Cilt 4 Bölüm 114 [ Yalanlardan Arzulara ] (2/3)

avatar
3930 6

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 114 [ Yalanlardan Arzulara ] (2/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Emilia avcunu Roswaal’a çevirmişti.

 

Puck yanında değildi. Manasının kontrolü konusunda tedirgindi. Küçük ruhlar onu uyarmaya çalışıyordu, Roswaal’dan ve uğursuz büyülerinden korkmuşlardı.

 

Emilia onlara bel bağlayamayacaksa bu işi kendi başına halletmek zorundaydı.

 

Emilia: “Lütfen cevap ver. Eğer yapmazsan, ben...”

 

Roswaal: “Soru evresini geçeli çok oldu ve sen haaaalaaaaa kararların konusunda tereddütlüsün. Kaygısızlığının sonu yok. Ya da belki de insanların iyi niyetlerine fazla güveniyorsundur? Bugüne kadar yaşadıklarınla yalnızca kötülüğe duyarlı hale gelmiş olmalıydın. Böyle inanılmaz bir korunmasızlık seviyesine ulaşmayı nasıl başardın?”

 

Emilia: “—hk”

 

Roswaal Emilia'nın ricasına frenlemediği bir kinle karşılık vermişti.

 

Eşleşmeyen gözlerinde eşit oranda bir düşmanlık bulunuyor, Emilia’yı biraz olsun kabullenmiyordu. Aynı şekilde içerisinde çeşitli formlarda manalar kaotik bir şekilde kaynıyordu.

 

Mesele kuşku uyandırıcı bir noktaya gidiyordu. Emilia istemsizce göğsüne uzandı ve o tanıdık dokunuşun yokluğunu anımsayarak dişlerini sıktı.

 

Güçsüzlüğü ve endişelerini bilinçsizce Puck’a yıkma dürtüsü yüzünden canı yanıyordu.

 

Bu güçsüzlüğe perde çeken Emilia, Roswaal’a dönük bakışlarındaki kuvveti arttırdı.

 

Emilia: “Soruma cevap vermek istemiyorsun. O zaman ben de—”

 

‘Kendimi tutmayacağım’ şeklinde devam etmeye niyetliydi.

 

Buna karar verir vermez manasını yapılandırmaya başlamış ama o anda kafasının yanına bir şey vurmuştu.

 

Gümüş saçlarının dağılışıyla şaşıran Emilia, kafasını çevirdiğinde bir yer ejderinin burnuyla karşılaştı.

 

Patrasche’ydi. İtişi—ya da vuruşu demek daha doğruydu çünkü aksine uymayacak kadar kuvvetliydi—Emilia'nın gözlerini irileştirmişti. Bu sırada zarif suratlı ejderin burnu bir kez daha Emilia'nın alnıyla buluştu.

 

Emilia: “Sen...”

 

Konuşamıyor olsalar da Patrasche onu desteklediğini gösteriyordu.

 

—Sakin ol. Rahat bir şekilde esas yapman gerekeni yap.

 

Patrasche’nin kendisine bunu söylediğini hisseden Emilia gaza gelmişti. Gözlerini kapattı, yüzünü tekrar Roswaal’a çevirdiğindeyse elleri göğsünden uzaklaşmıştı.

 

Roswaal: “Gerçekten... Yer ejderleriyle hiiiiiiiiç güzel anım yok.”

 

Emilia'nın ifadesindeki değişimi fark eden Roswaal Patrasche’ye yönelik rahatsızlığını belli etmişti. Patrasche’nin tepkisi çok etkili olmuş, Roswaal’ın planlarını bozmuştu. Yani Roswaal, Emilia’nın kendisine şiddet göstermesini istiyordu.

 

Emilia: “Şu anda ne düşündüğün hakkında hiçbir fikrim yok. Ama az önce durdurulmamış olsaydım yapacağım şeyin… senin benden istediğin şey olduğunu biliyorum.”

 

Roswaal: “Bu söylediğini değerlendireceğim. Çünkü zarar görmekten hoşlanmam.”

 

Emilia: “...? Ama bundan hiç kimse hoşlanmaz ki.”

 

Emilia kaşlarını çatmıştı. Roswaal'ın dudaklarındaki alaylı bükülüşün ne anlama geldiğini çözemiyordu.

 

Her halükârda seçeceği yol kaba kuvvet olmayacaktı.

 

Emilia: “Söylesene, Roswaal. Her zamanki halinde olmadığın belli. Peki nasıl… bu kadar çaresiz bir hale geldin, anlatsana.”

 

Roswaal: “... Çaresiz, ha. Hmm, aman aman, ne kadar şaşırtıcı.”

 

Emilia: “Her şeyi bir kenara atmışsın ve büyü darbeleri alabilirmişsin, umurunda değilmiş gibi… bunun çaresizlik olmadığını söylesen de sana inanmam.”

 

Emilia kendinden sıkıldığında oluşan yıkıcı tavrı ve kendini harap hale sokma eylemini anlayabiliyordu. Esas mevzu bunu kendi içinde yaşama veya dışarı yansıtma tercihiydi.

 

Emilia kendi içinde yaşayan bir tipti. Belki Roswaal da aynıydı.

 

Emilia: “Öyleyse benimle konuş. Senin için ne yapabileceğimi bilmesem de yardım edebilirim. Yani sen şu ana dek bana pek çok konuda yardımda bulundun ve...”

 

Roswaal: “—Hayır. Yeter artık, Emilia-sama.”

 

Roswaal'ın kırılgan sesi Emilia’nın yardım elini reddetmişti.

 

Şu ana dek sesini olabildiğince yüksek tutmuş ve Emilia’ya donuk gözlerle bakmıştı. Emilia, palyaço makyajının—o gülen suratın altında acı duyguların bastırıldığını görebiliyordu. Yutkundu.

 

Roswaal'ın ifadesi tam anlamıyla her şeyden vazgeçmiş birinin ifadesiydi.

 

Emilia: “Yeter derken... ne kast ediyorsun?”

 

Roswaal: “Kulağa nasıl geliyorsa onu kast ediyorum. Benim planlarımı, bu ikilinin yaralarını ve Yargılamayı anlamanı beklemiyorum… artık Kraliyet Seçiminin bile—bu sonlanan dünyada hiiiiiiç önemi yok.”

 

Emilia: “Sonlanan dünya mı... önemi yok mu? Kraliyet Seçimi ve Yargılamanın önemi yok ha… Roswaal, neler söylüyorsun!?”

 

Emilia öfke içerisinde bağırıyor, Roswaal’ın söylediklerini algılayamıyordu.

 

Roswaal tam bir şüphe kaynağıydı. Ama ifadesinin sığlığı ve kendisini kuşatan mana fazlasıyla yoğundu.

 

Roswaal'ın kalbi istikrarsızlıkta tavan yapmaktaydı.

 

Emilia bunu anlasa da Roswaal’ın iddialarını kabullenemiyordu.

 

Roswaal’ın Emilia için önemli olan her şeyi bir kenara atma arzusu Subaru’nun aldığı riskler karşısında tanımlanamaz bir şeydi.

 

Garfiel de bağırışlarıyla durduğu noktayı açıkça belli etmişti.

 

Mezarı yok etmek ve Yargılamayı piyasadan kaldırmak istiyordu.

 

Sığınağın bariyerinin aşılmasını engelleyerek ne elde edecekti? Muhtemelen hayatının değişmemesini, günlerinin aynı çizgide kalmasını istiyordu.

 

Ve Emilia bu konuda empati yapabiliyordu.

 

Değişiklik tatmamak, aynı şekilde devam edebilmek… Durgun ve rahat bir yol…

 

Zamanını huzurlu bir ortamda ve sevdiğin insanlarla geçirebileceği sıradan bir hayatı olduğu sürece hiç kimse o çevreden ayrılmama arzusunu reddedemezdi.

 

Ama Subaru bu arzuyu reddediyor, inatçılığını sergiliyordu.

 

Emilia da Sığınağa bir değişiklik getirme konusunda Subaru’yla aynı görüşü taşıyordu. Fakat onun muhakemesi Subaru’nunki kadar net değildi, Sığınak insanlarının hislerini inceden inceye anlayamıyordu.

 

Burası onun için hedeflerine giden, aşılması gerekli bir basamaktı, üzerinde durduğu bir noktadan fazlası değildi. Peki etrafındaki kişiler kendisinin bu girişiminin meydana getireceği değişiklikler konusunda ne düşünüyordu?

 

Tamamen kendi işlerine odaklanan Emilia bu bariz soruyu yöneltmeyi başaramamış, bunu soran kişi Subaru olmuştu.

 

Emilia bir kez daha yükü Subaru’ya omuzlatıp her şeyi görmezden gelmişti. Sunulanın son derece farkındaydı.

 

Ama Roswaal Subaru’nun risk alarak sunduklarını bir kenara atmaktaydı.

 

Emilia: “Roswaal... bırakmaya çalıştığın şey ne? Senin... senin ve benimle başlayan şey, değil mi? Ve sen yarı yolda… bu bağışlanamaz!”

 

Emilia söylenirken Roswaal kaşlarını çatmıştı. Yeniden kavuştuğu ufak bir kuvvetle elini mavi gözünün üzerine götürdü, sarı gözüyse titreşmekteydi.

 

Roswaal: “Senin ve benimle başlayan mı? Neden bahsediyorsun sen?”

 

Emilia: “Ha...?”

 

Roswaal: “Benimle ve öğretmenimle başladı. —Seninle olmadığı kesin. Ve bu yüzden sonlanmasına izin vermek benim ve öğretmenimin bileceği iş. Tabii ki öyle.”

 

Emilia: “Bunu yapamazsın!”

 

Emilia inanılmaz bir auranın verdiği güçle sesini yükseltti ve bakışlarını palyaçoya dikerek kollarını kaldırdı.

 

Emilia: “Belki seninle ve o kişiyle başlamış olabilir... ama artık sadece sizinle alakalı olmaktan çıktı. Sadece benimle ilgili de değil. Bir sürü kişiyi bu işin içine çektik ve onlar için pek çok sorun doğurduk, böyle devam etmesine de izin verdik! Sırf canın istiyor diye bunu sonlandıramazsın!”

 

Roswaal: “Bu yol yalnızca sona çıkıyor. Yani o sona ulaşmadan ööööööönce bunu yapmamın neeeeesi yanlış ki? Bizim için gerçekten umut yok… Beklentilerimiz bir sonraki benliklerimize ve Subaru-kun’a yönelik olmalı.”

 

Emilia: “Subaru’ya mı?”

 

Beklentilerin Subaru’ya yönelik olmasından kastı neydi tam olarak?

 

Emilia’nın bakışları yerdeki Subaru’ya kaymış, Roswaal’ın sözlerinin gerçekliğe çevrilmemesi yönündeki farkındalığı kuvvetlenmişti. 

 

Tabii ki.

 

Subaru zaten gereğinden fazla şey yapmıştı. Kendisine yeni beklentiler yüklenirse onlara da ziyadesiyle karşılık verirdi. Ondan halihazırda yapmış olduklarından fazlasını istememeleri gerekirdi.

 

Verilen bir şeyin doğal olarak karşılığı da ödenmeliydi.

 

Emilia: “Subaru’nun açtığı yolun bizi sona ulaştıracağını nasıl söylersin? Subaru’nun grubu kapalı bir yolu açmak için hep birlikte çalıştı. Verilen mücadele bu değil miydi?”

 

Roswaal: “Nereye gidersen git sonu çıkmaz yol. Böyle durumlarda tüüüüüüm çabalar nafile. Doğru rota tamamıyla burada yazılı.”

 

Roswaal bu sözlerle cebinden siyah bir kitap çıkarttı.

 

Bu yabancı nesneyi görmek Emilia’nın içerisinde bir dürtü uyandırmış, göğsü sıkışmıştı. Gözleri irice açıldı. Kitabın verdiği his gerçekten korkunçtu.

 

Kapağı veya ismi olmayan kitap tamamıyla sıradan görünüyor olsa da nedense ona bakmak bile Emilia’nın akıl sağlığı üzerinde bir baskı doğuruyordu.

 

Emilia: “O kitap...”

 

Roswaal: “Bilgelik Kitabının bir taklidi. Ya da üstün bir incil de diyebiliriz. Benden başkaları için okunaksız karalamalardan ibaret olabilir ama benim için öyle değil. Doğru tarihi ve rotayı içeren, takip edilmesi gereken bir metin.”

 

Emilia: “Takip edilmesi gereken metin, doğru tarih... Ejder Taşı gibi mi demek istiyorsun?”

 

Roswaal: “Öğretmenim bana aynı prensibi izlediklerini söylemişti.”

 

Yalnızca ‘öğretmen’ kelimesini kullanırken gözlerine bir duygu çökmüştü.

 

Kıymetli bir şeyi gözünde canlandırırmış, o üç heceli kelimede tamamıyla bastıramadığı duygular gizliymiş gibi bir ses tonuna sahipti.

 

Roswaal birilerini bu şekilde görebilirdi. Evet, görebilirdi ama her şeyi değersiz atfetmeye devam ediyordu.

 

Emilia: “Yani sırf kitabın söylediğinden farklı bir rotadayız diye her şeyi mahvedeceğini mi söylüyorsun? Farklı, kitabınkinden ayrılan bir yoldaysak ama bu çıkmaz yol değilse...”

 

Roswaal: “Subaru-kun’la tıpatıp aynı şeyleri söylüyorsun. Bu da yine ondan edindiğin bir fikir mi?”

 

Emilia: “—hk!”

 

Roswaal hafif bir şekilde güldü ve o tam isabet yaptığını hissederken Emilia’nın boğazı düğümlendi. Karşılığındaysa Roswaal’dan bıkkın bir iç çekiş aldı.

 

Roswaal: “Başkalarından öğrenilen sözler, önceden hazırlanan görüşler… Yargılamaya meydan okuman gerektiği fikri bile başkaları tarafından zorlandığın bir şey... Eeeeeeeh, seni bu konuda suçlamayacağım. Seni bunu yapmaya zorlayan ben ve çevrendeki diğer kişiler, sen değilsin. Senin boş ve değersiz benliğinin bundan başkasını yapamayacağı söylendi... Subaru-kun acımasızca şeyleri teşvik ediyor.”

 

Emilia: “Acımasızca şeyler...”

 

Roswaal: “Burada söz konusu kişi o, yani taaaaabiiiiii ki gereklilikten veya Yargılamayla ilgili sorunundan bahsetmeden sana bir motivasyon konuşması yaptı, haksız mıyım? Kendi rahatlığını sana aktarmaya çalıştı ve istediğin takdirde her şeyi yapabileceğini iddia etti. Eveeeeeet, biliyorum. Sooooonuçta o ve ben aynıyız.”

 

Emilia: “Subaru ve sen aynı mısınız? Ne demek istiyorsun?”

 

Roswaal: “İkimizin de sevdiğimiz kadınlara ideallerimizi aşıladığımızı söylüyorum.”

 

Roswaal bir gözünü kapatarak sarı olanı Emilia’nın gözlerine dikmişti. Ve güçlü bir gülümseme eşliğinde, suskunlaşan Emilia’ya iddialarını sıralamaya devam etti.

 

Roswaal: “Sana hangi sözleri sarf etti? Tamamen kulağa hoş gelen şeyler, değil mi? Seni şımarttı, sana ideallerini aşıladı, sana çok narin ve dikkatli davrandı, kırılgan bir objeyle karşı karşıyaymış gibiydi. Esas güçsüzlüğünü, korkaklığını, kaçma arzunu, sıradan kalbini bir an olsun değerlendirmedi. Gerçek sana dair en ufak bir ilgisi yok. Onu etkileyen şey senin onun zihnindeki göz kamaştırıcı versiyonun. Haksız mıyııııım?”

 

Emilia: “—”

 

Roswaal: “Ben de öyleyim. Onunlayken yalnızca ideal olanı görürdüm. Sen harikasın, mükemmelsin, senden iyisi yok… Ona bunları söyler, onu böyle teselli eder, aşkıma kırılgan bir cammış gibi odaklanırdım… bu şeyler en ufak bir anlam taşımasa bile bunu yapardım.”

 

Hızlıca konuşan Roswaal rahatsız olmuşçasına bakışlarını kaçırıyordu.

 

Subaru’dan mı bahsediyordu yoksa kendinden mi? Belki de kendisi bile bundan pek emin değildi.

 

Onun ivmesine kapılan Emilia ufak nefesler alıyordu. Roswaal’ın tavrı karşısında kışkırtılmış olsa da söylemek zorunda olduğu şeyi söyleyecekti.

 

Emilia: “... Bu kadar mı?”

 

Roswaal: “—”

 

Emilia: “Subaru’yla aranda olduğunu düşündüğün tüm ortak noktalar bunlar mı?”

 

Roswaal Emilia’ya şüpheli bir şekilde bakmaktaydı.

 

İçinde bir kuşku doğmuştu. Hiçbir şey söylemiyor oluşu da bir cevaptı. Evet cevabını almış olan Emilia bu fikri düzeltmek zorundaydı.

 

Emilia: “Eğer söyleyeceklerin bu kadarsa demek oluyor ki...”

 

Roswaal: “—”

 

Emilia: “Subaru’yla en ufak bir benzerliğiniz yok.”

 

#Bu bölüm sürekli 'ne diyor be bunlar' havasındaydım, kendimi olaya çok fransız hissettim. Umarım siz bu konuda benden daha iyi iş çıkarırsınız 
'İkimizin başlattığı şeyi sonlandırmamalısın, pek çok kişiyi dahil edip bir sürü sorun yarattık' vb ifadeler kullandıkları şeyi çözememiş olsam da Roswaal'ın incili gösterişi, yanlış rotayı sonlandıracağını söyleyişi ve 'öğretmeninden', ideallerini yansıttığı kişiden bahsedişi enteresandı. Emilia'nın cevabıysa kapak niteliğinde oldu. Bakalım bu sohbet başka ilginçlikler de doğuracak mı, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr