Beatrice: “Eğer ruhu ve beyni olmayan bir kitap olsaydım... Annemin talimatlarına sorunsuzca, sonsuza dek inanabilirdim. Sonsuza dek Annemin sevgili Beatrice’i olabilirdim, sanırım.”
Eğer oyuncak bebek gibi bir varlık olsa, bir kalp taşımasa ve yalnızca süslemelerden oluşsaydı asla düşünmeyebilirdi.
Eğer kitap gibi bir varlık olsa, geçip duran daimî zaman tarafından sarsılmasaydı asla dert yanmayabilirdi.
Fakat Beatrice öyle bir şey değildi.
Beatrice: “Ama benim bir kalbim var. Bir şeyler üzerine düşünecek, hiç değilse inandığım şeye olan inancımı yitirecek kadar vakit geçti, doğrusu. Istırap çektim ve derinlemesine düşündüm, sanırım. Anılarımı kurtarmak için mücadele verdiğim sayısız gece oldu, çünkü Annemin yüzünü ve gülümsemesinin neye benzediğini unutmuştum!”
Subaru: “—”
Beatrice: “Yalnız olmaya katlanamadığım ve birine dokunmanın özlemini çektiğim vakitler oldu! Ama herkes beni ardında bıraktı! Ne söyleyeceklerse söylediler, bunun benden daha önemli bir şey uğruna olduğunu ifade ettiler, gerekçelerini ortaya koydular ve beni terk ettiler! Bunu Annem yaptı! Roswaal yaptı! —Hatta Lewes de!!”
Beatrice bağırıyor, yüzü ağlamaya yakın bir şekilde kırışıyordu.
Lewes ismini işitmek Subaru’nun Sığınakta Beatrice’in geçmişiyle ilgili öğrendiklerini anımsatmıştı. Ve şimdiki tüm Leweslerin kökeni olan Lewes Meyer’i.
O ve Beatrice birbirlerini kısacık bir süreliğine tanımış olsalar da hikayeleri, aralarında mutlak bir bağ olduğunu söylüyordu. —Beatrice'in kalbindeki yara kalıcıydı.
Beatrice: “—Artık, yeter, doğrusu.”
Beatrice ivmesini yitirmiş, ses tonu bir anda düşmüştü.
Duygularla çarpıklaşan ifadesi alışıldık duygusuzluğuna çevrilirken kucağındaki kitaba sıkıca sarıldı.
Beatrice: “Betty'nin İncili Betty’nin geleceğini anlatmayacak… Bunu çoktandır biliyordum, doğrusu. Annem bile Betty’nin kaderini çok uzun zaman önce öngörmüştü.”
Gelecekle ilgili bir içerik olmayışı İncilin sahibinin bir çıkmaza girdiğinin göstergesiydi. Subaru’nun Betelgeuse’nin İnciline sahip oluşu nedeniyle Beatrice, yazıların tükenişini bu şekilde yorumluyordu. Yani aynı şeyin kendisine de olacağı sonucunu çıkartmıştı.
Beatrice: “Betty'nin kaderi Roswaal’ın incilinde belirlendiyse… ne alaycı olur, sanırım. Ama bu beni rahatlatıyor, doğrusu. Roswaal’ın yarım yamalak önlem alması pek olası değil, sanırım.”
Subaru: “Eski bir dostunun seni öldürmek istemesi... nasıl rahatlatıcı olabilir?”
Beatrice: “Çok açık, doğrusu.”
Diyen Beatrice başıyla onay verdi.
Suratında gelip geçici, şefkat dolu bir gülümseme belirmişti.
Beatrice: “Roswaal'ın İncili benden bahsediyorsa… o zaman Annem kesinlikle beni unutmamış demektir, sanırım.”
—Çarpık.
Beatrice'in gülümseyişi Subaru’ya duygusal bir fırtınaya kapılıp boğulmasının an meselesi olduğunu fark ettirmişti.
Çarpıktı. Beatrice'in annesinin sevgisiyle kurduğu bağlantı öylesine çarpıktı ki katlanılır gibi değildi. Subaru bu şeyin, bu yaşananların anne sevgisi oluşuna—hayatta inanamazdı.
Beatrice: “...Ne yapmayı düşünüyorsun, doğrusu?”
Subaru içerisinde yükselen hisleri bastırmaya çalışıp dudaklarını ısırarak bir adım öne çıktı.
Ondan yayılan havaysa Beatrice’in temkinli bir ifadeye bürünmesine yol açtı.
Subaru: “—”
Beatrice: “Sana bir soru sordum, sanırım. Ne yapmayı düşünüyorsun, doğrusu? Bir şey denersen merhamet göstermeyeceğim, sanırım. Kaderimi çoktan kabullendim, doğrusu.”
Subaru: “Lanet olasıca kabullenişmiş. Demek sen de Roswaal’dan farksızsın. Yo, hiç değilse o kendinin farkında, sen çok daha kötü durumdasın. Tamamen umutsuzsun, kahrolasıca daha da kötü olmasına izin veriyorsun.”
İçerisinde bir öfke patlak veriyordu.
Bu Subaru’nun Sığınaktaki tüm olaylar esnasında durmaksızın mücadele ettiği bir duyguydu.
Yargılamalara meydan okurken kendisine, cadının kendisiyle oyun oynayışına, çocuksu inatçılığı yüzünden kendisini hafife alan Garfiel’e, İncilin içeriğine itaat ederek duyguların kırılganlığını teyit etmeye çalışan Roswaal’a, kendisine ve Subaru’nun ona olan sevgisine inanmadığı için Emilia’ya—
—ve şimdi de Beatrice’e ve onu bu şekilde köşeye sıkıştıran herkese öfkelenmişti.
Subaru: “Aptalsın. Kaderin hakkında ne dersen de, Annenin emirleri hakkında ne dersen de, dışarıdan bakan herkes bunları üzücü bulur. Bir kalbin mi var? Bir kitap olamaz mısın? Tabii ki olamazsın, lanet olasıca aptal. Bu rutubetli odaya kısılıp kalmak seni bunu anlayamayacak hale mi getirdi?”
Beatrice: “Apt...!”
Beatrice'in gözleri kocaman açılmış, şaşkın bir bakıştan sonra—içerleme gelmişti.
Merdiven basamağının üzerinde ayağa kalktı ve eteği savrularak Subaru’yu işaret etti.
Beatrice: “Sen! Sen kim olduğunu sanıyorsun da bana böyle bir şey söylüyorsun, sanırım! Ben aptalım ha, ben aptalım? Ne cüretle bunu söylersin, doğrusu... ve bilhassa da sen! Betty hakkında ne bildiğini sanıyorsun ki, sanırım!”
Subaru: “Aptal olduğunu ve aptallığının farkında olmadığını biliyorum, bu yüzden seni senden daha iyi tanıdığımı söyleyebilirim! Aptal! Aptal! Aptal! Aaaaptaaaal!!”
Beatrice: “S-s-sen...!!”
Subaru bağırırken bir yandan da parmağıyla işaret çekmiş ve suratı kıpkırmızı kesilen Beatrice’in sözünü kesmişti. Beatrice’in öfkesi öyle inanılmaz bir noktaya ulaşmıştı ki herhangi bir karşılık veremiyordu.
Böyle fırsatları kullanmak da Subaru’nun en iyi yaptığı işti.
Subaru: “Dört yüz yıllık boşluk mu? Nazlanmayı bırak! Dizlerine sarılıp dört yüz yıl boyunca ağladın! Düşünecek onca zamanın vardıysa ne bok yemeye bunca zaman tek bir yanıta tutundun ki! Kitap sana bir şey yapmanı söylemiyor diye sen de bunun BİR ŞEY YAPMADIM anlamına geldiğini mi düşünüyorsun? Aptal mısın sen!?”
Beatrice: “Ta-tabii ki düşündüm, doğrusu! İyice yaptım, sanırım! İncilin içeriği değişecek mi diye görebilmek için kaç test gerçekleştirdim biliyor musun!? Ama ne yaparsam yapayım, ne kadar beklersem bekleyeyim değişmedi! Bu yüzden!”
Subaru: “Sana bu yüzden aptalsın diyorum ya! Kitapta deneyerek, uğraşarak ortaya çıkartabileceğin hiçbir şey yok, ne cehennem sanıyorsun bunu, görünmez mürekkepli yeni yıl kartı mı? Artık hiç kimse onlardan almıyor! Hiçbiri işe yaramıyorsa başka olasılıkları düşünecektin!”
Beatrice: “B-başka olasılıklar mı...”
Subaru: “Çok açık. Annenin kitabının yanlış olması olasılığı.”
Beatrice tamamen sessizleşmişti.
Fakat bu yanıtın aptalca olduğunda karar kılarak Subaru’yu anında azarlamaya başladı.
Beatrice: “Diline hakim ol, doğrusu! Annem asla böyle aptalca bir şey yapmazdı, sanırım! Senin… senin Annemin uçsuz bucaksız düşüncelerini algılaman mümkün değil, doğrusu!”
Subaru: “Evet, onlar hakkında hiçbir bilgim yok, aptal. Sanki annenin ne düşündüğünü umursamışım gibi. Biz senin hakkında konuşuyoruz. Ve kendin söyledin, değli mi? Böyle aptalca bir şeyi asla yapmayacağını söyledin. Gerçekten mi? Bunu iddia edebilir misin? Annenden bir kez olsun şüphe etmedin mi?”
Beatrice: “Sen, ne...”
Subaru: “Dört yüz yıl! Kendi kendine yazılan, tamamen boş bir kitapla dört yüz yıl geçirdin! Asla gelmeyecek birini bekledin! Bunca zamanı tek başına harcadın, bunun saçma olduğunu düşünecek onca zamanın vardı ama bir kez olsun düşünmedin, öyle mi? Sahiden bunun tuhaf olduğunu hiç düşünmedin mi!?”
Birine inanarak geçirilen dört yüz yıl.
Kulağa hakiki bir şey gibi gelmiş olabilirdi. Ama gerçek, bu durumun çarpıklığıydı. Özellikle de tüm bu süreç sadece karşı tarafı ve onun sözlerini düşünerek geçirildiyse…
Özellikle de arzusunun gerçek olmayacağını düşünen ve pes etmeye yaklaşan Beatrice iseniz…
Beatrice: “A-Annemin yanlış bir şey yapması ikna edici değil, sanırım! Ta-tabii ki yapmaz, doğrusu. O benim Annem, sanırım! Sen kendi annenin sözlerinden şüphe duyabilir miydin!?”
Subaru: “Tabii ki duyardım! Bence benim annemin söylediği sözler fazlasıyla üzerine düşünülesi! Bir defasında ‘atmosfere uydu düştü’ haberini ‘Aichi iline uydu düştü’ şeklinde duymuştu da teyit etme gereği duymadan, ona güvenmeyi bırakana dek orayı inceleyip durmuştum! Daha üçüncü sınıftaydım!”
Bu haberi gerçekten kabullenip yaydığı ve okulun alay malzemesi olduğu o günü asla unutamayacaktı.
O günden sonra ebeveynlerinin söylediği hiçbir şeye inanmamıştı. Zaten babasının sözlerine güvenilmeyeceğine o günden de önce kanaat getirmişti.
Subaru: “Dört yüz yıl oldu ve ondan bir saniye olsun şüphelenmedin, ha!? Ben daha yirmi yaşında bile değilim ama babamla girdiğim yumruk dövüşlerinin sayısı parmaklarımla sayamayacağım kadar çok. Ve bu yalnızca yirmi yıldı. Sen bunun yirmi katını yaşadın ve bir kez olsun böyle hissetmedin, ha?”
Beatrice: “Sen... sen ne dememi arzuluyorsun, sanırım!? Gerçekten anlayamıyorum, doğrusu! İfadelerinin amacı Betty’e tamamen esrarlı geliyor! Esrarlı!”
Subaru: “O zaman açık ve net ifade edeyim! Edeyim ki aptal benliğin de aptal annen de işitebilsin!”
Beatrice hayal kırıklığı içerisinde kafasını tutmak üzereyken Subaru yaklaşarak Beatrice’in ellerini yakaladı.
Beatrice başını kaldırdı. Subaru ise suratını yaklaştırdı, nefeslerinin birbirine değeceği bir mesafeye geldi ve gözleri yaşlı kıza şöyle dedi:
Subaru: “Boş bir kitap ve dört yüz yıl öncesine dayanan bir söz tarafından savrulmayı bırak. —Ne yapmak istediğini seçen kişi ol, Beatrice.”
Beatrice: “—”
Subaru: “Dört yüz yıl. En az bir isyan için fazlasıyla yeterli bir süre.”
Beatrice’in ebeveyninin talimatlarına itaat etmeye çalışması takdire şayandı.
Sözüne kendini inatla adayışı bomboş bir süreç ve ıssızlık doğurmuştu. Annesi, Echidna, ıstırapla geçen bu süreci bile tatlı bulmuş olabilirdi ama Subaru’nun bakış açısıyla bu, net bir ahlaksızlıktı.
Beatrice ağlamayı ve ağlamak isteme hissini unutmuştu, bu boktan şeyin nesi hakikilikti? Subaru’yu kusturmamalıydı.
Elleri hala Subaru tarafından kavranmış halde ve basamağın üzerinde olan Beatrice bakışlarını Subaru’dan kaçırdı. En üst basamakta otururken Subaru’nun göz seviyesine ancak gelmekteydi. En sonunda başını kaldırdı, dudaklarının kımıldamasına izin verdi ve-
Beatrice: “O, zaman… demeye çalıştığın şey, sanırım şu… Betty, Annenin emirlerine itaatsizlik et.”
Subaru hiçbir şey söylemedi.
Beatrice: “Yüzyıllardır inandığın her şeyi bir kenara at ve özgür ol… bana rahatça söylediğin şey bu, sanırım.”
Titreyen sesi yavaş yavaş kendine geliyordu.
‘Şok’ olmayan bir şeyle dolmaya başlıyor ve Subaru’nun tüylerini diken diken ediyordu. Subaru bu dünyaya geldi geleli bu hissiyat tarafından inkâr edilemez şekilde bilenmekteydi.
Yani oldukça tehlikeli bir varlıkla karşı karşıya olma hissiyatıyla.
Beatrice: “—Benim, Beatrice’in! Bir kontratı çiğnemesini! Talep ediyorsun! Bir şey bilirmiş gibi konuşuyorsun!”
Subaru: “—Aguh!?”
Bir rüzgarla savrulan Subaru geriye doğru uçuruldu.
Sırtı kütüphane zeminine vurmuşken rüzgârın etkisinden kurtulamayarak bir de duvara tosladı. Nefes alışı duraksadı. Kemikleri tüm bedeninde çatırdıyor, görüşü bulanıklaşırken başı kalkıyordu.
Beatrice ise hala basamağının üzerindeydi fakat Subaru’ya çevrili ifadesi öfke doluydu.
Beatrice: “Kontratlar mutlaktır! Mutlak, doğrusu! Ve özellikle de bir ruhla bir cadı arasında olanlar! Sen bir ruhun o kontratı tek taraflı olarak yıkmasını mı talep ediyorsun? Hiçbir şeyden anladığın yok, sanırım! Böyle bir şey asla bağışlanamaz! Hiç kimse! Hiçbir şey! Hatta ben bile buna izin veremem, doğrusu!”
Subaru: “—O kontrattan bir çıkış arayıp madem ihlal edemiyorum o zaman kendimi öldürtmeye çalışayım diye düşünen biri için fazla ağır oldu.”
Beatrice: “—!”
Subaru acısından kurtulmaya çalışarak kendisini sarsakça doğrulttu.
Beatrice'in öfkesi dinmemiş ve tatlı suratında düşmanlık baki kalmıştı. Subaru kafasını kaldırarak hain bir kahkahayla devam etti.
Subaru: “Tutarsız bir karmaşadan ibaretsin, Beatrice. Yaptıklarının birbirini tutmadığını fark etmiyor musun? Tabii ki fark ediyorsun, değil mi? Sen zeki birisin.”
Beatrice: “Sessiz ol, sanırım.”
Subaru: “Hayır, olmayacağım. Kontratı feshetmek mi? Kulağa harika geliyor. O sözden kelimenin tam anlamıyla ölmek isteyecek kadar nefret ediyorsan tutma gitsin. Hiç kimse seni suçlamaz.”
Beatrice: “Ben kendimi suçlarım! Neden bunu anlamıyorsun, doğrusu!? Kontratlar mutlaktır ve onlara sadık kalmak...”
Subaru: “Asıl sen neden anlamıyorsun? Kontrata sadık kalmak seni öldürüyorsa onu feshedip yaşamalısın. Bu tercihi yapmak bu kadar mı garip?”
Subaru Beatrice’in bu kadar takılıp kaldığı kontratı rahatlıkla bir kenara atmıştı. Beatrice’in söyleyecek sözü yoktu. Subaru şu an için ona algılanamaz, anormal bir yaratık gibi geliyor olmalıydı.
Sözleri tutmak tabii ki önemliydi.
Emilia sözlerini tutmadığı için Subaru’yu birkaç defa eleştirmiş ve Subaru da tutmadığı sözlerden ötürü acı tecrübeler tatmıştı. Ve bu yüzden Subaru bile sözleri tutmanın çok önemli olduğunu öğrenmişti.
Yine de Beatrice’in kontratını ihlal etmesini sağlama konusunda hiçbir tereddüdü yoktu.
Ve arkasındaki mantık da tam olarak söylediği gibiydi.
Biri Beatrice’e sözünü tutup ölmesini söylerse Subaru da o kişiye orta parmağını çeker ve şöyle derdi: Ona kontratını ihlal ettirecek ve yaşayacağından emin olacağım.
Bu, üzerine ikinci kez düşüneceği bir şey bile değildi.
Beatrice: “B-bu acımasızca, iflah olmaz bir hainlik doğrusu...”
Subaru: “Acımasızca olduğunu biliyorum ve bunu söylediğim için üzgünüm. Ama bu önemli ve bu yüzden boyun eğmeyeceğim.”
Subaru'nun duruşu başından beri kesindi. Her şey Beatrice’in hislerine dayalıydı.
Beatrice, Subaru’nun kontratı kötüleyişi karşısındaki paniğini ve kafa karışıklığını gizleyemiyordu. Tabii ki yapamazdı. Kontratlar ruhlar için önemli şeylerdi.
Bir ruh ve ruh sanatçısı arasındaki ilişkiye tanık olan Subaru kontratların tamamıyla sarsılmaz, ağır ve sağlam şeyler olduklarından haberdardı.
Bundan haberdardı ve şöyle söylüyordu: Sen kontrattan daha önemlisin.
Beatrice: “E-eğer sen... O KİŞİ olsaydın...”
Subaru'nun kontrata verdiği yanıt fazlasıyla ağırdı.
Yıkılmanın eşiğindeki Beatrice’in ifadesine bir zayıflık çökmekteydi.
Dudaklarından tam dört yüz yıldır beklediği hayali kişi dökülmüştü. O kurgu benlik, Echidna’nın Beatrice’in kimi seçeceğini bilebilmek adına oluşturduğu acımasızca üretimiydi.
Beatrice kurtarılmak istiyordu.
Subaru’nun sözlerinin kalbini sarsışı ve onu ağlatışı bunun en iyi kanıtıydı.
Beatrice: “Sen...”
Beatrice'in yaşlı gözleri Subaru’ya odaklanmıştı.
Dudakları titriyor ve neredeyse birbirine yapışıyorken devam etti.
Beatrice: “... Betty’nin O KİŞİSİ olur musun?”
#Bence bayağı güzel bölümdü. Beatrice-Subaru sohbetlerini seviyorum. Genel olarak Subaru'nun insanları afallatarak istediği etkiyi doğurabilmesini de seviyorum. Bu seride diğer serilere kıyasla bambaşka bir karakter gelişimi söz konusu. Ve klişe olmadığı için, her an şaşırtabildiği için diğer serilerden daha sevilesi bence. Ama ne yazık ki hak ettiği değeri göremiyor. Yine de biz küçük kitlemizle serimizi el üstünde tutmaya, ilerletmeye devam ederiz
O zaman bakalım Subaru Betty'nin O KİŞİSİ olur muymuş, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..