Sığınaktaki beşinci günün sabahı―― yani Natsuki Subaru’nun döngüyü kırıp kıramayacağını belirleyecek ve olabilecek en kötü haberle başlayacak hayati günün.
[Ram: Barusu. ―― Emilia-sama nereye gitti?]
[Subaru: ――Hha?]
Gölette yüzünü yıkamaya ve bedenini ıslak bir bezle silmeye gitmiş olan Subaru, yarı çıplak bir adamın karşısına hiç utanmadan geçmiş olan Ram’ın sorusuna aptal bir homurdanmayla yanıt verebilmişti.
Gün doğumunu biraz geçmiş, orijinal dünyasındaki sabah 8 civarına gelinmişti. Art arda uyanan sığınak sakini ve sığınmacı erkekler gecenin terini atmak adına gölette toplanmaktaydı.
Ardından Ram, erkeklerin yıkandığı alana öylece dalıvermiş ve ağzından çıkan ilk soru da Emilia’nın nereye gittiği olmuştu.
Tabii bir kadının öylece belirivermesi bazı erkeklerin telaşla ve utançla dağılmasına yol açmıştı ancak Subaru’nun buna ayıracak zamanı yoktu.
Sonuçta Ram’ın ne kastettiğini hiç anlamamıştı.
[Subaru: Emilia mı…… neden bahsediyorsun sen?]
[Ram: Ne duyduysan ondan bahsediyorum. Emilia-sama’yı beklemek adına odasına gittiğimde hiç kimseyi bulamadım. Seninle birlikte olacağını düşünmüştüm, Barusu……]
[Subaru: Hiç kimseyi bulamadın mı…… bu nasıl mümkün olabilir? Yani odadan çıkmadan önce günaydın diyebilmek adına uyanmasını bekledim…… ve ondan sonra da buraya geldim.]
Ram’ın sözlerinin yarattığı şaşkınlığı gizleyemeyen Subaru sabah yaşanan olayları düşünmekteydi.
İsteği üzerine tüm gece Emilia’nın elini tutmuş ve uyanıp Subaru’nun yatağının başında kendisini izlemekte olduğunu gören kız da sessiz bir gülümseme sunmuştu.
O zaman Emilia’nın olağan sersem uyanışlarının aksine alışılmadık güzel bir uyanış daha gerçekleştirdiğini düşünen Subaru, bakışlarını hala kendi ellerinin arasında bulunan yumuşak ele indirerek dün geceki konuşmayı devam ettirme niyetinin onayını almıştı:
[Emilia: Konuşmak isterim… ama önce kafamdaki her şey düzene girmeli. Ram beni giydirdikten sonra konuşmaya hazır olacağıma eminim.]
Bu sözle birlikte Subaru’yu odasından çıkartmıştı.
Subaru ise ne kadar sabırsızlansa da Emilia’nın hislerini düşünerek onu aceleye getirme acımasızlığını gerçekleştirememişti. Daha da önemlisi, Emilia sakin görünüyordu. Onu zorlamak ters etki doğurabilirdi. Hiç değilse Subaru’nun düşündüğü şey buydu ama-
[Subaru: Böylece gerisini senin halledeceğin düşüncesiyle odadan çıktım……]
[Ram: Yani daha ben varmadan binayı terk ettin…… Anlıyorum. ――Her şeyin içine etmişsin, Barusu.]
[Subaru: ――――]
Subaru’nun Ram’ın buz gibi hükmüne sunacak bir itirazı yoktu. Doğrusu sahiden de Ram’ın gelmesini beklemeden gardını indirerek işleri berbat etmişti. Ama onca insan arasında Emilia’nın böyle bir şey yapabileceğini hiç düşünmemişti.
[Subaru: Belki… tuvalete gitmesi falan gerekmiştir……?]
[Ram: Sence ben diğer olasılıkları değerlendirmeden buraya gelecek kadar düşüncesiz biri miyim?]
[Subaru: Söylemek istediğim o değildi…… ama başka ne olabilir ki……?]
[Ram: Gerçekten anlamadın mı?]
Ram, sesi boğuklaşan Subaru’yu dur durak bilmeden zorlamaya devam etmekteydi. Bakışları her zamanki soğukluğunda olsa da bir anlığına iyice yoğunlaşmış gibi görünmüştü. Gözlerinin içerisindeyse dün gece attığı bakıştaki kayıtsızlık mevcuttu.
O gözlerdeki hayal kırıklığı ve keyifsizliği alan Subaru bakışlarını önüne indirdi.
[Subaru: ――Yani diyorsun ki… Emilia kaçtı, öyle mi?]
[Ram: Başka ne olabilir ki? Belki Sığınağın özgürleştirilmesine karşıt olan kesim ikimizin de Emilia-sama’nın yanında olmadığı bir anı kollayıp bu sabah harekete geçmiştir…… ama inanmayı tercih ettiğin şey bu olur mu sahiden?]
[Subaru: ……Bu… imkansız değil.]
[Ram: Gerçekten buna tutunmak istiyorsan düşündüğümden de umutsuzsun demektir. Her halükarda Emilia-sama’nın kayıp olduğu gerçeği değişmiyor. Sığınaktan ayrılmasının bir yolu olmadığı gerçeğini göz önüne almaksızın durum kötü.]
Ram tavrının sertliğine rağmen sesini hiç kimsenin kulak misafiri olamayacağı bir tonda tutmaya özen gösteriyordu. Roswaal’ın saygınlığının azalmaması adına Emilia’nın yokluğunun gizli tutulması gerektiğinin bilincindeydi.
Bu yüzden meseleyi el altından çözümlemeye karar vermiş olsa gerekti.
[Subaru: Emilia……]
Bakışlarını kaldıran Subaru nefesinin altından bu ismi mırıldandı. Ram’ın da belirttiği üzere Emilia her şeyi bir kenara atıp kaçmak istese dahi bir Yarı-Elf olarak Sığınağın Bariyerini aşıp gidemezdi.
Emilia hala Sığınakta mahkûm haldeydi ve ne kadar kaçmak isterse istesin başarılı olamazdı.
Bunu anlayamayacak kadar aptal değildi. Ama her halükarda kaçmayı deneyecek kadar köşeye sıkışmış hissettiyse……
[Subaru: Hepsi Puck’ın ve benim hatamız……]
Emilia’nın kendisiyle bağını yitirdiğinde yaşayacağı şoku hesaplayamamak Puck’ın hatasıydı.
Emilia’nın yaralarını hafife alıp sahte sakinliğini içten sanmaksa Subaru’nun hatasıydı.
Emilia gerçekten kaçmayı seçtiyse sebep sadece ikisinin hatalarının sonucu olabilirdi.
[Ram: Emilia-sama’nın kaçtığını ve bir yere saklandığını farz edersek…… Aklına bir fikir geliyor mu Barusu?]
[Subaru: Dur bir dakika. Hemen kaçtığında karar kılma. Yani Sığınakta görülmeden gidebileceği hiçbir yer yok ki. Ve Emilia’nın öylece dolanabileceği pek bir mekan da yok.]
Subaru Ram’ın vardığı sonucu elinin tersiyle bir kenara atmış, bunu gören Ram da iç çekerek başıyla hafifçe onay vermişti.
[Ram: Fazla aceleci davranıyor olabileceğimi itiraf ediyorum ama senin önerin ne? Burada olduğunuza göre erkekler hiçbir şey görmemiş demektir. Yani tüm umutlarımızı onu görmüş olabilecek Katedraldeki kadınlara mı bağlayacağız?]
[Subaru: Arlam köylüleri Emilia’yı bir başına dolaşırken görecek olursa bir şeyler söyleyecektir. En kötü ihtimalle Sığınak sakinlerinden biri de onu görmüş olabilir…… Bir sonuca varmadan önce o konuda bir şansımızı denemeliyiz.]
Subaru aceleci bir şekilde fikirlerini sıralasa da varacakları sonucu ertelemekten öteye gitmediğinin farkındaydı. Muhtemelen bu fikirleri dinleyen Ram da aynı şeyi düşünüyordu.
Anlaştıkları tek nokta Emilia’nın bilerek ortadan kaybolduğu haberinin yayılmasının kötü olacağıydı.
Tabii bunun Emilia için mi Roswaal için mi kötü olacağı bir başka meseleydi.
[Ram: İkimizden biri onu yakın zamanda bulabilirse sıkıntı yok. Ama en kötü olasılığı da aklımızda tutsak iyi ederiz. Anlıyor musun Barusu?]
[Subaru: …… gerçekten bunu düşünmemeyi tercih ederim.]
Ram’ın hatırlatması, gözlerini olabilecek en kötü senaryodan kaçırmaması şeklinde bir uyarı görevi de görmüştü.
Eğer Yargılama vaktinden önce Emilia’yı bulamazlarsa yokluğunun haberi Sığınakta yayılırdı―― bunun da telafisi olamazdı.
Bu yüzden bu yaşanmadan önce ellerinden geleni artlarına koymamaları gerekiyordu.
[Subaru: Eğer etrafı soruşturup onu bulamazsak……]
[Ram: O zaman uğraşıp didinerek onu ormanda arayacağız.]
[Subaru …… Bu bir iki günde halledilebilecek bir iş değil ki.]
Başını kaldıran Subaru, Sığınağı çevreleyen ormana bakarak kaşlarını çatmıştı.
Sığınak, Bariyer tarafından tıkanmış olsa da tek bir kişiyi saklamak için yeter de artardı bile. Ayrıca Emilia ormanda saklanmayı seçtiyse tek bir yere bağlı kalması da gerekmezdi.
Bugün ve yarın. Kontratın ve bahsin sona ermesine en fazla 48 saat kalmıştı.
Bu süreçte Emilia’yı bulmak ve Yargılamalara girerek onları geçmesini sağlamak zorundaydı.
――Ama bu mümkün müydü sahiden?
Onca insan arasından Subaru, Emilia’yı kalbindeki yükü fark etmeden zorladıktan sonra ona yeniden ilerleyecek kuvveti verebilecek miydi?
[Subaru: Beni cidden gözünde fazla büyütmüşsün, Puck……]
[Ram: …… Bunun Ulu Ruh-sama ile arasındaki kontratı yitirmesiyle bir alakası olabilir diye düşünüyorum, doğru mu?]
[Subaru: Kalbindeki birincil desteği yitirmenin bu durumla alakasız olmasına imkân yok. Ama…… ikimiz de böyle sonuçlanacağını düşünmemiştik.]
Sınırını aşmasını sağlayan bir şey yaşanmış olsa gerekti. Emilia’nın dün geceki ve bu sabahki sakinliğini düşününce Subaru'nun yapabildiği tek açıklama buydu.
[Subaru: ――――]
“Acaba”… Aklına bir şey gelmişti.
Harekete geçmeden önce iyice emin olması gerekiyordu.
Ama, Emilia’nın öğrendiğini varsayarsak――
[???: ――Natsuki-san!]
Ani çağrı, düşüncelere dalmış olan Subaru’nun omuzlarının şaşkınlıkla kalkmasına yol açmıştı. Bakışlarını şehir merkezine çevirdiğinde―― kollarını deliler gibi sallayarak koşturan gri saçlı bir gençle karşılaştı.
Bu kişi, sabahki banyoya katılmayıp kahvaltı hazırlıklarına yardım etmek adına Katedralde köylülerle kalan Otto’ydu.
Subaru’ya ulaşıp solgun yüzüyle zar zor nefes alıp ellerini dizlerine koyarak lafa girdi:
[Otto: Ra-rapor vermem gereken birkaç şey var. Ehh, detaylara girersem çok daha fazla şey ama…… şimdilik ikisi daha mühim. Bir iyi bir de kötü haberim var.]
[Subaru: Kulağa önemli geliyor ama önce benim bir sorum olacak. Emilia Katedralde belirmiş olabilir mi? Veya onunla ilgili konuşan herhangi biri oldu mu?]
[Otto: ――? Hayır, onu bu sabah hiç görmedim. Katedralde de bir şey işitmedim.]
Otto alakasız bulduğu ve önce haberlerini vermesinin beklenmediği bu soru karşısında kaşlarını çattıktan sonra verdiği yanıtla Subaru ve Ram’ın yüzlerinin kararmasına yol açmıştı.
Bu tedirginliği fark etmesine rağmen raporunun daha önemli olduğu kanısıyla devam etti.
[Otto: İyi haber ve kötü haber diyorum…… önce hangisini duymak istersin?]
[Subaru: Bu şekilde birleşmelerinden biraz nefret ederim…… ama, sanırım iyi haber diyeceğim.]
Kötü haberi işittiğinde tedbir almak için düşünecek zaman gerekecekti. Emilia’nın yokluğuysa durumu zaten olabilecek en kötü raddeye getirmişti. Yığına daha fazla kötü haber ekleyip saç baş yolduracak bir çaresizliğe erişmek istemezdi.
Subaru’nun yanıtını işiten Otto, kollarını çaprazlayıp başını sallayarak açıkladı:
[Otto: O zaman iyi haber geliyor. Tartıştığımız üzere sığınmacılarla konuşmayı tamamladım. Hazırlıkları yaptılar ve bugün ne zaman istersen ayrılmaya hazırlar. Onlardan emri aldıkları anda harekete geçebilmeleri adına tetikte olmalarını istedim.]
[Subaru: ――Anlıyorum. Üzgünüm. Gerçekten onlarla konuşup bunu isteyen kişi ben olmalıydım.]
[Otto: Neyse ki son günlerde bana ısınmışlardı. Bunu birlikte yapacağımızı düşününce bu fırsatı elde etmem iyi oldu. Her neyse, hiçbir sorun çıkmadan hazırlandılar işte.]
Otto’nun hali özgüvenliydi ancak etkileyici başarısına rağmen yüzünde canlılıktan eser yoktu. Muhtemelen iyi haberler, patlak veren problem yüzünden gölgede kalmıştı.
Otto’nun sessiz bakışlarını alan Subaru sıradaki raporu talep etti――
[Subaru: Peki kötü haber?]
[Otto: Az önce Garfiel tepesi atık bir halde Katedrale dalarak seni sordu Natsuki-san.]
[Subaru: Beni mi sordu……? Neden? Bu defa onu pek kızdırdığımı düşünmüyordum……]
Garfiel’i ikna etmek bu döngünün son yüzleşmesi olacaktı. Subaru Garfiel’le etkileşimleri konusunda ekstra dikkatli davranmış, Roswaal ile olan bahsi sonrasında Garfiel’le konuşmaktan mümkün olduğunca kaçınmaya çalışmıştı.
Bu sayede kritik güne onunla yüzleşmeden gelmeyi başarmıştı ama――
[Subaru: Aslında Garfiel’le baş etmeden önce Lewes Theta ile konuşabilsem en ideali olurdu……]
[Otto: Mevzu da o işte.]
Subaru umduğu şeyi mırıldanırken Otto tek bir parmağını kaldırmıştı. Subaru ise bu hareket karşısında gözlerini irileştirmiş, Otto’nun ne kastettiğini anlayamamıştı.
Subaru’nun başının üzerinde beliren soru işaretini gören Otto, kararan yüzüyle şöyle dedi:
[Otto: Görünen o ki Lewes-san bu sabah ortadan kaybolmuş. Garfiel çaresizce onu tüm köyde arıyor. Seni sorma sebebi de buydu, Natsuki-san.]
#Merhaba arkadaşlar, cenazemiz olduğu ve apar topar şehir dışına gittiğim için sizleri habersiz ve bölümsüz bıraktım kusura bakmayın. Dün gece döndüm, bu hafta açığı kapatmaya çalışacağım.
#Dönüşü de bol sorulu ve heyecanlı bir bölümle yaptık. Her şeyin sonlanmasına iki gün kala Emilia ve Lewes Theta aynı anda ortadan kayboldu. Bakalım bunun altında ne yatıyor, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..