Cilt 5 Bölüm 48 [ Bir Gün Seveceği Kişi ] (1/3)

avatar
5401 7

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 5 Bölüm 48 [ Bir Gün Seveceği Kişi ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy 



Emilia bir an için kendisine söylenen şeyi anlayamadı.

 

Ve hiç düşünmeden yutkundu. Önündeki genç adam—Regulus ise karşılığında gülümseyerek bir elini kaldırdı.

 

Regulus: “Aah, böyle ansızın sorduğum için üzgünüm. Seni birazcık şok etmiş olabilirim. O konuda içtenlikle özür dilerim. Sürekli bunu söylüyor gibiyim ama ben özür dilemeyi becerebilen bir adamım. Bu dünyada günahlarından haberdar olmayan, onu bunu suçlayan, kendi hatalarını kabullenemeyecek kadar değersiz nahoş insanlar da var. Doğumlarından şu anlarına dek ne var ne yoksa dökseniz ve inceleseniz bile tek bir şeyde dahi hata etmediklerini sanıyorlar. Bu şekilde yanılıyorlar ama daha ne kadar küstah olabilirler ki? Ayaklarının altında yatanları birazcık daha inceleyebilseler ve kendilerini dünyanın uçsuz bucaksızlığıyla kıyaslayıp varlıklarının aslında ne kadar ufak olduğunu anlasalar bu hale gelmezlerdi. Tek bir özür, kişilik dedikleri bu mu? İşte bu, karakterlerini yansıtıyor. Sence de öyle değil mi?”

 

Emilia: “Yani, özür dilemek önemli?”

 

Regulus: “Doğru! Aynen öyle, özür dilemek önemli. Rahatladım. Bariz bir gerçek, senin de bunu anlamış görünmen beni bayağı rahatlattı. Bu dünyada böyle bariz bir şeyi bile anlayamayanların sayısı beklenmedik derecede çok. Bu da onlardan hoşlanmamama yol açıyor. Yani karı koca arasında özür dileme konusunda bir anlayış geliştirme meselesi sorun olmayacak gibi görünüyor. Rahatladım, sanırım bundan böyle seninle iyi anlaşacağız. İşte böyle, özrümü diledim. Buradaki problem birazcık sabırsız davranmış olmam……”

 

Bu noktaya dek konuşmuş olan Regulus’un gözleri Emilia’yı baştan ayağa süzüyordu. Bedeni yalnızca bir battaniyeyle sarılmış olan Emilia ise bu manzara karşısında bir nebze donakalmış durumdaydı.

 

Regulus: “Evet, utangaçlık da eşler arasında önemlidir. Bu konuda çok iyi olduğunu düşünüyorum. Bir kez daha az önceki soruma dönecek olursak, beni yanlış anlamamanı tercih ederim. Ben, her şeyden öte, bekaretini dünyevi bir bakış açısıyla sorgulamıyordum. Bunu defalarca kez dile getirdim ama ben senin kocanım, sen de benim karımsın. Güçlü bir sevgi ve nezaket bağı olmadan evlilik olmaz. Sevgi denen uzun, uzun zincirle bağlanıp her şeyini partnerine adaman bariz bir gereklilik. Bu yüzden bir başka adam tarafından hiç dokunulmamış olmalısın……İhtiyacım olan bu tarz bir garanti.”

 

Emilia: “Başkaları tarafından dokunulmadığımın garantisi mi……?”

 

Regulus: “Tabii ki bekaretini koruyup korumadığını kesin bir kanıtla teyit etmek istemek saçmalık olur. Ama bir mihenk taşı olarak bunun hatırı sayılır bir değeri olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden hoşuna gitmeyecek bir tecrübe olacağını bile bile, kasten, bu soruyu sordum. Sebebin sana olan sevgim olduğunu anlamanı isterim. Sevmediğin, senin bekaretini umursayan bir yabancıyım. Ama seni sevdiğim için bunu öğrenmek istiyorum.”

 

Regulus düşüncelerinin ardındaki mantığı akıcı ve daimî bir şekilde anlatıyordu. Onun kelime dalgalarına maruz kalan Emilia ise bu soğukkanlı konuşmaları sürdüren Regulus’dan ürpertici bir his alıyordu.

 

Sebebini bilmese de görünüşündeki bir şeyler kalbinde ardı arkası kesilmeyen bir deja vu hissi doğuruyor ve duydukları hafızasına kazınmadan su gibi akıp gidiyordu. Farkında olduğu tek bir şey vardı.

 

Adamın önem verdiği “bekaret” terimi. O da——

 

Regulus: “Ve bu yüzden bir kez daha sormak istiyorum. ——Hey, bakire misin? Yoksa değil misin?”

 

Emilia: “Umm, “bakire” derken ne kastediyorsun? Üzgünüm. Daha önce hiç duymamıştım.”

 

Regulus: “…..Ne?”

 

Süslü kelimelerle hazırlanan bir soruyla karşılaşan Emilia’nın özür dilercesine verdiği yanıt buydu.

 

Regulus’un bu kelimeyle güçlü bir bağı olduğunu biliyordu ama o kelimenin anlamını bilemiyordu.

 

Belki de genç kız demektir, diye düşünüyordu.

 

Kısık bir sesle sorusunu soran ve Emilia’nın yanıtını alan Regulus’unsa ifadesi bulutlanmıştı.

 

Bu şekilde önce gözlerini, sonra da çenesini kapattı. Bu düşünceli tavrıyla kazandığı görünüm iyice tedirginlik vericiydi fakat sessizliği hayal edildiği kadar uzun sürmedi.

 

Gözlerini irice açarak bir elini Emilia’ya uzattı. Ve-

 

Regulus: “Harika. ——Sen benim için ideal kızsın.”

 

Emilia: “Eeh?”

 

Emilia’nın elini tutan Regulus’un yüzü ışıl ışıl bir gülümsemeyle aydınlanmıştı.

 

Önceki gülümsemelerinin aksine bu defa gerçekten mutlu görünüyordu. Ebeveynlerinden çok istediği bir oyuncağı alan neşe dolu bir çocuğa benziyordu.

 

Emilia’nın yakaladığı elini aşağı yukarı sallıyor, bu hareketi defalarca tekrarlıyordu.

 

Regulus: “Evet. İşte böyle olması lazım. Bedenin bekareti aşağı, bedenin bekareti yukarı, bu benim mihenk taşım olmaya gerçekten uygun değil, oldum olası böyle düşünmüşümdür. Fakat senin kalbinde gerçek bir saflık yatıyor. Bedeninin bekareti tanrı vergisi! Esas önemli olan zihninin de bekaretini koruyor olması. Gerçeğe dokunduğumu hissediyorum. Harika. Tatminkâr benliğime yepyeni bir şey kattın.”

 

Emilia: “——”

 

Regulus: “Evet, evet, anlıyorum. İçin rahat etsin, seni karım olarak hoş karşılayacağım. Ayrıca bu sayede önemli bir şey fark ettim. Bundan böyle yeni bir eş kabul ederken yalnızca bekaretlerini sorgulamak yeterli gelmeyecek. Bekaretin ne olduğunu bile bilmeyecek bir çocukluk seviyesinde değillerse bir eş olarak değerleri düşecek. Yetişkin kalbi iş görmez. Karılarıma yakışmaz.”

 

Emilia’nın elini bırakan Regulus, bu kelimelerden sonra son derece tatminkâr bir ifadeyle geri çekildi.

 

Emilia ise onun ne kastettiğini hala pek anlayabilmiş değildi. Öncelikle kullandığı “karı” ve “koca” kelimeleri kendisi için bir gizemdi. Anladığı kadarıyla karılık ve kocalık anne babalık gibi bir şeydi ama Regulus’un söylemleri akla pek çok karı getiriyordu. Bu düşünceyse Emilia’nın evli çiftlere yönelik düşüncesine uymuyordu. Belki de farklı bir telaffuz konsepti söz konusuydu?

 

Regulus: “Aaah, bu şekilde görünmeye de devam edemezsin. Sana hemen kıyafet ayarlatacağım. ———184 Numara! Buraya gel.”

 

Emilia: “———”

 

Kafası karışan Emilia’yı bir başına bırakan Regulus ansızın bir numaraya seslendi ve hemen ardından koridorun diğer tarafında Emilia’nın odasından çıkmış olan kadın belirdi. Uzun, sarı saçlı ve kibar mizaçlı kadın Regulus’un yanına vararak onu çekingen bir edayla selamladı. Regulus ise onun selamına başıyla onay vererek,

 

Regulus: “Onun için…… 79 Numara için kıyafet ayarla. Hazır olur olmaz düğünü gerçekleştireceğim. Bu çocuk da sizinle aynı pozisyonda. İyi geçinin ve onunla ilgilenin.”

 

184 Numara: “———”

 

Regulus: “Evet, artık gülme eğiliminde değilsin. ———İyi çocuk. İyi eş.”

 

Regulus’un sessizce başını sallayan kadına tatminkâr bir şekilde kurduğu cümle buydu.

 

Sonra da hala olanları kavrayamamış görünen Emilia’nın yaklaşışıyla bir parmağını gümüş saçlarında gezdirerek kafasını okşadı.

 

Regulus: “Öyleyse bir müddet sonra...”

 

Emilia: “Evet……”

 

Emilia’nın içgüdüleri, adama karşı çıkmaması gerektiğini söylüyordu.

 

Onun bu kısa yanıtını kabul eden Regulus, adım sesleriyle birlikte koridorun öteki ucunda gözden kayboldu.

 

Regulus yalnızca sakince yanında dursa da———bundan fazlasını yapmasa da varlığı tuhaf bir baskı yayıyor, Emilia’ya eski yurdunun tehlike altında olduğu zamanları anımsatan bir tehdit izlenimi veriyordu.

 

184 Numara: “Buradan.”

 

Emilia’nın yanındaki kadın ansızın seslenmiş, kadının sesini ilk defa işiten Emilia ise net güzelliğinden yaylı bir enstrüman havası almıştı. Fakat bu ses de aynı ifadesi gibi tüm duyguları donmuş, sertlenmiş hissi veriyordu.

 

Emilia: “Hey, üzgünüm. Benim, sormak istediğim bir ton soru var……”

 

184 Numara: “Yeni kıyafetlerin.”

 

Emilia: “Kıyafet önemli ama bir de….. Şey, buranın neresi olduğunu biliyor musun? Cadı Tarikatının bir üyesiyle birlikte Pristella’da bir meydandaydım……Ah, gerçekten.”

 

Sorularını sormaya çalışan Emilia’yı duymazdan gelen kadın, hızla yürümeye başlamıştı. Çabucak onu takip eden Emilia ise durumunu aydınlatma ihtimali olan soruları sormayı sürdürüyor ama tek bir yanıt dahi alamıyordu.

 

Önündeki kadının rehberliğinde öncesinde uyumakta olduğu odanın yanındaki odaya ulaşmıştı. Burası da basitçe düzenlenmiş ve mobilyaları zorla içeri tıkıştırılmış bir alana benziyordu.

 

Emilia: “Burası orijinalinde farklı bir oda olmalı……”

 

184 Numara: “Kıyafetler özenle seçildi ve Koca-sama tarafından getirildi. 79 Numara, bunları giyeceksin.”

 

Emilia: 79 Numara derken beni mi kastediyorsun? Galiba az önce Regulus da öyle söylemişti. Peki sen……”

 

184 Numara: “Ben 184 Numarayım. Senin gibi ben de onun karısıyım.”

 

Emilia: “Benim gibi……”

 

Kapı kapandığı vakit kadın———kendisini 184 Numara olarak tanıtarak nihayet konuşmaya başlamıştı. Duygularını yitirmiş sesinde hiçbir değişiklik olmasa da bir konuşma gerçekleştirmesi mümkün görünüyordu.

 

Emilia: “‘Karı’ kelimesini birkaç defa sorguladım ama anlamı ‘hanımla’ aynı mı? Öyleyse Regulus’un hanımı olduğumu sanmıyorum……”

 

184 Numara: “Sen bu fikirde olmasan da o öyle. Ve o, bu fikre kapıldıysa senin fikirlerinin bir önemi yok demektir.”

 

Emilia: “Ama bu tuhaf değil mi… Bir hanım olmak için beyinle evlenmen gerekir, haksız mıyım? Ben Regulus’la evlenmedim ve evlenmek gibi bir düşüncem de yok. Evlilik bir kadınla erkeğin birlikte kalacağını ve birbirlerini sevmeyi sürdüreceğini söylemeleridir. Ben, henüz hiç kimseye böyle bir söz veremem...”

 

184 Numara: “Eğer bir düğün töreninden bahsediyorsan şu anda hazırlanıyor. Böylece mesele hallolacak.”

 

184 Numara Emilia’nın söylediklerini dinliyor gibi görünmüyordu. Bir diyalog gerçekleşiyor gibi dursa da aslında gerçekleşmiyor ve Emilia’nın kafası giderek daha da karışıyordu.

 

Bu esnada 184 Numara Emilia’ya yaklaşmış, üzerindeki örtüyü çekiştirmeye başlamıştı.

 

Emilia: “Ah, bekle, ne yapıyorsun?”

 

184 Numara: “Sana hemencecik gelinliğini giydiriyorum. Neyse ki kıyafetlerin çoktan hazırlandı. Soyup yatağa yatırıldığında ölçülerin alındı, o yüzden için rahat etsin.”

 

Emilia: “Beni soyan sen miydin?”

 

184 Numara: “Koca-sama yaptı mı sanmıştın? İçin rahat etsin lütfen. Kadınların tenine göz atmak gibi bir alışkanlığı yoktur, zaten kadınlarla ilgilenmez de. Bekaretinin garanti edilişinden sonra hiçbir şey yapmaz.”

 

Emilia: “Sen de mi şu ‘bekaretten’ bahsediyorsun?”

 

184 Numara: “……Şaşırtıcı. Belli ki rol yapmıyormuşsun, gerçekten bilmiyorsun, öyle mi?”

 

184 Numaranın ifadesinde ilk defa bir duyguyu hafiften andıran bir şeyler belirmişti. İşte bu hafiften şaşkın görünümün karşısında gözleri irileşen Emilia birazcık gülümseyerek,

 

Emilia: “Aa, demek şaşırabiliyormuşsun. Öyleyse gülümseyerek de konuşabilirsin. Bence bu sana daha çok yakışır.”

 

184 Numara: “……Koca-sama bunu arzulamıyor. Ayrıca sana da bir tavsiye vereceğim: Koca-sama olağan görünümden hoşlanıyor. Gülmemen, öfkelenmemen veya ifadeni değiştirmemen akıllıca olur. Mümkünse ağzını bile açmaman daha iyi, sanırım.”

 

Emilia: “Konuşmamamı mı söylüyorsun? Ama neden?”

 

184 Numara: “Çünkü söyleyeceklerinin Koca-sama’nın haklarını ihlal edip etmeyeceğini bilemezsin.”

 

Emilia’nın üzerinden örtüsünü alan 184 Numara, iç çamaşırlarını uzattı. Aldığı çamaşırları bedenine tutan Emilia ise bedenlerinin mükemmel bir şekilde uyacak gibi göründüğünü fark etti.

 

Onları giyinir ve bir yandan kollarıyla bacaklarını sallarkense 184 Numara ansızın uzunca bir iç çekti.

 

Emilia: “Bir sorun mu var?”

 

184 Numara: “…..Yo, yalnızca güzel olduğunu düşünüyordum. Küçük ellerin ve ayakların, beyaz tenin ve bilhassa uzun, gümüş saçların.”

 

Emilia: “——? Teşekkürler. Gerçekten bunu kastetmesen de sevindim. Bana böyle şeyleri sadece Subaru ve Anne söylüyor.”

 

184 Numara: “Subaru…… Bir erkek mi?”

 

Emilia: “Evet, benim şövalyem. Benim için geee~rçekten endişeleniyordur sanırım. O yüzden nerede olduğumu bir an önce öğrenmem lazım……”

 

Sahiden çok endişelenmiş olmalıydı.

 

Emilia’nın aklındaysa Subaru’nun ne yapıyor olduğuna dair herhangi bir endişe yoktu. Çünkü yanında Beatrice vardı ve Subaru’nun ölebileceği bir duruma düşeceği Emilia’nın aklına hiçbir şekilde gelmiyordu. O bir şekilde işin içinden çıkardı.

 

Dolayısıyla rehin alınıp da Subaru’ya bir şeyler söyleyememek gerçekten acınasıydı.

 

184 Numara: “O Subaru dediğin adamdan Koca-sama’ya sakın bahsetme.”

 

Emilia: “Ah, neden?”

 

184 Numara: “Koca-sama’nın kelimelerini kullanacak olursam, zihninin bekaretinden şüphe edilebilir.”

 

Emilia: “Yine şu ‘bekaret’.”

 

Bir açıklama yapılmaksızın o terimin sebep gösterilmesi gerçekten kafa karıştırıcıydı.

 

Bu sırada suratı asılan Emilia’ya bundan öte bir açıklama sunmayan 184 Numara, dolaptan bembeyaz bir elbise çıkartarak Emilia’nın bedenine yaklaştırdı.

 

Ön tarafı parıl parıl süslemelerle dolu, güzel bir elbiseydi.

 

Emilia: “Ama bununla hareket etmek zor olacak gibi görünüyor.”

 

184 Numara: “Şikâyetlerde bulunmaman da akıllıca olur. Şimdi seni giydireceğim.”

 

Böylesine harika bir kıyafetin kendisine uyup uymayacağını merak ederek kafasını eğen Emilia, işte böylece 184 Numaranın talimatlarıyla birlikte elbisesini giyinmeye başladı.

 

#Bayramda bölüm atmak zor olacağı için bugünden bir bölüm atayım da bayramı boş geçmeyelim dedim :) Emilia’nın sonsuz saflığı ve Regulus’un sinir bozucu söylemleriyle tamamladığımız bölümün sonraki kısımları daha heyecanlı olacak gibi görünüyor. Bayağı uzun olduğu için bölmek zorunda kaldım. Haftaya yeni bölümlerde görüşmek üzere arkadaşlar, şimdiden iyi bayramlar, mutlu hafta sonları!

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr