Cilt 4 Bölüm 109 [ Yanlış Seçim ] (1/3)

avatar
3937 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 109 [ Yanlış Seçim ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

[Otto: Konuştuğumuz gibi köylüler ben Garfiel’in dikkatini dağıtırken kaçacak. Natsuki-san vakit kazanma konusunda çok stres yapmamamı söyledi ama ben biraz daha fazlasını istiyor gibiyim… bu konuda yardım edeceğine güvenebilir miyim?]

 

Subaru’nun yanından ayrılan Otto, yem olarak kullanılacak vagonlarla yola çıkmadan önce köyün bir köşesinde Ram ile konuşmuştu.

 

Ram bu güvensiz tavır karşısında kollarını önünde bağlamış, ardından bir duvara yaslanıp gözlerini kapatmıştı. Bu sessizlikle karşılaşan Otto ise yaklaşan mücadeleye yönelik sabırsızlığını bastırmaya çalışmaktaydı.

 

[Otto: Uhm, pardon ama…… gerçekten fazla zamanımız yok……]

 

[Ram: Sabırsız adamlar çok antipatik oluyor. Daha önce de söylediğim gibi, şartlara göre hareket edeceğim.]

 

Tek gözünü açan Ram, Otto’nun rica dolu bakışlarını bu şekilde geri çevirmişti. ‘’Daha önceden’’ kast ettiği vakit üç gün öncesiydi: Subaru Roswaal’a bahis teklif etmiş ve Otto da Ram’dan kendisi ile birlikte mücadele etmesini istemişti.

 

Roswaal Ram’a odayı terk etmesini ve Subaru ile yalnız kalmak istediğini söylediğinde Ram binadan çıkmış ve dışarıda kendisini bekleyen Otto ile karşılaşmıştı.

 

Roswaal’ın İncil ile ilgili kritik meseleleri konuşmadan önce Ram’ı odadan çıkartacağını tahmin etmiş olan Otto, bu sayede boş anında Ram’ı yakalayabilmişti.

 

Özetle Ram ve Otto üç gün öncesine dek birbirini uzaktan tanıyan iki kişiden fazlası değildi.

 

Toplam iletişimleri bir elin parmaklarını geçmezdi ve Ram’ın Roswaal dışında hiç kimseye dair en ufak bir ilgi duyduğu yoktu. Muhtemelen Roswaal’ın Köşkünden tanıdığı kişiler, Lewes ve Garfiel dışında sığınakta konuştuğu herhangi biri de yoktu.

 

Ve haliyle Otto tarafından çağrıldığında ona yoldaki bir çakıl parçası gibi bakmış, Otto da ilişkilerini sıfırdan oluşturma çabalarına girişmişti.

 

[Otto: Selamlar, uhm…… Ram-san. Ne güzel bir gece.]

 

[Ram: ――――]

 

[Otto: Merhaba?]

 

[Ram: ――Ah, ben de kim olduğunu merak ediyordum. Herhalde Barusu’yu her yerde takip eden o dalkavuksun. Seni onsuz görmeye alışkın değilim, o yüzden nasıl bir yaratık olduğunu tanımlamakta zorlanıyorum.]

 

[Otto: Artık insan muamelesi bile göremeyecek miyim!? Bu izlenime sahip olman cidden can acıtıcı! Gerçi, ehh, neden Natsuki-san’ın aksesuarı gibi görüldüğümü anlayabiliyorum……]

 

[Ram: Başka birinin aksesuarı olduğunu kabullenen bir erkek beş para etmez. Defol.]

 

[Otto: Bu ne acımasızlık!?]

 

Ram’ın uzlaşılmaz tavrı Otto’nun arkadaş canlısı tutumunu lime lime etmişti.

 

Otto’ya en ufak bir ilgi göstermeyen Ram ise kapının yanına doğru yaslanıp kollarını bağlamış şekilde durmayı sürdürmekteydi.

 

[Otto: Ee… bir dakika konuşabilir miyiz peki?]

 

[Ram: Hatırlar mıyım bilmem ama bir konuşmaya başlarken adını söylemek hiç mi aklına gelmiyor? Hatırlayamayacak olsam da…]

 

[Otto: Neden hatırlamama ihtimalini iki kez yüzüme vuruyorsun ki? Hhaah…… adım Otto Suwen. Mütevazı bir gezgin tüccarım ama yüzümü ve adımı hatırlarsan gerçekten çok makbule geçer.]

 

[Ram: Bu, yapacağın konuşmanın ne kadar ilgi çekici olacağına göre değişir.]

 

Otto bozuk bir moralle kendisini tanıtmış, Ram ise dominant tavrından ödün vermeyi reddetmişti.

 

Dinlemeye gönüllü olduğunu belli etmiş olsa da anlamsız bir konuşma ile karşılaştığı anda bu işe bir son verecekti. Otto bu farkındalıkla bir kez daha toparlanmış ve olaya farklı bir açıdan yaklaşmaya karar vermişti.

 

[Otto: Bu konu Natsuki-san ve Margrave’in şu anda konuştukları şeyle bağlantılı…… Ram-san. Natsuki-san ve bana Sığınağı Bariyerden kurtarma konusunda yardımcı olmak ister miydin?]

 

[Ram: ――Bu kadarı yeterli. Ram’ın tek arzusu Roswaal-sama’nın en içten dileğini yerine getirmektir. Roswaal-sama’ya sadık olduğum sürece Sığınağı özgürleştirmenin benim için hiçbir anlamı yok.]

 

[Otto: Ama bu her şeyin Margrave’in niyetlendiği şekilde ilerlediği senaryoya bağlı…… haksız mıyım? Ram-san, olayların çoktan o rotadan çıktığının farkında mısın?]

 

[Ram: ――――]

 

Otto, Subaru ile yaptıkları konuşmanın sonunda Ram’ı da bir müttefik olarak aralarına katmayı teklif etmişti. Ve Subaru bu konuda bir hayli tereddütlü olsa da Otto’nun son kararı bunun galibiyet uğruna iyi bir risk olacağıydı.

 

Bu esnada Ram’ın gözleri tamamen açılmış ve duygusuz gözbebekleri Otto’ya çevrilmişti.

 

Ardından kollarını açıp indirdiği sağ eliyle eteğinin altındaki asaya uzandı. Belli ki Otto, sıradaki sözlerine bağlı olarak rüzgar bıçaklarının öfkesiyle yüzleşebilirdi.

 

Nefesini tutan ve dudaklarını diliyle ıslatan Otto, zorlu bir iş anlaşması bağlarken takındığı korkusuz gülümsemeyi takındı. Ve bedenindeki katılık silinirken ivmelenen nabzı çok daha makul bir hal aldı. Yine dik durma zamanı gelmişti.

 

[Otto: Olaylar Margrave’in planlarından saptı―― ve ilk defa onun gerçek arzusunu idrak etme şansın var. Ve inanıyorum ki Natsuki-san ile ben, sana bu konuda yardımcı olabiliriz.]

 

Ram’ın parmakları titredi, tereddüdü kendisini gösterdi―― ve sonunda asasını bıraktı. Bunu gören Otto ise stratejisinin gayet yerinde olduğunu fark etti.

 

Otto’nun teklifini ve planının detaylarını işiten Ram, sonrasında birkaç şart sundu.  

 

Açıkçası Ram’a tüm planı anlatmak Otto ve Subaru için oldukça büyük bir kumardı. Teklifin Ram’ın kalbinde bıraktığı izlenimi yanlış anladıkları takdirde tüm planları Roswaal’ın kulağına gidebilirdi. Ama bu riski alıp Ram’ı taraflarına çekmek de sağlam bir kar sağlayabilirdi.

 

Neticede Otto, Ram’ın işbirliği şartlarını tamamen mantıklı bularak kabullendi.

 

Bu şartların detaylarını ise Subaru’ya iletmedi. Çünkü Ram’ın olabildiğince yardımcı olması gerekliydi ve bu yüzden bazı eylemleri sır olarak tutmalıydı.

 

Subaru bunları işittiği takdirde ikiliyi durdurabilirdi. Ve duygularına kapılıp planı iptal ederse her şeyi kaderin ellerine bırakmaktan başka şansları kalmazdı.

 

[Ram: Bahtsız bir kişiliksin, bunun farkında mıydın? Yaşamak için ne yapıyorsun hiçbir fikrim yok ama korkunç bir tüccar olurdun.]

 

[Otto: Bir gezgin tüccar olduğumu tamamen unuttun, değil mi!?]

 

Ram, Otto’nun gizli kararlılığı karşısında homurdanırken Sığınakta mutsuz bir sızlanış yankılanmıştı.

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

――Yaratığın boğucu aurasıyla yüzleşen Otto, şaşırtıcı bir şekilde bedeninin titremediğini fark etmekteydi.

 

Önündeki tiksindirici, iriyarı yaratık figürü dört metre uzunluğa erişmişti.

 

Çarpık ve keskin dişleri devasa ağzından kılıç gibi uzanıyor, pençeleri ölümün tırpanları misali acımasızca kıvrılıyordu. Bedenini çevreleyen altın tüylerin her bir teliyse tüm ölümlü kılıçları tutabilecek kalınlıktaydı.  


Yalnızca tüyleriyle aynı altınlıktaki gözlerinin ışıltısı, dönüşümünden önceki varlığının izlerini taşıyordu. Ancak az önceki haliyle arasındaki görünüm ve tavır farklılığı bu izleri gerçekdışı kılıyordu.

 

Evet, insan bedeninden sıyrılıp hiddetli bir kaplana dönüşen Garfiel’den bahsediyorduk.

 

Garfiel, homurdanmaları eşliğinde ağzından çıkan kokulu nefeslerle ormandaki tüm yaratıkların kalplerini donduracak bir baskı yayıyordu.

 

[Otto: ――――]

 

Dudaklarını bir gülümseyişle taçlandırmakta kararlı olan Otto ise ortamdaki havayı hafifletecek bir şey söyleme arzusuyla dolup taşıyordu. Lakin donuk boğazından en ufak bir ses çıkmıyor, gülümsemesi gereken yanaklarıysa onu dinlemeyip kaskatı kalıyordu.

 

Ve Otto, geç de olsa, neden titremediğini anlamaktaydı.

 

――Sebebi korkmayışı değildi. Aksine, kesin bir ‘’ölümle’’ karşılaştığı için bedeninde kurtuluşa dair en ufak bir umut ve tepki kalmamıştı.

 

Neticede korku durumunda titremek, bedenin içgüdüsel kurtulma mekanizmasını tetiklerdi.

 

Yani titremek, ruhun bedene attığı bir çığlıktı: “Pes etme!”―― ama bu durumda çığlık tamamen faydasız olacağı için bedenin titrememesi gayet normaldi.

 

Otto bu durumu işitmiş ve hayalini kurmuştu. Garfiel’in hem yaratık hem de insan kanı barındırdığı için bir canavara dönüşebildiğinden haberdardı.

 

Ama gerçeklik derme çatma hayallerini fazlasıyla aşmış ve ruhunu tamamen tüketecek, insan anlayışının ötesinde bir yaratık şeklinde kendisini göstermişti.

 

Düşününce böyle bir yaratık karşısında “Yeterince vakit kazandık ama neden onu dövmeyi denemiyoruz ki?” gibi aptalca bir şeyler de söyleyebilirdi. Ama tabii ki onu dövmeyi deneyecek değildi. Şansı yoktu ki.
Yine de-

 

[Ram: Garf dönüştü…… böylece tüm şartları sağlamış olduk.]

 

Fısıldayan ufak kızın ses tonu, karşısındaki baskıcı varlık karşısında hiç değişmemişti.

 

Otto’nun aklınaysa “Ne şartı?” diye sormak dahi gelmemişti. Yalnızca mekanik bir hareketle, boynunu çatırdatarak yan taraftaki kıza―― Ram’a döndü.

 

Ram’ın dudakları hafifçe rahatlamış ve Otto’ya ilk defa gülümseme benzeri bir ifade sunmuştu.

 

[Ram: Garf bu bariz seçimle bir hata yaptı. ――Bu dövüşü kazandık.]

 

[Otto: ――――]

 

Sahiden bu kahrolasıca sonuçtan emin misin? Otto’nun zihni olağan kibarlığından çıkmış ve böyle bir soruyla dolmuştu.

 

 #Otto-Ram işbirliğinin nasıl geliştiğini gördüğümüz bir bölüm oldu. Ve nedense Ram, bu dönüşümün Garfiel'in kaybıyla sonuçlanacağından emin görünüyor. Bakalım gerçekten öyle mi olacak... Bu sırada Subaru da Emilia ile konuşma konusunda bir hayli vakit kazanmış oldu. Sanırım bir iki bölüm içerisinde o konuşmaya da göz atma şansı buluruz. 
Bu arada bölüm gecikmeli oldu, sağlık problemlerinden ötürü sizi biraz beklettim kusura bakmayın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr