Cilt 4 Bölüm 116 [ Nineyle, Anneyle, Ablayla; Torun Olarak, Evlat Olarak, Kardeş Olarak ] (2/5)

avatar
3549 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 116 [ Nineyle, Anneyle, Ablayla; Torun Olarak, Evlat Olarak, Kardeş Olarak ] (2/5)


Çevirmen : Clumsy 

 

—Giyinip mezara girişini yapan Garfiel yargılamanın şartlarıyla karşılaşacağını hissetmekteydi.

 

Taş yapının içerisindeki hava rutubetliydi. Ürpertici bir rüzgar esiyor ve taşınan toz kokusu Garfiel’in yüzünü ekşitmesine yol açıyordu. Burnu fazla etkiliydi ve kapalı alandaki pis koku, hislerine yönelik bir saldırı gibiydi.

 

Garfiel: “Burda fazla kalmak istemem.”

 

Mırıldanışı koridorda yankılanmıştı. Hiçbir yanıt gelmedi.

 

Ayaklarının altındaki katı zemini hissede hissede mezarın derinliklerine ilerliyordu.

 

Nabzının farkında olmaksızın hızlandığını fark etmişti.

 

Yargılamaya meydan okumuştu ve sonucunu görecekti. Ama sakin olamıyordu, çünkü hatıraları yoğun ve giderilemez bir korku doğuran cinstendi.

 

Bunları yeniden tecrübe etmek kalbinde yer tutan bir şeyleri değiştirecekti.

 

Peki Garfiel bu fiyaskoya yeniden tanık olarak ne değiştirecekti? Yaşadıklarını bir an olsun unutmamıştı ki.

 

O anılar beynine fazlasıyla canlı şekilde kazınmıştı.

 

Onu yeniden görmek anısını daha da güçlendirmek dışında neye yarayacaktı?

 

Garfiel: “... Acınası. Buraya gelme sebebim teyit etmek istemem.”

 

Garfiel kaçma ısrarını savunulabilir bir mantıkla yinelerken kendisiyle dalga geçiyordu.

 

Ram’ın azarlarına ve küçümseyişine katılabileceği bir nokta vardı, kız gibiydi. Aslında ne kadar korkak bir adam olduğunu bilmeyi veya fark etmeyi asla istememişti.

 

—Peki kırılganlığını ve kız gibi oluşunu kabullenecek biriyse ne olacaktı?

 

Garfiel: “—”

 

Adımları taşlı yolun üzerinde duraksadı. Dikkati altındaki zemindeydi.

 

Gözenekleri aracılığıyla ılık bir güç dalgası yükseliyordu; bu Garfiel’e toprağın hediyesi olan Toprak Ruhunun Kutsayışıydı.

 

Yaralanmış, şiddet görmüş ve tükenmiş olabilirdi ama yalnızca zemine temas etmek bile bedeninin yenilenmesini, kuvvetinin toparlanmasını sağlayabiliyordu.

 

Yenildikten sonra nasıl olduğunun önemi yoktu. Kısa bir dinlenme sonrasında formunun %40ına kavuşmuştu. Artık istediği takdirde mezarı yıkabilirdi.

 

Ve Subaru, Ram veya diğerleri Garfiel’in bunu yapmasına engel olamazdı. Garfiel kendisini yenmek için harcadıkları tüm yorucu çabaları boşa çıkarabilirdi. Hemen ve tam da burada.

 

Peki bunu düşünemeyecek kadar aptal mıydılar?

 

Garfiel: “Lanet olasıca bok kafalılar.”

 

Tabii ki hayır.

 

Emilia muhtemelen ‘insanlardan şüphelenme’ konseptine hakim değildi ve Otto’nun da birkaç önemli tahtası eksikti ama onları bir kenara bırakalım. Suvaru ve Ram ikilisi bu olasılığı değerlendirmemiş olamazdı.

 

O zaman Garfiel’in gücünü kazansa bile mezarı yıkmayacağını düşünüyor olmalıydılar. Peki bunun sebebi onu korkak bulmaları mı yoksa ona güvenmeleri miydi?

 

Garfiel cevabın hangisi olduğunu bilemiyordu.

 

Yargılamadan sonra bu cevaba da erişir miydi?

 

Garfiel: “... Aptal.”

 

Garfiel bu düşüncelerle yeniden yürümeye başladı.

 

Karmaşık şeyleri düşünmek onun uzmanlık alanı değildi. Kafasını kullanmak konusundaki beceriksizliği günlük hayatında da mücadeleleri esnasında da değişmiyordu. Beynini delicesine zorlama isteğinin sebebi birinin ona yıllar önce bunu söylemiş olmasıydı.

 

Ram: <Dövüşürken daha çok düşün, Garf. Bunu yapman beni mutlu eder.>

 

Garfiel: “—eh”

 

Yaşarken düşünmesi gerektiğini söyleyen kişiyi hatırlıyordu.

 

Zaten böyle ısrarla, böyle inatçı bir içtenlikle bu fikre takılı kalmasının sebebi de buydu.

 

Fakat Garfiel’e dövüşürken düşünmesi gerektiğini söyleyen kişi şimdi de düşünmediği zaman daha iyi dövüştüğünü söylüyordu. Saçmalık sınırı aşılmıştı.

 

Garfiel: “Bu lanet olasıca bi saçmalık, oy... ha?”

 

İçerisinde bir gülümseme belirmişti.

 

Tam o gülümsemeyi yok edecekken gözüne koridorun sonu takıldı.

 

Karşısında dikdörtgen bir alan duruyordu. Yargılama odası.

 

Soluk, hayaletimsi ışıklar karanlığın içerisindeki alanı kaplıyordu. Garfiel adımını attı, stresi bir şekilde azalmış ve bakışları odanın arkasındaki taş kapıya çevrilmişti.

 

Bu kapı üç yargılamanın da tamamlanışı sonrasında açılacaktı. Tabii daha önce bu kapının açıldığını görmediği için bu iddianın doğru olup olmadığını bilmiyordu. İçeride ne olduğuyla ilgili herhangi bir belirti de yoktu. Burada kalıp beklediği takdirde yargılama başlayacaktı.

 

Garfiel: “—Eh?”

 

Kollarını önünde kavuşturup sıkılmış bir şekilde etrafa bakarken kaşlarını çattı. Gece görüşü sayesinde odada bir tuhaflık sezmişti.

 

Gözlerini zorlayarak o tuhaflığın ne olduğunu bulmaya çalışırken—

 

<—Önce geçmişinle yüzleşmelisin.>

 

Bir ses işitildi.

 

Ve onu takiben görüşü dağıldı, bilinci bulanıklaşmaya başladı.

 

İşte, geçmişi buradaydı.

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

#Kısa ve olaysız bir bölümdü ama Garfiel'in yargılamaya adım atışını görmüş olduk. Bir de Ram'ın ona zamanında 'düşün' dediğini.
Bu arada yazarın betimlemelerini, anlatış tarzını, duyguları verişini çok seviyorum. Ama son bir iki bölümdür bir 'kız gibi' mevzusu geçiyor ya bu duruma sinir olmadan edemiyorum.
Bunu da belirtip usulca uzaklaşıyorum. Ve merak etmeyin, sıradaki iki bölüm bunun 3 katı falan olacak, görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr