Roswaal’la konuşmasını sonlandıran Subaru binadan çıkarak iç çekti.
Uzunca bir iç çekişti, ciğerlerindeki tüm havayı çıkarmış, ne var ne yoksa dışarı vurmuştu.
Subaru: “Kahretsin. Köşk saldırısını durdursun diye uğraşıyorduk ama onu bunu yapması için iyice köşeye sıkıştırmışız gibi geliyor.”
Garfiel: “Bi de kar yağdırmakla ilgili anlamsız saçmalıklar geveledi. Onunla gerçek bi konuşma yapabilcekmişiz gibi görünmüyodu… senin hatan değil, Kaptan.”
Subaru: “Yo, onu ihtiyacımız yokken tamamen köşeye sıkıştırdım. İçeri girer girmez normal bir kafada olmadığını anlamama rağmen bu haltı niye yedim ki ben?”
Subaru en sonunda Roswaal’ın içten prensip ve amaçlarını anladığını düşünüyordu. Ve onlara yönelik his ve yanıtlarını da açıkça sunmuştu.
Roswaal’ı kaybedeceğini bilsin diye Emilia’nın galibiyet şartlarını sağlayacağı hakkında bilgilendirmenin gerekli olduğunu düşünmüştü.
Ama—
Subaru: “Bunu yapmak en önemli noktayı kaybetmemize yol açtı...”
Garfiel: “Sana bu konuda moralini bozma diyorum. Harika benliğim napacağını düşünerek merakla dinlemiş değil ama söylediklerinde bi yanlışlık yoktu.”
Subaru: “Yani mesele öyle ama...”
Garfiel: “Ama neyse ne... o poz çok havalıydı!”
Subaru’ya gülümseyen Garfiel parmağını göğe kaldırdı.
Dürüst olmak gerekirse bu poz Subaru’nun bu dünyaya gelişinden bu yana yalnızca negatif yorumlar almıştı, bu yüzden sonunda onu anlayan birini bulmak Subaru’yu mutluluğun zirvesine taşıdı.
Bu da Garfiel'in Subaru’yu rahatlatma şekliydi. Muhtemelen. İnşallah.
???: “—Natsuki-san! Garfiel!”
Biri ikiliye seslenmekteydi.
Başlarını çeviren ikili Otto’nun kendilerine doğru koştuğunu gördü. Başka bir işle meşguldü ve işini onlardan önce sonlandırmıştı.
Otto: “Margrave’le konuşmanız bitmiş gibi görünüyor. Nasıl gitti?”
Subaru: “Evet. Bıraktırdığımız mücadeleye tekrar başlattık.”
Otto: “Buradaki amacımız bu muydu!?”
Aslında bu konuşmanın planlanan konusu Roswaal’ın Sığınaktaki son tuzağıydı ve amaç da bu konudaki fikrini değiştirmekti.
Roswaal’a giderken Omega’nın varlığını öğrenmişlerdi ve Roswaal da herhangi bir konuda fikrini değiştiremeyecek kadar kalın kafalıydı. Yani pazarlık başarısız olmuştu.
Garfiel: “Hey, adamım. Kaptanı fazla eleştirme. Süper hararetli harika bi karşılık verdi. Duyunca neşem yerine geldi.”
Otto: “Oraya neden gittiğini hatırlıyor musun? Gerçekten şaka gibi.”
Otto’nun şikayetlerine cevap veremeyen Subaru bu sefer de suçluluğun zirvesine ulaşmıştı.
Fakat Garfiel keyfi kaçan Subaru’nun omuzlarına şamatacı bir şaplak, tatminsiz Otto’nun alnınaysa bir parmak attı. Sonra da Otto’nun acıyla viyaklayarak yere çöküşünü izledi.
Garfiel: “Haklısın, konuşma pek iyi gitmedi. Ama bu b planıydı zaten. —Roswaal’ın köşkündeki belayla ilgili bi şeyler yapıcam.”
Garfiel Otto’nun sessiz eleştirisine gürültülü bir kahkahayla karşılık verdi.
Ardından dişlerini gösterip şiddetli bir takırdatmayla devam etti.
Garfiel: “Her şeyi harika benliğime bırakın. —Lanet olasıca en güçlünüz benim.”
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
Ram: “Ve böylece üç aptalla bir akıllı yer ejderi köşke doğru yola çıktı.”
Hikayesini sonlandıran Ram elini oldukça bitkin bir ifadeyle göğsüne yerleştirdi.
Ram’ın Emilia’nın yanında bir duygu sergilemesi nadir görüldüğü için Emilia’yı birazcık şaşırtmıştı.
Emilia: “Anlıyorum... Ehh, sanırım buna mecburlardı.”
Ram: “... Bu kadar mı?”
Emilia: “Bu kadar. Yani ben hala birazcık… beni beklemedikleri için çooook azıcık gücenmiş olabilirim.”
Onca konuşmadan sonra Emilia’nın ne yaptığını görmek için beklememişlerdi. Buna ne demeliydi?
Emilia: “Ama bu başarısız olacağımı düşünmedikleri anlamına geliyor.”
Eğer Subaru gerçekten Emilia konusunda daha çok endişeleniyor olsaydı onu ardında bırakmazdı.
Yokluğu başka bir yerde yardımına Emilia’dan daha çok ihtiyaç duyan biri olduğu anlamına geliyordu.
Natsuki Subaru’nun kendisine güvendiğini bilen Emilia için görünüm buydu.
Emilia: “Beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum. Sen ne düşünüyorsun?”
Ram: “Barusu için sana yönelik hislerine rakip olabilecek hiç kimse yok Emilia-sama.”
Emilia: “...Huhuhu, teşekkürler.”
Emilia elini ağzına yerleştirip gülümserken Ram bakışlarını düşünceli bir şekilde indirdi.
Birkaç saniyelik sessizlikten sonraysa yeniden kaldırdı.
Ram: “Emilia-sama, senden özür dilemeliyim.”
Emilia: “Sorun nedir?”
Emilia'nın gözleri irileşmişti.
Emilia: “Senin özür dilemen çooook nadir görülen bir şey.”
Ram: “Ben de aynı fikirdeyim... Fakat ömrümde ilk defa başımı içtenlikle eğeceğim.”
‘Bugüne kadarki bütün reveranslarım pozdan ibaretti’ demek istemişti. Emilia ise doğruca gözlerine bakan Ram’ın bu cümlesi karşısında burukça gülümsedi.
Ram: “Ben... senin başarabileceğine inanmamıştım. Yargılama ruhunu yaralamıştı, sana destek olan Ulu Ruhu yitirmiştin… hatta Barusu’nun bile senden sır sakladığını öğrenmiştin. Bu yüzden ayağa kalkabileceğini bir an olsun düşünmemiştim.”
Emilia hiçbir şey söylemedi.
Ram: “Fakat tüm bunlara rağmen teslim olmadın. Yatağından çıkıp mezara gittiğini fark ettiğimde… Seni en ufak tabirle yanlış değerlendirdiğimi fark ettim.”
Ama Emilia Ram’ın anlattığı o anda ayağa kalkabilmiş değildi.
Sadece Yargılamayı bir kenara bırakmaya kalkmamıştı. Bu hiç değerlendirmediği bir şey olmuştu. Bunun arkasında durabilirdi.
Emilia: “Ve sen de Subaru ile Otto-kun’a yardım ettin?”
Ram: “Sadece yardımımın bizi görülmeye değer bir geleceğe ulaştırabileceğine inandım. Bunu onlara yardım ettiğim şeklinde algılamak yanlış olur. Yardım ettiğim kişi sendin.”
Emilia: “... Haklı olabilirsin.”
Subaru'nun sözleri Emilia’nın ayağa kalkması için zaruriydi.
Subaru'nun Garfiel’i yenmesi de bu sözleri kanıtlamak için gerekliydi. Ve Garfiel’i yenmek de Otto ve Ram’ın yardımını gerektirmişti.
Yalnızca sonuçlara bakılırsa Ram’ın Emila’ya yardım ettiği söylenebilirdi.
Emilia: “Neden benim için bunu yaptın?”
Ram: “—Çünkü bir talepte bulunmadan önce samimiyetini göstermen gerekir.”
Emilia: “—”
Ram bu sözlerin ardından Emilia’nın önünde diz çöktü.
Ram bugüne dek Emilia’nın etrafındaki tüm kibarlık gösterilerinde ne kadar samimiyetsiz olursa olsun daima eteğini tutar ve reverans yapardı. Bu da bir hizmetlinin görev tanımı içerisindeydi.
Fakat bu defa farklıydı. Bu kibarlığın nihai göstergesiydi, bu dünyada yaşayan herkes gerçek saygısını bu şekilde dışa vururdu.
Ram: “Senden bir ricam var, Emilia-sama. —Lütfen efendimi, Roswaal-sama’yı kurtar.”
Emilia: “...Roswaal’ı mı kurtarayım?”
Ram: “O bir sanrıya kapıldı. Kalbi uzun, çok uzun zamandır bir sanrının lanetine bağlı. Belki bununla bile mutlu olabilirdim. Gözlerini bana hiç çevirmese, beni o sanrıya ulaşmak için bir aletten fazlası olarak görmese bile mutlu olabilirdim.”
Hala diz çöker haldeki Ram kalbini Emilia’ya açmaktaydı.
O ifadesiz maskenin altında bunca zamandır bir arzuyu tutmaktaydı.
Ram: “Fakat bu sanrı artık şekil alamayacak durumda. Dünya incilin içeriğinden, her şeyin temelinden saptı ve Roswaal-sama artık yalnızca o harflere tutunup kalmış durumda… Senden onu yok etmeni talep ediyorum.”
Emilia: “O yok edilirse Roswaal iyi olacak mı?”
Ram: “Şüpheliyim. Muhtemelen darmadağın olacak. Hayatının anlamını yitirecek ve yıkılacak. Ama tek çare sensin, Emilia-sama. Roswaal-sama'nın sanrısını… ve incilin içeriğinden sapan bir dünyadaki hislerini bahşedebilecek tek kişi sensin.”
Başı eğik haldeki Ram Emilia’ya yalvarıyordu.
Konuşmasının yarısı Emilia’ya net bir şekilde ulaşamıyordu.
Roswaal'ın incili muhtemelen gösterdiği siyah kitaptı. Ayrıca Roswaal da dünyanın içerikten saptığından bahsetmişti.
Peki Roswaal kitabın söylediğinden farklı bir dünyada ne yapardı? Emilia umutsuz Roswaal’ın umutları hakkında ne yapabilirdi?
Emilia: “Ne yapmam gerekiyor?”
Ram: “—Senden tahta oturmanı istiyorum.”
Emilia: “—”
Ram: “Lugnica tahtına oturmanı istiyorum. Bunu başardığında Roswaal-sama'nın hisleri nihayete erecek. Lütfen Roswaal-sama’ya sevgisinin fark edileceği günün geleceğini söyle. Ona bugün ve yarın için yaşaması adına bir sebep ver.”
Emilia Ram’ı ilk defa böyle konuşkan görüyordu.
Ve bu yüzden.
Ve bu yüzden…
Emilia’nın kalbinde kabaran o tarifsiz duygu…?
O hisler, yararsız olduğunu söyleyen biri kendinden yardım isterken gelen o durdurulamaz hisler…?
Ram başını kaldırdı.
Ufak bedeninin her zerresi büyük bir sevgiyle dolu, kiraz kırmızısı gözleriyse ıslaktı.
Ram:“Lütfen, Emilia-sama. —Ona yardım et.”
Bu güçsüz kelimeler Emilia’yı titretmişti.
Kanının akışı için bir şok olmuş, bir elin kalbini bir değil iki defa sıktığını hissetmesine yetmişti.
Bedenini teslim alan ürpermeden sonraysa Emilia’nın içerisinde tek bir şey kalmıştı.
Kalbinde alevlenen bir görev bilinci.
Emilia: “Hükümdar olmamın Roswaal’ı nasıl kurtaracağını gerçekten bilmiyorum.”
Ram: “...”
Emilia: “Ve senin hislerini de gerçekten anlayabildiğimi sanmıyorum.”
Ram: “...”
Emilia: “Ama.”
Ram'ın sessiz bakışlarına karşılık veren Emilia bir nefes aldı.
Tereddüt kalbini terk etmişti. Gerginlik zihnini terk etmişti.
Ruhu hiç olmadığı kadar alev alevdi.
Emilia: “Bu benden ilk talebin.”
Ve bu yüzden,
Emilia: “Yapacağım Ram. Sen bana inandın ve ben de bunun karşılığını vermek istiyorum.”
O anda Emilia’nın yapmak zorunda olduğu ve yapmak istediği şeyler öyle mükemmel bir uyumdaydı ki düşünmesine gerek dahi yoktu. Gülümseyerek şöyle dedi:
Emilia: “Ve bu kesinlikle tam da burada başlamak zorunda olduğum bir şey.”
#Yine güzel bir bölümü sonlandırdık. 3 aptalımız ve bir akıllı yer ejderimiz Emilia'nın çıkmasını beklemeden köşk yoluna koyulmuş. Ve Garfiel köşk sorunu hakkında bir şeyler yapacağını söylüyor. Yani bizi bir Garfiel-Elsa mücadelesi bekleyecek gibi görünüyor. Zaten 122. bölüm değil ama 123. bölümümüzün adı 'Bağırsak Avcısı Sığınağın Kalkanına Karşı' şeklinde...
Bu arada Ram ömrünün ilk samimi saygı gösterisinde bulunarak Emilia'ya yalvardı. Talebiyse tahta oturup Roswaal'ın 'sanrısını' mutlu sona ulaştırmak. Emilia da bunu gerçek kılma konusunda kararlı.
Bakalım bizi daha neleeer neler bekliyor, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..