Cilt 5 Bölüm 6 [ İki Ruh Şövalyesi, İki Açgözlü Tüccar Ve Bir Özverili Melek ] (1/3)

avatar
8490 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 5 Bölüm 6 [ İki Ruh Şövalyesi, İki Açgözlü Tüccar Ve Bir Özverili Melek ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Herkesin beklentilerinin aksine Anastasia ilk darbeyi indirmiş gibi görünüyordu. Konaktaki atmosfer yoğunlaşmaktaydı.

 

Emilia: “—Bizi bizzat karşıladığın için teşekkürler, gerçekten içimi rahatlattı.”

 

Anastasia'nın Emilia’yı karşılamak için dışarı çıkmasının önceden hesaplanmış bir hareket olduğu kesindi. Düşüncelere dalan Subaru ise hafiften kafası karışan Emilia’nın verdiği yanıtla toparlanmıştı.

 

Anastasia Subaru karşısında kaşlarını çatmıştı, muhtemelen yanında duran Garfiel’in kökenini ve kollarına tutunan Beatrice’in kim olduğunu düşünüyordu. Köşkte onlarla gülüp eğlenerek pek çok vakit geçiren Subaru ise onların varlıkları sayesinde sakinliğini koruyordu.

 

Anastasia: “—Her zamanki surat.”

 

Anastasia'nın kendi kendine mırıldanırken Subaru’dan ayrılan gözleri Emilia’ya çevrilmiş, açık yeşil gözlerine hafiften bir alay yerleşmişti. Emilia ile ilişkisi geride kalan yılda bir miktar değişmiş olsa da ufak bir anlaşmazlıkları olması şaşırtıcı değildi.

 


Subaru: “Ehh, hala aynı sevimlilikte… yo, daha da sevimli.”

 

Emilia: “Subaru, bu kadar ciddi bir ifadeyle çocukluk etme.”

 


Bu yanıtı alan Subaru havadaki tuhaflık karşısında burnunu ovuştururken Beatrice’in olanlara dikkat kesildiğini fark etmiş, Anastasia’nın ağzının kenarlarıysa hafif bir gülümsemeyle kıvrılmıştı.

 

Anastasia: “Natsuki-kun, Beyaz Balinanın zapt edilişinden sonra işlerin biraz ters gittiğini duydum. Roswaal’ın sınır topraklarının durumu iyi mi?”

 

Subaru: “Böyle nahoş haberler duymak zorunda kaldığın için üzgünüm. Birlikleriniz sayesinde kendimizi kurtardık. Yoldaşlar olarak birbirimize karşılıklı destek vermeliyiz, haksız mıyım?”

 

Anastasia: “Öyle mi? Senin de böyle düşünmene sevindim. Gelebilmeniz bizi sevindirdi. Julius’u görmeyeli bayağı olmuştur, değil mi?”

 

Subaru’yla dalga geçme fırsatını kaçırmayan Anastasia, onun anında gafil avlanıp kaşlarını çatışını ellerini çırparak izlemişti. Emilia ve Anastasia aynı anda gülerken Subaru ikisinin de Julius’la aralarındaki karmaşık ilişkiyi anlamadığını düşünerek iyice mutsuzlaşıyordu. Bu durumu Emilia’ya anlatmak için defalarca çaba harcamış ama her defasında kaçınılmaz bir başarısızlıkla karşılaşmıştı.

 

Garfiel: “Ah… biraz tuhaf oldu. Bu kadının Emilia-sama’nın düşmanlarından biri olduunu sanıyodum?”

 

O ana dek sessiz kalan Garfiel, düşmanlığını gizlemeye hiç tenezzül etmeden bu soruyu dile getirmişti. Subaru çaresiz bir utançla kafasını kaşır ve Anastasia’nın yuvarlak gözleri iyice yuvarlaklaşırken,

 

Emilia: “Garfiel, yanılmıyorsun ama bayağı abartılı bir şekilde dile getirdin. Sonuçta buraya davet edildik, değil mi?”

 

Garfiel: “Evet ama eninde sonunda birbirinizi sırtınızdan bıçaklamicak mısınız? Kankilik rolü yaptıktan sonra acıtcaktır.”

 

Emilia: “Doğru. Garfiel hassas biri, o yüzden endişeleni…”

 

Garfiel: “—hk! Kimmiş hassas! Neden bahsediyosun, Emilia-sama!”

 

Garfiel kendisinden beklenileceği üzere çabucak Emilia’nın sözlerini başka bir yöne çekmek için araya girmişti. Anastasia da onu merakla izliyor, neden bu kadar utandığını merak ediyordu. Bu esnada,

 

???: “Ah! Garf gelmiş! Hanımım, bana neden haber vermedin!?”

 

Konağın ahşap kapısı pat diye savrularak açılmıştı. Bu hengamenin arkasındaki kişi sevimli suratı kalabalığı görünce ışıldayan kedi kız Mimi’ydi. Odadan uçarcasına çıkmış ve Garfiel’in kolunu sımsıkı yakalayarak herkesi şaşırtmıştı.

 

Mimi: “Hoş geldiniz! Yoruldunuz, yoruldunuz, Mimi sizi odanıza götürsün! Orada kalacaksınız! Hey, kaynak yapmak yok!”

 

Garfiel: “O, Oy, dur, dur bi! Harika benliim kabul etmedi ki… Amma güçlüymüşsün! Ne!?”

 

Mimi: “Bu taraftan! Şuradan! Çabuk!”

 

Narin Mimi Garfiel’in koluna sımsıkı tutunmuştu ve Garfiel, serbest kalabilecek güçte olması gerekse de çaresizce peşinde sürüklenmekteydi. Sebep Mimi’nin gizli bir teknik kullanışı da olabilirdi ama Garfiel’in Mimi’yi sarsarak uzaklaştırmak istemiyor olması daha muhtemeldi. Sonuçta görünüş farklarına rağmen yaşları aynı olmalıydı. 

 

Anastasia: “Err…”

 

Garfiel ufak bir dirençle sürüklenirken Anastasia da Emilia da nadir rastlanan sıkıntılı bir ifadeye bürünmüştü.

 

Anastasia: “Hah, Mimi hep böyle canlıdır ama buna rağmen az önce birazcık şaşırdığımı itiraf etmeliyim.”

 

Emilia: “Ah, doğru. Olsun, bu iyi. Seni yalnız bıraktığını hissedebilirsin diye düşünmüştüm.”

 

Anastasia: “Hiç de bile, sorun değil. Ancak—”

 

Bu etkileşimin ardından Anastasia’nın kısa bir süreliğine yumuşayan bakışları dondurucu bir sakinlikle keskinleşmiş, Subaru istemsizce Emilia’nın önüne geçmişti.

 

Anastasia: “Mimi’nin dikkatini çeken o çocuğun nasıl biri olduğunu söylemenizi istiyorum.”

 

Bu tehlikeli soruda sevimli kızını veya küçük kardeşini koruyan bir kadının sessiz, yakıcı öfkesi mevcuttu. Bu Mimi’nin sevildiğinin göstergesiydi ve daha yeni gelmiş olmalarına rağmen bununla baş etme düşüncesi Subaru’yu tüketmişti.

 

???: “…bir anda bu yorgun surata neden büründün Natsuki-san?”

 

An itibarıyla Otto, yer ejderleri ve vagon için güvenli bir yer ayarlamış ve gruba yetişerek Subaru’nun bitkin vaziyetiyle karşılaşmıştı.

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Pristella’nın ünlü oteli Japon matlarını anımsatan ahşap bir zeminle döşenmişti.  Buranın anında kendisini bir minderin üzerine atan Subaru gibi bitkin yolculara yönelik olduğu aşikardı. Beatrice de sakin bir şekilde Subaru’nun yanındaki yerini almıştı fakat Emilia ve diğerleri dosdoğru yere oturmak konusunda biraz tereddütlü görünüyordu. Uzun, ahşap masa ve geniş salon tamamıyla Japon stili hanları anımsatıyordu, tek eksiklik gerçek bir Japon matıydı.

 

Ancak Subaru gibi uzmanlar nereden puan kıracağını iyi bilirdi.

 

Subaru: “Mesela burada bir kayar kapıyla ahşap kapı yok ve ne yazık ki çalışanlar da kimono giymiyor. Atmosfer tam anlamıyla yaratılmadan dış görünüş olarak bir Japon hanını anımsatması zevksizlik olmuş.”

 

En nihayetinde Subaru çalışanların giyim kuşamı ve misafirperverliğine rağmen ortamın bir kurgu ürünü olduğu şeklindeki rahatsız edici hissi silkinip atamıyordu.

 

Subaru: “Sonuç olarak buraya puanım yetmiş. Zar zor kabul edilebilir bir yer ama iyi olana da notumu veririm. Umarım ileride sıkı çalışıp ilerleme kaydedersiniz.”

 

Beatrice: “Neden bahsediyorsun, doğrusu?”

 

Subaru: “Yalnızca hayal kırıklığımı hafifleten esprili, gamsız ve ucuz bir eğlence şekli… yani elimi bırakmanda bir sakınca yok.”

 

Beatrice: “…emin olmak için azıcık daha tutacağım, sanırım.”

 

Sol elinin tutuluşu bir nebze sıkılaşan Subaru başka bir şey söylemeyerek bakışlarını sağındaki Emilia’ya çevirdi. Tuhaf ortamı inceleyen Emilia ise bu bakışı fark ederek,

 

Emilia: “Çok harika, değil mi? Dışarıdan da azıcık tuhaftı ama içeri girer girmez yere oturup ayakkabılarımı çıkartma işini çooook tuhaf buldum…”

 

Subaru: “Yatak odamda bir yatağım yoktu, yerdeki şiltemde yatardım. Burada onlardan olmaması beni şaşırtır… acaba çalışanlar bana bir tane verebilir mi?”

 

Otto: “Ne kadar da alışılmadık ve gereksiz bir teklif… yoksa Natsuki-san Kararagi tarzı adetlere alışkın mı?”

 

Beatrice’in karşısında oturan Otto sohbete dahil olmuş ve ‘Kararagi tarzı’ kelimeleri Subaru’nun dikkatini çekmişti.

 

Subaru: “‘Kararagi tarzı mı? Bu bina o tarzın ürünü mü?”

 

Otto: “Evet, bu Wafu mimari stili Kararagi’den alıntı, gerçi burada pek yaygın bir kullanımları yok. Kararagi’deyse bu hana benzer dizaynlar geleneksel sayılıyor.”

 

Subaru: “Peki burası neden o tarzda? Diplomasi meselesi falan mı?”

 

Bu binanın Japon dizaynı olduğu şüphesizdi ve Subaru bunun sebebi konusundaki şüphelerini teyit etmek istiyordu.

 

Otto Subaru’nun düşüncelerini bütünlercesine parmağını kaldırarak konuşmaya başladı.

 

Otto: “Sebep Pristella’nın tarihi. İnşasından sorumlu kişi Yabanların Hoshin’iydi. Onu duyduğunu düşünüyorum?”

 

Subaru: “Gerçekten de bu Yabanların Hoshin’i hakkında birkaç şey işittim.”

 

Otto: “O kadar karanlık bir çağda doğmuş olmasına rağmen pek çok başarı elde etti. Ona bir Bilge demek bile yetersiz kalacaktır. Fakat o kadar göz kamaştırıcı olması en nihayetinde ihtilaflara yol açtı.”

 

Otto’nun hikayesi yaklaşık yüz yıl öncesine, Lugnica ve Kararagi kültürlerinin birbirinden ayrıldığı zamana dayanıyordu. Pristella coğrafi olarak Lugnica sınırlarındaydı fakat kurucusu olan Hoshin kendisini Kararagi’li görüyor ve yine öyle görünüyordu. Lugnica Kararagi’nin kültürel etkisinden hoşlanmamış ve kültürlerinin tüm izlerini silmeye çalışmış fakat yerliler buna karşı çıkıp protesto etmiş, bu da Lugnica ve Kararagi arasında bölgesel anlaşmazlıklara yol açmıştı. En nihayetinde de diplomatik ilişkiler iki ülkenin ilişkilerini keseceği noktaya dek kötüleşmişti.

 

Otto: “Neyse ki bu çok sürmedi. Yönetmelik yavaş yavaş rahatladı ve Lugnica ile Kararagi ilişkilerini onardı. Bu süreçte Kararagi ithalatı yavaşladı. Muhtemelen sebep Lugnica’nın güvenlik önlemlerini gevşetmedeki rahatlığıydı.”

 

Subaru: “Her halükârda problemin çözülmesi iyi olmuş. Yani Kararagi gelenekleri Hoshin’e mi dayanıyor?”

 

Otto: “Öyle görünüyor. Hoshin başından beri ilerici fikirleri olan biriydi. İdeoloji, teknoloji ve yasalar üzerindeki etkisi çok kuvvetli.”

 

Subaru: “—Anlıyorum.”

 

Subaru yanıtını almıştı. Ve Otto’nun hikayesi, Kararagi’nin kurucusu olan Yabanların Hoshin’inin de Subaru ve Al gibi farklı bir dünyadan çağrıldığı fikrini onaylıyordu.

 

#Eğer bu teori doğruysa başka bir dünyadan getirilen 3. kişiyi tanımış bulunuyoruz. Acaba bu olay nasıl ve neden gerçekleşiyor ve ne zamana dayanıyor? Bu seride o kadar çok soru ve gizem var ki ölmeden hepsini çözebilecek miyiz çok merak ediyorum doğrusu  
Öyleyse çözecek çokça gizem, bulacak çokça cevap için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr