uykuya dalmak üzereyken sessizliği delen bir çığlıkla kendine geldi.
Gözkapaklarını açılmaya zorlayan Emilia sıçradı ve kuş gibi bedeni bir kucak tarafından karlardan çıkartıldı.
[Emilia: ――――a]
[???: İyisin, Emilia. Sorun yok, her şey yolunda. Tanrıya şükür…… Buldum seni……]
Konuşmak istiyor ama soğuk yüzünden donan boğazından yalnızca bir homurtu yükseliyordu. Emilia’nın durumunu anlayışla karşılayan kişiyse onu kucaklamayı sürdürüyor, sesi onun güvenliğinden kaynaklı bir mutlulukla titreşiyordu.
Kızaran burnunu çekmekte olan Emilia yüzünü bu kişinin kısa, gümüş saçlarına sürterek bedeni aracılığıyla iletişim kurmaya çalıştı. Bu hareketle ona olan sonsuz sevgisinin karşılıklılığını ifade etmekteydi.
Bu, o kollarda tutulmanın, onunla konuşmanın mutluluğuydu. Beyaz, çaresiz karın içerisindeki küçük Emilia’nın her şey bitti mi, bu sıcaklık baki mi diye düşünmesine yol açmıştı.
Bu sırada hala sevinçten ve soğuktan titreyen Emilia’yı kucaklamakta olan gümüş saçlı kadın etrafına baktı ve rahatlamış ifadesinin gerginleşişiyle koşmaya başladı.
Dudaklarını kollarındaki Emilia’nın kulağına yaklaştırıp beyaz nefesler vererek şöyle dedi:
[???: Emilia, beni duyuyor musun? Endişelendiğini ve anlayamadığını biliyorum ama…… her şey yolunda. Öyle ya da böyle yoluna koyacağım. Burada ayrılsak bile seni asla yalnız bırakmayacağım……]
Emilia bu kararlı sözleri anlayamamıştı. Ancak gözlerinin önündeki kişiden ayrılma düşüncesi ödünü kopartıyordu. Uyuşuk parmaklarıyla kadının yakasını kavrarken yaşlanan gözleriyle başını deliler gibi sallamaya başladı.
Genç, cahil Emilia’nın düşünebildiği tek şey başkalarının duygularına hitap etmekti.
Bunu yapabildiği sürece o kişiler tarafından sevilip ilgi görürdü. Daima böyle olmuştu. Yani burada olsa da olmasa da――
[Emilia: ――――!]
[???: Yo, işe yaramaz, Emilia. Bugüne dek sorun yoktu ama artık bunu yapmamalısın. Güçlü, akıllı ve cesur bir kız olmak zorundasın. Aksi takdirde kendini kabullenemez ve er geç trajik bir sonla karşılaşırsın. Ve bu da beni…… abimi ve herkesi çok ama çok üzer.]
[Emilia: ――――gh]
Çaresizce başını sallıyordu.
Ancak kadın kalpsiz bir şekilde bu görünüşü hiçe saymış, bunu yapmaması gerektiğini söylemiş, Emilia’yı başkalarına yönelik bağımlılığı yüzünden fırçalamıştı.
Emilia buna inanamıyordu. Tabii ki canı acıyacaktı.
Yapamayacağı söylense de öyle ya da böyle daima bu şekilde yolunu bulurdu. Peki neden bu defa işe yaramıyordu?
Neden şimdi başarısız olmak zorundaydı, neden hayatının en acılı, en zor, en ürpertici anında bu yaşanıyordu? Bunun daha doğru bir yolu vardıysa neden hiç kimse ona o yoldan bahsetmemişti? ――Herkese içerlemeye başlamıştı.
[Emilia: ――――!]
[???: Üzgünüm, Emilia. Çok üzgünüm. Sana tek bir önemli şeyi dahi öğretemediğim, senden her şeyi gizlediğim için…… tapılası küçük bir prenses olarak kalmana izin verdiğim için bağışla beni lütfen…… bağışla bizi……]
――Bağışlamak istemiyorum. Bağışlamak istemiyorum. Bağışlamak istemiyorum. Bağışlamak istemiyorum. Bağışlamak istemiyorum. Bağışlamak istemiyorum. Bağışlamak istemiyorum. Bağışlamak istemiyorum.
[???: Gülümsenene tapan ve sana nazik yalanlar söyleyenler… lütfen onlardan nefret etme……]
――Nefret ediyorum. Onlardan nefret ediyorum. Onlardan nefret ediyorum. Onlardan nefret ediyorum. Onlardan nefret ediyorum. Onlardan nefret ediyorum. Onlardan nefret ediyorum. Onlardan nefret ediyorum. Onlardan nefret ediyorum.
[Emilia: ――――]
Yalanlardan nefret ediyordu. Yalanlardan iğreniyordu. Yalanlar yalnızca mutsuzluk getirirdi. Yalanlar her şeyin altüst olmasına sebep olurdu. Yalanlar Emilia’yı bir başına bırakmıştı. Yalanlardan tiksiniyordu.
Yalanlardan nefret ettiği için. Yalancılardan nefret ettiği için. Herkes gidip [――――].
[???: Biricik Emilia’mız…… bir gün……]
[Emilia: ――――!]
Emilia sözsüz bir çığlık koyuverdi. Daha fazlasını duymak istemiyordu. Ne duyarsa duysun bir değişiklik yaratmayacaktı.
Uğuldayan rüzgar ve Emilia’nın çığlığı, kadının son sözlerini bu dünyadan silmişti.
Gümüş saçlı kadın Emilia’nın reddine ve kollarındaki çırpınışlarına mutsuzca bakmaktaydı. Ancak tüm duygularını bir kenara atıp yüzünü tekrar önüne çevirdi――
[???: ――Ah]
――Ve orada gerçek son geldi.
Kollarında Emilia ile koşmakta olan kadın önündeki varlığı fark ederek duraksadı.
Ani duraksamayla irkilen Emilia başını kaldırdı ve―― kendisini tutan kadının hiç olmadığı kadar gergin suratıyla karşılaştı.
O suratta şaşkın, kederli, öfkeli, yaslı, rahatsız ve huşu içerisinde bir ifade vardı―― bir nebze de rahatlama.
Emilia’nın yanaklarına vuran soğuk, beyaz rüzgar yoğunlaşmıştı.
Gözlerini açmanın bile zorlaştığı güçlü esintinin içerisinde dehşet tarafından teslim alınan Emilia, donmaya yakın kulaklarını tutarak çığlığı bastı.
Ve――
Ve――
――――――――
――――――――――――――――――
#Bol betimlemeli ve tamlamalı bir bölüm oldu. Bolca da beyin yakmalı.
En son odasında yarı uyanık bir hale gelip Subaru'yu göremeyen Emilia'nın gençlik anılarında bulduk kendimizi. Bu defa daha farklı bir anıyla karşı karşıyayız. Belki de Puck'ın gidişi işe yaradı.
Peki bunun devamını okuyup aydınlanabilecek miyiz, yoksa her zamanki gibi biraz kafa karışıklığı alıp başka bir konuya mı atlayacağız? Cevaplar için okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..