Emilia: “Emir falan vermiyorum!”
Lewes: “Dinle. Mezarda dokunduğun o şey Lewes’e komuta etmekle yetkili olanları seçen bir büyü taşıydı. Artık yetki Gar-bo’dan sana geçti. Ben… yo, biz, sana itaat edeceğiz. Lütfen dilediğin emri ver.”
Lewes bu ciddi cevapla birlikte halihazırda uyluklarına dek batmış bedenini eğme teşebbüsünde bulundu. Bu da diz çöküp kafasına dek kara gömülmesiyle sonuçlandı ve Emilia’yı panikletti.
Emilia onu durdurmak adına aceleyle omuzlarından kavradı.
Emilia: “Awuh! Tamam, tamam! Yani sana bir şeyler sorabilirim, Lewes-san. Öyleyse şunu soracağım. Lütfen bana Sığınağa kar yağdığında ne olduğunu söyle.”
Lewes: “... Su-bo bir defasında Sığınakta kar yağdığında cadı yaratığı Büyük Tavşanın geleceğini söylemişti. Hava durumunu kar yağacak şekilde değiştirmek gibi büyük bir algoritmanın ardındaki mana yüzünden buraya çekileceklermiş.”
Emilia: “Hava durumunu değiştiren algoritma... yani bunun arkasında biri mi var!?”
Lewes başını sessizce sallayarak onayladı.
Havayı değiştirecek büyüklükte bir büyü söz konusuydu. Puck ciddileştiği takdirde bunu rahatlıkla yapabilirdi. Bu Puck’ı en kuvvetli aday kılıyordu ama Lewes’in tavrına ve duruma bakılınca suçlu ortadaydı.
Emilia: “...Roswaal mı?”
Lewes: “Büyük ihtimalle. Sanırım Bayan Ram onu durdurmaya çalıştı. Ama kar her halükârda yağdıysa şey olmuş olması mümkün...”
Emilia: “Dur. Bunu düşünmek istemiyorum. Ne olursa olsun onları bulmam lazım. Lewes-san, köyde onları aramaya başlayacağım. Nerede oldukları hakkında bir fikrin varsa—”
Lewes: “Buna gerek yok, Emilia-sama.”
Lewes Emilia’yı inanılmaz bir özgüvenle durdurmuştu.
Emilia’nın ne düşündüğünü tamı tamına biliyor gibiydi, bu da Emilia’nın yutkunmasına yol açtı.
Ve-
Lewes: “Biz Lewesler Sığınaktaki her şeyi yakından takip ederiz. —Senin yerine onları çabucak buluruz.”
Diyen Lewes Emilia’ya onayını vermişti.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
Bilinçsiz bir şekilde yatan Ram, yalnızca uyuyor gibi görünüyordu.
Roswaal: “...Ram?”
Roswaal uyuşuk halde yatmakta olan kızı kollarına alarak dürttü. Fakat Ram’dan yanıt gelmiyordu.
Bu kız. Roswaal’ın sözlerine öncelik vererek her şeyi bir kenara atan kız. Ram.
Tabii ki cevap vermezdi.
Şu anda ölüyordu. Ve hepsi Roswaal’ın suçuydu.
İncilin yanışı onu öfkelendirmişti. Görüşü kan kırmızı olmuştu, ne yaptığına dair hiçbir fikri kalmamıştı, bu yaptığı için Ram’ı bağışlayamayacağını biliyordu ve—
Roswaal: “—”
—Ona savunmasız haldeyken bir ateş topu göndermişti.
Kusurlu haldeki oni gücüyle kendisini aşırı zorlamış ve birebir aynı gerginliğin yükünü birkaç saat önce de üstlenmiş olan Ram’ın bedeni limitine ulaşmıştı.
İşte o haldeyken bir ateş topu yemişti.
Hayatı ipin ucundaydı.
Roswaal: “...Ram.”
Roswaal baş aşağı haldeki kıza yaklaşıp ona dokunurken ne düşündüğünü anımsayamıyordu.
Şimdi bile, onu sımsıkı tutar ve uyuyuşunu izlerken hiçbir şey düşünmüyordu.
Ram’ı inanılmaz uygun bir piyon olarak görüyordu.
Emirlerine uyardı ve kontratları sayesinde aralarında son derece basit bir ilişki mevcuttu.
Gerçek düşüncelerini yalnızca Ram’a açar, hedeflerinden yalnızca ona bahsederdi. Buna inanıyordu, hedefini tamamladığında kendisini ödülü olarak ona sunacaktı.
Ama Ram bu yolda Roswaal’a ihanet etmişti.
Ram sözlerinde haklıydı; durum Roswaal’ın niyetlendiği gibi ilerlememişti, Ram’ın isyanı önceden yeminini ettiği bir intikam temelliydi.
Bu yüzden Ram’ı suçlamayacaktı. İlla bir şey söylemesi gerekseydi, ondan intikamını ertelemesini ve bariyer meselesinin tamamen çözülmesini beklemesini isterdi.
Bir de Subaru ile girdiği bahis konusu vardı. Garfiel beklenmedik şekilde uysal davranmış, Emilia sempatik gelen bir konuşmayla Yargılamalara tekrar girmişti. Fakat en nihayetinde Subaru’nun konuşması güçsüzlerin avare sözlerinden ibaretti.
Belirlenmiş bir geleceğe karşı koymak imkansızdı. Geleceğe açılan yol değişebilir ama olaylar yine de belirlenen sona ulaşırdı. Doğru sona ulaşan yoldan sapan kişiyiyse kıyamet beklerdi.
Ama yine de direniyor oluşları Roswaal’ı güldürüyordu. Ve bunu bilmek, buna rağmen eylemlerinden korktuğunu bilmek de güldürücüydü.
Neden bir şeyi değiştirmeye çalışıyorlardı ki? Anlayamıyordu.
Zirvesine ulaşan bir his asla yoğunluğunu yitirmezdi. Birini seversen, kalbin birinin aşkıyla yanarsa o ısı, o parlaklık ebediyen sürmeye mahkûm olurdu.
Ve aynı konsept söz konusu duygu nefret olduğunda da işlerdi.
Uzun, çok uzun zamandır beslenen hisler resmiyet kazanmalıydı. Zamanla sağlamlaşmalı, hiçbir şeye boyun eğmemeleri gerekliydi. Kesinlikle öyle olmalıydı.
Ama Garfiel'in dışarıya yönelik nefreti kırılmıştı.
Emilia nefret ve keder dolu geçmişini kabullenmişti.
Ve Ram’ın Roswaal’a beslediği sonsuz, kin dolu nefret,
Ram: <Sana aşığım, Roswaal-sama.>
Roswaal: “—!!”
Bu lanet gibi aşk itirafı kulaklarında alev alevdi.
O kelimeler, kollarındaki kızın ağzından asla çıkmamalıydı.
Kontrat ruhunu ve kalbini bağlamış olsaydı bunu anlayabilirdi. İntikam arzusu ona olan bağlılığına, nefretiyse ilgiye çevrilmişti.
Bu yüzden Ram’ı hedeflerine ulaşma yolunda herkesten çok kullanmış, ulaştıktan sonra olacaklar konusunda ona herkesten çok güvenmişti.
Çünkü onun sevgiye çevrilen nefretine, kendisini öldürme arzusu taşıdığına inanıyordu.
Çünkü ilk tanıştıklarında gözlerine yerleşmiş olan nefrete, kendisine hala öldürücü bir şekilde baktığına inanıyordu.
—Ama Ram, aşkı yücelterek kendi kinine ihanet etmişti.
Roswaal: “Neden, Ram? ... Anlamıyorum...”
Roswaal kızın silik nefesinin uzaklaşışını işitiyor, Ram’ın hayatının sonlanmakta olduğunu hissediyordu.
Kalp atışları siliniyordu. Bir şeyler böyle devam etmemeli diye bağırıyordu. Roswaal’ın sağ gözü acıyordu. Acıyordu, çok korkunçtu. Dur! Kendini göstermeyi bırak! Benliğini yitiriyordu.
Ne yapmalıydı? Ne yapmak zorundaydı? Yapılması ve yapılmaması gerekenleri bilemiyordu. Hatırlayamıyordu. Aklı almıyordu.
Etrafına baktı. Arzuladığı şey burada değildi. Roswaal’a doğru yolu gösteren İncil alevlerin içerisinde yitip gitmişti. Hiç kimse Roswaal’a öğretmeyecekti. Şu anda yapması gereken seçim neydi? Hiç kimse söylemeyecekti.
Artık hiçbir şey yoktu.
Roswaal: “—İnleyen rüzgarlar karı çağırır, yerdeki ışık göğe geri döner. Sessizliğin her damlası şekillenir, karmanın dokunmadığı fildişi rengi, değişmeyen sonsuzluğu işaret eder—”
Bir kanto.
Bu uğuldayan, canlı kanto Roswaal L. Mathers’ın etrafındaki gücü canlandırıyordu. Saf algoritma ile iletişime geçen uçsuz bucaksız mana, gece çöken ormana karanlık bulutlar getirmeye başlamıştı.
Dondurucu bir rüzgâr esiyor, insanı iliklerine dek buz kestirecek bir soğuk Sığınakta hüküm sürüyordu.
Kar yüklü bulutlar tüm ormanı çevrelemiş, beyaz karlar toprağa doğru dans etmeye koyulmuştu.
—İşte bu devasa çapta bir ULTIMILLION algoritmasının gücüydü.
Roswaal: “—ugh, khh,”
Kantonun sona erişiyle yoğun bir büyü gücü salınmıştı.
Roswaal’dan büyük bir mana yükü çıkmış, aşırı miktarda mana barındıran biri olmasına rağmen sersemlemişti.
Bu boyutta bir büyü için gereken mana birkaç ayda birikir ve daha ufak bir alanda kullanılırdı. Roswaal ise yalnızca iki gündür mana biriktiriyordu ve hedeflediği menzil, normalin en az iki katıydı.
Uzunca bir iç çekişle birlikte başarıya kavuşan büyücü, şimdi ne yapacağıyla ilgili tam bir boşluğa düşmüş durumdaydı.
Roswaal: “İncilin söylediği gibi kar yağdırdım… peki şimdi ne yapacağım?”
Roswaal karı, İncilin belirttiğinden bir gün daha erken yağdırdığını unutmuştu.
Doğrusu girdiği bahis bile artık zihninin bir köşesinde değildi.
Süreç Roswaal’ın umurunda bile değildi. Tek endişesi Sığınakla ilgili olayların nasıl sonuçlanacağıydı. Kar yağıyordu, bariyer kalkmıştı.
O olduysa, o da olduysa—sonra ne olacaktı?
Roswaal: “Ram... evet... Ram.”
Artık Ram'ın nefes alışını işitemiyordu.
Kızın yüzüne bakarak kibarca alnına dokundu. Dönüşümü yüzünden boynuzunun olması gereken noktadaki yara izi kanıyordu. Kanları eliyle sildi ve her zaman Ram’la yaptığı gibi altı tip mananın karışımı olan renksiz bir manayı aktarmaya başladı.
Bu, Ram’ın oni kanının onu teslim almaması için düzenli olarak yaptıkları bir ritüeldi.
Herhangi bir şey düşünüyor değildi.
Bilinçsizce anladığı üzere tek ihtimal bir oni oluşunun onu canlı tutmasıydı. Onu kurtarma konusunda aklında bir soru yoktu.
Ram yaşamalıydı. Roswaal’ın hedefleri ve o hedeflerin gerçekleşmesinin ardından olacaklar için.
Roswaal: “Öğretmenim... öğretmenim, ben... ne! Ne yapacağım! Öğretmenim... Öğretmenim! Lütfen söyle... lütfen... bana yeniden rehberlik et...”
Roswaal'ın kafa karışıklığı tavan yapmıştı, bu çığlıklar arasında kendi kalbini bile algılayamayacak durumdaydı.
Ram’ı kurtarmak için gayret ediyor olsa da ihanetine olan öfkesi değişmemişti. Yol işaretini yitirdiğini biliyor ama hala o eski işareti arıyordu.
Kar yağıyor, Roswaal ve Ram beyaz tanelerle çevreleniyordu.
Her şey beyaza boğuluyor, yok oluyordu.
Bu düşünceyle -belki de böyle olması iyiydi- Roswaal’ın içinde en ufak bir şey kalmıyordu.
#Ram’ın Roswaal’ı durdurma çabaları işleri hızlandırdı ve Roswaal karı vaktinden erken yağdırdı. Zaten tavşanın geleceğini biliyorduk, neden daha erken geldiğini, tetikleyiciyi öğrenmiş olduk.
Ram’ı tüm o sert tavırlarına rağmen dobralığından ötürü hep sevmişimdir. Son bölümlerde de o dobralığın altında acı geçmişini ve hislerini gizleyişi olduğunu öğrendiğim için ölmesini hiç istemem. Subaru’nun herkesi kurtarmak için başlattığı bu son döngüde birini yitirmesi hiç hoş olmaz zaten. Hadi günün dördüncü bölümünde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..