Cilt 5 Bölüm 48 [ Bir Gün Seveceği Kişi ] (3/3)

avatar
5065 8

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 5 Bölüm 48 [ Bir Gün Seveceği Kişi ] (3/3)


Çevirmen : Clumsy



Sonrasında tören hazırlıkları düzenli bir seyirde devam etti.

 

Profesyonel olmasalar da hasar öyle iyi onarılmıştı ki zar zor fark edilecek hale gelmişti. Yalnızca bu sağlam ustalığa bakmak bile bu kadınların Regulus’un öfke nöbetlerinin arkasını ne sıklıkla temizlemek zorunda kaldıklarını anlatmaya yetiyordu.

 

Emilia’nın düğünü gerçekleştirmeyi kabul edişinin ardından 184 Numara ve Regulus’un bir iki karısı birleşerek giyinme odasında gelinin saçlarını toplamış, onu birkaç takı tokayla süslemişti.

 

Annerose’un saçını yapmakta yardım ettiği zamanlar dışında, Puck kristalin içerisinde gözden kayboldu kaybolalı, Emilia’nın saçları ilk defa böyle özenli bir şekilde yapılmıştı.

 

Uzun gümüş saçları yukarıda toplanıp örülmüştü.

 

Beyaz elbisesinin saflığını dağıtmamak adına birkaç basit süslemeyle yetinilen Emilia’nın gelin görünümü böylece tamamlanmıştı.

 

Emilia: “――――”

 

Aynadaki yansımasına bakan Emilia, kadınların emeğine hayran kalmıştı.

 

Gerçekten de normal halinden çok farklı görünüyordu. Subaru’nun arada bir yaptığı talepler dışında saçıyla ilgili bir talepte bulunan kimse olmayınca böyle kadınsı bir cazibeye kavuşmayalı bayağı olmuştu.

 

Yine de ziyan olduğunu, boşa gittiğini hissetmeden edemiyordu.

 

184 Numara: “Peki, hadi gidelim. Koca-sama’nın moralini bozmamaya dikkat et lütfen.”

 

184 Numaranın Emilia’ya yaptığı bu hatırlatmayla birlikte grup, giyinme odasından çıktı.

 

Ve şapele dönen Emilia, çoktan dizilmiş halde kendisinin gelişini bekleyen katılımcıları gördü―― her biri Regulus’un karıları olan bu katılımcılara beyaz smokiniyle mihrabın önünde dikilen Regulus da dahil olmuştu.

 

Bunu gören Emilia, prosedürleri tam anlamıyla bilmiyor olsa da girişten kırmızı halıya adımını atarak Regulus’un beklemekte olduğu mihraba doğru ilerlemeye başladı.

 

Regulus da güzelce süslenen Emilia’yı gözüne kestirdiği anda tatminkâr bir şekilde başıyla onay vererek,

 

Regulus: “Elbiseni giyindiğinde seni neredeyse tanıyamayacaktım, süslemelerse işi bambaşka bir seviyeye taşımış. 79 Numarayı boş bırakmakta haklıymışım. Verdiğim karardan daha memnun olamazdım.”

 

Emilia: “79 Numara mı……O numara neden boştu ki?”

 

Regulus: “Ehh, zamanında o numaraya tam uyduğunu düşündüğüm bir kadın vardı ama maalesef düğünün gerçekleşmesinden önce buna uygun olmadığında karar kıldım. Hayati önem taşıyan görünümü ideallerime çok yakın olsa da o sırayı gönülsüzce boşalttım. Ama bu sayede seninle tanıştım, yani neticede tüm bunlara değermiş.”

 

Emilia: “Sırayı… boşalttın……”

 

Bu ne anlama geliyordu?

 

Bu kelimelerin doğurduğu izlenim, Emilia’nın halihazırda hissettiği tuhaflığı iyice yoğunlaştırıyordu.

 

Ama belli belirsiz hatları olan bu tuhaflığa tam anlamıyla parmak basamıyordu. Bu esnada gelinlikli Emilia’nın önünde takımını düzenleyen Regulus,

 

Regulus: “Ee, artık düğün törenini gerçekleştirelim mi? Sanırım pek resmi olmayacak ama umursamazsın diye umuyorum? Tören düzgün bir şekilde ilerlediği takdirde geri kalanı yüzeysel detaylar. Ben yüzeysel şeylere önem verip de işin özünü kaçıran ahmaklardan değilim. Bir meselenin özünü görmeyi başaramamak gülünesi. Bir insan nasıl yalnızca dış görünüş ve yüzeysel şeylerle tatmin olabilir ki? Cahil, kendi kendine yeten varlıklarıyla yetinenler öylesine aptallar ki arkalarından gülündüğünün dahi farkına varmıyorlar.”

 

Emilia: “――――”

 

Regulus anlaşılması güç tiradını sürdürürken 184 Numara, mihrabın diğer tarafındaki yerini almıştı. Belli ki törenin yöneticiliğini o üstlenecekti.

 

Sahiden de Regulus’un 53 karısını koordine etme görevini de o üstlenmiş gibi görünüyordu. Tabii Regulus aklına azıcık estiğinde herhangi birini öldürebilecekken bu koordinasyonun neye yaradığı net değildi.

 

Bu da o adamın bağışlanamayacak olmasına yol açan sebeplerden bir başkasıydı.

 

Emilia: “Şey, Regulus. Sana evlenmeden önce söylemem gereken bir şey var.”

 

Bu yüzden Emilia, bunu tam anlamıyla netleştirmek istiyordu.

 

Emilia’nın sözleri 184 Numaranın ifadesini gerginleştirmişti. Fakat Regulus şaşırtıcı bir şekilde dostane bir kafa sallayışıyla karşılık verdi.

 

Regulus: “Aah, doğru ya. Benim de karım olmandan önce sana söylemek istediğim önemli şeyler vardı. Gerçi sanırım seni evlendikten sonra da yavaş yavaş eğitebilirdim ama önceden zihinsel olarak hazırlanman hayati önem taşıyor. Ufak tefek farklılıklarımızı evlendikten sonra keşfetmemiz trajik olurdu, sence de öyle değil mi? Böylesine talihsiz bir şeyin yaşanmayacağından emin olmak adına düşüncelerimizi açıkça paylaşmamız kritik önemde diye düşünüyorum. Çift olduğumuz vakit kalben ve ruhen bağlanacağız, dolayısıyla öncelikle bu meseleyi halletmemiz önem taşıyor.”

 

Emilia: “Mmn, evet. Bu kalben ve ruhen bağlanmak anlamına geliyorsa önemlidir tabii.”

 

Regulus: “Değil mi? Aynı düşüncede olmamız güzel. Şimdi, diğer karılarım sana bazı kuralları çoktan açıklamış olmalı ama neden üstünden geçmeyelim ki! Birincisi, benimle evlendikten sonra gülümsemen yasak.”

 

Emilia: “……?”

 

Kaşlarını çatan Emilia, Regulus’un ne kastettiğini anlamış gibi görünmüyordu. Fakat Regulus bir parmağını kaldırarak, “Ehh…” diyerek devam etmekteydi.

 

Regulus: “Bilesin ki bu bayağı önemli. Suratını beğeniyorum. Gerçekten beğeniyorum. Karılarımı suratlarına göre seçerim. Güzel, tatlı, etkileyici şekilde orantılı suratlar. Toplam 291 karım oldu ve hepsi de güzel suratlara sahipti. Senin suratın da öyle. İşte bu yüzden benim karım olacaksın. Bunu anlıyor musun?”

 

Emilia: “――――”

 

Regulus: “Ben şöyle düşünüyorum. Bu dünyada benden çok daha bencil çok ama çok fazla kişi var. Sen de sık sık daha evlendikleri saniyede aşkları ölmeye başlayan çiftleri işitmiyor musun? Birbirlerinden hoşlandıkları için bir ilişki kuruyorlar ama birlikte yaşamaya başladıkları anda türlü türlü problem patlak veriyor. Uyuşmayan damak tatları. Uyuşmayan alışkanlıklar. Uyuşmayan hobiler. Uyuşmayan takvimler. Tüm bunlar bencilce bahaneler ve partnerleriyle ilgili hayalleri yıkılmaya başladığı anda birbirlerine çöp muamelesi gösteriyorlar. Böylesine umutsuz insanlardan tümüyle tiksiniyorum.”

 

Gülümseyen Regulus, aşk hakkındaki görüşünü mutlu mesut yüceltiyordu.

 

Aşkı aşağılayanlara yönelik öfkesini masumca, çekincesizce dışa vuruyor, bu konuda geveliyordu.

 

Regulus: “Kim birazcık bencil değildir ki? Ama hayal kırıklığına uğramak neden? Yani hoşlandığın kişi senden farklı duyarlılıklara sahip olabilir ama hayal kırıklığına uğramak neden? İnsanlar nasıl bu kadar aptal olabiliyor? Saçma değil mi bu? Bu yüzden partnerlerimi suratlarına bakarak seçiyorum. Partnerim hoşlandığım bir surata sahipse ardında nasıl bir kişi olduğuna dair herhangi bir hayal kurup sonrasında hayal kırıklığına uğramıyorum. O surat orada olduğu sürece aşkım asla ölmüyor.”

 

Emilia: “――――”

 

Regulus: “Çıkarttıkları kıyafetleri ortadan kaldırmasalar da. Ayrım gözetmeksizin çocukları doğrayan manyak bir katil olsalar da. Aşçılık yetenekleri berbat olsa da. Borçlarını ödeyebilmek için kardeşlerini satıp kaçsalar da. Renklilerle beyazları ayırmayıp kıyafetlerin rengini bozsalar da. Gizliden gizliye zevkine hayvanları öldüren bir psikopat olsalar da. Korkunç bir giyim zevkine sahip olsalar da. Hırsız doğalı olsalar da. Banyo yapmayı sevmeseler ve evsiz gibi koksalar da. Kıyametin sahiden geldiğine inanıp bu konuda konuşup dursalar da―― onlardan hoşlanmayı bırakmıyorum.”

 

Regulus ortamdaki 53 kadını art arda işaret ederek bağırmıştı.

 

Hangi tarifin hangi kadını anlattığı belirsizdi. Zaten Emilia Regulus’un kadınları nasıl olup da yalnızca suratlarına bakarak sevebildiğini, altındaki insanı ayrı tutabildiğini de anlayabilmiş değildi.

 

Regulus: “Asla ‘zamanında severdim’ gibi bir geçmiş zaman kullanmayacağım. Suratını seviyorum. Ve dünyadaki herkesi katletmenin peşinde koşan bir Cadı olsan bile sana yönelik bir hayal kırıklığım olmayacak. Suratın benimle olduğu sürece.”

 

Emilia: “……Bunun gülümsememekle ne alakası var?”

 

Regulus: “Son derece basit. Bazen normalde tatlı ve güzel olan bir kızın gülümserken itici hale geldiği olur, değil mi? İşte ben böyle bir şeye müsaade edemem. Sadece gülümsemek değil, ağlamak da aynı şekilde. Her halükârda tatlı, sevimli suratının herhangi bir şekilde bozulmasına müsaade edemem. Bu yüzden gülümsemek yok. Ağlamak yok. Somurtmak yok. Sadece sevimliliğe izin var.”

 

Emilia’nın çenesini parmak uçlarıyla tutan Regulus, sessizce bu talepte bulunmuştu.

 

Talebin reddedilişi halinde neler olacağının cevabıysa az önce yaşananlarda yatıyordu.

 

Ancak suratlarını sevdiğini iddia ederken böyle anlamsız gaddarlıklar sergileyebilmesi hiçbir anlam ifade etmiyordu.

 

Emilia: “Suratlarını sevdiğini ve asla hayal kırıklığına uğramayacağını söylüyorsun…… öyleyse az önce bu kişiye neden saldırdın?”

 

Regulus: “Ha?”

 

Emilia’nın 184 Numarayı işaret ettiğini gören Regulus’un kafası eğilmişti.

 

Kolunu hiç indirmeden Regulus’un parmaklarından kurtulan Emilia,

 

Emilia: “Onu çekmemiş olsaydım öleceği kesindi. O da senin suratını sevdiğin ve bu yüzden karın yaptığın biri, doğru mu? Eğer doğruysa böyle bir şeyi nasıl yapabildin?”

 

Regulus: “Aah, bu da basit. Çünkü ılımlılığıma rağmen moralimi bozmayı başardı. Çok fazla şey istemiyorum, değil mi? Ama bazı insanlar fazla düşüncesiz. Karılarımın hiçbirinin öyle olmayacağını düşünüyordum fakat böyle bir şey gözlerimin önünde gerçekleşince başka ne yapabilirdim ki? Yapacak bir şey olmayınca yükümlülüklerimi yerine getirmekten başka şansım kalmıyor.”

 

Emilia: “Yani böylece hayal kırıklığına mı uğradın? Az önce söylediklerinle çelişiyorsun……”

 

Regulus: “Hayal kırıklığına uğramadım. Hala suratından hoşlanıyorum, onu hala seviyorum. Ölse de ona olan sevgimin devam ettiği gerçeği değişmeyecek. Sen de bunu sık sık duymaz mısın? “O ölse bile senin kalbinde yaşıyor, çünkü ona olan sevgin varlığını koruyor ve silinmeyecek” İşte benim için de durum tam olarak bu.”

 

Regulus’un çarpık mantığı kusursuzdu.

 

En ufak bir kafa karışıklığı olmaksızın, kusursuz bir şekilde bütünüyle zihnine yerleşmişti. İnkara yer bırakmıyordu, harikaydı, hatasızdı.

 

Nutku tutulan Emilia’nın önündeki Regulus’un kaşları çatılıyordu. Çünkü sessizleşen Emilia’nın gözlerinde bir güvensizlik belirtisi tespit etmişti.

 

Regulus: “Açıkçası bunu bir süredir merak ediyorum…… senin, benimle bir problemin olabilir mi acaba? Eğer öyleyse gerçekten hayal kırıklığına uğratıcı olur. Seni düşünerek taviz üstüne taviz veriyorum ama sen benim tavizlerimi hiç takdir etmiyorsun, öyle mi? Bir insan laftan ibaret olmamalı, bilesin. Bir başkasının hislerini azıcık olsun önemsiyorsan, kendini bir başkasının yerine koyabiliyorsan böyle olmazsın, diye düşünüyorum. Kişi bu kadarcık çabayı bile sarf edemiyorsa herhangi bir değeri nasıl hak eder bilemiyorum. Bu kabalık. Daha da spesifik olmak gerekirse, bana yönelik bir kabalık. Ve bu, bu bağışlanamaz.”

 

Emilia: “Ben evliliğin geeeeerçekten güzel bir şey olması gerektiğini düşünüyorum.”

 

Regulus: “Ha?”

 

Emilia: “Evlilik birbirini seven ve birlikte olmak isteyen iki kişinin katıldığı bir tören. Birinden hoşlanmak geeeeerçekten büyük bir mesele ve bu dünyadaki onca insan arasından birini bulup hoşlanman, o kişinin de senden hoşlanması…… bence harika bir şey.”

 

Gelinliğinin içerisindeki Emilia bir elini göğsüne götürüp konuşurken onu dinleyen Regulus’un surat ifadesi hayret içerisinde değişiyordu. Mihraptaki 184 Numara da dahil olmak üzere ortamdaki karılarının ifadeleri de kararmaya başlamıştı.

 

Benim için endişeleniyor olmalılar, diye düşünüyordu Emilia.

 

――Bu da neticede şefkatli, iyi kalpli insanlar olduklarının kanıtıydı.

 

Emilia: “Karılarına neden numaralarıyla sesleniyorsun?”

 

Regulus: “Neden isimlere takılıp kalalım ki? Aynı yüzeysel şeylerin batağına saplanmak gibi bu da aşkın tamamen yanlış anlaşılması. Aşkımın gerçekliğine güvenmek için böyle yüzeysel süslemelere ihtiyacım yok. Ve bu yüzden kendimi böyle anlamsız ıvır zıvırlarla meşgul edemem. Aşkın eşit olması için bir tarafın bu gereksiz işlerin peşini bırakması gerekir, sence de öyle değil mi?”

 

Emilia: “……Anlıyorum. Ama Subaru’nun bana “Emilia-tan” demesi beni hiç rahatsız etmiyor.”

 

Regulus: “Subaru……?”

 

Duymazdan gelemeyeceği bir isim işiten Regulus’un suratına bir memnuniyetsizlik rengi yayılmıştı.

 

Fakat Emilia onun ifadesindeki değişimi görmezden gelip devam ederek,

 

Emilia: “Subaru bana Emilia-tan derken sesi duygu dolu oluyor. Ve arada bir “-tan” kısmını çıkarttığında özel bir durum olduğunu hemen anlıyorum. Bunun gereksiz olduğunu hiç düşünmüyorum. İsimler… böyle bir his taşımalı.”

 

Regulus: “Hey, ah, şu anda kendi kendine konuşuyor gibisin ama Subaru da kim oluyor? Bir insan ismi, değil mi? Hatta bir erkek ismi? Evlenmek üzere olan bir kızın evlenmek üzere olduğu erkek dışında bir erkeğin isminden bahsetmesi nasıl bakarsan bak sağduyuya tamamıyla aykırı değil mi? Rastgele bir yabancının ismi olsa bile insanın canını acıtır, bilirsin. Acıtır. Biliyorsun, değil mi?”

 

Emilia: “O rastgele bir yabancı değil. Subaru benim seçilmiş Şövalyem, bana ismimle seslenen ve beni sevdiğini söyleyen biri.”

 

Regulus: “――Hha!?”

 

Emilia’nın yanıtını işiten Regulus’un bedeninden kan dondurucu bir aura fışkırıyordu.

 

Bunu hisseden 184 Numara ve diğer karılar hızla kaçmaya kalkışsa da,

 

Regulus: “Kımıldamayın!! Kımıldamaya cüret eden olursa kafasını keserim!”

 

Emilia: “――――”

 

Regulus: “Kendini açıklamana izin vereceğim. Yanlış anlamamam adına kelimelerini dikkatlice seçmeye çalış. Bu düğünün birinin cenazesine dönüşmesini istemem. Anlıyor musun?”

 

Omuzlarını gevşeten ve silken Regulus, konuşurken duygularını bastırıyordu.

 

Onun tehdidiyle yerlerine çakılan katılımcıların hiçbiri kımıldamıyordu. Ancak Emilia, Regulus’un aurasına hiç irkilmeden karşılık veriyordu.

 

Emilia: “Evlilik birbirini seven iki kişi arasında gerçekleşmeli. Fakat ben bu kriterin hiçbir şekilde karşılanmadığını düşünüyorum.”

 

Regulus: “――――”

 

Emilia: “Çünkü bir kadın olarak bir erkeği nasıl seveceğimi hala bilmiyorum. Subaru bana beni sevdiğini söylemiş olsa da hala ne hislerine karşılık verebiliyor ne de onu adamakıllı yanıtlayabiliyorum. Geeeeerçekten adaletsiz davranıyorum ve canını ne kadar yaktığımı biliyorum. Ama…”

 

Regulus sessizleşmişti. Fakat Emilia onu düşünmüyordu.

 

Bunu herkes fark edebiliyordu. Emilia’nın gözü Regulus’u hiç ama hiç görmüyordu.

 

Emilia: “Şu anda birini nasıl seveceğimi bilmesem de bir gün seveceğimden eminim. Bir gün bir kadın olarak birini seveceğim. Ve o gün geldiğinde kimi seveceğime çoktan karar verdim. İşte bu yüzden…”

 

Derin bir nefes alan ve doğruca Regulus’a bakan Emilia konuşmayı sürdürüyordu.

 

Emilia: “――Asla senin olamam.”

 

Regulus: “――hk! Aaaagh öyle mi!?Ben de senin gibi bencil bir kaltağı karım yapmak istemem! ÇOK DAHA İYİ HHAAHHH!!??”

 

Emilia’nın yaptığı ilan karşısında Regulus’un suratı kıpkırmızı kesilmişti.

 

Regulus’un uzanan parmaklarından gelecek saldırıyı tüm bedeni manayla dolup taşar halde karşılamaya hazırlanıyordu. Bilinmeyen yıkıcılıkta bir mekanizmaya karşı durmak için yapması gereken ilk şey――

 

“――!?”

 

Ancak tam da saldırılar başlamak üzereyken şapelden şiddetli bir gürültü sesi yükseldi.

 

Ve bu sese eşlik eden muazzam momentumla birlikte bir şeyler Regulus’un bedenine mermi misali atıldı. Beyaz smokinli Regulus’a çarpan ve darbenin etkisiyle darmadağın olan şey, ahşap bir kapı paneliydi―― yani az önce yeniden inşa edilmiş olan iki şapel girişinden biri.

 

Ta girişten beri uçarak Regulus’a çarpmıştı.

 

Ve-

 

???: “Lanet olsun, aynı anda tekmeledik ama sonuç hiç de aynı olmadı! Senin bu bacak gücün de neyin nesi!?”

 

????: “Üzgünüm, düzgün ayarlayamamışım. Ama vurmayı hedeflediğim hedefe vurmayı başardı, yani sonuç iyi oldu, değil mi?”

 

???: “Girişimizin şatafatı hiçbir şekilde aynı değil, tamam mı? Benim tekmem sadece kapıyı açmayı başarırken senin tekmen düşmana doğrudan bir darbe indirdi……”

 

Şapel girişinde dırdır eden iki siluet belirmişti.

 

Biri siyah saçlı bir oğlan, diğeriyse kırmızı saçlı bir gençti.

 

Emilia’nın gözleri hayretler içerisinde irileşirken önündeki Regulus, böcekleri toplarcasına ahşap parçalarını toplayıp atıyordu. Hiç hasar görmemiş bir şekilde dikiliyor, gözlerinde bir küçümsemeyle iki davetsiz misafire bakıyordu.

 

Regulus: “Kutsal bir evlilik törenini bastığınıza göre cesaretiniz olduğu kesin. Hiçbir erkek davetli çağırdığımı anımsamıyorum ama bana kim olduğunuzu ve nasıl bir düğün hediyesi getirdiğinizi söyleyebilir misiniz acaba? HHA!?”

 

Regulus’un bu feryatla karşıladığı ikili, girişte birbirine bakmaktaydı.

 

Ardından birbirlerine başlarını sallayarak verdikleri onayla birlikte,

 

Subaru: “Ruh partneri olmayan Ruh Şövalyesi, Natsuki Subaru.”

 

Reinhard: Kılıç Azizi Neslinden Reinhard van Astrea.”

 

İsmini bu şekilde ilan eden Reinhard, bir adım öne çıktı.

 

Yanındaki Subaru ise önce Emilia’ya göz kırpıp sonra da Regulus’u işaret ederek,

 

Subaru: “Bu evliliğe itiraz ediyorum. ――Ve gelini yanımda götürüyorum.”

 

#Heyt beeee, girişe bak! Sonunda ve tam zamanında yetişti kahramanlarımız. Gerçekten iyi bir bölümdü. Emilia’nın yürekli ve umut verici konuşması da Subaru’nun kapanış cümleleri de çok iyiydi. Sırada mücadele bölümü var.
Bu hafta diğer serime pre hazırlayacağım için yine salı ve cuma birer bölümle devam ederiz. Sonrasında fırsatım olursa daha çok bölümle ilerleyebiliriz. Öyleyse salı tekrar görüşmek üzere!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr