Garfiel gururlu bir şekilde başparmağıyla kendisini işaret ederken Subaru başını sallayarak onay verdi. Kendi bardağından sütünü yudumlarken Garfiel’in unvanlarının harikuladeliği karşısında birazcık hüsrana uğramıştı. Muhtemelen tüm Krallıkta yankı bulan kudreti ve kahramanlığı sayesinde Garfiel'in daha da çok unvanı olacaktı. Peki Subaru’nun hayal gücü o zaman da Garfiel’e ayak uyduracak kadar güçlü olacak mıydı?
Subaru: 「Acaba ben de yeniden Görünmez Takdir gibi bir yaratıcılığa sahip olacak mıyım… Şansın yüzüme ne zaman güleceğini yalnızca kendisi bilebilir.」
Garfiel: 「Yine bişiler düşünüyosun. Kendini sıkıntıya sokmamalısın. Gerektiinde işleri halletmeyi biliyosun. Buna inancım var.」
Emilia da aynı durumdaydı fakat Garfiel’in bakışlarındaki güven fazlasıyla ikna ediciydi. Subaru o anda bu güvenin karşılığını vermesi gerektiğini hissetti. Zaten bu konuda başarısız olmamak, hata yapmamak için tek başına, körü körüne bir çaba sarf etmekteydi.
Subaru: 「Garfiel varken savaş gücümüzle ilgili endişelenmemize gerek yok. Emilia-tan da tek başına bayağı güçlü bir savaşçı, ehh ben de Beako’yla birlikte iş görürüm. Buradaki problem Otto… gerçekten bizimle gelecek misin?」
Otto: 「Tabii ki geleceğim! Ben gelmezsem Emilia-sama’yla birlikte ne kadar çılgınca anlaşmalar yaparsınız bilmek dahi istemiyorum!」
Söz konusu pazarlık olduğunda Subaru’nun bu kadar az güven veriyor oluşu heyecan doğurucuydu. Emilia saf ve dürüstken Subaru işgüzarlığına rağmen tecrübesizdi. Yani Otto’nun gözünde kolay hedef olmaları doğaldı.
Otto: 「Ayrıca Pristella Kararaginin kurucusu olan *Hoshin of the Wastes’in doğum yeri. Sınırda olduğu için Kararagi’yle temas edişiyse orayı tüccarlar için bir hayli önemli kılıyor. Orayı ziyaret etmeyi boynumun borcu bilirim.」
Subaru: 「Tüccarlıktan yıllar önce elini eteğini çektin sanıyordum. Şimdi ne halttan bahsediyorsun?」
Otto: 「Sonsuza dek İç İşleri Bakanı kalacağımı sanıyorsan yanılıyorsun! Benim nihai hedefim hala kendi dükkanı olan başarılı bir tüccar olmak! Bu da oraya, hedefime ulaşmam için yürümem gereken bir yol!」
Garfiel: 「Bu yolun ölümüne ulaşması da mümkün.」
İşin doğrusu onu buraya mahkum kılmakla ilgili söylemler oldukça sığdı, İç İşleri Bakanı olarak onlarla gidip yardımı dokunabilecekse katılması anlamlı olurdu. Köşkteki herkes bunu biliyordu, Otto olmadan işleri yürütemezlerdi. Ve Otto da bunu biliyordu ki zaten buradan ayrılamama sebebi buydu.
Subaru: 「Ya da sadece mazoşistsindir ama neyse, bunu görmezden geleceğiz.」
Otto: 「Az önce inanılmaz kaba bir şekilde bana katıldın mı yoksa bana mı öyle geliyor!?」
Subaru: 「Önemi yok. Anastasia orada olacak ve bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Bürokrasi sende, askeri görev Garfiel’de. Ve ben de işleri eğlenceli kılmak için varım.」
Otto: 「İşini daha iyi yap o zaman!」
Subaru elinden gelenin en iyisini yapsa da asla Garfiel’den güçlü olamazdı. Ve yine elinden gelenin en iyisini yapsa da bir bürokrat olarak Otto’yu gölgede bırakacak vakit bulamazdı.
Subaru: 「İyi olduğum şeyleri yapacağım. Beako’yla birlikte düşündüğüm ilerlemenin pozitif adımlarından biri de bu.」
Garfiel: 「Sen Emilia-sama ve Beatrice yanındayken sorun yaşamazsın. Yani harika benliğim de Otto’yu korumalı. Benim için arkanı kollarsın, di mi?」
Otto: 「Neden buradaki en büyük yük benmişim gibi geliyor acaba… Buna katıldığımı söyleyemem.」
Subaru ciddileşirken Garfiel bebek bakıcılığı görevini kabul etmiş, Otto se homurdanarak bir yudum daha içki içmişti. Geceye karanlık çökmekteydi, ortam hoştu.
Subaru: 「Yarın meşgul olacağımız için bana müsaade. Peki ya sen, Garfiel?」
Garfiel: 「Ben biraz daha kalıp Otto’yla içicem. Onu Shatranjda yenmeme çok az kaldı. Hazır sarhoşken belki başarırım.」
Diyen Garfiel Subaru’yu umursamadan odanın arka tarafından bir oyun tahtası ve parçalar çıkarttı. Shatranj denen oyun satranca benzer kurallara sahipti. Subaru bu oyunun her dünyada oluşu karşısında etkilenmeden edememişti. Otto’nun bu oyunda bir hayli iyi olduğuysa ortadaydı, Garfiel kendini tamamıyla veriyor olsa da yenilgi üzerine yenilgi alıyordu. Subaru da Othello oyununda abartılı bir şekilde iyi olsa da satrançta zorlanıyordu.
Subaru: 「Fazla geçe kalma. Büyümeni engeller.」
Garfiel: 「Daha önce de böle söyledin diye seni dinledim ama bu lanet olasıca şeyin işlediiine emin misin? Bu yıl hiç büyümüşüm gibi gelmiyo.」
Subaru: 「Frederica senin büyüyüşünün birazını çektiği için senin durumun karmaşık.」
Garfiel: 「Lanet olsun, Abla!」
Diye kükreyen Garfiel dişlerini göstererek Shatranj oyununu masaya vurdu. Sonra da eğilerek dikkatli bir şekilde minik parçaları ayarlamaya koyuldu. Garfiel’in bu eylemlerini izleyen Subaru ise kırmızı suratlı Otto’ya el sallayarak,
Subaru: 「Sen de fazla sarhoş olayım deme. Akşamdan kalma olur ve işe yaramaz hale gelirsen Petra’nın gözünde iyice küçülürsün.」
Otto: 「Son zamanlarda bana çok sert davranıyormuş gibi hissediyorum ama belki de sadece bana öyle geliyordur. Ona bir şeyler söyleyebilir misin?」
Subaru: 「Daha sert davranmasını mı söyleyeyim?」
Otto: 「Daha yumuşak davranmasını istediğim ortada!」
Subaru acı bir gülümsemeyle yanıtlayarak Otto’ya bunun imkansız olduğunu söylemiş, sonra da Shatranj oynayan ikiliyi bırakarak odadan çıkmıştı. Koridordaki kristal ışıklar gece yarısının aşıldığını anlatıyordu. Genellikle bu saatte yatakta olurdu ama-
Subaru: 「Bugün geç kaldım.」
Bu bahaneyle birlikte doğu kanadının üçüncü katındaki odasına giden merdivenleri atlayarak batı kanadındaki kadın yatakhanesine yöneldi. Orada,
Subaru: 「—İçeri girebilir miyim?」
Subaru daima kapıyı çalardı. Yanıt gelmeyeceğini biliyordu. Peki bunu umudu olduğu için mi yapıyordu? Ya da belki de yanıt gelmeyeceğinden emin olmak ve bu sayede unutmamak içindi.
—Göğsünü daima kavuran cehennemi unutmamak için…
Subaru: 「—」
Kapıyı açtı. Onu kapkaranlık bir oda karşıladı. İçerisi köşkteki diğer misafir odalarıyla tıpatıp aynıydı ancak mobilya konusunda eksiklik çekmekteydi. Yalnızca odanın ortasında bir yatak, pencereler, perdeler, ufak bir masa ve çiçeklerle dolu bir vazo mevcuttu. Subaru bundan şikayetçi olacak hiç kimsenin bulunmadığını biliyor ama bu sadelik yine de canını sıkıyordu.
İsterseniz duygusallık deyin ama yine de bu odada biraz insani sıcaklık olmasını arzuluyordu. Belki de bu arzusunu bir zayıflık olarak hiçe saymayı başaracağı bir gün asla gelmeyecekti.
Emilia: <İşleri bu şekilde yorumlarsan tartışmalarımızda ortak bir nokta bulabileceğimizi sanmıyorum. Seni bu halinle çooook beğeniyorum.>
Beatrice: <İmkanlarının ötesinde bir şeyi istemek kötüdür, doğrusu. Subaru, tek başınayken umursamazsın, sanırım… Ama artık tek başına değilsin, o yüzden açgözlülük etsen bile senin için bir şeyler yapmaya çalışacağım, doğrusu.>
Subaru: 「Üzerime titriyorlar. Ve Emilia-tan da bu kışkırtıcı yorumlarla beni boşuna umutlandırıyor.」
Subaru Emilia’nın ‘seni beğeniyorum’ veya ‘çok havalısın’ gibi şeyler söylerken daha dikkatli olmasını umuyordu. Ona hislerini açmıştı fakat Emilia bunun için yeterli olgunluğa sahip değildi. İlişkileri romantik bir noktaya varamamıştı. Zaten ansızın romantikleşebileceğini varsaysalar dahi Subaru da henüz buna zihinsel olarak hazır değildi. Ona iki, yo üç—hatta mümkünse daha çok yıl verilmeliydi. İşte o da böyle bir ezikti.
Subaru: 「Tanrım, buradayken Emilia veya Beatrice’ten bahsetmem çok kaba. Petra duysaydı beni pataklardı.」
Petra köşkte romantizmden ve gerektirdiği inceliklerden en iyi anlayan kişi olabilirdi. Her nasılsa onun dışındaki herkes ilişkiler konusunda berbattı. Roswaal zehirli saplantısıyla başı çekerken diğerlerinin de kendince kusurları vardı. Garfiel’in Ram’a yönelik hisleri ortaokul hoşlantısı seviyesindeydi, Subaru’nunsa konuşmaya dahi hakkı yoktu. Ram’ın aşka yönelik inanılmaz sadakat barındıran fikirleri kafa karıştırıcıydı, Frederica’nın aşk hayatıysa tamamen muammaydı. Otto da bazen sarhoş olduğunda çapkınlıklarından bahsederdi ama bu iddiaların yalan veya numara olduğu konusunda herkes hemfikirdi. Sonuç olarak on üç yaşında bir kızın tüm yetişkinleri bu konuda aşması rezaletti.
Subaru: 「Peki bu kulağa nasıl geliyor? Bu eğilimimin sen uyandıktan sonra bile pek değişeceğini sanmıyorum. Ya benim ezikliğimden ya da senin bana olan saygından...」
Subaru bir sandalye çekerek yatağın yanına oturmuştu. Perdelerden ay ışığı sızmakta, uyumakta olan kızın yüzünü aydınlatmaktaydı.
Ayın ışıkları solgun yüzüne, pembe dudaklarına vuruyordu. Kısa, mavi saçlı uyuyan güzelin kıvrımlı bedeni ince bir gecelikle çevrelenmişti, göğsü aldığı her nefesle yükselip alçalmaktaydı.
—Uyuduğu süre bir yılı aşmıştı.
Subaru: 「Bugün sana anlatacağım çok şey oldu. Bazı davetsiz konuklar geldi, çılgınca bir de teklifleri oldu. Aslında güne her zamanki gibi başlamıştım—」
Subaru uyumakta olan kızla sakince konuşuyordu. Her zamanki tarzıyla komik cümleler kullansa da ses tonu fazlasıyla kibardı. Bir çocuğu uyutur gibi neşeli bir şekilde gününü anlatıyordu.
Kızdan cevap gelmiyordu. Buna rağmen bu buluşmalar her gece tekrarlanıyordu. Bu gece tartışacak çok şey vardı. Ve Subaru ile Uyuyan Güzelin masalı ay gökyüzünde alçalana dek devam edecekti.
# * Hoshin of the wastes için bir çeviri yapamadım. Waste kelimesinin israf, atık vb anlamları var. Hoshin ise yöntem, pusula vb demekmiş. Belki ileride yeniden karşımıza çıkar ve ne ifade ettiğini anlarız diye şimdilik saçma sapan bir şekilde adlandırmak istemedim.
Bölüme gelirsek, tekrar canım Otto diyeceğim, sonra da Rem'e geçeceğim. Onun bu uyuyan hallerini her görüşümde üzülüyorum. Subaru'nun onu ihmal etmeyişiyse huzur veriyor. Ezilen, reddedilen, acı çeken karakterlere hep bir zaafım olduğu için Rem'in mutlu olmasını çok istiyorum Ama o uyanana kadar (tabii uyanabilirse) daha yaşayacak çoook ama çok şeyimiz var. Öyleyse bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..