Bir çalıyı itip kafasını uzattığı anda tam önünde kurulanmakta olan şaşkın birini görmüştü. Gelenin Emilia olduğunu fark eden gencin gözleriyse kafa karışıklığı içerisinde bir o yana bir bu yana dönmekteydi—
Emilia: “Ah,”
Genç: “Auh,”
Emilia elini ağzına götürürken ayağı kayan genç adam doğruca dereye düştü.
Ve onun dereye düşüşüyle bolca su fışkırdı.
Emilia: “Arch! İyi misin?”
Arch’ın düştüğü yerin üzerine gelen Emilia aşağı bakmış ve seslenmişti.
Ardından suyun yüzeyinde art arda baloncuklar belirdi ve sarışın, genç bir adam yüzeye yükseldi. Yüzünü eliyle sildikten sonra da kendisini izlemekte olan Emilia’ya doğru elini kaldırdı.
Arch: “Bak, Emilia! İnsanları tam da banyoları bitecekken rahatsız etme!”
Emilia: “Üzgünüm. Burada birinin olacağını düşünmemiştim... ama o kişi sen olduğun için sevindim, Arch.”
Arch: “Ne ima ediyorsun!?”
Emilia rahatlamış bir şekilde göğsüne vururken Arch durumun absürtlüğü karşısında bağırıp duruyordu.
Emilia parmağını dudaklarına götürerek mırıldandı.
Emilia: “Yani bizim aramız iyi Arch, o yüzden beni bağışlayacaksın.”
Arch: “Auh...”
Emilia: “Seni daima abim gibi görmüşümdür... o yüzden kesinlikle yapacak bir şey yoktu deyip beni affedersin bence.”
Arch: “Lanet olasıca düşüncelere bak. Hay lanet… ne hissedeceğim hakkında hiçbir fikrim yok...”
Arch memnuniyetsizliğini ifade ede ede suya batıyor, bir yandan da köpükler çıkartıyordu. Bu yüzden son sözleri Emilia tarafından işitilememişti.
Emilia: “Hem ben de buraya banyo yapmaya geldim. Yanına atlayabilir miyim?”
Arch: “Nee? A-aptal şey, olmaz! Böyle halka açık bir yerde banyo mu yapacaksın? Tabii ki yapamazsın! Birazcık daha dikkatli ol! Sonsuza dek çocuk kalmaya mı niyetlisin!?”
Emilia: “I-ı...”
Arch: “I-ı yok!”
Emilia: “Eehh...”
Arch: “Eehh de yok!”
Nehre atlamaya hazırlanmış olan Emilia Arch’ın banyo yasağı karşısında suratını asmıştı. Gencin neden bu kadar paniklediği konusunda emin olamıyordu ama her halükârda bugün kaba davrandığı kesindi.
Belki de ayağı kayıp dereye düştüğü için öfkeliydi.
Emilia: “Arch, üzgünüm.”
Arch: “Ee, umm... n-nasıl oldu da bir anda bu kadar uysallaştın?”
Emilia: “Belki de düşmek gerçekten hoşuna gitmemiştir diye düşündüm. O yüzden izin ver de seninle banyo yapayım. Yapmazsam Fortuna Anne yemek yememe izin vermeyecek.”
Arch: “Bu ancak bir çocuğun düşüneceği şey!”
Diye bağıran Arch’ın elleri kafasına gitmişti. Bu yüzden kulaç atmayı bırakarak hafifçe suya battı. Ve bir an için ilgisi Emilia’dan uzaklaştı.
Emilia: “Vuuhuu”
Arch: “Ah!”
Bu sessiz tezahüratla birlikte güneş ışıklarının kirpiklerini okşadığı Emilia—düşüşe geçmişti.
Gümüş saçları ardında savruluyor, dimdik bir şekilde suya iniyordu.
Suyla temasından gereksiz en ufak bir sıçrama doğmamış, şok edici bir sükunetle derin derenin ta dibine ulaşmıştı.
O temiz suyun dibinde açılan gözlerine sallanan balık ve su bitkilerinin görüntüleri takılmıştı. Ayakları derenin dibine değdiğindeyse kumun gıdıklayışıyla yükselmeye başladı.
Kafası Arch’ın hemen yanında çıkınca da,
Emilia: “—Peeh,”
Arch: “Peeh de yok!”
Emilia ıslak saçlarını arkaya doğru iterek bağırıp duran Arch’tan uzaklaştırdı.
Arch kaşlarını çatmıştı, belki de söylemek istediği daha çok şey vardı fakat bu sözlerin Emilia’yı durdurmayacağını düşünüyor olmalıydı. Bu yüzden uzunca bir iç çekerek Emilia’nın arkasına geçti.
Emilia: “Su iyi hissettiriyor, Arch.”
Arch: “Ehh, kendi iradenle atladığın için sana iyi hissettiriyor olabilir. Ben itildim ve senin atlayışınla da su yedim, o yüzden korkunç hissediyorum.”
Emilia: “Tamam. Senin de eğlenmene sevindim.”
Arch: “Sahiden iyimser bir kızsın, Emilia...”
Övüldüğünü hisseden Emilia suda göğsünü kabartarak süzülmeye başlamıştı.
Arch bakışlarını kaçırarak burnunu kaşıdı. Yanakları kızarmıştı. Ama su soğuktu. Ateşi mi vardı ki?
Emilia: “Hasta mısın? O yüzden mi suya düşünce öfkelendin?”
Öyleyse tabii ki özür dilemesine rağmen Emilia’ya söylenirdi.
Gerçi Arch’ı sudan çıkartıp büyüsüyle hemencecik iyileştirebilirdi.
Arch: “Yo, ondan değil, endişelenme. Mevzu o değil...Umm, Emilia. Erkekler arasında, şey… yo, yani, insanların arasında kendini bu kadar açık etmemelisin. Özellikle de yakın olmadıklarının yanında.”
Emilia: “...? Ama Arch, sen benim en yakınımsın?”
Arch: “Yakın olduklarının yanında bile! Emm... a-ama benim yanımda özgürsün.”
Emilia: “Annemin yanında değil miyim?”
Arch: “Fortuna-sama’nın, benim ve o kadının yanında!”
Kafasını kaldıran Emilia’ya bağıran Arch dudaklarını ısırmıştı, suratıysa giderek kızarmaktaydı. Ardından suya batarak homurdandı ve kaşlarını çatan Emilia’nın görüş alanından çıktı.
Bir an sonra da derenin kenarında belirerek kendisini kıyıya çekti.
Arch: “Tamamdır, hadi sen de çık, Emilia. Amacın sadece ayılmak olduğunda genellikle yüz yıkanır, banyo yapılmaz. Fortuna-sama’nın seni sabah sabah banyo yapmaya gönderdiğini sanmıyorum.”
Emilia: “Aslında haklı olabilirsin... Yanımda yedek kıyafet de yok.”
Arch: “Cidden ne yapıyorsun sen...”
Diyen Arch, Emilia’nın pervasızlığı karşısında hayrete düşmüştü.
Bu sırada Emilia ona doğru yüzmeye başladı ve Arch da ormana dalarak elinde bir havluyla döndü.
Arch: “Kendini bununla sil, sonra da eve dönene dek üstüne sarılı tut. Kahretsin, ne kadar büyürsen büyü ele avuca sığmayan bir çocuk olmaktan çıkmıyorsun.”
Emilia: “Ahaha, üzgünüm Arch. Bana havlunu verdiğin için teşekkürler.”
Emilia’nın bile bunca şeyden sonra eylemleri üzerine düşünmesi gerekiyordu.
Elini uzatarak nehirden çıktığında havluyu aldı ve uzun saçlarını kurulamaya başladı. Güneşin ışıltılarını taşıyan saçlar suyla korkunç derecede ağırlaşmıştı.
Emilia: “...Saçım hep bu kadar uzun muydu?”
Arch: “Neden bahsediyorsun? Yıllardır uzatıyorsun. Fortuna-sama’nınkiyle aynı renkmiş ve tatlıymış falan filan…”
Havlu suyu çekerken Arch bu sözlerle karşılık vermişti. Bunu işitmek kulağa doğru gelse de Emilia saçlarını uzatma kararını ne zaman vermişti ki?
Bir terslik olduğunu hissetse de bakışlarını bu tuhaflıktan kaçırmayı seçmişti. Saçını kurulamayı bırakarak bedenine geçti. O da bitince nehre dikkatle bakarak esas hedefi olan yüzünü yıkama için ilerledi—
—Ve sudaki yansımasını gördüğü anda boğazı düğümlendi.
Soluk ten. Menekşe gözler. Pembe dudaklar. Uzun, pırıl pırıl gümüş saçlar. Hepsi kendine ait özellikler. Hiçbir değişiklik veya tuhaflık yok.
Muş gibi.
Ama tüm gördüğü tuhaf şeyler, garip şeyler, doğru olmayan şeylerdi.
Emilia: “auh, ah...”
Soluk soluğa kalarak yanaklarını tokatlayan Emilia art arda kesik nefesler almaya başlamıştı.
Ciğerleri kasılıyor gibiydi. Doğru düzgün nefes alamıyordu. Bağırsakları sıkışıyor, her yerini delici bir baskı kaplıyordu.
Arch: “Emilia, sorun nedir?”
Emilia'nın tuhaflığını fark eden Arch kısık bir sesle sorusunu yöneltmişti.
Emilia ise suyun kenarında hareketsiz bir şekilde bakakalmıştı. Arch arkadan kızın omzuna dokundu.
Arch: “Derede tuhaf bir şey mi gördün?”
Emilia: “...Hayır.”
Arch: “Karnın mı ağrımaya başladı? İyileştirme büyüsü kullanamam ama seni başka birine götürebilirim...”
Emilia: “Yo, ondan değil.”
Arch’ın avcunun dokunuşunu hissetmiş ve sesini işitmişti. Fakat bakışlarını sudan ayırmamıştı.
Onun bakışlarını takip eden Arch, Emilia’nın neye baktığını fark etmiş gibiydi. Ve çekine çekine sudaki yansımayı işaret etti.
Arch: “Suratına bir şey mi olmuş? Ama bence her zamanki tatlılığında.”
Emilia: “Bir yetişkinin...”
Arch: “Ha?”
Emilia: “Bir yetişkinin suratına sahibim...Daha önce bu suratı hiç görmemiştim.”
Suda yabancı bir surat gören Emilia titrek bir sesle mırıldanmaktaydı.
Parmaklarını bu surat benim olmayabilir mi düşüncesiyle kendi suratında gezdirmeye başladı fakat aynı şeylerin suya yansıması bu olasılığı ortadan kaldırmıştı. Bu surat ona aitti. Daha önce hiç görmemişti ve onundu.
Emilia: “Ben...”
Bu kati tuhaflığı fark etmek diğer tutarsızlıklara da dikkatini çekmişti.
Başını eğdi. Göğüsleri büyümüştü. Saçları uzamıştı.
Uzuvları anımsadığından daha uzundu ve Arch ile aralarındaki boy farkı daha çok olmalıydı.
İnsanların kendisine bakışı ve kurdukları cümleler değişmişti.
Ve ona kaç kez artık bir çocuk olmadığı söylenmişti?
Hayır. Çocuk değildi.
Emilia: “—Gitmem lazım.”
Arch: “Emilia?”
Emilia ayağa kalktı, kafasını hafifçe sarsarak döndü.
Koştuğu orman ve köy. Fortuna’nın beklediği ev.
Oraya dönmesi lazımdı.
Henüz neye ihtiyaç duyduğunu bilmiyordu ama tek başına bu, sarsılmaz bir gerçekti.
Emilia: “Arch, üzgünüm. Fortuna Annenin yanına dönüyorum.”
Arch: “P-peki... sıkıntı yok. Ama her şey yolunda mı?”
Emilia: “Artık yolunda. Banyonu böldüğüm için üzgünüm. Ve havluya da gerek duymayacağım.”
Emilia havluyu çıkartarak kafası karışık haldeki Arch’a uzattı.
Yakaladığından emin olduktan sonraysa koşturmaya başladı. Olabildiğince hızlı bir şekilde eve dönecekti— ve arkasından,
Arch: “Emilia!”
Arch’ın sesini işitti.
Kalbi, bekleyecek zamanı olmadığında ısrarcıydı ama yine de durmuştu. Sanki biri Arch’ın ağzından çıkacak hiçbir şeyi kaçırmamasını söylemiş gibiydi.
Bakışlarını arkasına çevirdi. Arch elini kaldırdı.
Arch: “Ne olduğunu bilmiyorum ama herhangi bir konuda endişelenirsen benimle daima konuşabilirsin! Çünkü ben… çünkü ben senin abin sayılırım!”
Arch anlık bir tereddütten sonra Emilia’ya bu coşkulu sözleri sarf etmişti.
Her nedense bunları işitmek Emilia’nın göğsünde bir şeyler uyandırmıştı.
Bunları işittiği için mutlu olduğu kesindi.
Fakat göğsünde yükselen his, sıradan bir mutluluktan farklıydı.
Emilia: “Tabii ya! Teşekkürler, abi!”
Diyen Emilia suratı kızarmış haldeki Arch’a el sallayarak koşmaya devam etti.
#Eveet, Emilia'nın alternatif dünyasında yeni bir kesitteyiz. Belli ki burada bütün köy hala aynı şekilde sapasağlam ayakta. Emilia bayağıca büyümüş ve Arch ile Emilia arasında da bir şeyler olmak üzere. Sevdiği kız Arch'a abi dese de son cümleler Emilia'nın da boş olmadığının göstergesi. Emilia-Subaru fanları bu bölümü sevmemiştir herhalde
Tabii esas meselemiz bu değil, Emilia'nın tuhaflıkları fark ediyor oluşu. Bunları fark eder ve yapması gereken şeyi bulup yaparsa muhtemelen yargılamayı tamamlamış olacak. O zaman bakalım bu bölümün son kısmında neler göreceğiz, orada görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..