Cilt 4 Bölüm 126 [ Ormanların Abanoz Kralı Guiltilaw'ın Saldırısı ] (1/4)

avatar
5232 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 126 [ Ormanların Abanoz Kralı Guiltilaw'ın Saldırısı ] (1/4)


Çevirmen : Clumsy 

 

—Metalle metal tiz seslerle çarpışıyor, kıvılcımların ardı arkası kesilmiyordu.

 

Garfiel: “Ghaaaaaaaahgr!”

 

Elsa: “Ahahaha! Harika, harika, harika!”

 

Elsa’nın bedeni havada dans ediyor, bıçakları sabit bir rota olmaksızın Garfiel’in iç organlarına hücum ediyordu.

 

Kim bilir bu hareketleri nasıl yapabiliyordu… Doğal görünen darbelerinin ölümcül bir güç ve isabetle Garfiel’de kesikler doğurmasına ramak kalmıştı.

 

Eğri büğrü bıçağı havayı yarıp geçerek sonik bir hızda ilerliyordu.

 

Garfiel darbeyi doğrudan engellemek yerine kalkanlarıyla yukarı yönlendirmeyi tercih etti.

 

Kadının kesiğinin gücü öldürücülüğünü korurken bedeni de hareket yörüngesini değiştirdi. Bu arada aradaki açığı fırsat bilen Garfiel kadının boştaki karnını hedef alarak bacağını savurdu.

 

Bir gülle kudretindeki tekmesi taştan duvarları rahatlıkla un ufak edebilirdi.

 

Tüm gücüyle birine vurduğu takdirde rakibinin insani bedeni hiçbir defans sunamaz, boğucu kuvvet karşısında iç organları talan olurdu.

 

Doğrusu Garfiel kadının etini ve kemiğini un ufak edebilecek bu tarz darbelerden birkaç tane indirmişti.

 

Fakat-

 

Elsa: “Bunu daha önce görmüştüm.”

 

Garfiel: “Lanet olasıca bok!!”

 

Kadın açıkta kalan kısmını bükerek tekmenin gidişatından uzaklaştırdı. Garfiel’in ayağıysa kadının sırtını teğet geçerek siyah pelerinine dolandı.

 

Hem Elsa hem de Garfiel için anlık ama makul derecede ölümcül bir duraksama olmuştu.

 

Elsa: “Hah—”

 

Elsa hızlı nefeslerin ardından kolunu sırtına uzatarak pelerinini Garfiel’in bacağına iyice doladı. Diğer elini de ardından fırlatırken geriye doğru bir takla atarak Garfiel’e atıldı.

 

Bu hareket Garfiel’in sağ uyluğunu ikiye ayıracaktı—bu yüzden daha düşünmeden boştaki sol ayağıyla sıçrayarak o ayağı doğruca pelerine dolanmış sağ ayağının altına getirdi.

 

Ve sol ayağı yaklaşmakta olan bıçağın düz tarafına indi.

 

Metalin ve bileğinin kırılışıyla Elsa, attığı içli çığlık eşliğinde bıçağını düşürdü. O geri çekildi fakat bacağı hala dolanmış halde olan Garfiel yere çakıldığı için onu takip edemedi. Ardından tekmesinin hızından faydalanarak ellerini yere dayayıp geriye sıçradı ve ayağını kurtarana dek aralarında bir mesafe yarattı.

 

Garfiel: “Bileğini de bıçağını da indirdim, haha.”

 

Elsa: “Sorun değil. Yedek bıçaklarım var ve elim çok geçmeden yeniden hareket edebilmeye başlar. Pelerinimse… seninle dövüşmeme engel olan bir nesneden ibaretti.”

 

Garfiel: “Gösterişini kendine sakla.”

 

Elsa: “Gösteriş mi değil mi kısmını bağırsaklarında göreceğiz.”

 

Garfiel çaldığı pelerini terini sildikten sonra koridorun ortasına fırlattı.

 

Elsa ise pelerine hiç dikkat etmeyerek sağ eliyle kırık sol eline hafifçe dokundu ve arkasındaki koca siluete doğru seslendi.

 

Elsa: “Mei Lee. Öylece izleme, bana yeni bir bıçak ver.”

 

Mei: “Tanrım, yine canın ne isterse yapıyorsun, Elsa. Ben senin hamalın veya malzemecin değilim. Ve dövüşmeyi sürdür ki *Boulderpork müdahale edemesin.” (Boulder iri kaya, pork da domuz /domuz eti demek. Altındaki yaratığın adı diye düşündüğüm için bu haliyle bırakıyorum.)

 

Devasa cadı yaratığının üzerindeki kız yanaklarını şişirerek Elsa’ya bir şey fırlattı. Bu Elsa’nın kullandığı bıçaklar için bir tutucuydu. İçerisinden iki yeni kukri çıkartan Elsa ikisini birden tutarak dokunuşlarını hissetti. Ve bakışlarını kıza çevirdi.

 

Elsa: “O devasa cadı yaratığıyla gelmen tatlılığına gölge düşürüyor. Onunla dans etmekten memnun olsam da onu işe karıştırmaya lüzum yok.”

 

Mei: “Ama bu işe kapılıp nişanın gitmesine izin verirsen saçmalık olur. Mama bunu bilseydi seni kesin azarlardı. Ona terbiyesizlik yaptığını söyleyeceğim, Elsa.”

 

Elsa: “Azarlanmaktan korksaydım sensiz başlamaz veya senin yemeğini çalmazdım. Sen ve diğerlerinin uslu çocuklar olması yeterli. Şahsen ben biraz baş belası olmaktan memnunum.”

 

Elsa konuşma esnasında bıçaklarını havaya atarak ikisini de tek eliyle tutup fırlatmaya başladı. Bıçakların ebatları ve dönerken kazandıkları hız, bir hata yaptığı takdirde kolundan olacağını anlatıyordu ancak riskli manevralarını bir bıçağı sol, diğerini de sağ eline alışıyla sonlandırdı.

 

Elsa: “Seni beklettiğim için özür dilerim. Bu bekleme elimin düzelmesine yetmiş gibi görünüyor.”

 

Garfiel: “Bu konuda endişelenme. Harika benliğim de vakit kazanmaya çalışıyodu ve kardeşler arasındaki sohbetin arasına gircek kadar öküz diilim. Aile konuşmaları lanet olasıca bi önem taşır.”

 

Elsa: “Tanrım. Neden onunla kardeş olduğumuzu düşündün ki?”

 

Garfiel: “Çünkü aynı lanet olasıca kadından anne diye bahsediyosunuz. Saç ve göz renklerinizin farklı olması önemli diil. Ben kandan bağımsız bi ailelikten bahsediyorum.”

 

Garfiel'in mantığını dinleyen Elsa’nın gözleri bir anlığına şaşkınca irileşti. Ardından elini ağzına götürdü ve son derece neşeli bir kahkaha patlattı.

 

Garfiel: “Eh?”

 

Elsa: “Huhu... ah, yo, affedersin. Böyle bir yanıt beklemiyordum, o yüzden azıcık komik geldi… Sen sahiden iyi bir çocuğa benziyorsun.”

 

Garfiel: “Bana çocukmuşum gibi davranmayı kes. Benim harika benliğim harika bi adam bi kere.”

 

Elsa: “Sahi mi? Aslında bana tam bir yetişkinmişsin gibi gelmedi.”

 

Hoşnutsuz Garfiel’i yanıtlayan Elsa’nın yanakları hala gevşekti.

 

Garfiel'in kaşlarının kafa karışıklığıyla çatılmasıysa Elsa’nın gülümseyişini daha da neşeli bir hale getirmişti.

 

Mei: “Elsa, Elsa. Sen de bu korkunç görünümlü herifin aslında gerçekten değerli olduğu hissine kapılıyor musun?”

 

Elsa: “Evet, Mei Lee. O hisse kapılmaya başlıyorum. Uzun zamandan sonra ilk defa bağırsaklarını çıkardıktan sonra canlı tutmayı tercih edeceğim birine rastlamış olabilirim.”

 

Garfiel: “Lanet olasıca çenelerinizi kapatın. Harika benliğimin yumruklarını yedikten sonra ikiniz de bi güzel kestirceksiniz.”

 

Garfiel bu cümleler esnasında bileklerine keskin bir dönüş yaptırdı.

 

Elsa ve Mei Lee’nin konuşmalarını gerçekten anlayamıyordu ama kararlılığını küçük gördükleri kesinlikle ortadaydı.

 

Bunu anlamışken de onlara güzel sözlerle yaklaşamazdı.

 

Gözyaşları içerisinde özür dileyip affedilmek için yalvarmadıkları sürece onları hareketsiz kılacak ve hak ettikleri cezayı verecekti. —Bu Garfiel’in göreviydi.

 

Garfiel: “Hadi artık. Kaptanla diğerlerinin kaçabilceğinden de çok vakit harcıyosun. Ve benim harika benliğim de onlarla birlikte kaçıp yıldız alma peşinde diil. Sizi dövüp dersinizi vericem. Harika benliğimin Sığınağın içinde de dışında da en güçlü kalkan olduğunu öğrenceksiniz.”

 

Bu sözler eşliğinde kalkanlarını birbirine vurdurdu.

 

Ve ay ışığının aydınlattığı koridorda çıkan tiz çınlamayla kararlılığını iki düşmanına ilan etti.

 

Mei: “—Pffhahaa! Elsa, duydun mu? En güçlü kalkanmış! En güçlü kalkan… Pffhaha! Çok tatlı!”

 

Fakat bu durum Mei Lee’yi kahkahalara boğarken Elsa’nın gülümsemesini yoğunlaştırdı!

 

Hiç de tehdide uğramış gibi bir halleri yoktu.

 

Garfiel: “Ne boka gülüyosunuz, ha?”

 

Mei: “Ahh, çok komik. Öyle komik ki gülmeden edemedim. Çok güçlü olduğunu düşünmen çok komik ama az önce kaçan grup da çok komikti.”

 

Garfiel: “Kaptanın grubu mu komikti?”

 

Mei: “Hem de çok. Haksız mıyım? Hayvanlarım köşkü çevreledi, yani kaçabilecekleri tek bir yer var. Aslında orası Elsa’nın makamı olacaktı ama kafasına göre hareket ettiği için onun yerine bir başkasını koydum.”

 

Elsa: “—”

 

Mei Lee Elsa’ya eleştirici bir bakış attı. Elsa’nınsa umurunda olmadı.

 

Öldürücü gözleri Garfiel’in üzerindeydi, her eyleminin gözlemlenmesiyse Garfiel’in hareket etmesini çok zorlaştırıyordu. Bir de Mei Lee’nin yorumuna dikkat etmesi gerekiyordu.

 

Mei Lee bindiği yaratığın sırtına vururken Garfiel’in bakışları keskinleşti.

 

Mei: “Bugün Boulderpork’un yanında devasa bir hayvan daha getirdim. Yolu o tıkıyor. Yani zaman kazanayım derken aslında istediğinin tam tersini yapıyorsun.”

 

Garfiel sessizleşmişti.

 

Mei: “Benimle ve Elsa’yla işin bittiğinde diğerlerine yetişip onları kurtaracağını sanıyorsun ama yapamayacaksın. Ve bunu fark etmeden zaman kazanmak için elinden geleni yapıyor olman çok komik.”

 

Gülümsemesinin önüne geçemeyen Mei Lee, Garfiel’in şapşallığı karşısında bir kahkaha patlattı.

 

Onun çocuksu kötülüğüyle karşı karşıya olan Garfiel ise uzunca bir iç çekti.

 

Sahiden de üzerlerine yığılan pek çok değişken yükümlülük mevcuttu. Mei Lee haklıydı, kesinlikle planlarını aşan bir durumla karşı karşıyaydılar.

 

Fakat-

 

Garfiel: “Ha. Aptalca saçmalıklar.”

 

Mei: “...Ha?”

 

Garfiel: “Asıl anlamayan sensin. Etrafta daha çok yaratığın var, öyle mi? Sıkışıp kalan biziz, öyle mi? Sanki ben veya Kaptan buna izin verirmişiz gibi!”

 

Mei Lee'nin gülümsemesinin silinişinin tadını çıkartan Garfiel bir adım öne çıktı.

 

Ve Elsa’nın hafifçe öne eğilişini izleyerek şöyle dedi:

 

Garfiel: “Kaptanla diğerleri benim ağzıma sıçtılar. —Senin o boktan engelini parçalarken de çok fena gülecekler!”

 

#Garfiel'in bir anda Subaru fanı olmasını hala sindirebilmiş değilim. Çok keskin bir dönüş yaptı  Ama 'en güçlü kalkanın' bizim tarafımızda olması iyi tabii. 
Bu arada bölüm esnasında kaçmaya çalışan grubumuzu bir yaratığın beklediğini öğrendik, zaten bölüm ismi de nasıl bir şeyle karşı karşıya olduklarının ipucunu veriyor gibi. 
Bir sonraki bölümde Subaru ve diğerleriyle birlikte olacağız, orada görüşmek üzere, haftanız iyi geçsin :)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr