Cilt 3: Son Söz II [Yiyelim] (2/2)

avatar
14018 11

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 3: Son Söz II [Yiyelim] (2/2)


 

 Çevirmen: Clumsy

 

Crusch, ağrısına dayanarak dişlerini sıkıyordu.

 

Rem ise gözlerini adamın hiçbir hareketinden ayırmıyordu.

 

Adamın saldırılarına karşı kendini savunmaya niyeti yoktu. Saldırının ilk işaretinde Crusch'la birlikte kaçmak, yapabileceği tek şeydi.

 

Ürkütücü bir farkındalık yaşıyordu – nedense Crusch ve Rem tamamen yalnızdı — neden kimse onların yardımına gelmemişti?  Bu kritik durumda, beyaz balinanın karşısında bile saklanmayan askerler lordları ağır bir şekilde yaralıyken neden—

 

[Genç: Ah gerçekten… Yiyorum, yiyorum, yine de yetmiyor. Bu nedenle yaşamaya devam edeceğiz! Yemek,  çiğnemek,  ısırmak,  parçalamak,  öğütmek,  hatır hutur yemek,  emmek! OBURCA İÇMEK! OBURCA YEMEK! AH– BEN TAMAMIM!]

 

 Aniden arkadan tiz,  kulak tırmalayıcı bir genç sesi geldi.

 

İlk adam gibi bu gencin sesi de Rem’in omurgasını titretti. Vücudu katılaşarak ona doğru döndü. Genç, boş arabaların arasında, baştan ayağa kan kaplı halde ayakta duruyordu.Uzun koyu kahve saçları beline kadar iniyordu, boyu kısaydı, yaklaşık Rem’in boyundaydı, belki 2 3 yaş küçüktü belki de yakındaki köyün çocuklarından pek büyük değildi.

 

Saçlarının altında, ince, kanla ıslanmış bir bez ince vücudunu örtüyordu. Teninin her santimi kanla kaplıydı.

 

Tabii ki kanların hiçbiri kendisine ait değildi.  Ayaklarının altında yatan şövalyelere aitti.

 

Crusch ve Rem önlerindeki adamla bir mücadele içindeyken, şövalyeler arkalarındaki düşmanla meşgul olmuşlardı. Sonunda, Rem hiçbir mücadeleyi sezemeden her şey çoktan bitmişti.

 

[Rem: Sen…]

 

Kollarında Cruschla, titreyen sesiyle Rem’in çevresi düşmanlarıyla çevrilmişti. Crusch’ın omzundaki kan, yolu kırmızıya boyuyordu. Artık hava soğumuştu, sanki zayıflıklarını, korkularını alaya alırmış gibi...

 

Soruyu duyan adam ve genç birbirlerine baktılar.

 

Ve sanki hepsi önceden ayarlanmış gibi, birbirlerine başlarını salladılar. Sonra da aynı şiddet dolu sevinçle gülümseyerek isimlerini açıkladılar:

 

 [Adam: Cadı tarikatı “Açgözlülük” günah başpiskoposu, Regulus Corneus!]

 

 [Genç: Cadı tarikatı “Oburluk” günah başpiskoposu LEY BATENKAITOS!]

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

[Ley: Evcil hayvanımızın öldüğünü hissettiğimizde bir göz atmaya geldik. Ama sonra, AH!— NE KADAR LEZZETLİ BİR HASATTI! İyi, bayağı iyi , gerçekten iyi, harika, mükemmel, inanılmaz, nefes kesici, fevkalade, MUHTEŞEM! Tutku! Sevgi! Nefret! Kahramanlık! Oh MUTLULUK! Ve KEDER! İşte bu ! İşte bu ! BU YEMEYE DEĞER!]

 

Cadı tarikatı — ve günah başpiskoposu.

 

Bu sözler Rem'in kulağına vardığında, yerinde donup kalmıştı.

 

Genç, nefes kesici bir ifadeyle garip seslerle inleyerek ayaklarını hızla yere vuruyordu.

 

Dans eder gibi dönerek mağlup şövalyeleri işaret ediyor ve onlara ezici bir merhametle bakıyordu.

 

[Ley: Ne kadar MÜKEMMEL! Şahsen beslenilmek için gelmek. Bugünlerde omurgalı insanlar bulmak gerçekten çok zor oldu. Ama şimdi, açlığımın UZUN VADELİ HAZZINI yeniden keşfediyorum.]

 

[Regulus: Senin hakkında bunu anlayamıyorum, Batenkaitos, açlığın gerçek açlık değil ve doyurulan kişi sen bile değilsin. Niçin olduğun halinle tatmin olamıyorsun? Biz yalnızca kendi iki elimizle tutabildiğimiz ve iki kolumuzla taşıyabildiğimiz şeylere sahip oluruz. Bunu bilirsen, arzularını kontrol edebilirsin, değil mi? ]

 

[Ley: Vaaz vermene gerek yok ihtiyar, vaaz dinlemekten hoşlanmam. Söylediklerine katılıyorum, ama onlarla ilgilenmiyorum. Açıkçası açlıktan ölmediğim sürece GERİSİ UMRUMDA BİLE DEĞİL! ]

 

“Oburluk” Batenkaitos dengesiz bir kahkahaya başladı ve “Açgözlülük” Regulus ilgisizce omuz silkti.

 

Rem ise aynı anda aynı yerde iki günah başpiskoposunun bulunuşuyla ilgili düşüncelere daldı.

 

Güç açısından, bu ikisini yenmek imkansızdı.

 

Crusch'ın kanaması durdurulmuş olsa da, hâlâ kritik durumdaydı. Şövalyeler ölü de baygın da olsalar artık savaşamazlardı.

 

Rem de Crusch’ı iyileştirmek için manasını aşırı kullanmıştı, iblis moduna dönüşürse atmosferden mana çekebilir ve dövüşebilirdi. Ancak yine de bu ikiliye karşı galibiyet imkansızdı.

 

Bir taraftan "Açgözlülük’’ ün kusursuz bir saldırı ve savunma gücü vardı. Bütün bir şehri tek başına esir alabilen bir kişinin gücünün tam sınırlarını bilmek imkansızdı. Diğer yandan “Oburluk” da daha az korkutucu değildi. Yetenekleri henüz bilinmemekle birlikte, saniyeler içinde sınanmış koca bir orduyu yok etmeyi başarmıştı. Ne olursa olsun, Rem yakın gelecekte onu bekleyen bir zafer göremiyordu.

 

Savaş alanını hızlıca taradı, Riger arabaları görülecek bir yerde değildi. Yarı insan paralı askerler yaralı askerlerin nakliyle görevlendirilmişti- ve Beyaz Balina'nın kafasını. Kaostan kaçmış ve şu anda Başkent'e doğru hızla geri çekiliyor olabilirlerdi. Onları kumanda eden parlak ve becerikli, büyük bir sağduyu ve yargıya sahip kaptan yardımcısı Demir Diş -Hetaro- olmalıydı.

 

Yeterli zaman verilirse, belki de takviyeyle geri döneceklerdi.

 

Ancak, öyle olsa bile - muhtemelen Rem için zamanında gelmeyeceklerdi.

 

[Rem: Beyaz balina…]

 

[Regulus: Eh?]

 

[Ley: Ha?]

 

Sessizce mırıldandı ve her iki günah başpiskoposu başlarını eğdi. Nefesini tuttu ve zaman kazanmak için bir ipucu bulmaya çalıştı. Onlar ilgilerini kaybedene kadar devam etti.

 

[Rem: Balinayı geri ister misiniz? Çünkü şu anda kopmuş kafayı başkente naklediyoruz.]

 

[Ley: Kafa? Ah, ben de bu garip kokunun nerden geldiğini merak etmeye başlamıştım. Kafaya olanlar artık bizi ilgilendirmiyor. O öldü, geri getirsen de ne yapabilirsin ki? İstersek daima yeni bir tane yapabiliriz… Onu geri getirmekle aynı zamanı alır.]

 

Batenkaitos bunu söylerken boynunu kütürdetti ve dişlerini takırdattı.

 

[Ley: Buna kıyasla…] dedi zorla.

 

[Ley: Ölü bir Balinaya kıyasla, ONU ÖLDÜREN KİŞİLERLE daha çok ilgileniyoruz. 400 yıl sonra birisi NİHAYET o şeyi öldürdü... Biz zaten bir ziyafet bekliyor olsak da … AH! BU BEKLENTİLERİMİZİN ÇOK  ÜZERİNDE!]

 

Genç, kafası aşağı yukarı oynarken, uzun saçları rüzgarla sallanırken, ağzından tükürükler saçarak, dişlerini takırdatarak kahkaha attı.

 

[Ley: “Sevgi! Kahramanlık! Nefret! Takıntı! Başarı! Bir araya toplanarak kaynatılır ve yutulur! BU HAZ! Dünyada bundan daha LEZZETLİ bir şey var mı? Hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır yok yok yok yok YOK! OBURCA İÇMEK! OBURCA YEMEK ! Kalbim ! Midem ! Mutluluğum ve HAZZIM TİTRİYOOOOOORRR!]

 

Anlaşılır gibi değil.

 

Batenkaitos, kontrolünü kaybetmiş gibi kasılarak kahkahalar atıyordu. Bu sırada Rem gözlerini sessizce Regulus'a çevirdi ve Regulus da ona el salladı.

 

[Regulus: Ne yazık ki onun aksine… Tamamen buradayım, tamamen ve kazayla… Hiç niyetim değildi… Elbette, onun gibi açlık ve arzularım var mı? Bencil, anlamsız arzuları tutmak için… Ona işkence eden tatmin olmayan midesinin aksine, ben, diğer taraftan, tamamen kendimle barışığım!]

 

Kollarını bir haç gibi açan Regulus, Rem’in karşısında tamamen ferahlatıcı bir ifadeyle duruyordu.

 

Crusch'ın sol kolu kopmuştu ancak adamın iki kolu, kendi varlığını gösterecek bir hareket gibi hala eğilip bükülüyordu.

 

[Regulus: Karmaşa, bundan nefret ederim... Benim için, sadece sıradan hayatın sakinlik ve güvenliğinden zevk almak yeterli, bundan fazlasına ihtiyacım yok. Statik, değişmeyen zaman ve ben, bundan iyisi yok. Çünkü ellerim küçük ve güçsüz, kendim için, sadece kendim için, sadece yetersiz mallarımı korumak için bütün gücümü tüketmek zorundayım. Bu benim kırılgan varlığım.]

 

Regulus ellerini yumruk yaparak konuşmasını vurguladı. Bir kadının kolunu ve sayısız canı alan ellerini. Böyle bir açıklama fazla kaçıyordu.

 

Dengesiz kahkahalar atan deli Ley ve kendini düzelten, kendi kendine yeten geveze Regulus, kesinlikle cadı tarikatındandılar...

 

Rem’in kalbinde, kaynayan bir öfke fırtınası yükseliyordu.

 

Hala zorla nefes alan Crusch’ı çimlere bıraktı. Titreyen bacaklarını ayağa kalkmaya zorladı. Sabahyıldızını tuttu ve tükenmiş manasının son damlasını zorladı, çevresinde buzdan mızraklar oluşturdu.

 

Bunu görünce, Ley ve Regulus'un ifadeleri değişti.

 

[Regulus: Kimse beni dinlemiyor muydu? Savaşmak istemediğimi söylememiş miydim? Böyle bir tavır takınacaksan o zaman, o zaman, bu benim isteklerimi hiçe saymaktır... Bu benim hakkımı ihlal ediyor. Sahip olmama izin verilen az sayıdaki yetersiz haklarımdan biri… Benim varlığım. Benden alınan... —Bana göre istediğimden çok daha azı, bu affedilemez...!]

 

[Rem: Yeter artık cadı tarikatı.]

 

Rem, Regulus’a doğru başını kaldırarak, bu sözleri sağlam ve kararlı olarak telaffuz etti. Ve zincirlerini hayal kırıklığına uğramış görünen Regulus’a doğru salladı.

 

[Rem: Er ya da geç bir kahraman ortaya çıkacak. Vurdumduymazlığının ve kibrinin ne kadar acı yarattığını o kahraman biliyor olacak. Rem’in derinden sevdiği tek ve biricik kahraman.]

 

[Ley: Heey, bir kahraman. O herifi dört gözle bekliyor olacağız! Bu adama o kadar inanıyorsan gerçekten çok LEZZETLİ olmalı! ]

 

Ley Batenkaitos, ellerini çırparak, gövdesi öne eğik halde dilini Rem’e çıkarttı. Gözleri, düşmanına bakan bir adamın gözleri değildi, bir kadına bakıyor gibi de değildi. Bunlar yemeğine bakan aç bir canavarın gözleriydi.

 

Batenkaitos'un arkasındaki yenilmiş şövalyeler bulanıklaşmaya başlamış ve birbirinden ayırt edilemez hale gelmişti.

 

Onların varlığı, konumları, hiçbiri artık Rem için anlaşılabilir değildi. Neden orada yatıyorlar, kim onlar ve kendisiyle ne gibi bir ilişkileri var? Tıpkı Beyaz Balinanın sisiyle kişinin varlığının silinmesi gibi. Dolayısıyla balinanın ustası olan "Oburluk" da aynı güce sahipti.

 

—“Margrave Roswaal L. Mathers’ın evinin baş hizmetçisi, Rem”

 

Rem, kimliğini ilan etmek isterken başını iki yana salladı.

 

O an söylemek istediği isim şu oldu:

 

[Rem: Şu anda, ben yalnızca sevdiği insan tarafından sevilen biriyim. Ne olursa olsun bütün dünyada en çok sevdiğim kahramanın yoldaşıyım. Natsuki Subaru’nun yoldaşı, Rem.]

 

Alnında bozulmamış beyaz bir boynuz ortaya çıktı, atmosferden vücuduna muazzam bir mana aktı. Vücudu bu yeni gücü sindiriyor, sabah yıldızının zinciri kıvranıp sallanıyor, etrafındaki buz mızrakları beklenti içinde çınlıyordu.

 

Gözlerini açtı, dünyayı ve atmosferi hissetti. Zihninde onun yüzünü görüyordu.

 

 [Rem: Kendinizi hazırlayın günah başpiskoposları. Rem’in kahramanı size cezanızı verecek!]

 

Sabah yıldızını kaldırdığı anda buz mızrakları uçmaya başladı ve Rem ileri atıldı.

 

Cevap veriyormuş gibi, Batenkaitos'un köpek dişleriyle dolu ağzı açıkça gerildi.

 

[Ley: Ne kadar harika!! —-Ah ne büyük bir TUTKU! HADİ YİYELİM!!]

 

 Çarpışmalar başladığı anda Rem şunu düşündü:

 

—Umarım yok oluşumu fark etmek kalbinde ufak bir kıpırtıya neden olabilir.

 

—İşte Rem’in son anında dilediği yalnızca buydu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44254 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr