Cilt 4 Bölüm 114 [ Yalanlardan Arzulara ] (1/3)

avatar
4296 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 114 [ Yalanlardan Arzulara ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Savaşın sonlanışı bir yer ejderinin kükreyişiyle Sığınak göğünde yankılanmaktaydı.

 

Siyah bir ejder yaralı Garfiel’i savurarak son darbeyi vurmuştu. Bu ejder, Patrasche, Subaru’yla telepatik bir bağı varmışçasına koşturup olaya dahil olmuş ve savaşın son aşamasına eşsiz bir yardımda bulunmuştu.

 

Patrasche: “—ϡ!”

 

Bu, Garfiel ve Patrasche’nin Sığınak sınırlarındaki ikinci yüzleşmesiydi.

 

Buraya vardıkları gün vagonu taşımakta olan Patrasche işgalcilerin önünü kesen Garfiel’le karşılaşmış ve kesin bir yenilgi almıştı.

 

Askerler ve siviller arasında bir sınır olurdu ve hiç kimse Patrasche’yi aldığı yenilgi yüzünden suçlayamazdı. Doğal olarak Subaru da onu suçlayacak değildi.

 

Ama Patrasche'nin düşünceleri farklı bir meseleydi.

 

Efendisini korumakta başarısız olmuş ve onuru kırılmıştı.

 

Gururlu Diana soyunun bir üyesi olarak onuruna sürülen bu lekeyi kesin surette temizlemesi gerekliydi.

 

Patrasche ve Subaru sözlü iletişim kuramadığı için bu fırsatın gelişi üzerine konuşup ortak bir anlaşmaya varmaları mümkün olmamıştı.

 

Ve haliyle Patrasche’nin sözleriyle iletemediği duygularını eylemleriyle ifade etmesi gerekmişti.

 

Şu anki kükreyişiyse efendisine ve atalarına adanmıştı.

 

Başarı ve tatmin dolu sesinden ve burnunu bilinçsiz haldeki Subaru’ya sürtüşünden ne hissettiğini herkes anlayabilirdi.

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Patrasche'nin onurunu geri kazanışını aktardığı bu kükreyişi işiten Emilia uzunca bir iç çekti.

 

Adeta nefes alması yasaklanmış ya da daha ziyade izlediği mücadele ona nefes almayı tamamen unutturmuştu.

 

Subaru ona ‘izlemeye devam et’ demişti. Emilia ise kendi güçsüzlüğünü algılayarak erkeklerin korkutucu mücadelesinin sonlanmasını beklemişti.

 

Subaru kan tükürmüş, acıyla haykırmış, yıkılmıştı.

 

Emilia’nın kaç defa ona seslenip koşturmanın eşiğine geldiğini kim tahmin edebilirdi ki?

 

Ancak zayıf kalbinin bu noktaya geldiği her seferde Subaru’nun sözlerini anımsamış ve onun bakışlarıyla durdurulmuştu.

 

Emilia’nın sözlerinin de eylemlerinin de affı olamazdı.

 

Canı yansa, bunu katlanılması zor bulsa da bakışlarını kaçırmamalıydı.

 

Emilia'nın kalbi bunu kesinlikle yapmaması gerektiğine sessizce ikna olmuştu.

 

Göğsünde belirerek kendisini durduran bu hissi anlamış değildi.

 

Subaru inanılmaz bir inatçılık, Garfiel ise inanılmaz bir gaddarlık sergilemiş, iki erkeğin yüzleşmesi sarsak yumruklarla devam etmişti—bu mücadelenin temeli neydi ki? Duruma yabancı olan ve erkek mantığını anlamakta zorlanan Emilia yaşananların yalnızca dış hatlarını kavrayabilmişti.

 

Subaru azmi ve bu mücadeleye olan inancıyla Garfiel’in mağlubiyetinde büyük rol oynamıştı.

 

Ve bu gerçek Emilia’nın kalbinde tarifsiz bir his doğurmuştu.

 

Hala o hisle sarılmış olan Emilia, iki erkeğin mücadelesinin takdire şayan olduğu görüşündeydi.

 

Bu mücadelenin önemi kesinlikle yabana atılamazdı.

 

Ve bu yüzden—

 

Emilia: “... Roswaal.”

 

Gözlerini sertçe kırpıştıran Emilia tereddüdünü bir kenara bırakarak yüzünü çevirdi.

 

Bakışları önünde yatmakta olan Subaru ve Garfiel’i aşmış, ağaçların ardındaki boşluğa ulaşmıştı.

 

—Orada sessiz bir büyücü durmaktaydı.

 

Emilia: “Bu sessizliğin insanı tedirgin ediyor. Bir şeyler peşinde olduğunu düşündüreceksin.”

 

Roswaal: “Amaaannnnn tanrım, nasıl da acıttı. Halbuki yaralı bedenimi ite kaka sırf seeeeeenin ve Subaru-kun’un hatırına buraya gelmiştim...”

 

Emilia: “Gerçekten böyle düşünüyor olsaydın rahatlayabilirdim ama...”

 

Emilia’nın önündeki çalıların dışından uzun boylu biri çıkmaktaydı—Roswaal.

 

Emilia Sığınakta geçirdiği şu günlerde Roswaal’ı yalnızca yatağında görmüştü. Onu bu şekilde dışarıda dolanırken görmekse bir şekilde ürkütücüydü.

 

Roswaal Kraliyet Seçiminde Emilia’nın destekçisi ve politik anlamda tek müttefikiydi. Emilia’yı ormandan çıkartan, taht yolunda temsil eden ve buzda uyuyan köylülerin kurtarılabileceğini söyleyen kişi oydu.

 

Ve Emilia da bu yüzden yaradılışına aykırı şekilde onu bugüne dek asla bir düşman veya bir tehdit olarak görmemişti.

 

Bugüne ve birkaç saniye öncesine dek.

 

Emilia: “Küçük ruhlar bir süredir fazlasıyla gürültülü ve tedirgin.”

 

Roswaal: “...Hrrrrrrrrrrrm.”

 

Emilia: “Herkes çoook tehditkâr bir şey sezdiğini söylüyor… Ve şu anda bunu ben bile fark edebiliyorum.”

 

Sesi kısık ve gergin olan Emilia yavaşça mezarın girişinden açık alana doğru ilerlemekteydi.

 

Bu sırada Subaru yüzünde tatminkâr bir ifadeyle, Garfiel ise pişmanlıkla çarpıklaşmış bir suratla yatıyordu. Emilia’nın ilerleyerek yerini alışıylaysa Patrasche herhangi bir durum karşısında üçünün koruyucusu halini almıştı.

 

Üçünü korumak—Roswaal’ın yaydığı çarpık havaya rağmen sahip olduğu düşünce bu olmalıydı.

 

Roswaal’ın etrafında yoğun, anormal kalınlıkta bir mana dalgalanmaktaydı. Bu adamın içerisindeki mana ne kadar yoğunlaşmıştı sahiden? O Roswaal L. Mathers idi, altı tip büyüde de uzmanlaşan ve ülkenin en büyük büyücüsü olarak bilinen şahıs…

 

Bu adam büyüsünü en yüksek limitleriyle kullandığında hangi mucizeler gerçekleşebilirdi?

 

Emilia: “—”

 

Yoğun mana yüzünden yarı sarhoş hale gelen Emilia yutkundu.

 

Patrasche ise Roswaal’ın Subaru’yu görmesini engelleyeceği bir noktaya geçip boynunu uzatarak büyücüye kışkırtıcı bir bağırışla karşılık verdi.

 

O da Roswaal'ın anormal atmosferinin doğurduğu tehdit hissini almıştı. İkilinin bu temkinli hali karşısında Roswaal omzunu silkmekle yetindi, tavrı her zamankinden farksızdı.

 

Roswaal: “Ne korkunç! Bana bööööööyle bakmamanı teeeeercih ederdim. Geeeeerçi doğam gereği hayvanlar ve dolayısıyla yer ejderleri benden delicesine rahatsız oluyor. Aynı şey ruhlar için de geçerli, bu da Beatrice’in neden bana karşı arkadaş canlısı olmadığını açıklıyor.”

 

Emilia: “Bu sözlerle zaman harcamayı bırak. Ayrıca onun senden hoşlanmama sebebinin farklı bir şey olduğuna eminim… Ne olduğunu bilmesem de bu fikirdeyim…”

 

Roswaal: “Yooooooooo. Uzun zaman önce… gerçekten uzuuuuun zaman önce işler farklıydı. Yer ejderleri yokken insanlar buraya gelip öküzlere binerdi.”

 

Emilia: “Yer ejderleri yokken mi?”

 

Emilia’nın kaşları çatılmıştı.

 

Konu hakkında pek bilgisi olmasa da yer ejderleri günlük hayatın içerisindeydi ve insanlıkla olan bağlantıları uzun bir sürece dayanıyor olsa gerekti.

 

Roswaal’ın kastettiği şey LUGNICA olmalıydı. Gerçi Emilia'nın bilgisi bir hayli kısıtlıydı, yer ejderlerinin yoğun olarak Lugnica’da kullanıldığından ibaretti.

 

Roswaal Emilia'nın kafasının karıştığını görerek hafifçe iç çekti.

 

Bu kulağa bir hayal kırıklığı belirtisi gibi gelmişti.

 

Roswaal: “Demek ki sen de bilmiyorsun, Emilia-sama. Eeeeeh, sanırım bilmemen normal. Uzun ömürlü elflerden geliyor olsan da yaşadığın yıllar yalnızca yüz civarı… ki onun da çoğunu uyuyarak geçirdiğin için doğal olarak dünyanın o zamanlar naaasıl olduğunu hatırlamıyorsun.”

 

Emilia: “... Tuhaf şeyler söylüyorsun, Roswaal. Madem bu konuya gireceğiz, sen benden çok daha gençsin. Umm… Ama uyanık geçen vakti düşünürsek kaybeden taraf ben olurum.”

 

Emilia dünya ve zaman tarafından terk edilerek buzun içerisinde geçirdiği yüz yıllık geçmişini utanç verici buluyordu.

 

Koca dünya genelinde bile yaşlı sayılırdı. Ama bu yaşa ayak uyduracak tecrübe ve bilgiden yoksundu.

 

Yargılamaları aşamaması da dahil olmak üzere Sığınakta geçirdiği vakit, eksik olduğu pek çok alanı görmesini sağlamıştı.

 

Bu sırada Roswaal Emilia'nın sözlerine bir homurdanma ve kahkaha ile karşılık verdi.

 

Beklemedik bir tepkiydi. Emilia’nın kaşları şaşkınlıkla çatıldı.

 

Emilia: “Dur bakalım, Roswaal. Neden gülüyorsun?”

 

Roswaal: “— Lütfen kusuruma bakma. Gerçekten hiiiiiç önemli bir şey değil... Sadece bazen cahilliğin doğurduğu durumlar öyle gülünç oluyor ki üzülüyorum.”

 

Emilia: “... Yani benimle dalga geçiyorsun. Hiç değilse o kadarını anlayabiliyorum.”

 

Roswaal'ın son derece saygısız söylemi Emilia’nın kaşlarının iyice çatılmasına ve temkinli halinin kuvvetlenmesine yol açmıştı. Roswaal’ın etrafında garip bir mana birikmekteydi. Ve bu durumla birlikte Emilia’ya yönelik tavrı da her zamankinden farklıydı.

 

Emilia Roswaal tarafından böyle açık bir aşağılanmaya hiç maruz kalmamıştı.

 

Emilia’nın tanıdığı Roswaal daima bir şeylerle dalga geçer, alaylı konuşur, Subaru ve Puck üzerine aptalca şakalar yapar ama onları sever ve Emilia hakkında asla küçümseyici konuşmazdı.

 

Hedefleri uğruna Emilia ile işbirliği yapması gerektiği için iletişimleri sırasında üstün pozisyona onu koyardı.

 

Arkasındaki mantığı düşününce Roswaal’ın şu anki tavırlarının erdemli bir tarafı yoktu.

 

Muhtemelen öfkesine hakim olamamış, Yargılamaları aşma konusundaki beceriksizliği yüzünden Emilia’dan ümidini kesmişti. Ve bunda sorun yoktu. Durum bundan ibaret olsaydı Emilia onu anlayabilir ve buna ayak uydurabilirdi.

 

Ama Emilia’yı bundan daha çok ürküten bir şey vardı.

 

Emilia: “Roswaal... ne zamandır Subaru ve Garfiel’in kavgasını izliyordun?”

 

Roswaal: “—Ne zamandır derken?”

 

Emilia: “Varlığını... yalnızca bir dakika önce fark ettim. Subaru ve Garfiel çarpışırken... Subaru’nun Shamac kullanışından hemen sonra.”

 

Hasarlı geçidini kullanan Subaru büyüye başvurmuş ve gücünün son kırıntısını harcamıştı. Sonucuysa etkisiz bir büyü olmuş, o da çok geçmeden etkisini yitirmişti.

 

Şimdi düşününce Emilia tam da o anda Subaru’nun yanına koşmayı çok istemişti.

 

Subaru daha önce de Emilia’nın yanında Shamac kullanmış ve bu durum boğucu, sorgulanamaz bir kayıpla sonuçlanmıştı.

 

O anki görüntüsüyle az önce yaşananları birleştirip kendini tutamasaydı hiç kimse Emilia’yı suçlayamazdı. Ama Subaru’nun kozunu, yani kristali kullanışıyla olasılıklar yarı yarıya çıkmış, Emilia’nın kalbinde panikten başka bir duygu daha doğmuştu.

 

Ve Emilia, o aciliyetle paniğin yitişiyle farkına varabilmiş, aynı kendisi gibi mücadeleyi izlemekte olan birine dair işaretleri okumuştu.

 

Emilia: “Başta sınırına ulaşması durumunda Subaru’ya yardım etmek için geldiğini düşünmüştüm. Ram ve Otto-kun Garfiel’i durdurmak için bir şeyler yapmış, bu yüzden sen de Subaru’ya destek olmaya mı geldin diye merak etmiştim. Ama...”

 

Roswaal: “Tamaaaaaamen haklısın, gerçekten de Subaru-kun’a destek olmaya geldim. Ben de bunu söyleyecektim ama bana inaaaanmayacaksın.”

 

Emilia: “Puck olmasa da mana akımlarını çözebiliyorum. Her an müdahale edebilecek şekilde mücadeleyi izliyordun… ama hedefindeki kişi...”

 

Roswaal: “—”

 

Roswaal'ın eşleşmeyen gözleri Emilia’ya bakarak kısılmıştı.

 

Bu kısıklık mücadeleyi izlerkenki hali gibiydi. O anda büyüsü zirvede ve ateşe hazır haldeki o gözler Subaru’ya kilitlenmişti.

 

Emilia: “Cevap ver, Roswaal. —Subaru’ya ne yapmayı planlıyordun?”

 

#Biricik ejderimiz sayesinde mücadele sonlandı. Ama bu sırada bir gözlemcimiz daha varmış. Kendisini yatağından çıkartmayan sinsi büyücümüz nedense buraya gelmiş ve sessizce izlemekteymiş, gözleriyse Subaru'nun üstündeymiş. Acaba planladığı şey neydi? Ve neden Emilia'ya böyle davranıyor?
Bu soruların cevabını alıp alamayacağımızı merak ediyorsanız bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr