[Subaru: Duyduğun ve gördüğün onca şeyden sonra hala her şeyi bir kenara bırakıp kaçabileceğimizi düşünüyor musun? Hiçbirimiz böyle sorumsuz şeyler yapacak tipte insanlar değiliz, haksız mıyım?]
[Otto: …… Ama Emilia-sama tam da öyle bir şey yapmış gibi görünüyor.]
Bakışlarını çeviren Otto bir iç çekiş eşliğinde mırıldanmıştı.
Bunu kötülük olsun diye yapmamış, yalnızca içindeki tatminsizliği dışa vurmuştu. Bunu fark eden Subaru da onu suçlamak yerine başını hafifçe sallamakla yetindi.
[Subaru: Emilia kuyruğunu döndürüp problemlerden kaçacak bir kız değil……]
[Otto: Ama bunu nasıl söyleyebilirsin? Natsuki-san. Bunu sana bir süredir söylemek istiyordum ancak… Emilia-sama’nın yalnızca çekici taraflarına takılıp kalmadığına emin misin?]
[Subaru: …… Bu da ne demek oluyor? Ehh, evet, Emilia gözlerimi patlatabilecek kadar güzel tabii.]
[Otto: Buna kesinlikle katılıyorum ama eminim bunu kastetmediğimi biliyorsundur.]
Başarısız şakasının kolayca bir kenara atıldığını gören Subaru, Otto’nun bakışları karşısında dudaklarını büzmeye başladı.
Bunu izlemeyi biraz acınası bulan Otto ise tek parmağını kaldırarak devam etti: [Beni dinliyor musun?]
[Otto: Hoşlandığın kişinin sadece güzel yanlarını görmek istemeni anlayabiliyorum. Eminim bu doğal bir şeydir. Bu yüzden ona ideallerini yansıttığın için seni suçlamıyorum.]
[Subaru: ――――]
[Otto: Ama Emilia-sama mükemmel bir insan değil. Hatta bir hayli problemli. Ve buna tamamen kontrolü dışında olan faktörler de dahil. Kökeni, duruşu ve beraberinde gelen diğer meseleler…]
Bu akıcı konuşmayı dinleyen Subaru, Otto’nun uzun bir süredir bu nutku çekmek istediğini ve sözlerini önceden hazırladığını tahmin edebiliyordu.
Ve sahiden de sözlerinde karşı çıkılacak bir yan yoktu.
[Otto: Doğal olarak bu dışsal faktörler Emilia-sama’nın içsel saflığıyla bağlantısız. Ve dış güzelliği de çekiciliğini arttırıyor. Ama Natsuki-san, Emilia-sama yalnızca bir ölümlü…… yalnızca sıradan bir kız. Ve her sıradan kız gibi onun da endişeleri, zayıflıkları ve çekici olmayan yanları var.]
[Subaru: Hayır ama sadece Emilia……]
[Otto: Emilia-sama’yı bambaşka bir ışıkta körlemesine izliyor oluşunu garip bulmuyor musun? Natsuki-san, Sığınağa geldiğinizden beri Emilia-sama’nın pek çok eksiğine ilk elden şahit oldun, haksız mıyım? O eksikler burayla sınırlı da olmayacak, gelecekte yeniden kendisini gösterecek. Neticede Emilia-sama’nın amacı sıradan insanların erişebileceğinin çok ötesinde.]
Otto’nun Emilia’nın amacından kastı Tahttı.
Bu, Emilia gibi pek çok kişinin daha erişmek istediği bir amaçtı.
Mesela asil ve içten olan, yüce gönüllü idealler ve reddedilemez bir kabiliyet taşıyan Crusch Karsten.
Kibirli ve hilekâr, aynı zamanda sarsılmaz iradeli Priscilla Barielle.
Açgözlü ve işini bilen, hayali uğruna her şeyi ortaya koyabilen, şu anki konumuna eşsiz bir mücadeleci ruhla gelmiş bulunan Anastasia Hoshin.
Bir de fakir ve güçsüz olmasına rağmen dur durak bilmemesini sağlayan, genç yaşının çok ötesinde hırslar taşıyan Felt.
Her Kraliyet Seçimi adayı emsalsiz bir kararlılık ve meziyet sahibiydi.
Peki Emilia gerçekten bu değerli rakiplerin karşısında durmaya layık mıydı?
Evet nazikti, herkesten daha nazikti. Ama bu yeterli miydi sahiden?
[Otto: Emilia-sama an itibariyle pek çok şeyin eksikliğini çekiyor. Henüz hazır değil. Ve bu yüzden zorluklar karşısında zaman zaman kaçmak istemesi mümkün, bu da kaçmayı seçtiği o anlardan biri. Neden bunu göremiyorsun, Natsuki-san?]
[Subaru: …… Ama bu… Ben… Emilia asla……]
Asla… Subaru ne kadar devam etmek istese de başarılı olamıyordu. Doğru kelimeleri bulamıyordu. Evet, his oradaydı, Emilia’ya yönelik hisleri tam da oradaydı. Ama bunu nasıl Otto’nun anlayacağı şekilde kelimelere dökecekti ki?
[Subaru: ――――]
[Otto: …… Gerçekten çok inatçısın, bunu biliyor muydun?]
Subaru dudağını ısırıp kararlı bakışlarını Otto’ya çevirmişti. Bu bakışları alan Otto ise gözlerini kaçırdı. Ardından kafasını hayretler içerisinde kalmış bir şekilde çevirip omuz silkerek bakışlarını köye yönlendirdi.
[Otto: Hemen bir sonuca varmak zorunda değiliz. Bu konuda konuşmak yaşananları değiştirmeyecek zaten. Hala Emilia-sama ve Lewes-san’ı bulmamız gerek.]
[Subaru: …… Üzgünüm. Konuşmamız gereken pek çok şey olduğunu biliyorum.]
[Otto: Arkadaş olduğumuz için onları bir kenara atacağım. ――Peki, şimdi ne yapıyoruz?]
Çenesini kaldırıp Sığınak yönünü işaret eden Otto, sıradaki hamleyi Subaru’ya bırakmıştı.
Kaçmalı mı yoksa savaşmalı mıydılar? Ve iki kayıp insandan önce hangisini aramaları gerekliydi? Bu kararları Subaru’ya bırakmak Otto’nun güveninin kanıtıydı.
Bu güveni hafife almaya hiç niyeti olmayan Subaru, sahip olduğu bu güzellik karşısında gülümsemeden edemedi. Ve-
[Subaru: Garfiel Emilia’nın kayıp olduğunu bilmiyor. Yani onu bulsa bile pek problem olmaz. ―― En kötü senaryoysa Garfiel’in Lewes-san’ı bizden önce bulması. Eğer Lewes-san’la konuşma şansımızı yitirirsek mükemmel sonumuzdan daha da uzaklaşırız.]
[Otto: …… Başka bir deyişle?]
[Subaru: ――İlk önce Lewes-san’ı arayacağız. Onu Garfiel’den önce bulmalı ve ne söyleyeceğini işitmeliyiz.]
#Öncelikle iyi dilekleriniz için teşekkürler arkadaşlar. Ve Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun :)
#Bu bölüm Otto'nun sözlerini onaylaya onaylaya okudum, sahiden de Emilia pek çok eksiği olan bir kız, henüz karakteri tam anlamıyla oturmamış, taht konusunda zayıf. Ama bu gidişini kaçışına da bağlayamıyorum. Bir iki bölüm önce geçmişinden bir kesit okumuştuk, bir sonraki bölümde de kendimizi Emilia'nın geçmişinden bir noktada bulacağız, ani geçiş sizi şaşırtmasın. Orada görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..