Roswaal: “—”
Ram: “Sana aşık oldum. Bu yüzden sen güçsüzken harekete geçme maksadım yoktu. Arzuladığım Roswaal-sama bu değildi.”
Roswaal'ın gözleri alabildiğince açılmış, bedeni kaskatı kesilmişti. Sersemlemişti, sahiden de böyle bir şeye en ufak bir ihtimal vermiyor gibiydi. Başını hızlıca salladı, bir şeyler söylemeye teşebbüs etti ama titremekle yetinen dudaklarından anlamlı bir ses çıkamıyordu.
Ram: “Bir sorun mu var?”
Roswaal: “Tabii ki var... sen benimle dalga mı geçiyorsun? Bunca şeyden sonra şaka mı bu? Kuvvetinin çok az olduğunu anlayıp beni zihnen sarsmaya çalışıyorsun ve...”
Ram: “Böyle hilelerin senin karşında işe yarayacağını nasıl düşünebilirim, Roswaal-sama? Yalnızca gerçek hislerimi anlatıyorum.”
Roswaal: “Bu durumu daha da az ikna edici kılıyor!”
Diye bağıran Roswaal ayağını yere geçirdi. Ateş topları da tedirgin ruh halinin yansıması olarak düzensizleşmişti. Kısa bir sürede de duraksadılar, Ram’a bakmakta olan Roswaal’ı farklı noktalardan çevrelemiş şekilde havada asılı kaldılar.
Roswaal: “Beni seviyorsun, ha? Neden bahsediyorsun sen! Benden iğreniyorsun. Ben iğrendiğin bir adamım. Ben memleketinin yıkımından kısmen sorumlu olan adamım. Benden beni öldürmek isteyecek kadar nefret etmen gerekiyordu!”
Ram: “Başta ettim. Ama artık etmiyorum. Artık seni seviyorum.”
Roswaal: “Aptalca...! Kim böyle ucuz bir şeye inanır ki...!”
İntikamla başlayan şeyler intikamla devam etmeliydi. Arzu olan şeyler de arzuyla başlamalıydı.
Roswaal insanların arzu ve hislerinin değişemeyeceğine yönelik katı bir inanca sahipti. Ve bu yüzden Ram’ın mantığının hayatını değiştirecek kadar büyük ölçüde değişmiş olacağına inanamıyordu.
Roswaal: “İntikamına ne oldu! Onun için yemin etmedin mi! Yanık köyüne bakıp intikamını alacağına dair ölü yoldaşlarının ruhları üzerine söz vermedin mi!”
Ram: “Yoldaşlarıma haksızlık ettiğimi düşünüyorum ve memleketimi anımsayınca kalbim acıyor. Ama sana aşık olduğum gerçeğini değiştiremem. Ölülerinkindense kendi hislerime öncelik tanıyorum.”
Roswaal: “—!”
Ram: “Ve sen benim esas düşmanım değilsin, Roswaal-sama. İntikam arzum gözümü karartsaydı daha utanmaz bir durum olurdu... Benim bahanem bu.”
Roswaal diyecek söz bulamıyordu. Muhtemelen, ‘Şu durumu anla artık’ demek anlamsız bir talep olurdu. Roswaal uzun, çok uzun zamandır kendi hislerine takılıp kalmış bir adamdı. Bütünüyle, inatla sevgisini tek bir kişiye adamış, arzuları gerçek olsun diye her şeyi yapmıştı.
Duyguları, kalbi ve yapması gerekenlere yönelik inancı çok güçlüydü. Ve bu yüzden hislerin zamanla değişebileceğini veya o gücü anlayamıyordu.
Ram, Roswaal’ın bu yönünü bile sevilesi buluyor, elinden bir şey gelmiyordu.
Ram: “Senin boş, amaçsız birine dönmene asla izin veremem.”
Roswaal: “...Kendinle çelişiyorsun. Ne hissedersen hisset—tam olarak söylediğin gibi olduğunu farz edersek—şu anda bana neden meydan okuduğunu anlayamıyorum. İncilin içeriğinden sapılırsa yaşama amacımı yitirecek ve zihnen çökeceğim. Bunun farkındasın, öyleyse bunu neden yapıyorsun!”
Ram: “Çünkü vakit geldi. Barusu, Emilia-sama, Garf... hepsi kalbini sarsılmaya yaklaştırdı ve ben de tek, biricik fırsatımla karşı karşıya kaldım.”
Roswaal ve Ram arasındaki kontrat devam ettiği müddetçe Ram Roswaal’a meydan okuyamazdı. Şu anda Roswaal’a itaatsizlik edebilmesinin sebebiyse Roswaal’ın da belirttiği gibi Ram’ın ruhunun kontrattan sapmadığına inanıyor oluşuydu. Ama sahiden öyle miydi? Bir taraf şartlara uyduğuna inanıyorsa kontratın hedefi olmaktan muaf olurdu. Peki ‘kontrat’ sistemi gerçekten muhakeme kriteri konusunda böyle belli belirsiz ve gevşek miydi?
Ram savunmasını yapmıştı. Kontratın geçersiz kılınma gerekliliğinin olduğu, yaşananların ve incilin birbirinden ayrıldığına inanan tek kişi olmadığını söylemişti. Roswaal’ın zihninin bir köşesinde de aynı şey yer etmişti. Sonucunda da bu duruma gelinmişti.
Roswaal’ın tamamen kafası karışmış şekilde baktığı Ram, suratı ona dönük şekilde nefesini tuttu ve ileri atıldı. Asasını çekti, bir büyü gerçekleştirmek için manasını topladı.
Roswaal: “—! Faydası yok!”
Ram'ın hareketleri Roswaal’ın kargaşasını dağıtmış, havada süzülen ateş topları Ram’a saldırmaya, onu oyalamaya başlamıştı. Fakat Ram, hiçbir top tarafından vurulmadan yere yakın şekilde ilerliyor, topların ısıları tenini yakmaktan başka bir zarar veremiyordu. Ram şu ana dek İncilin bahsettiği geleceği takip etmeleri gerekliliğine tamamıyla uyum sağlamıştı—ve Roswaal onu saf dışı edip etmeme konusunda kararsızdı. Doğrusu Ram’ın ne yapmaya çalıştığını da algılayamıyordu.
Belki de onu öldürdüğüne pişman bile olurdu. Tek başına bu bile Ram’ı önceki melankolisini unutturacak derecede mutlu edebilirdi.
Ram: “—El, Fula!!”
Rüzgârın gücüne konsantre olarak önünde görünmez bir yıkım doğurdu. Roswaal dövüş pozisyonunu alarak hazırlanmıştı fakat Ram’ın hedefi o değildi. Ram, altındaki zemini hedef almış, yarmış ve kuvvetli bir patlamayla Roswaal’ın görüşünü toza dumana bulamıştı.
Roswaal: “O toz bulutunun işe yarayacağını mı sanıyorsun...!”
Ram: “—!”
Roswaal kolunu savuruşuyla anlık toz bulutunu darmadağın etti. Bariyerin hiçliğe karışışını izleyen Ram ise derin bir nefes vererek gücünü alnında topladı.
Ram: “...auh, ghh,”
Istırap. Görüşü kıpkırmızı kesilirken kızaran gözlerinden kanlı yaşlar dökülmeye başladı. Kasları da kemikleri de çatırdıyor, tendonlarının yırtılma seslerini işitiyordu.
Tüm bunları hiçe sayarak dişlerini kırılacak derecede sıktı ve bir adım öne çıktı. Altındaki zemin sarsılırken Ram, ölümlülerin sınırlarını aşmıştı.
Roswaal önündeki toz bulutunu dağıtırken—Ram saliseden hızlı bir şekilde üzerine atıldı. Roswaal Ram’ı fark etmiş fakat kız, daha onun gözleri dahi açılamadan hareketini tamamlamıştı. Uzattığı kolu Roswaal’ın gövdesine ulaşırken Roswaal nefesini tuttu, elin göğsüne temas etmekte olduğunu fark etti.
Dönüşüm. Başka hiçbir şey Ram’ın kabiliyetini bu kadar ilerletemezdi. Ram’ın kuvveti anlık olsa dahi insan bedeninin limitlerini aşmıştı. Roswaal kaburgasının ayrılıp kalbinin sıkılabileceği gerçeğini bir kenara atamayacağını bilmeliydi. Fakat-
Roswaal: “—Ne?”
Henüz şok ve acıyla buluşamadan önce şaşkınlık içerisinde geveledi. Ram, Roswaal’a on metre kala duraksamıştı. Ardından yüzü yere dönük şekilde kan kusarak dizlerinin üzerine çöktü.
Roswaal kaşlarını çattı, Ram’ın eylemlerinin ardındaki amacı anlayamıyordu. Fakat Ram’ın ellerindeki şeyi görür görmez ifadesi değişti.
Roswaal: “O!”
Ram: “Benim, için... bu, şey, tüm kötülüklerin, anası.”
Roswaal solgun bir suratla koşturdu. Ram ise tek bir bakışla karşılık verdikten sonra hiç tereddüt etmeden kolunu savurdu.
—Ve ellerindeki İncil yeşil alevlerden birine doğru uçtu.
Roswaal: “—!”
Roswaal sessiz bir çığlık atsa da alevler İncili çevrelemiş, iyice ısınmıştı. Ve tatmin edici bir patlama sesinin ardından antik kitap, yeşil bir kül yığınına dönüştü. Ram, bunu çok uzun zamandır arzuladığı bir şeyi izlermiş gibi izliyordu.
Ram: “—En, sonunda,”
Tatminkâr bir şekilde iç çekti, yanakları kızarıyordu.
—Bir an sonra ise narin bedeni bir hışımla fırlatılan ateş topunun hedefi oldu.
#Bu kadar büyük bir nefretin aşka dönüşebilmesi mucize. Ama aşk, tarifi ve mantığı olmayan bir şey zaten.
Bu aşkın sonuysa şimdilik pek mutlu görünmüyor. Gücünün son kırıntısıyla İncili ateşe atıp yok eden Ram, Roswaal’ın öfke patlaması sonucu bir ateş topu yedi. O toptan pek sağlam çıkabilecekmiş gibi gelmiyor ama ne durumda olduğunu bir müddet öğrenemeyeceğiz. Bugün dört bölüm atacağım, bir sonrakinde görüşmek üzere :)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..